31 Ağustos 2021 Salı

 

 

YALANCI

Dedi

Yarın size geleceğim

***

Gitmedi,

Yalancıya çıktı adı

Güven de kaybetti üstelik

**

Oysa saatler ilerlemeden

Bir telefon etseydi

Şu sebepten ötürü gelemiyorum deseydi

Bu hale düşmeyecekti.

30 Ağustos 2021 Pazartesi

 

BU KADAR İŞTE

Hasılı,  ya söylediklerini yutacaktı

Ya kıyameti koparacaktı

Ölçtü biçti kararını verdi

Haklısın dedi, çekti gitti.

25 Ağustos 2021 Çarşamba

 ÜÇ NOKTA

Devir imaj devri dedi

Saçını kazıttı sakal bıraktı

Kaşını aldırttı

Parmak arası terlik giymeye başladı

Kırk yıldır aynı mahalledeydi amma

Kırk kişi tanımıyordu daha

Kırk gün geçmeden aradan herkes 

22 Ağustos 2021 Pazar

 BABANIN KİTAP SEVGİSİ

Baba, dedi çocuk kitap alacağım on lira verir misin?

Kızdı babası, dedi:

 Geçen sene aldık ya bir tane yine ne kitabı bu böyle?

Çocuk anlatmaya çalıştı, babası tıktı sözü ağzına çocuğun

Para yok şimdi dedi olunca veririm alırsın

Sonra da bir alışveriş mağazasına girdi baba” iki paket sigara aldı

İki çift de ayakkabı aldı hem de en pahalısından

20 Ağustos 2021 Cuma

 ÖZGÜRLÜK


Üniversite adayları tercihlerini yaptılar ya da yapıyorlar. Okumak istedikleri dört yıllık ya da iki yıllık okulların adlarını yazıp gönderdiler, sonuçları bekliyorlar heyecanla. Pek çok genç aşikâr olmasa da yaşadıkları şehrin dışında bir şehir olması için dua ediyor.
Başka bir şehir. Bu bile bazı üniversite adaylarını heyecanlandırıyor. Heyecanlandırıyor çünkü meseleyi kendi gözü ile değerlendiriyor. Ve de şimdiden kulis yapıyor ailesine : " Ben yurtta murtta kalamam... olursa ev tutarım oradan, ona göre.
Ailelerin büyük bir kısmı, eve karşı. Anne, baba çocuklarına niçin yurdu eve yeğlediğini   dilleri döndüğünce onu kırmadan anlatmaya çalışıyorlar. Ev beklentisine girmemesi için şimdiden hazırlıyorlar Biliyorlar ki yurt özgürlüğü ev özgürlüğünden farklı bir özgürlüktür. Evde olduğu gibi yurtta her şeyi rahat yapamazlar.
Genç niyetini ailesiyle değil ama arkadaşları ile paylaşıyor:
" Ah, bir İzmir ( Adana, Ankara her ne ise ) olsa"
" Puanın orayı tutarsa burayı da tutar."
" Geç burayı..."
".... "
" Şöyle kendime göre de bir ev tutarım. Ondan sonra gelsin özgürlük..."
Gencin amacı belli oldu( istisnalar kaideyi bozmaz).Ailesinden uzaklaşmak ve de aklınca özgür olmak istiyor.
Başka bir şehre giderse ve de bir ev tutmayı becerebilirse ne olacak?
Olacaklar beş aşağı on yukarı, öğrenci adayının aklından geçenlere göre belli:
Canı istediği zaman evden çıkacak istediği zaman eve gelecek, nereye gidiyorsan, bu saatte nereden geliyorsun demeyecek kimse.
O sinir bozucu (!) anımsatmayı yapamayacaklar, " Derslerini bitirdin mi ya da çoktan beri ders çalışmıyorsun gibi geliyor bana..."
"Kızım ( oğlum) geçen gün yanında gördüğüm o adam ( kız) kim idi? " denilmeyecek. Denilmeyi geç, eve bile davet edebilecek; onunla kalınabilecek belki de.
Geçen sene, evde doğum günü parti vermesine " içki olmamak koşulu " ile izin veren ailesine inat içkinin su gibi akacağı bir parti verebilecek, bundan büyük özgürlük mü olur?
Her aile üç aşağı beş yukarı çocuğunun kafasından geçenleri okur. Ve her anne baba yaşam tecrübesi ile olası gelişmeleri değerlendirir, alınması gereken önlemleri de almaya çalışır, çalışmalıdır da. "Saldım çayıra mevlam gayıra "derseniz yaşayacaklarınız karşısında fazla da şikâyet etmeye hakkınız yoktur, hakkınız varsa da iş olduktan sonra yapacak fazla bir şey olmayabilir.
Muhtelif vesilelerle ikamet ettiğimiz şehrin dışında bir üniversiteyi kazanan evladımıza gitme deme lüksüne sahip değiliz. O veya bu şekilde kuş, yuvadan geçici ya da daimi olarak uçacak. Veli olarak görevimiz çocuğumuzun neyi niçin yaptığına doğru teşhis koyabilmektir

Hiç kuşku yok ki sizin çocuğunuz ne yapacağını bilir. Yalan söylemez. Kendisini maceraya atmaz. Akıllıdır, kendisi için hazırlanan tuzakları fark eder önlemlerini alır. Her yüzüne gülene kucağını açmaz.

İçiniz kararmasın. Çocuğunuz bilirse  ki gözünüz, onu boğmadan onun üzerindedir , siz de rahat edersiniz o da. Bu başarılabilirse pek çok mesele kendiliğinden  halledilmiş olur.


18 Ağustos 2021 Çarşamba

 

HOBİ

 

Ayıp değil ya boş boş oturacağına

Merak saldı geçmişin bir koluna

Divit, hokka, şilte aldı

Canı sıkıldığı her yerde şilteyi serdi yere

Kafasını zorladı,

Diviti ile bir şeyler karaladı kağıtlarına

Kendini aştı gün gün, güzel yapıtlar oluşturdu zamanla

Hayatı değişti müspet

Ayıp değil ya boş oturmadı, boşa çalıştı

Meyvesini toplamaya başladı gıdım gıdım

Dedi, kendi kendine aferin bana

Bizden de aferin ona.

17 Ağustos 2021 Salı

 

AŞK ŞİİRİ

 

Nefesler tutuldu

Gözler onlara çevrildi

İzleyenler  tedirgindi

Ağızlardan çıkacak bir sözcük

Ya barışı getirecekti

Ya ortalığı savaş alanına çevirecekti

Yumruklar sıkıldı an an

Yüzler  gerildi saniye saniye

Korkudan zangır zangır titreyen de vardı

El ovuşturup için için gülen de

 

 

Leblebi ustası Kayra,

Bugün bir aşk şiiri amma

Sökükler  ilhamı yendi

Neye niyet neye  kısmet işte

16 Ağustos 2021 Pazartesi

 

HİÇ CANI SIKILMADI

Kimse duymadı onun ağzından

Bugün canım sıkılıyor dediğini

Sıkılmadı canı hiç

Kitap okudu,

Örgü ördü,

Resim çizdi,

Balkonda çiçekleri vardı

Onlarla konuştu

Hayal kurdu gülümsedi

Ümitsizlik anlarında dahi geleceğe umutla baktı

Yaşıyordu ya her şeye rağmen

Bu yetti ona her zaman

Bir de yazarken keyif aldığı şiirleri vardı.

14 Ağustos 2021 Cumartesi

 

BİR BABANIN HİKAYESİ        

         Mutsuz gibi idi

         Amacına erişemiyordu bir türlü

         Dertleşmeye ihtiyacı vardı,

         Gafur'u denk geldi, altı yaşındaydı Gafur, anlattı

         Ukala çocuk; babası yaşındaki adama dedi:

         “Metodun yanlış olmasın emmi?” 

