22 Mayıs 2015 Cuma


GÜZEL SÖZ : Kurtla arkadaş ol, yalnız, elindeki baltayı bırakma ( Rus atasözü)

***


HOBİ

Üst başlıklardan bazıları:
Müzik,
Resim,
Edebiyat,
Takı,
Yemek,
Koleksiyon,
Örgü.
Yukarıdaki üst başlıkların alt başlıkları ve onlardan olası iki tanesi:
Halk müziği, bone,
Kara kalem, yaşayan ressamlar,
Şiir, divan edebiyatı
Ayağa takılanlar, taşlar
Tatlılar, Osmanlı mutfağı
Pul, çakmak
Kazak, dantel
Yukarıdaki örnekler pek çok insanın “ hobi “ deyince aklına gelenler. Kim bilir, klozet kapağı toplama gibi uç örnekler de vardır. Avrupa'da doğup büyüyen, yetişen bir profesörün eşine dostuna bağlama yapması, para konusunda sıkıntısı olmayan birinin takıyla uğraşması, yaptığı takıları para ile satması ve bu takılardan elde ettiği geliri bir hayır kuruma bağışlaması. 95 yaşında bir insanın hiç ara vermeden 85 yıldır günce yazması ve bunun sayesinde yaşadığını iddia etmesi...
Maket gemi yapmak, kol bastı oynamak...
Gazetelerden, fotoğraflı ilginç haber toplamak, bunlara kendince yorum yapmak ve arşivlemek…
Getiri beklemeden, roman yazmak, beste yapmak, kelebeklerin yaşamını incelekek.
Hobi, kuruntudan kurtarır insanı. Hobi mutluluk anahtarıdır, var olması bile iyidir. Hobi boş bir uğraş değildir bazılarının iddia ettiği gibi ve de hobi pahalı bir alışkanlık da değildir. Evet, para harcatan hobiler vardır ama zaman içerisinde para kazandıran hobiler de vardır. Ruhen dinlendiren hobiler de...
Hobi, stres dolu dünyada ( ki stresin pek çok derdin tetikleyicisi olduğunu konunun uzmanları dile getiriyor) zorluklara göğüs germenin bir aracıdır. Bunun içindir ki ruh hekimleri, psikologlar hastalarına ve danışanlarına “ kendinize bir meşgale bulun” derler sık sık. İşte bu meşgale hobi yani “düşkü” dür.
Aslı İngilizce olan ( hobby) hobinin anlamı uğraşı demektir ki bunun açılımı da şöyledir: Bir kişinin asıl mesleği dışında ya da yapması gereken işi dışında ( mesela öğrencinin işi ders çalışmaktır) hoşça vakit geçirmek amacıyla yaptığı amatörce çalışma.
Bazı öğrenci velileri çocuklarının ders dışında bir şeyle uğraşmalarını fuzuli görür, onları tenkit ederek sürekli dersle ilgilenmelerini sağlamaya çalışır. Bu tür velilere şunu söylemek ve de akabinde şunu sormak gerekir belki de: “Kendini bir an için çocuğunun yerine koy; diyelim ki dört saat çalışmışsın elindeki işi bitirebilmen için de en az dört saate daha ihtiyacın var. İkinci dört saate nasıl başlamak seni verimli kılar?
a) Hemen
b) Bir süre hobin ile uğraşarak
c) Bir kâğıt bulup ona kara kalem bir şeyler çizerek
ç) Çiçeklerinle konuşarak
d) Boş boş oturarak.
Ağzı laf eden veli ya da biri lafebeliğine girerse a şıkkını da b şıkkını da c şıkkını da ç şıkkını da d şıkkını da size doğru olarak kabul ettirebilir. Ettirebilir de şunu da bir kalemde silip atmamakta fayda vardır belki:
“İstisnalar olsa da, aklın yolu birdir istisnalar çeşnidir.”
Hülasa her insanın en az bir hobisi mutlaka olmalıdır Henüz yoksa da kendini sorgulayarak daha da fazla geç kalmadan bir hobi edinmeli, edinmemekle de kalmamalı bu hobisini merhale merhale geliştirmelidir. En azından samimi olarak bunu bir denemelidir.

20 Mayıs 2015 Çarşamba


HECE ÖLÇÜSÜ İLE ŞİİR

Lamı cimi yokmuş mazeret istemezmiş hoca
Hece ölçüsü milli ölçümüzmüş, mademki soyunmuşuz
Mademki soyunmuşuz şairliğe, bir dörtlük olsun
İster 7’ lik ister 14’lük belki 18 lik döktürecekmişiz...
Hece ölçüsü ile bir şiir yazmalıymışım ki önce
Yazdıklarımı nazari dikkate almalıymış...
Ukala diyeceğim şimdi yakışmaz bize, barajmış...

Sevmem kalıbı ayıp değil ya,
Şiir için mi gireceğim kalıba,
Ben bir sanatçıysam;
Özgür olmalıyım;
Dilediğimi dilediğim gibi yazmalıyım...
Anlattım hocaya ve ekledim
Hoca,
Sanatta sınır olmaz diyen sen değil miydin?
Sen değil miydin yazın özgürce, çizin içinizden geldiğince diyen.


Şiiri es geçti
Hocam ile hoca arasındaki farktan bahsetti,
Sen ile siz arasındaki farktan
Renkten renge girdim, yeni renkler de ürettim belki
Hocam dedim yanlış anladınız beni, özür dilerim
Ben öyle anladım dedi;
İçini okuyamam ki ben, sözünü okurum yazını okurum;
Hoca ile hocam arasındaki farkı anlatamamışsam sana
Bu defteri kapatmam gerek.

Etekler tutuştu bende
Hocam dedim pireyi deve yaptınız
Ben Hanya diyorum siz Konya’dan bahsediyorsunuz
İyelik ekini kullanmadık diye reva mı bu kadar fırça bize
Ha sen ha siz ne fark eder ki
Yıktınız perdeyi eylediniz viran
Vurduğunuz yerde gül bitiyor da, ya dikenler...

Alkıştan inliyor yer gök bakın
Gözlerim dolu dolu, şu simada Emine Hoca, bu simada Muallim Murat
Ayakta herkes, alanımın duayeniymişim, estagfurullah
Öğretmenlerimizin eseriyiz, eyvallah...

19 Mayıs 2015 Salı


MUAMMA

Gıdım gıdım mı geldi gümbür gümbür mü?
Yoksa gitti mi idi geldiği gibi
Hülya ile
Rüya ile
Ütopya mıydı sevgi miydi o sahi
Ümit mi idi idare lambası ile örtüştürülen ne
Halıya yansıyan el emeği mi olacaktı
Onun sevgisi
“Gergef ile işlenen bir mucize mi?”
Yoksa
Mucize geri gidip gözler kopuzu düşleyerek
Bağlamanın tellerinden tezene ile
Birilerini alıp diyar diyar gezdirecek name miydi?
Dolu altında şemsiyesiz dolaşan derviş
Nobel ödüllü yazarı okurken
Kısa saplı bağlama sesi
Uzun saplı bağlama sesini mi aratacaktı
Yoksa geçmişe yolculuk yapıp bir ati mi yaratacaktı def
Yanıtsız sualler keyiflendirecek miydi onu hala
Yoksa teşbihte hata arayıp
Tövbe yarabbi diyene
Klasik müzik mi çalacaktı
Yüreği…