2 Ağustos 2022 Salı

 

 

KÖPEK

Bir süredir hasta. Hastalığı gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor.

Günlerinin  çoğunu yatarak geçiriyor. Çok bunalırsa  evin birkaç yüz metre uzağındaki parka gidiyor  bazen saatlerce orada otuyor. Bazen uyukluyor, bazen dalıp gidiyor bazense etrafınnda olup bitenlere bakarak kafasını dağıtmaya çalışıyor.

Parkta  köpek çok. Hayvan severler zaman zaman yemek getiriyorlar. Köpekler bir anda o tarafa koşuyorlar kendilerine verilen yemeğe üşüşüyorlar. Biri hariç.

Köpeklere hiç dokunmayanlar yanından  yanlarından  geçerek  onlarla dostluk kuran, başlarını okşayan,  onlarla oynayanlar var. Hiç kimsenin yanına yaklaşmadığı  bir köpek daha var parkta. Kendine uygun bir yerde hep uyuyan bir köpek. Belli ki hasta.  Tüyleri yer yer dökülmüş, yürürken sendeleyen, getirilen yemeklerden yemeyen , hiç kimseye kuyruk sallamayan ,  zaman zaman belki acı çektiğinden, belki iyice acıktığından ya da susadığından boğuk boğuk birkaç kez havlayan.

Hasta adam  bir anda irkildi.Boş banlardan birine oturmuştu. Birkaç metre ötesindeki ağacın altında da o köpek. Melül melül ona bakıyordu. Benden korkmadın, benden miden bulanmadı geldin yanıbaşıma oturdun der gibiydi, sağ ol, der gibiydi.

Hasta adam hen o köpegi oradan kovmak ya da kazasız belasız oradan kalkıp başka bir yere oturmak istedi ise de bu fikrinden vazgeçti Köpeğin gözler içine bakarak,

-Ne haber nasılsın,dedi.  Akabinde de  de gelirken aldığı gazeteyi açtı. Gözüne hemen tecazüz haberleri, cinayet haberleri çarptı. Asabı bozuldu. Gazeteyi buruşturup attı.Az evvel yanında olan köpeğin kalkıp gittiğini fark etti. Parkı süzdü. O köpek oradan  kalkmış her zaman olduğu gibi kendisine yer edindiği  parkın en köşesine gitmiş yatmıştı.

Ertesi gün yanında bir minder getirdi hasta adam. O köpeği o köşede buldu. Korka korka, çekine çekine de olsa yanına yaklaştı, minderi altına koyup oturdu. Köpek ile göz göze geldi. Köpek kuyruğunu salladı  ya da ona öyle geldi sevindi. Ona hastalığından bahsetti, çok ağrısı olduğundan bahsetti.

Sonra dateşekkür etti. Geirken kasaptan aldığı birkaç kemiği köpeğin önüne bıraktı.” Afiyet olsun “ dedi. Yavaşça kalkıp oradan uzaklaştı. Birkaç adım gittikten sonra durdu döndü köpeğe baktı. Köpek kemikleri yemeye çalışıyordu. Hasta adam kendi karnını doyuyormuş gibi sevindi.

Hasta adam o günden sonra birkaç gün evden çıkamadı. Kendisini iyice kötü hissetmeye başlamıştı, Kendisine yardım edecek kimse de olmadığın için zorunlu  ihtiyaçlarını gidermek için evden çıktı. Küçük bahçesini geçti. Dışarıya çıktı. Onu gördü. Gözlerine inanamadı. Yanlış görme olasılığına karşı gözlerini oğuşturdu. Yanlışlık yoktu. Parktaki o köpek bahçe kapısının önünde yatıyordu. Niçin orada olduğu aşikardı.

Hasta adam, köpeğe doğru eğildi: “ Beni mi merak ettin?”dedi. Köpek kuyruğunu salladı, ayağa kalktı. Hasta adam  bahçe kapısını açtı, içeriyi işaret ederek  haydi gir, gel!” dedi. Köpek söylenenleri anlamış gibi ama biraz ürkek içeriye girdi.