 

         Sıfırlandı moral adamda,

         Ne parkta oturabildi her zaman olduğu gibi

         Ne de bir şey içebildi bir yerde

         Patlayacak biri de denk gelmeyince yolda

         Eve gitmek kaçınılmaz oldu.

 

         Anahtarla açtı kapıyı girdi içeri

         Hanım mutfaktaydı, hol ışığı yanık

         Salonda televizyon, kendi oynar kendi seyreder

         Oğlanın odasındaki tüm ampuller görev başında

         Oğlan teftişe gitmiş olsa gerek, yok ortada

 

         Kız uykuda, bilgisayar mesaide

         La havle çekerek ceketini çıkartırken salonda baba

         Elektrik faturasını gördü masada

         Aldı baktı geçen ayınkinden değildi çok

         Vaziyet bu iken 

         Az evvelki yaşlı kadın geldi gözlerinin önüne

         Otobüs durağında

         Kucağında engelli bir delikanlı

         Hastaneden çıkmıştı bekliyordu bir otobüs

         Cebinde evine gidecek bir taksi parası vardı belki de

         O parayla o beş kuruşun hesabını yaparak

         Belli bir süre geçinmek zorundaydı.

 

        

         Anlamsız bir keyifsizlik vardı adamda

         Keyfi iyice kaçtı anımsayınca duraktaki o kadını

         Son damla bardaktaydı

         Bardak doluydu

         Kaçınılmazdı taşması...

         Yıkıp dökmeden

 

         Tamiri imkânsız adımlar atmadan

         Vurmalıydı yumruğunu masaya...

 

         İlk adımı atmak sonuca erişmekten daha zordur.

         Sen seni bil sen seni,

         Sen seni bilmezsen

         Keser döner sap döner

         Gün gelir hesap döner misali

         Topladı tüm faturaları

         Topladı tüm aileyi

         Ailenin bir arada olduğu bir günde

         Oğluna kızına sen sen demedi

         Baktı karısının gözleri içine

         Kızım sana söylüyorum

         Gelinim sen anla misali

         Bu faturalar düşecek dedi,

         Kızına döndü:

         Bu sene bu okul bitecek dedi

         Oğluna döndü kükredi:

         Yarından tezi yok

 

         Akşam yemeğinde sofrada olacaksın...

 

         Zaman zaman hep derdi adamcağız bunları

         Belki gönlü bunu isterdi,

         Tamam tamam merak etme dedi kadın

         Bitecek babacığım dedi kız

         Dışarının yemekleri pek iyi olmuyor zaten dedi oğlan

        

         Adam, söyleyeceklerini söyledi, kalktı masadan

         Kadın, bu adam da her gün çekilmez oluyor dedi,

         Bu demekti ki çocukların gözünde:

         Bakmayın bu adamın dediklerine.

 

2 Ağustos 2021 Pazartesi

 

 

NO ŞARKI BU TÜRKÜ

İnsanoğlu değişik bir varlık. Bir bakıyorsun bir insandan bir anda soğuyabiliyor ya da birine bir anda bir insana kanı kaynayabiliyor onu çok sevebiliyor. Bu hadise onun ondan soğuduğu dakikalar.

Geçen günkü televizyon programının sunucusu pek çok kişinin idolüdür. Kendisini seven çoktur. Programa katılan Türk Halk Müziği sanatçısını da öyle. Türkülerimizi ondan dinlerken, kâh duygulanır kâh ağlar kâh oynar pek çok insan.

İnsanoğlu her zaman sürçülisan edebilir de bu bir olur, iki olur üç olunca  işin tadı kaçmaya başlar.

-Şimdi de sanatçımızdan güzel bir şarkı dinleyeceğiz anonsunun akabinde sanatçımızdan buram buram Türkiye kokan bir türkü dinledi seyirciler, kulaklarının pası gitti.

