30 Kasım 2019 Cumartesi

İSYAN

Burası oraya araçla ortalama bir saat sürüyor. Bu süre yol ve hava durumuna göre beş dakika artabiliyor ya da azalabiliyor.
Geçen gün otobüsle gittim. Bir saat üç dakika sürdü. Belediyede bir işim vardı. Otobüsten iner inmez belediyeye geçtim. Mert’in de bir işi varmış. Orada karşılaştık. Mert, Ertuğrul Bey’in oğlu. On sekiz on dokuz yaşlarında bir delikanlı. Sıcakkanlı, terbiyeli bir çocuk. Beni görünce yanıma geldi, halimi hatırımı sordu, elimi öptü, ayaküstü birkaç dakika sohbet ettik. Babasının arabası ile gelmiş, “ Beraber gidelim Vehbi Amca” dedi. Memnun oldum, “ Hay hay yavrum ” dedim.
Benim ortalama 60 dakikada aldığım yolu tamı tamına 43 dakikada aldı. Üstelik hava da yağmurluydu. Zaman zaman sis de vardı. Birkaç kez uyardım, “ Mert, biraz yavaşlasak mı? “ dedim “ Ne o Vehbi Amca, korktun mu? “dedi. “ Korkmak değil de dedim hava da yağmurlu ya “
Marifetmiş gibi,
-Sen varsın diye tekerlekleri asfaltla buluşturuyorum
Vehbi Amca, dedi.” Sen olmasan uçururum bu arabayı ben.”
Bu cevap üzerine bildiğim bütün duaları içimden
okumaya başladım. Şükür ki Allah dualarımı kabul etti, kazasız belasız ikamet ettiğimiz yere geldik.
Bu olayın ertesi günü, Ertuğrul Bey’in ofisine gittim. Sohbetin bir yerinde, “ Mert söyledi mi bilmem ama “dedim,” dün ilçeden Mert ile beraber döndük”.
Gevrek gevrek güldü:
— Söyledi söyledi, dedi. “Biraz da korkutmuş seni galiba ha!”
— Biraz mı, dedim. Yaptığı sürati anlattım. “ Bence biraz kulağını çek” dedim. Gerekiyorsa arabayı da elinden al diye de ekledim. “Yılların sürücüsüsün, bilirsin, hız felaket demektir.”
— Benim oğlan sürati sever ama dikkatlidir dedi.” İyi şofördür merak etme sen dostum.”
— Öyle demeyin Ertuğrul Bey, dedim. “Sürat bugün
değilse yarın yarın değilse öteki gün felaket getirir.”
Kaygımı anladı sağ olsun. “ Bir şey olmaz inşallah
Allah’ın izniyle” dedi ve de ekledi “Ben tembihlerim.”
Bundan bir ay kadar sonra Suheyle bir müjde verdi. Sevindim. Mert’i de Aylin’i de severim. Ayın yirmi üçünde düğünleri varmış. Düğün davetiyesini inceledikten sonra, “İkisi de iyi çocuk” dedim “ İnşallah bahtiyar olurlar.”
Ayın yirmi üçüne bir şey kalmamıştı. Hediye olarak ne alacağımızı konuştuk. Ben değil ama Suheyla, “ Düğün için kendime bir kıyafet alayım mı, ne dersin?” diye sordu. “ Saçmalama, ne kıyafeti, dünya kadar kıyafetin var” diyecektim kalbini kırmak istemedim. “ Sen bilirsin” diyecektim ama bu soğuk bir cevap olacaktı, “ Sen bilirsin hayatım” dedi. Yarın çık hoşuna giden bir şey olursa al.”Cevabıma mutlu oldu. Yan yana oturuyorduk, elime birkaç kez teşekkür babından dokundu.
Televizyonun yirmi üç haberlerini izlemeden pek yatmam. Bu esnada yirmi üç haberleri başladı. Televizyonun sesini biraz açtım. Haberler genelde olduğu gibi can sıkıcı bir haberle başladı. Yine bir trafik kazası haberiydi bu. Mert’in kullandığı otomobil şehrin girişindeki üst geçitten aşırı hız nedeniyle köprüden uçarak alt yoldan geçen bir dolmuşun üzerine düşmüş. Mert ve o esnada dolmuşta bulunanlardan üç kişi yaşamını yitirmiş. Kadere bakın ki ölenlerden biri de Aylin’in annesiymiş.


***


GÜZEL SÖZ : ACELE GİDEN ECELE GİDER.