Hata adam:

-Sen açsındır da, dedi. Sen burada dur, ben sana kemik getireyim.

Hasta adam dışarıya çıktı, bahçe kapısını ne olur ne olmaz diyerek sıkıca kapadı, fazla oyalanmadan alışverişini yaptı, Kasap Nurcan Hanım’dan da birkaç kemik aldı.

Hasta adam o gün ve o gece bahçe kapısını açık bıraktı. Köpeğin hiç de gitmeye niyeti olmadığını anlayınca ertesi sabah bahçenin bir köşesine zor da olsa bir köpek kulübesi yaptı. Alışsın diye kulübenin önüne ve içine  birkaç kemk, b,r tas su  bıraktı.

Kendisine gösterilen sevgi ve dostluk köpeğe iyi gelmişti, hasta adam bunu müşahade etti bu durum ona da iyi geldi.

Bir hafta kadar sonra sabah saatlerinde bahçeye çıkan hasta adam köpeğini göremedi. Oysa her zaman o bahçeye çıkınca köpeği de kulübesinden çıkar hasta adam yakın alaka gösterirdi.

Hasta adam sağa sola baktı köpek yoktu. Kulubenin yanına gitti. Köpek kulubedeydi de kulubede bir şeyler vuku bulmuştu Köpek  ölmüştü,  Kulubede de tam 7 yavru vardı.

Hasta adam ellerini beline dayadı, uzun uzun kulubeye, ölen köpeğe ve yavrularına aktı. Ne yapacağını şaşırdı. Henüz gözleri dahi açılmamış bir köpeği kim alırdı? Onları  ölsünler diye  dışarıya da atamazdı. Bu köpek buraya geldi ise bir sebebi olmalıydı.

Hasta adam sinirlendi: “ Ben kendime bakamıyorum, bu hasta halimle size nasıl bakayım? “ diye sinirlndi.  Yaşadığı bu kısa stres bile  hasta adamın kendisini çok kötü hissetmesine sebep oldu. İçeri girdi. Divanın üzrine uzandı. Bir süre sonra gözlerini açtı. Gözü hemen karşı duvardaki dedesinin fotoğrafına takıldı. Dedesini çok severdi. Bu fotoğraf ondan kalan birkaç hatıradan biri idi. Fotoğrfta dedesi vardı, ayı saldırısında kendisini kurtaran  Fıstık isimli köpeği ve  gözleri henüz açılmış yavruları vardı. Anımsadığı kadarıyla  Fıstık bu fotoğraftan birkaç gün sonra bir sokak magandasının açtığı ateş esnasında ölmüştü

Hasta adamın çocukluğu köyde geçmişti. Pek çok kez annelerini kaybeden yavrular görmüş, onları büyütmek için verilen uğraşlara şahit olmuştu.

Hasta adam o günlerden edindiği tecrübeleri değerlendirdi, bastonunu eline aldı, kulubeye gitti. Yavrulara hitaben “ Kokmayın ne yapıp yapıp siz yaşatacağım siz bana bir emanetsiniz.” dedi.

Bu andan bir süre sonra hasta adamın kahkahaları bahçenin her tarafını  kaplıyordu. Sağlıklı bir şekilde ele gelmeye başlayan yavru  köpeklerle oynuyorlardı ki telefon çaldı: Arayan doktoruydu. Kontrol tarihini geçirdiği  için merak etmişti.

Doktor, aklına kötü şeyler geldiğinden korkarak sordu:

-Nasılsın?

Hasta adam cevap verdi:

-Bomba gibi.

-Muayene tarihin geçti. Merak ettim seni.

-Valla Doktor Bey, yavrularla uğraşmaktan  hastalığımı da kontrol tarihini unuttum ben. Hem iyiyim, gelmesem olmaz mı?

Yavru köpeklerden birkaçı üzerine atladı, birkaçı elini yüzünü çalıştı. Hasta adam “ doktorla rahat  konuşamayacağını anlayınca

“Şimdi müsait değilim “ dedi. “ Ben  sizi biraz sonra arasam.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder