28 Ekim 2019 Pazartesi



29 EKİM

Kuğulu parktaydı. Hava serinceydi.
Seksenlik bir adam vardı banklardan birinde. 29 Ekim duygulandırmıştı onu, gözleri dolu doluydu.
Küçük bir çocuk yaşlı adamın yanına yaklaştı, kucakladı, yanağına bir öpücük kondurdu.
—Ağlama dedi,” Ben seni seviyom.”
Seksenlik adamın hiç beklemediği bir şey oldu bu. Sevgi ile küçük çocuğa baktı. Titreyen elleri ile çocuğun başını okşadı.
— Ben de seni seviyom yavrum, dedi.
Koştuğu için nefes nefese kalan bir kadın geldi yanlarına. Yaşlı adama ters ters baktı. “ Tanımadığın insanların yanına yaklaşma demedim mi sana oğlum” diyerek çocuğu kucağına aldı, öptü. Hızla oradan uzaklaştı.
Ilık ılık bir şeyler aktı seksenlik adamın içinden.
Buruk bir gülümseme ile etrafına bakındı yaşlı adam. Genci bir başka, yaşlıyı bir başka, polise bir başka, el ele tutuşup gezen çiftleri bir başka gördü bugün.. Ay yıldızlı al bayrağı gördü, heyecanı doruk yaptı. Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın yıldönümüydü. Bugün o gündü. Bir kez daha derin bir iç geçirdi. O, bu sabah en temiz kıyafetlerini giymiş, ceketinin yakasına Türk bayrağı rozetini takmıştı.
Yaşlı adamın biraz ötesinde, parkın hemen girişinde bayrak satan bir genç vardı. Gelirken görmüştü. Yaşlı adam ağır ağır kalktı ceplerini karıştırdı, bulduğu paraları çıkarttı, saydı, düşündü. O para bugünkü ekmek parasıydı.
“ Bir gün aç kalmakla ölmezsin Erkan!” dedi, yaşlı adam. Bastonundan kuvvet alarak oturduğu banktan kalktı, gitti bir bayrak aldı. Sonra da “ Ya bismillah” diyerek Anıtkabir’in yolunu tuttu.
Yaşlı adam Anıtkabir’e vardığında Anıtkabir tıklım tıklımdı.. Çoluğu çocuğu, kadını erkeği, yaşlısı genci, engellisi hep oradaydı. Hepsi gururluydu, hepsi coşkuluydu. Bugün 29 Ekimdi.
Yaşlı adam sevgi dolu gözlerle baktı Anıtkabir’e gelenlere Ve yaşlı adam onu gördü birden. Tanıdı hemen. O da oradaydı. . Kalp atışları hızlandı, O, onun 65 yıldır görmediği bir kez olsun seni seviyorum diyemediği ilk aşkıydı.
Yaşlı adam bir elinde Atatürklü Türk bayrağı bir elinde baston olduğu halde gururla askerlere bakan yaşlı kadına yaklaştı. Gözlerinin içine bakarak sevgi ile,
—Zeynep, dedi.
Zeynep Kadın da ümidini yitirmeden beklediği ilk aşkını tanıdı hemen.
Gözlerinin içi güldü, gençleşti. “ Erkan” dedi.
Anında tanınmak hoşuna gitti yaşlı adamın. İsminin hatırlanması, sesteki o coşku da ümitlendirdi. Korkarak, utanarak sorusunu da sordu:
— Kocan var mı?
—Yok dedi Zeynep Kadın. “Bir gün bir yerden çıkıp geleceksin diye
seni bekledim beni Ya sen, sen evlendin mi?
Sabahtan beri ya yağdı ha yağacak denilen yağmur çiselemeye başladı.
Yaşlı adam ceketini çıkardı Zeynep Kadın’ın başına örttü sonra da hiç konuşmadan küçülen adımlarıyla yürüyerek Atatürk’ün huzuruna çıkıp dualarını ettiler.

18 Ekim 2019 Cuma



GIPTA İLE BAKILAN ADAM

Tabii ki “ aferin” diyecek ona
Düşmanına bile “ aferin” diyebilendir o
Hak edene hakkını verebilendir o
Elleri bunun için öpülür onun
Bunun için önünde düğmeler iliklenir

Ne mutlu ona,
Aferin ona!