21 Kasım 2019 Perşembe

DOLMUŞTA SİMİT YEMEK

Efendim, öyle değilimdir ama görünüşüm, ses tonum vs. biraz ürkütücüdür. Ürkütücü derken nasıl izah edeyim size hani ilk intiba, sert biri gibiyimdir.
Bugün, dolmuşa bindim. Arka tarafta bir yer buldum. Tam oturmuştum ki ardı ardına binenler oldu dolmuşa. Dolmuş tıka basa doldu. Bu esnada yanımda oturan genç delikanlı centilmenlik gösterdi şık giyimli bakımlı genç bir bayana yer verdi. Oysa ondan önce yer verilmesi gereken başka insanlar da vardı ama onu tercih etti, olabilir dedim. Bayani teşekkür etti, oturdu. Oturması ile beraber, cep telefonunu çıkarttı( belki de elindeydi) başladı onunla oynamaya. Her tuşa dokunuşunda telefonu ( nasıl bir telefonsa) sinir bozucu bir ses çıkartıyordu. Muhtelemen o alışmıştı o sese, bana garip geldi. Bu neyse de sonra elindeki ne diyeyim, kesekâğıdını açtı. Ortalığa yalan yok mis gibi bir simit kokusu yayıldı. Kız başladı simidi yemeye. Bir iki üç beş derken sabredemedim, sordum:
- Hasta mısınız? Çok acil olarak bir şeyler mi yemek
zorunsasınız?
Kız, şaşırdı:
- Hayır dedi. Niye sordunuz ki?
- Çoklan beri açsınız o zaman. Çok çok acıktınız.
- Anlamadım?
- Kıtlıktan falan mı çıktınız?
Çok yaşlı değilim ama büyükbabam, anneannem falan anlatırlardı: Delerdi ki:”Ekmeği bile fırından aldığımızda bir gazete kâğıdına sarar da götürürdük eve. Olur ya biri görür de canı çeker diye “
-…
Sesim biraz yüksek ve sert çıkmış olmalı ki başlar bizden tarafa çevrildi. Sorgulamaya devam ettim:
-Kaç durak sonra dolmuştan sonra ineceksiniz. Kaç dakika
sonra evinizde ya da işe yerinizde olacaksınız?
Dedim ya, görünüşüm biraz ürkütücüdür ve otoriterdir. Kılık
kıyafetim de düzgün. Sanırım bunların hepsinin de etkisiyle son sorularıma da cevap verdi:
— İki durak sonra ineceğim. Evim de orada.
— Bakın hanımefendi, dedim sesimi yükseltmemeye çalışarak.
Ben rahat insanları severim, severim de “de” si var işte. Şu dolmuşta şu kadar insan var, açı var toku var, simit kokusundan hoşlanmayanı var belki, belki parası olmadığı için simit alamayan var. Siz şu simidinizi evde yeseniz Daha yakışık kalmaz mı?
Genç bayan, ters cevap vermedi. Zor duyulur bir sesle de olsa “ özür dilerim” dedi. Telefonu kapattı, bitmek üzere olan simidini de az evvel çıkarttığı kesekâğıdına koydu.
Dolmuştan inerken düşündüm. Üzüldüm de belki. Belki de şimdiye kadar ailesinden hiç kimse yeme içme adabından, göz hakkından, burun hakkından bahsetmemişti bu genç bayana, dedim. Rahat insanları oldum olası sevmişimdir de fazla rahat olmak da pek hoş olmuyor gibi geliyor bana.

7 Kasım 2019 Perşembe






ANNE NASİHATI

ÖKÜZ ÖLDÜ ORTAKLIK BİTTİ
BAK, ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ
BÖYLESİ GEÇMEMİŞTİ AKLINDAN BELKİ
NE DİYEYİM DOSTUM, DÖV ŞİMDİ SEN DİZLERİNİ

DEMİŞTİ ANNEN GÜLÜYOR SİNSİ SİNSİ
DİYORLAR Kİ BAK ONUN İÇİN, O BİR SERSERİ
BÜTÜN BUNLAR İFİRADIR DİYORSUN SEN BELKİ
ALLI PULLU SÖZLERE KANMA YAVRUM, AL TEDBİRİNİ


***
GÜZEL SÖZ :
KİMSE DUYMAK İSTEMEYEN KADAR SAĞIR OLAMAZ. ( M.HANEY)

2 Kasım 2019 Cumartesi

SEVGİLİYE DÖRTLÜK

Özlemedim sanma seni ey sevgili
Sevda öyküleri, gurbet türküleri
Sanma ki sen hoşafın suyu kesildi
Her sözün şiir gibi pek de güzeldi.

