***************************************
SINIF
MÜMESSİLİ
Bir varmış
bir yokmuş. Ülkelerin birinde var olan mekteplerin birinde bir sorun varmış.
Talebelerden biri hariç her talebe sınıf mümessili seçilmek istiyor, seçimde
oyu kendine veriyor mümessil olmak
istemeyen o talebe de boş oy verdiğinden sınıf mümessilli bir türlü
seçilemiyormuş.
Bir gün
sınıf muallimi bu sorunu gündeme getirmiş “ Bu sorunu nasıl halledebiliriz?”
diye sormuş sınıfa. Sınıf da “ Öğr etmenim siz de oy kullanın hem de
sizin oyunuz 2 oy sayılsın” demiş. Bu
öneri alkışlarla kabul edilmiş.
Bir hafta
sonra yapılan mümessil seçiminde Füngör öğretmenin verdiği iki oyla sınıf mümessili seçilmiş. Bu durum sınıfın hoşuna gitmemiş tabi. Talebeler açık açık söylemeseler
de öğretmenlerine çok kızmışlar hatta ona kızmışlar, tavır koymuşlar. Füngör’in
mümessil olmasının sebebi yani müsebbibi biziz dememişler.
Mümessilliğe
seçilen Füngör bu işe çok şaşırmışsa da hiç belli etmemiş. Eve gidince önce karnını doyurmuş sonra
odasına çekilmiş, “ Öğretmenimiz bu görevi bana verdi ama ben bunu yapabilir
miyim acaba?”diye düşünmüş. Yapabilirim çünkü yapamam çünkü arasında gidip gidip gelmiş. Sonra da
dedesinden akıl almaya karar vermiş.
Dedesi
kendine danışılmasına dünyalar kadar sevinmiş. Torununu yanına oturtmuş ve
sormuş:
- Sen bunu
istiyor musun?
- Yapamam ki
ben.
Dede, aklaşmış
sakallarını sıvazlayarak demiş ki,
-Niçin böyle
düşünüyorsun?
-Arkadaşlarım
beni dinlemez. Hem beni sevmiyorlar da
- Başka.
- Bi de
-Evet, bir
de.
-Bi de
ismimle dalga geçiyorlar.
Dede,
gülümsemiş. Torunun saçlarını okşamış.
-Senin
isminden onlara ne demiş. gül geç.
Füngör,
ağlamaklı olmuş sık sesini de minnacık
yükselterek
-Dünyada isim
mi kalmadı ki bana böyle bir isim
koydunuz ? demiş.
Dede, cuma
namazına gideceğinden konunun dağılmasını istememiş
-Onu sonra
konuşuruz şimdi konumuza gelelim biz,
diyerek sözlerine
devam etmiş,”Sen sınıf mümessili olmak istiyor musun istemiyor
musun onu söyle bana.”
-Herkes ister.
Dede itiraz
etmiş.
- Hayır
herkes istemez. Mesela ben olsam istemem.
- Niye dede?
-Çünkü ben,
idare etmeyi değil idare edilmeyi
severim. Füngör, böyle bir şeyi hiç düşünmediğinden şaşırmış Birkaç saniye
dünmüş ve,
-Yarın
öğretmenime istemiyorum diyeceğim demiş.” Başkasını şey yapsın.”
- Ama öğretmenin bu işe üzülecek.
- Niye ki?
- Çünkü
senin bu işi yapabileceğini düşünmüş. Sen
verdiğin bu
kararla onu hayal kırıklığına uğratmış oluyorsun
-Ama arkadaşlarım
beni sevmiyor, beni dinlemezler.
Dede
kaşlarını çatmış:
-Seni sevmiyorlar
mı? Öyle mi söylediler?
-Demediler
ama ben biliyorum. O kadar salak değilim.
-Hade öyle
kabul edelim. Seni niye sevmiyorlardır sence? Sevmiyorlar diye yakınacağına niçin
sevmediklerini bir kâğıda yazdın sonra da bunları düzeltmek için bir şeyler
yaptın mı?
-Aman dede
sen de. Kim uğraşacak bunlarla. . Sevmiyorlar işte.
-Tamam da
bunun bir sebebi olmalı. Öyle değil mi? Önce durumu saptamalı sonra çözüm
yollarını aramalısın. Sevmiyorlar diyerek kestirip atmak meseleyi halletmez ki?
Sen bunları bilecek kadar akıllı bir çocuksun.
Füngör,
suratını asarak,
-Bilmiyorum
demiş. “Sevmiyorlar işte.”