*****

GÜZEL SÖZ : DAMLAYA SAMLAYA GÖL OLUR

10 Ekim 2019 Perşembe


O OKULA GİDİLECEK !

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde mekteplerin birinde Sirke adında 9 yaşında bir çocuk varmış Kendisi çalışmayı pek sevmediğinden ev ödevi veriyor diye için için öğretmenine kızarmış.
Masal bu ya, günlerden bir gün okuldan çıkınca arkadaşlarıyla konuşarak halledebileceği bir sorunu kavga ile çözmeye kalkmış. Dayak atacağını düşünmüş ama evdeki hesap çarşıya uymamış. Dayak yemiş. Gözü şişmiş. Burnu kanamış. Evdekilere kavga ettim demek istemediğinden de, öğretmenim dövdü demeye karar vermiş.
Eve varınca ağabeysine durumu anlatmış.“ Anneme mi söyleyeyim babama mı ?” diye sormuş.
Ağabeyi, ona, yaptığı işin yanlış olduğunu anlatacağına,
“sakın anneme söyleme “demiş “babama söyle.”
Sirke sormuş:
- Niye anneme değil?
- Çünkü anneme söylersen yalanın ortaya çıkar.
- Nasıl çıkar?
- Annem dikkatlice önce seni dinler, sonra da okula gidip sakin bir
şekilde öğretmeninle konuşur.
—Babam?
Ağabey gülmüş.
- Babam küplere biner, köpürür, demiş.” Yarın arkadaşları ile okulu
basar, öğretmenin tepesine biner.”
- Ya sorarsa öğretmene, ne oldu diye?
- Babamı tanımıyorsan lan? Öğretmenin konuşmasına fırsat verir mi?
Önce küfrü basar sonra da öğretmenin çenesine öyle bir yumruk vurur ki öğretmen bir ay konuşamaz.


- Öğretmenle konuşmaz yani.
- Konuşmaz tabi. Konuşsa bile babam ona mı inanır sana
mı akıllım?
Sirke sevinmiş.
- Yaşasın! Ben de olanları videoya çeker internete veririm, demiş.
Ağabeyle sirke bunları konuşurken 3 yaşındaki Şeker,
uyanmış. Söylenenlerin hepsini duymuş.
Akşam olunca baba ile anne ikisi de çalıştığından
ortaklaşa sofrayı kurmuşlar sonra da çocuklarını sofraya buyur etmişler. Masada yemeklerini yerlerken sirkenin yüzündeki kızarıklık annenin de babanın da dikkatini çekmiş. İkisi birden Sirke’ye sormuşlar:
- Senin yüzüne bir şey mi oldu?
Sirke bir an ağabeyine bakmış. Ondan “ hade tam sırası”
işaretini alınca dudaklarını büzmüş. Bir anneciğine bir babacığına bakmış sonra da babasına dönmüş burnunu çekerek:
- Öğretmen dövdü demiş. “ Tuvaletten bir saniye geç
geldim diye önce beni tekrar tuvalete götürdü sonra da dövdü.
Baba kükremiş:
- Dövdü mü? Hem de tuvalette
- Evet babacığım. Yumrukları suratıma suratıma indirdi.
- Ben onu yarın onu tuvalete götürür sonra da dünyanın kaç bucak
olduğunu ona gösteririm. Benim oğlumu dövmek ha. Ben o hocanın…
Sirke,” kimse görmesin diye tuvalete götürüp dövdü”
iftirası için kendisiyle gururlanmış. “ artık beni dövmediğine dair şahit de yok” demiş.” Sınıfta dövdü deseydim yalanım ortaya çıkabilirdi. Aferin bana!”
Yemek sonrasında salona geçmişler. Geçer geçmez da baba Şevket arkadaşı Muhammet’i aramış.
- Amcası Sirke’yi hocası dövmüş, demiş. Yavuz’a da haber ver okula
gidip o hocaya kendimizi bir gösterelim..

