27 Kasım 2012 Salı

UF!



- Hayrola Rasim, dedi can dostu. “Ne oldu?”

Bert beniz artmıştı Rasim Bey’de. Kadere isyan vardı tavrında.

İş yerinin kapısında donup kalmıştı.

- Sorma.

- Sordum, dedi Fehmi.

Rasim, birkaç saniye Fehmi’nin gözleri içine baktı. Yutkundu.

- Nuray Hanım var ya, dedi

Fehmi Bey, meseleyi biliyordu. Nuray ismini duyunca meraklandı. Rasim Bey’e biraz sokuldu.

- Evet, dedi.

Barıştınız mı yoksa, eridi mi buzlar diyecekti ama Rasim Bey’in tavrından başka bir şey olduğunu anlamak zor değildi.

Rasim Bey oflayarak birkaç kez başını sağa sola salladıktan sonra:

- Sorma, dedi. Sabahleyin bizim komşu yönetici Mükerrer Bey zili çaldı, “ Rasim Bey, sizin o tarafa doğru gidiyorum bırakayım istersen seni de, dedi.

- Eeee.

- Bende tamam dedim. Zaten çıkmak üzereydim de.

- Eeee.

- …

- Cüzdan müzdan her şey öteki cekette kalmış.

Fehmi Bey, gülerek ve sesini yükselterek:

- Dert ettiğin şeye bak yahu, dedi. Elini cebine attı cüzdanına çıkarttı:

- Kaç lira lazım, dedi. İstersen kredi kartını vereyim.

Jeste gözleri doldu Rasim Bey’in. Fehimi Bey’in ellerini avuçlar gibi yaptı.

- Mesele o değil, dedi.

- Ya ne?

Rasim Bey’in gözlerinden yaşlar damlamaya ramak kaldı.

- Tam işte az evvel, sen gelmeden üç beş dakika evvel, dedi konuşmaya çalışarak.

- …

- Nuray Hanım, seslendi.

Fehmi Bey, bir anda kendini kaybetti, heyecanlandı

- Oh oh, haydi bakalım dedi. İşler düzeldi ha.

Rasim Bey’de heyecanlandı, kızdı da, kendini de kaybetti bir an:

- Nah düzeldi, dedi. Her şey tamamen bitti.

- …

Daha fazla dayanamadı Rasim Bey, Nerede olduğunu unuttu, makamını unuttu, Fehmi’nin boynuna sarıldı, birkaç dakika resmen ağladı. Sonra Fehmi’den ayrıldı, gözlerini sildi:

- Fehmi, dedi. Taksiden indiğini gördüm, herhalde parası çıkışmadı ya da şoförde bozuk yoktu…

- …

- Ne bileyim işte ben, Rasim Bey, dedi.

- …

- Sevinçle döndüm ki…

- …

- Bana bir on lira verir misin, dedi “ Taksi beklemesin.”

- Yapma yahu.

- Belki inanamayacaktı ama açıklama bile getiremedim. Dondum. Sadece, sadece bende para yok dedim.

- Uf!

- Uf ya. Sadece on lira istedi ve ben yok, dedim.

- …

- Ama yoktu.



12 Kasım 2012 Pazartesi


DUA

Gergin olduğu aşikârdı

Gidip sormasa çatlayacaktı,

Tüm gücünü topladı,

Gitti sordu.
Az evvele kadar gergindi gördüğü adam

Hem de pek,

Bu hayır olmayacaktı kendine amma

Yapacak da bir şey yoktu.


Bir anda

Az evvelki adam nerede

Şimdiki adam kim, oldu


İsteyenin bir yüzü kara

Vermeyenin iki yüzü derler ama olsun dedi,

Çevirdi sözü

Soranın bir yüzü kara

Cevap vermeyenin iki yüzü dedi

Gitti sordu.


Dedesi Emin Baba

Huzur dolu bir adammış

Birden onu ve onun bir sözünü anımsamış

Canı rahmet istedi herhalde deyip

Davete icabet etmiş.


Dua etmiş.

11 Kasım 2012 Pazar


ŞAİR BOŞ DEMİŞ

Ne güzel demiş mısrasında Haşim:

“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden…”


“Mısra güzel, doğru söylemiş şair.” diyenlerden binlercesi

Tepeye varabilen istisnayı görüp de

Tepetaklak yuvarlananları görmek istemediklerinden

Yerle bir…


Yüzlercesi her gün, kulak ardı ettiklerinden sözü

Yerle bir, hepsi tepetaklak gidenleri değil de

Tepedeki istisnayı gördüklerinden.

***
GÜZEL SÖZ:
Zararın neresinden dönersen kardır.( Türk atasözü)

8 Kasım 2012 Perşembe


ET ve LEVENT


Kâh yürüyorlar kâh duruyorlardı. Konuşuyorlardı:
- Ne oldu?
-Yok bir şey.
-Var var sen bozuldun bir şeye.
- Yok canım. Niye bozulacağım ki?
- Bozuldun, böyle değildin gelirken.
-Yok bir şey dedim ya
- Beni kandıramazsın, var bir şey.
- ...
- Haydi söyle
- Bir şey yok ki ne söyleyeyim.
- Uğraştırma beni
-...
- Annem mi?
- Uzatma lütfen
- Tabii ya... Tahmin etmeliydim, ne söyledi?
- Saçmalıyorsun ama.
- Bakkala gittim ya, o zaman yetiştirdi değil mi?
-...
- Ne söyledi?
- Bir şey mi söylemesi gerekiyordu?
-...
-...
- Bak kötü yemin veririm.
-...
- Bizi dinlemiş değil mi?
- Ne?
-Tuncay’la konuştuklarımı dinlemiş diyorum.
- Bilirsin ki annen böyle bir şey yapmaz.
- Hem söyledi hem de “söyleme sakın”diye sıkı sıkı tembihte bulundu değil mi?
- İyice saçmaladın ama.
-Şunu kesinlikle bilmeni isterim ki abartır.”Söylediklerim kelimesi kelimesine doğrudur der ama değildir.”
-...
- Mevzu kazıktan açılmıştı
- Boş ver istersen ha.
- Yooo,boş ver olmaz. Konunun aslını bilmelisin ki bana hak veresin.
-...
- Evet evet, kazıktan bahsediyorduk o ara. Kazıktan mazıktan söz ederken, Tuncay, bir aralık:”Bana öyle bir kazık attı ki “dedi senin için
- Benim için? Tuncay dedi... Ne kazığı atmışım ben ona?
- Bende yalan yok O öyle söyleyince ben de “atar “ dedim senin için.
-...
- Buna mı bozuldun?
- Söyler misin bana lütfen, ne kazığı atmışım ben ona?
- Ne bileyim canım, işte, sizin bir ev işi mi varmış ne...
- Bizim bir ev işimiz falan yoktu ama onunkinden bahsediyorsan o başka.
- Ha işte!
-...
- Sözde, seni anlar diye götürmüş ya, götürmüş de baktırmış ya.
- Ne olmuş o eve?
- Hiiiiiiç...
- Ne demek hiiiiiç?
- Bilmiyormuş gibi “Ne olmuş o eve?” diye soruyorsan da.
- Ne demek istiyorsun sen?
-...
- Eve baktıktan sonra,” Bu ev sana yaramaz Tuncay “demedin mi?
- Bu paraya bu ev pahalı dedim. Bu parayla daha iyi bir ev alabilirsin dedim.
- Ona gelince pahalı sana gelince ucuz ha!
- Anlamadım!
- Neyse bunu boş ver de şimdi sen, neye bozuldun onu söyle bana.
- Ne demek ona gelince pahalı da sana gelince ucuz?
-Takma kafana... Ayıp da olsa, olur böyle şeyler her zaman. .Olmasa iyi olur tabii ama oluyo
işte.
-...
-Açık konuştuğumu bilirsin, onun için de bu şekilde konuştuğuma bozulmamışsındır
herhalde.
-Yani şimdi o evi ben mi almışım?