1 Kasım 2019 Cuma




BU DA YAŞ ALMIŞ BİR KADIN

— Kalk artık, dedi kendine. “ Öğlen oluyor neredeyse hanım sultan.”
Kalktı. Lavaboya gitti, Elini yüzünü kokulu sabunla yıkadı.
Giyindi sonra. Sonra da boy aynasının karşısına geçti, giysilerini, saçını başını kontrol etti. Pijamasını çıkarttı, şalvarını giydi. . Bastonunu eline aldı. Dışarıya çıktı. Kapının önünde birkaç dakika durdu. Derin derin nefes alıp verdi, gülümsedi.
Gideceği yeri evden çıkmadan saptamıştı. Ağır ağır yürümeye başladı.
Yolda geçtiği sokak temizleyicisine, tatlı bir ses tonu ile
—Kolay gelsin, dedi.
Adam cevap vermedi.
Bozulmadı adamın cevap vermemesine yaş almış kadın. Olumlu düşündü:
—Belki sesimi bile duymadı, dedi.” Kim bilir kafasında neler vardı
garibin?”
Köşedeki dondurmacıdan iki külah dondurma aldı.
Eski topraktı, dondurmayı yalaya yalaya sokakta yürüyemezdi, Dondurma
da eve gidinceye kadar kendisini beklemezdi. Oturacak bir yer buldu. Yemeye başladı. Kendi yaşlarında bir adam önünden geçiyordu. Göz göze geldiler.
—Biraz ilerideki dondurmacıdan aldım, dedi. “Güzel, tavsiye ederim.”
Adam, fötr şapkasını çıkartarak kadına selam verdi.
—Afiyet olsun, Bilirim orayı, dedi.
Dondurmaya bitirince yoluna devam etti yaş almış kadın. Birkaç dakika sonra da hedeflediği yere vardı.
Cüzdanın çıkardı. Bir miktar kâğıt para aldı cüzdanından. . Parayı
çiçekçiye uzattı,
—Bir iki dal ya da bir buket ne olursa, dedi.
Çiçekçi, paraya baktı. Çiçeklere baktı. Gülümseyerek:
— Kimin için, niye, dedi. “Ona göre bir şey yapayım.”
— Kendim için, dedi yaş almış kadın. Çiçek alacağım kimsem yok, bana
da çiçek alacak da yok. Çiçeksiz mi kalayım? Kendime alıyorum yakışıklı oğlum.
Çiçekçi, ilk anda yaş almış kadının ne söylediğini anlayamadı. Biraz
düşündü, anladı, gülümsedi. Yaş almış 90’ına merdiven dayamış kadını tepeden tırnağa süzdü
— İnsanın kendini de hayatı da bu derece sevmesi çok güzel, dedi,
kurduğu bu cümleye kendi de şaştı.
Birkaç dakikada güzel bir buket hazırladı. Uzattı.
Yaşlı almış kadın çiçek buketini öptü, kokladı. Sonra titreyen elleri ile buketten bir dal çiçek çıkardı. Çiçekçiye uzattı.
— Bu da benden sana, dedi. “ Kabul edersen sevinirim.”
— Kabul etmek ne demek, dedi, delikanlı. Gözleri dolu dolu oldu. . Yaş
almış kadının ellerinden saygı ile öptükten sonra “Bugünkü en büyük kazancım siz oldunuz, Sağ olun İyi ki geldiniz. İyi ki geldiniz.”dedi. “ bu günü ve anı hiç unutmayacağım.”
Yaş almış kadın, çiçekleri kucakladı. Geldiği yoldan evine döndü. .
Çiçekleri özenle eski bir İstanbul türküsünü mırıldanarak vazoya yerleştirdi, yemek masasının üzerine koydu. Dünden kalan tarhana çorbasını ısıttı. Bir dilim de ekmek alıp kızarttı. Pilli radyosunu açtı, bir türkü kanalı buldu. Karadeniz türkülerini pek de severdi. Güzel bir Karadeniz türküsü çalmaya başlayınca, çorba içmeye türkü bitinceye kadar ara vererek türküye eşlik etti.

***
GÖRGÜ KURALI:

ÇAĞRILDUIĞIMIZ BİR DAVETE GİDİP GİTMEYECEĞİMİZE ÖNCEDEN HABER VERMEMİZ GEREKİR.