Biraz hasbıhalden sonra bu karizmatik ve ünlü sunucu şöyle dedi:

-Sanatçımızdan bir şarkı daha alalım.

 Sanatçıdan şarkı alınmaz. Sanatçı söyler. İcra eder. Haydi, bunu geçtik diyelim, bu ünlü sunucu bu sanatçının şarkı değil türkü söylediğini bilmiyor muydu acaba? Bilmemesi olanaksız öyleyse bu neydi böyle? Bunu nasıl adlandırılmalıydı? Laubalilik mi, ciddiyetsizlik mi, cahillik mi?

Sanatçının türküsü bitince sunucunun suali şöyle oldu:

-Bu dinlediğimiz şarkı kime ait? Elbette ben biliyorum da bir de sizden alalım.

Sanatçının “ türkü” kelimesini vurgulayarak  “Bu türkümüz Pir Sultan Abdal’a aittir “diyeceğini tahmin etti oradakiler ama öyle olmadı, sanatçı “ Pir Sultan Abdal’ın efendim”  demekle yetindi maalesef. ( İçinden bir şeyler de söylemiş olabilir)

Not: Sunucu bu arada aptal ile Abdalın anlamını karıştırdı bununla ilgili bir söz söyledi, burada bahsetmek olmaz.

Ve programın sonuna doğru” Âşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım “ şarkısını benim için söyler misiniz?” ricasında bulununca orada bulunan, müzikle uzaktan yakından alakası olmayan kişiler bile “ pes yani” demekten kendini alamadı

 Bu kadar ünlü bir sunucunun şarkı ile türkü ayırımını yapamaması çok şaşırtıcı idi. Şimdi diyeceksiniz ki ha şarkı ha türkü bunda ne var?

Kimine göre bir şey fark etmeyebilir elbette de buram buram Anadolu kokan, çoğunun bir oluşum öyküsü bulunan Türk kelimesinden türetilen bağlama ile çalınıp söylenen türkülere Türkiye’de yaşayan birinin hele hele böyle ünlü bir sunucunun şarkı deyip durması orada bulunan pek çok kişiyi üzdü, onları ondan soğuttu.

Bundan yıllar evvel yapılan bir müzik yarışmasında yabancı bir yarışmacı güzel bir türkü söylemişti. Jürideki bir sanatçı da bu türküye şarkı deyince o, bu jüri üyesine dönerek şöyle bir cevap vermişti:

-No şarkı. Bu türkü. Sen bilmiyo bunu?

Keşke, o güzel türkülere şarkı deyip duran bu sunucuya o sanatçı yabancı yarışmacının verdiği cevabı vererek ona  “ benim icra ettiğim eserler şarkı değil türkü denir efendim “ diyebilseydi.

 

1 Ağustos 2021 Pazar

 

ÖYKÜLER DÜNYASI

Öyküler dünyasına gitti bugün

Memduh’un kapısını çaldı

Çehov’a daldı

Ömer ile çocukluğuna gitti

Öteki  Ömer ile Osmanlı’nın içine girdi

Falih Rıfkı’nın  Eskici öyküsü ile ağladı

Reşat Nuri’nin Feride’sinden çok etkilendi

Tıpkı Atatürk gibi.

Öyküler dünyasına gitti bugün

Yeni yeni kapılar yeni yeni öyküler

O da yer edinmek istedi onlar arasında

Okursa hanesine on puan eklenecekti,

Yazarsa artı yirmi puan daha

Okuyordu zaten, yazmaya da başladı

Yeni arkadaşlar, yeni dostlar edindi

Aferin ona!

 

O BİR CAN

“ Allah kahretsin” dedi “Her bela da her şansızlık da gelip beni buluyor. “

Vakit gece yarısına yaklaşmıştı.  Şehrin ücra köşelerinden birinde idi. Hava serinceydi yağmur da çiseliyordu.