- Olur böyle şeyler dedim ya.
- Peki niye taşınmıyorum o zaman? Niye boşu boşuna elin evine her ay dünyanın parasını
veriyorum?
- Sorduğun soruya bak, soğusun arası diye bekliyorsun.
- Delisiniz siz be...
- İnan şikayet olsun diye söylemedi, aklına kötü bir şey gelmesin ha.
-...
- Bilirsin o böyle şeyler önem vermez.
-Tamam tamam, kapatalım konuyu. Ne söylesem boş şimdi.
- Zaen ben de öyle söyledim.”Ne dersek diyelim boşa artık, onun için kapatalım konuyu
Tuncay.”dedim.”Ne de olsa arkadaşımızdır, hakkında ileri geri konuşmak, hele hele gıyabında
konuşmak hiç de doğru değil.”diye de ekledim.
-...
-...
- Fakat o ara ne oldu bilmem bırak o şeyi dedi senin için. Şeyin yerine başka bir şey dedi de ben o kelimeyi kullanmak istemiyorum.
-...
- Buna mı bozuldun yoksa sene?
-Yok canım!
- Peki neden sesini yükseltiyorsun o zaman?
- Sesimi falan yükselttiğim yok benim
- Çocuk mu kandırıyorsun sen?
-...
- Sesini falan yükselttiği yokmuş beyefendinin.
-...
-...
-...
-  Ne zaman size gitmek için beraber çıksak, son zamanlarda yani,”Önce anneme uğrayalım”
dersin; ben de olmaz demem değil mi?
- Ne yapalım yani kadıncağız merak ediyor, hanım da burada olmayınca aç kalacak sanıyor beni. İşten çıkınca kendisine uğramam için ant veriyor, fena da olmuyor ama değil mi? Yoksa buna mı bozuluyorsun diyeceğim ama şimdiye kadar bir şey söylemedin.
- ...
- Ve sen her zaman daha kapıda...
-...
- Sahi bir türlü aklım almıyor, niye öyle söylüyorsun?
- Ne söylüyorum?
- Anneciğim, işten çıkınca şöyle güzel tarafından bir kaç kilo kuzu eti alayım sana diye düşünüyordum ama unuttum; neyse bir dahaki sefere getiririm de, sen de güzel bir yufka yaparsın, yeriz ertesi gün beraber…
-...
- Şikâyette bulundu, böyle böyle dedi de almıyor mu dedi annem.
- Hayır efendim şikayette falan bulunmadı, bulunmadı ama benim dikkatimi çekti işte.
Hem konu dağılsın hem de hani bir arkadaş olarak uyarayım dedim. Aslında kaç zamandır hatırımda da…
-...
- Kadıncağız diyor mu ki sana , bir dahaki sefere, bana gelirken kuzu eti al diye?
- Ne diyorsun sen be?
-...
- “Diyor diyor da almıyor” diye şikayet etti ha
- Değil dedim ya
- Paran var mı diye sordun mu?
-...
- Bakma öyle, onu kastediyorum.
- Ben ne diyorum sen ne diyorsun.
- Canı kuzu eti istiyorsa gitsin alsın efendim.
- Bağırma!
- Ona verdiğim para ile birkaç kilo değil yüz kilo kuzu eti alınır. Domuz eti bile alınır.
- Saçmalıyorsun ama.
- Diyormuşuz da almıyormuşuz ha, lafa bakın be..
O andan sonra sustular; varacakları yere varıncaya kadar konuşmadılar.







...

7 Kasım 2012 Çarşamba


SOĞUTUCUYU KULLANMA ZAMANI


İnkar yok

Densizliğin biri bin para

Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık derler ya

Doluya koysan almaz boşa koysan dolmaz derler ya

Buzdolabına koyalım biraz

Soğusun...

Sabah ola hayır ola!