-O zaman sen
ne yapacaksın?
-Yarın
öğretmenim ben mümessil olmak istemiyorum
diyeceğim.
Dede, davudi
sesi ile:
-Onu
sormadım, demiş.” Sen sınıf mümessili olmak istiyor
musun
istemiyor musun?”
Uzun süredir
sobanın köşesinde uyuyan Boncuk kedi birden
kalkmış.
Miyavlamış çevresini gözden geçirmiş sonra da Füngör’ün yanına gitmiş, kucağına
çıkmış.
Dede,
-Bak demiş, atalar ne demiş“ İyi olacak hastanın
doktor ayağına gelirmiş.”
-Anlamadım
ben.
- Söyle
bakalım Boncuk niye benim yanıma gelmedi de senin yanına geldi sence.
Füngör kar
gibi beyaz dişlerini göstererek gülmüş. Boncuk’un başını okşamış. Okşarken de
gururla
-Çünkü beni
seviyor, demiş.
Dede,
heyecanlanmış gibi yapmış:
-Ha demiş. “Zurnanın
zırt dediği yer burası işte”
-Zurnanın
zırt dediği yer mi? O ne dede?
-Kitaplığa
git, sözlüğü eline al sözün anlamını öğren, her
şeyi ben mi
söyleyeceğim sana. Hep armut piş ağzıma düş olmaz.
Füngör,
ayağa fırlamış kitaplığın bulunduğu odaya gitmiş
sözlüğü
bulmuş, sözün anlamına bakmış sonra da koşarak dedesinin yanına dönüp:
-Konuşmamızın
en can alıcı yerine gelmişiz dede, demiş.
Dedesi de uzatarak
“ eveeet “ diye karşılık vermiş torununa.
Dede
torununu meraklandırmak için susmuş. Amacına da erişmiş.
Füngör:
-Dede, zurna
o delikten ne diyor şimdi, demiş.
Dede ayağa
kalkmış. Torununa yaklaşmış. Onun gözleri içine bakarak
-Şu konuşmayı
senin yaşındaki yüz çocukla yapsam belki biri belki de ikisi seninki gibi ilginç
bir soru sorar, bu da bir zekâ göstergesidir, demiş. Sonra da torununun başını
elleri arasına almış, torununun alnından şap diye öpmüş, sonra da “ oh” demiş.
Güzel
sözlerle alnından öpülmek Füngör’ün gururunu okşamış. Sevinmiş. Ve birden kalkmış
“ bi dakka dede” demiş dışarı çıkmış. Birkaç
dakika sonra elinde bir kâğıtla içeriye girmiş. Kâğıtta bir şeyler yazıyormuş.
O kâğıdı dedesine uzatmış. Sonra da koşarak oradan ayrılmış. Dede, kağıdı
almış, gözlüklerini takmış, okumus, okurken gözleri dolmuş. Kağıtta şöyle
yazıyormuş:
Dedecik, seni
çok seviyorum. Verdiğin nasihatlar bana ışık oluyor. İyi ki benim dedemsin.
Füngör, o
gece sabaha kadar uyuyamamış. Düşünmüş ,taşınmış, öğrendiklerini ve
tecrübelerini harmanlamış, sonuçlar çıkarmış kararlar almış. Ertesi gün de erkenden Allah ne verdiyse kahvaltısını yapmış okula gitmiş. Sınıfı temizlemiş, sıraları
düzeltmiş,
Sınıfa
gelmeye başlayan arkadaşlarını tek tek kapıda karşılayarak onlara “ hoş geldin” demiş onları şaşırtmış.
Okulların
açıldığı gün sınıfça alınan sınıf kurallarını sıkı takip etmiş, kurallara
uymayanları uyarmış bunu yaparken herkese adil davranmış. O kadar ki bir defasında
kurarlardan birini ihlal ettiği için öğretmene kendini bile şikâyet ederek
ondan yardım istemiş. Çok çok çalışmış derslerde en yüksek puanları alan Ekin’i
bile geçmiş, derslerde yeterli başarıyı gösteremeyen arkadaşlarına yardım
etmiş. Öğretmenlerinin takdirini kazanmış. Yaptıkları ona şevk vermiş ama onun burnunu
büyütmemiş, şımartmamış.
Ve bir ay
sonra yinelenen sınıf mümessil seçimini oy birliği ile kazanmış.
Gökten üç
elma düşmüş, biri Füngör’ün başına, biri bu masalı okuyanların başına biri de
bu masalın ana fikrini bulanların başına.