 Az evvel Melih Bey’in arabasındaydılar. Hiç yoktan bir tartışmaya girmişler, Burak Bey “ Durdur arabayı ineceğim” demişti. Mithat Bey de beklenmedik bir şekilde arabayı durdurmuş, kapıyı açmış, “in” demişti.

Burak Bey sağına soluna bakındı. Aradığını da buldu. Küçük bir kedi yavrusu “ miyavlayıp” duruyordu. Aradığı oydu.

Burak  Bey “ yalpalayarak kedi yavrusunun  yanına gitti, eğilerek  “ Ne arıyorsun lan  bu saatte burada?” dedi. “Haydi yuvana.”

Yavru kedi miyavlamayı kesti.

“ Kulaklarını çektirme bana” dedi Burak Bey, “Şimdi bir köpek möpek gelir boğar seni. Söylemedi deme bana. Haydi dön inine. Bu saatte ne gezmesi bu? “

Burak Bey garip bir şekilde kendi kendine gülerek sözlerini sürdürdü :” Bu saatte hem de bu havada ne işin var sokakta? Şimdi yola da çıkarsın sen sarhoş bir şoför maazallah ezer seni. Yazık değil mi haydi yuvana.”

Yağmur hızlandı. Burak Bey parmakları ile saçlarını tarayarak, gelen bir araba görme umuduyla yola baktı. Görünürde araba maraba yoktu. Gelip gelmeyeceği gelse de durup durmayacağı da belli değildi. Morali bozuldu. Islık çalarak yürümeye başlamıştı ki yolun ortasında bir kedi gördü. Gidip baktı. Bu bir dişi kedi idi. Araba çarpmıştı, ölmüştü.

Burak Bey, bunun az evvel gördüğü yavru kedinin annesi olabileceğini düşündü. Yavru kediyi düşündü. O da biraz sonra yola çıkabilir, onu da bir araba gelip ezebilirdi.

Burak Bey kısa bir tereddütten sonra geri döndü yavru kedinin yanına döndü. Kedi yavrusu yolun kenarına gelmişti.  Sesini birilerine duyurmak istercesine miyavlıyordu. Belki iyice acıkmıştı, belki annesini arıyordu, belki korkuyordu. O da yaşamak isteyen bir candı.

Burak Bey, ellerini beline dayandı.

-Ulan, dedi “Şimdi ne yapayım ben seni? Burada böylece bırakıp gitsem muhtemelen ya kurda kuşa yem olacak ya da bir arabanın altında ezileceksin.  Kucağıma alıp götürsem kendimi taşıyamıyorum senİ nasıl taşıyacağım. Haydi, taşıyıp eve götürdük diyelim ben kendi karnımı zor doyuruyorum, senin karnını nasıl doyuracağım?

Kedi yavrusu miyavlamayı kesti. Söylediklerini anlıyormuş gibi ona bakıyordu. Ona bir şey söylemek istercesine birkaç kez miyavladı ona doğru birkaç adım  attı.

Burak  Bey, oflayarak eğildi   yavru kediyi kucağına aldı. Sevdi. Kendine, Mithat Bey’e  şansızlığın, içinde duruma    sayıp dökerek yürümeye başladı. Kedi yavrusunun titrediğini fark etti, üşümüş olabileceğini düşündü, ceketini çıkartıp onun üzerini örttü.

Yürürken, kucağında bir kedi yavrusu olduğunu unuttu. Uzaklardan gelen bir köpek uluması ile irkildi. Yavru kediyi anımsadı. Sesi sedası çıkmıyordu. Ceketi kaldırdı:

-Öldün mü lan, dedi.

Kedi yavrusu ölmemişti, uyuyordu. Burak Bey kucağında uyuyan kedi yavruna aşk ile sevgi ile baktı. Adını da Ömür koydu. Bir de türkü tutturdu:

“Dam üstünde çul serer

Leyli de yar  leyli de yar loy loy loy

Bilmem bu kimi sever

Aleylim leyli de yar loylu da yar loy loy loy…

                        ***