***

GÜZEL SÖZ:

Mutlu olmak istiyorsan kendini başkalarıyla karşılaştırma ( James Cooper)

4 Kasım 2012 Pazar

SINAV MANZARALARI
Kimi dakikalarca önce geldi bahçeye, aferin ona tedbirliydi

Kiminin yanında annesi de vardı babası da, işte

Kimi ucu ucuna yetişti, kendine gelmesi zaman aldı, gel de şaşma

Kiminin geldiğinde imtihan bile başlamıştı, pes yani.


Kimi şimşek gibi girdi salona

Kimi ürkek

Kimi salonu süzdü

Kiminin kalp atışını duymayan kalmadı


Kimi yayıldı, ayağını uzattı oturur oturmaz

Kim ezildi büzüldü


Kimi doldurdu hemen formu

Kimi soru üzerine soru sordu


Kimi, buzdu sanki başladı bitirdi

Kimi saatlerce sağa sola bakındı, kaşındı durdu

Kiminin gözlerindeki ışık konuştu

Kiminin felsefesi aşikârdı, tutarsa gireriz belki bir yere


Kimi ilk dakikalarda sucuk gibi terledi

Kimi için dakikalar saat oldu belli

Kiminin içinde fırtına esti

Kimi için işkence oldu saniyeler


Kimi eşofmanlıydı, kimi şortlu

Kimi tertemizdi, usturuplu

Kimi tam tekmildi, şekerli mekerli

Kiminde ceviz de vardı belki okunmuş

Kiminin çantasında bir sürü kalem o kadar da silgi

Kiminde kalem ucunda silgi


Kimi ailece cümbür cemaat gelmişti, bekleşirlerdi bahçede

Kimi bırakılıp gitmişti, kaderi ve bilgisi ile baş başa kalmıştı


Kimi yıllardır bu gün için hazırlanmıştı belli

Kimi sınavının olduğunu dün ya a bugün anımsamıştı

Kimi için ümitti bu sınav

Kimi için bir basamaktı

Kimi için angaryaydı bu sınav


Kimi otuz dakika dolar dolmaz bitirdi sınavı

Kimi parmakla a-b-c-d dedi, hangisi çıkarsa onu işaretledi

Kimi dakika başı saate baktı

Kimi yumuldu kitapçığına, dünyadan koptu

Kiminin uğraşı ailesi içindi, aşikârdı bu

Kimi için


Sınav bitti, herkes rahatladı.

2 Kasım 2012 Cuma


FANTASTİK

Evvel zaman içinde

Saman kalbur içinde

Rast geldim ben Güneş’e

Öpüştük.

***

Yağmura kızmış ondan gelmiş

Kızmış birde rüzgâra

Kızmak bize aitti

O da gitti elden.

***

Evvel zaman içinde

Kalbur saman içinde

Rast geldim ben Güneş’e

Öpüştük.

***

AZ VE ÖZ
GÜZEL SÖZ:
Gülümse.

1 Kasım 2012 Perşembe

KELİME HAZİNEMİZİ ZENGİNLEŞTİRELİM:



Doru: Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli at

İçtihat: Görüş

Perspektif: Bakış açısı

Hikâye: Olmuş ya da olabilecek olayları kurgulayarak anlatan ve de fazla uzun olmayan edebiyat türü

Fiilimsi: Fiilden türetildiği halde fiil olmayan, isim, sıfat, zarf olarak kullanılabilen ve de olumsuzu yapılabildiği halde çekimi yapılamayan kelime türü

Meczup: Alını kaybetmiş kimse, Allah aşkıyla aklını yitirmiş ( eskiden)

Dülger Binaların kaba ağaç işlerini yapan kimse.

Çeki : Bir çeşit ağırlık ölçü biri, odun gibi ağır şeyleri tartmakta kullanılır.

Pabucu dama atılmak: Bir kişinin, kendisinden daha üstün birisinin ortaya çıkması ile gözden düşmesi

Şifa Bulmak: İyi olmak, onmak

Nankör İyilikbilmez kişi