KÖPEK
Bir süredir hasta. Hastalığı gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor.
Günlerinin çoğunu yatarak
geçiriyor. Çok bunalırsa evin birkaç yüz
metre uzağındaki parka gidiyor bazen
saatlerce orada otuyor. Bazen uyukluyor, bazen dalıp gidiyor bazense etrafınnda
olup bitenlere bakarak kafasını dağıtmaya çalışıyor.
Parkta köpek çok. Hayvan severler
zaman zaman yemek getiriyorlar. Köpekler bir anda o tarafa koşuyorlar
kendilerine verilen yemeğe üşüşüyorlar. Biri hariç.
Köpeklere hiç dokunmayanlar yanından yanlarından
geçerek onlarla dostluk kuran,
başlarını okşayan, onlarla oynayanlar
var. Hiç kimsenin yanına yaklaşmadığı bir köpek daha var parkta. Kendine uygun bir
yerde hep uyuyan bir köpek. Belli ki hasta. Tüyleri yer yer dökülmüş, yürürken sendeleyen,
getirilen yemeklerden yemeyen , hiç kimseye kuyruk sallamayan , zaman zaman belki acı çektiğinden, belki
iyice acıktığından ya da susadığından boğuk boğuk birkaç kez havlayan.
Hasta adam bir anda
irkildi.Boş banlardan birine oturmuştu. Birkaç metre ötesindeki ağacın altında
da o köpek. Melül melül ona bakıyordu. Benden korkmadın, benden miden bulanmadı
geldin yanıbaşıma oturdun der gibiydi, sağ ol, der gibiydi.
Hasta adam hen o köpegi oradan kovmak ya da kazasız belasız
oradan kalkıp başka bir yere oturmak istedi ise de bu fikrinden vazgeçti
Köpeğin gözler içine bakarak,
-Ne haber nasılsın,dedi.
Akabinde de de gelirken aldığı
gazeteyi açtı. Gözüne hemen tecazüz haberleri, cinayet haberleri çarptı. Asabı
bozuldu. Gazeteyi buruşturup attı.Az evvel yanında olan köpeğin kalkıp gittiğini
fark etti. Parkı süzdü. O köpek oradan
kalkmış her zaman olduğu gibi kendisine yer edindiği parkın en köşesine gitmiş yatmıştı.
Ertesi gün yanında bir minder getirdi hasta adam. O köpeği o
köşede buldu. Korka korka, çekine çekine de olsa yanına yaklaştı, minderi
altına koyup oturdu. Köpek ile göz göze geldi. Köpek kuyruğunu salladı ya da ona öyle geldi sevindi. Ona
hastalığından bahsetti, çok ağrısı olduğundan bahsetti.
Sonra dateşekkür etti. Geirken kasaptan aldığı birkaç kemiği
köpeğin önüne bıraktı.” Afiyet olsun “ dedi. Yavaşça kalkıp oradan uzaklaştı.
Birkaç adım gittikten sonra durdu döndü köpeğe baktı. Köpek kemikleri yemeye
çalışıyordu. Hasta adam kendi karnını doyuyormuş gibi sevindi.
Hasta adam o günden sonra birkaç gün evden çıkamadı. Kendisini
iyice kötü hissetmeye başlamıştı, Kendisine yardım edecek kimse de olmadığın için
zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için evden
çıktı. Küçük bahçesini geçti. Dışarıya çıktı. Onu gördü. Gözlerine inanamadı.
Yanlış görme olasılığına karşı gözlerini oğuşturdu. Yanlışlık yoktu. Parktaki o
köpek bahçe kapısının önünde yatıyordu. Niçin orada olduğu aşikardı.
Hasta adam, köpeğe doğru eğildi: “ Beni mi merak ettin?”dedi. Köpek
kuyruğunu salladı, ayağa kalktı. Hasta adam
bahçe kapısını açtı, içeriyi işaret ederek haydi gir, gel!” dedi. Köpek söylenenleri
anlamış gibi ama biraz ürkek içeriye girdi.