Sirke ile ağabeyi bu sözleri duyunca bakışmışlar, ağabey sirkeye odaya
gel gibi işarette bulunmuş, onlar odalarına çekilmişler. Şeker, oyuncak bebeği ile oynamaya başlamış
Saniye Hanım, kocasına dönmüş, sakin olmaya çalışarak:
- Hayatım demiş, ne zaman bir psikologa gidiyorsun.
Mesut Bry,
- Ne psikologu demiş.
- bilmem kaçıncı kez bana söz verdin. Sözün havada kalıyor.
Mesut Bey, elindeki televizyon kumandasını bırakmış, gergin bir ses tonu ile
- Ne oldu yine kadın, demiş.
- Ne demek okul basmak Mesut. Çene patlatmak. Haddini bildirmek
Mesut bey alay eder gibi gülmüş:
- Sen mutfakta değil miydin? hoca ocuğumuzu dövmüş. Benden önce
sen ayağa fırlayığ yeri göğü ayağa kaldırmalıydın. Senin yapmayacağın için ben yapıyorum
Saniye hanım derin bir iç geçirmiş.
- Bak Mesut, yarın o okula gitmeyeceksin. O öğretmene en ufak bir
şey söylemeyeceksin.
- Gör bakalın, gidecek miyim gitmeyecek miyim
- Mesut, sirkenin doğru söylediği ne malum.
- Benim oğluma yalancı mı diyorsun sen.
- Farzet ki doğru, sorun böyle mi halledilir.
Mesut bat, boş ver anlamında uzun uzun elini sallamış
- Geç bunları güzelim, demiş. Ben yapacağımı bilirim.
Saniye hanım:
- Hayatım demiş. Öfkeni anlıyorum. Öfke baldan tatlı da demişler. Şu
öfkeni kontrol edmemein yüzünden ayda en az iki kez ya karakola düşüyorsun ya mahkemeye. Hani derler çekitge bir sıçrar iki sıçrar diye. Bir gün bu çfe kontrolsüzlüğü yüzünde ya mezara gideceksin ya da hapse
Mesut Bey, ayağa kalkmış birkaç adım karısına doğru yürümüş sesini
olabildiğince yükselterek:
- ne demek istiyorsun sen kadın, demiş. huyumu suyumu
beğenmiyorsun al bavulunu git ananın evine. Ben böyleyim. Yarın o okula gidilecek o hoca dövülecek. O kadar.
Sirke birden oyuncak bebeğini bırakmış. Babının yanına gelip
kolundan tutmuş:
- Anneme bağırma, demiş. Abim yalan söyledi.
Mesut Bey, sirkeye bakmış:
- Yalan mı söyledi, demiş. Nasıl yani?
Sirke duyduklarını anlatmış. Mesut Bey, öfke ile ayağa fırlamış:
- Ulan bu yaşta kavga etmek bu yaşta yalan söylemek ne demek diye
kükremiş. “Ben şimdi bu çocuğun bacaklarımı kırmaz mıyım?”
Sirke dayanamamış:
- Pes yani baba, demiş
Mesut Bey, Sirke’den böyle bir cümle beklemiyormuş. Çok şaşırmış. Sormuş da:
- Bu da ne demek oluyor kız. Sen bunu nereden öğrendin?
- Öğretmenim öğretti.
- …
- Önce kendine bakacağına abime kızıyorsun. Döverim söverim
diyeceğine konuşsana. Öğretmenim istenirseher sorunu konuşarak çözülebilir, doğru olan da budur diyor bize.
Mesut Bey ne nasıl karşılık vereceğini bilememiş. Yumruklarını
sıknış. Birkaç kez odanın içerisinde dolaştıktan sonra, bir karısına bakmış, bir Sirke’ye bakmış sonrada Sirke’nin yanaklarından öperek
-Anasının kızı ne olacak, demiş. Büyümüş de küçülmüş cadı. Bana akıl veriyor.
Bütün bunlar olup biterken gökten üç elma düşmüş ikisi Sirke’nin başına biri de o günden sonra “ döverim, söverim” lafını bir daha ağzına almayan Mesut Bey’in başına.