10 Aralık 2016 Cumartesi


BİR KÜÇÜK ALTIN

Bir sabretti iki sabretti, sabrı tükendi, Kocasına azarlarcasına söylendi:
— Ne dönüp duruyorsun Akif? Uyku tutmadıysa kalk, salona falana git.
Akif Bey bir şey söylemeden yavaşça kalktı. Terliklerini giydi. Salona geçti. Salon perdesini aralayıp dışarıya baktı.
Nevruz Hanım'ın canı sıkıldı. Uykusu da kaçtı. Söylenerek doğruldu, yataktan indi. Kapıyı örtmeden dışarıya çıkmıştı yatak odasından kocası. O da öyle yaptı. Salon elektrikleri yanık değildi, yaktı. Etrafına bakındı. Kocası pencerenin önündeydi. Dudakları kıpır kıpırdı, dışarıya bakıyordu.
Nevruz Hanım, koltuklardan birine oturdu. Geldiğini fark ettirmek için birkaç kez öksürdü. Kocasının, özre bab bir şeyler söylemesini bir süre boşuna bekledikten sonra yanına gitti, koluna girdi, kanepenin yanına götürdü.
Kanepeye oturdular. Kocasının elini, orada, yanında olduğunu hissettirmek istercesine sıktı:
— Problem ne hayatım? Kaç gündür hep böyle.” dedi. Sesi sevecendi. Sıcaktı.
Nevruz Hanım, aklına ilk gelen olasılıkları ardı ardına sıraladı kocasından tepki gelmeyince sordu:
— İşlerin mi bozuldu? Ekonomik kriz dedikleri şey seni de mi vurdu?
- ...
— Kızın meselesi mi?
- ...
— Kefil olduğun o adam mı borçlarını ödemiyor?
- ...
— Bir sağlık sorunun falan mı ortaya çıktı?
- ...
— Sende bir şey var. Bir şey var. Ben senin karın değil miyim?
- ...
— Başka bir kadın mı?
- ...
Nevruz Hanım uzun süren cevapsızlığa sinirlendi. Bağırdı:
-Bir….girdin de çıkamıyor musun?
- ...
Nevruz Hanım ayağa kalktı. Ellerini beline dayadı. Biraz eğildi. Kocasının gözleri içine bakarak değişik bir ses tonu ile önce sorusunu sordu sonra emrini verdi:
— Öyleyse ne? Bir şey söyle be adam!
Akif Bey, asabının bozuk olduğu zamanlarda yaptığı gibi birkaç kez burnunun ucuna hızlı hızlı elini sürdükten sonra buz gibi bir sesle:
— Sizin köyde hiç tanıdık kaldı mı hanım? dedi.
Nevruz Hanım soruya bir mana veremedi o an. Yüzünde değişik bir ifade belirdi.
— Pardon, dedi. “ Anlayamadım.”
— Yaaa, senin bir halanın mı dayının mı bir akrabası vardı köyde. Orada mı acaba diyorum?
Nevruz Hanım, ortalıkta duran taburelerden birini altına çelip kocasına yanaştı.
— Orada, Emecen mi?
- ...
Akif Bey’in yüz ifadesinde en ufak bir değişişliğin olmaması, boş boş bakmayı sürdürmesi Nevruz Hanım’ın kaygısını arttırdı. Kocasına biraz daha sokuldu.
— Sorunun hakkında birazcık ipucu versen de ben de yardımcı olsam hayatım hı, dedi.
— Orada mı? Bir bilgin var mı?
Kocasının gözlerinin dolması, sesinin titremesi Nevruz Hanım’ın gözünden kaçmadı. Tabureyi kocasına doğru biraz daha çekti.
— Ne bileyim ben Akif, dedi. “Hem görsem tanımam? Hem bayram değil seyran değil nereden çıktı şimdi bu?”
Akif Bey, karısının sağ elini tuttu başka bir âlemde imiş gibi. Suratını buruş buruş yaptı. Yalvarır gibi konuştu:
—Ya, hani diyorum ki, bizim köye bir inse de bir baksa Dudu orada mı? Ha, olur mu, ne dersin?
Nevruz Hanım, yeniden sinirlenmeye başladı. Ayağa kalktı:
— Dudu da kim şekerim? dedi. Şeker sözcüğünü bir değişik vurgulamıştı.
Akif Bey, cevap vermedi. Nevruz Hanım birkaç kez salonun içerisinde dolaştı. Zihnini zorladı. Dudu’yu anımsar gibi oldu. Tabureye oturdu. Sordu:
— Dudu da nereden aklına geldi şimdi?
—Geçen hafta onların mahallesinden geçme durumunda kaldım da.
—Eee!
— Nasıl anlayayım bilmem ki.
-…
— O cami yerinde duruyordu
— Eeeee!

—Hatırlıyor musun Nevruz? Yılbaşından birkaç gün sonraydı. Geç vakit nefes nefese gelmişti. " Abi demişti Bizim oradaki caminin hemen yanı başında bir ev var. Satılıkmış. Adama yalvar yakar oldum. İsteyeni çok ama yarın akşama kadar beni bekleyecek. Kurban olayım yardım etsen de bana ben o evi alsam. Çocuklarımla oraya yerleşirim, borcunu da sana elime geçtikçe öderim. " Hatırladın mı? Sen de vardın.
Nevruz Hanım hadiseyi hatırladı. Akif Bey gözlerini salonun en uzak noktasına dikti. Sözlerini ağlamaklı sürdürdü:
— Nasıl da heyecanlıydı o akşam. O kışta kıyamette Terliklerle gelmişti. Yarın uğrarım ben, bakarız deyince ne kadar da çok sevinmişti.
— Uf be Akif! Yıllar sonra nereden aklına geldi şimdi bu.
— Canım benim! Giderken “ Evimi belki hatırlayamazsın abi caminin biraz üstünde camları kırık bir ev var. Ben orada oturuyorum ” demişti.
Nevruz Hanım Akif Bey’e duyurma gayesi gütmeden söylendi:
—Duygu sömürüsü en çok sevdiğimiz şey
Akif Bey’in içi yanıyordu. Duygu ve düşüncelerini sonucunu önemsemeden dillendirmek istiyordu. Yere bakarak başını bir aşağı bir yukarı sallayarak sözlerini sürdürdü:
— Biliyorsun anası Sebahat Hala, uzaktan da olsa bizim akraba olur. O son zamanlarında bir gün rast geldik de sokakta.
Akif Bey gülmekle ağlamak arasında bir duyguya kapıldı. Duygusu ses tonuna da yansıdı:
—Bana küçük bir altın vermiş, “Dudu’ya göz kulak ol ben ölünce. Sizden başka kimsesi yok .” demişti. “ Senden başka kimsesi yok. Ne olur başı bunalırsa yardımını esirgeme ondan. Biliyorsun bebeleri de var.”
Nevruz Hanım, sordu:
— Köye mi gitmiş?
— Dul bir kadın. Biri engelli dört kız çocuğu. Nereye gidecek?
Nevruz Hanım, kocasını rahatlatmak istedi:
— Evlenmiştir belki, dedi.
— Kaç gündür Sabahattin Hala’yı görüyorum rüyamda. Küçük bir altın uzatıyor ve diyor ki…
Akif Bey daha fazla kendine hâkim olamadı. Ağlaması gerekiyordu. Ağlamaya başladı. Nevruz Hanım’ın eli birkaç kez kocasının başına doğru uzandıysa da o el onun başına değmedi.
Akif Bey ağlamayı birden kesti. Ayağa kalktı. Keskin bir bakışla karısına çıkıştı.
— Sen de demedin ki kapıcı dairesi boş, al şunları oraya. Hem binaya bakarlar hem de kanatlarımızın altına alırız diye. Ne biçim karısın sen be!
Adeta ağzından köpükler saçarak son cümleyi sarf etmeseydi Akif Bey, Nevruz Hanım güzel sözlerle kocasının acısını hafifletmek için her şeyi yapacaktı ama son sözleri onu da çıldırttı. Ellerini yumruk yaptı, yüz rengi değişti, sesim komşuya erişir diye düşünmeden avazı çıttı kadar bağırdı:
— Gene suç benim oldu. Gene gitti geldi kabak benim başıma patladı öyle mi Akif Bey?
Nevruz Hanım, ses tonunu değiştirmeden bir şeyler daha söyleyecekti dışarıdan gelen bağrışmalardan bir ses buna mani oldu. Bağrışmalar arasında Yavuz’un sesi de var gibi gelmişti ona. Pencereye koştu. Baktı. Zaman zaman şahit oldukları bir manzara vardı yine sokakta. Duran iki otomobil otomobilden inen insanlar, tartışıyorlardı yol için.
Nevruz Hanım balkona çıktı. Olanları daha iyi görebilmek için balkonun uygun yerine gitti. Biraz da sarktı. Kavga edenlerden biri bir silah çıkarttı. Biri atıldı, silah tutan eli tutmaya çalıştı. Adam’ın “ Ne yapıyorsun?” tepkisi balkona kadar geldi. Ve silah iki el patladı. Nevruz Hanım vuruldu balkondan düştü.