Hata adam:
-Sen açsındır da, dedi. Sen burada dur, ben sana kemik
getireyim.
Hasta adam dışarıya çıktı, bahçe kapısını ne olur ne olmaz
diyerek sıkıca kapadı, fazla oyalanmadan alışverişini yaptı, Kasap Nurcan Hanım’dan
da birkaç kemik aldı.
Hasta adam o gün ve o gece bahçe kapısını açık bıraktı. Köpeğin
hiç de gitmeye niyeti olmadığını anlayınca ertesi sabah bahçenin bir köşesine
zor da olsa bir köpek kulübesi yaptı. Alışsın diye kulübenin önüne ve
içine birkaç kemk, b,r tas su bıraktı.
Kendisine gösterilen sevgi ve dostluk köpeğe iyi gelmişti, hasta
adam bunu müşahade etti bu durum ona da iyi geldi.
Bir hafta kadar sonra sabah saatlerinde bahçeye çıkan hasta adam
köpeğini göremedi. Oysa her zaman o bahçeye çıkınca köpeği de kulübesinden
çıkar hasta adam yakın alaka gösterirdi.
Hasta adam sağa sola baktı köpek yoktu. Kulubenin yanına gitti.
Köpek kulubedeydi de kulubede bir şeyler vuku bulmuştu Köpek ölmüştü,
Kulubede de tam 7 yavru vardı.
Hasta adam ellerini beline dayadı, uzun uzun kulubeye, ölen
köpeğe ve yavrularına aktı. Ne yapacağını şaşırdı. Henüz gözleri dahi açılmamış
bir köpeği kim alırdı? Onları ölsünler
diye dışarıya da atamazdı. Bu köpek
buraya geldi ise bir sebebi olmalıydı.
Hasta adam sinirlendi: “ Ben kendime bakamıyorum, bu hasta halimle
size nasıl bakayım? “ diye sinirlndi.
Yaşadığı bu kısa stres bile hasta
adamın kendisini çok kötü hissetmesine sebep oldu. İçeri girdi. Divanın üzrine
uzandı. Bir süre sonra gözlerini açtı. Gözü hemen karşı duvardaki dedesinin fotoğrafına
takıldı. Dedesini çok severdi. Bu fotoğraf ondan kalan birkaç hatıradan biri
idi. Fotoğrfta dedesi vardı, ayı saldırısında kendisini kurtaran Fıstık isimli köpeği ve gözleri henüz açılmış yavruları vardı.
Anımsadığı kadarıyla Fıstık bu fotoğraftan
birkaç gün sonra bir sokak magandasının açtığı ateş esnasında ölmüştü
Hasta adamın çocukluğu köyde geçmişti. Pek çok kez annelerini
kaybeden yavrular görmüş, onları büyütmek için verilen uğraşlara şahit olmuştu.
Hasta adam o günlerden edindiği tecrübeleri değerlendirdi,
bastonunu eline aldı, kulubeye gitti. Yavrulara hitaben “ Kokmayın ne yapıp
yapıp siz yaşatacağım siz bana bir emanetsiniz.” dedi.
Bu andan bir süre sonra hasta adamın kahkahaları bahçenin her
tarafını kaplıyordu. Sağlıklı bir
şekilde ele gelmeye başlayan yavru köpeklerle oynuyorlardı ki telefon çaldı:
Arayan doktoruydu. Kontrol tarihini geçirdiği
için merak etmişti.
Doktor, aklına kötü şeyler geldiğinden korkarak sordu:
-Nasılsın?
Hasta adam cevap verdi:
-Bomba gibi.
-Muayene tarihin geçti. Merak ettim seni.
-Valla Doktor Bey, yavrularla uğraşmaktan hastalığımı da kontrol tarihini unuttum ben.
Hem iyiyim, gelmesem olmaz mı?
Yavru köpeklerden birkaçı üzerine atladı, birkaçı elini yüzünü
çalıştı. Hasta adam “ doktorla rahat
konuşamayacağını anlayınca
“Şimdi müsait değilim “ dedi. “ Ben sizi biraz sonra arasam.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder