30 Aralık 2009 Çarşamba



MİLAT “ 2010'a a girerken “
1
Mecazi anlamda milat, herhangi bir olayın başlangıcı demektir. Zaman zaman herkes der ya “Bundan böyle beyaz bir sayfa açacağım.”
” Beyaz, temizliğin , güzelliğin doğruluğun sembolüdür.
Tanıma bakınız, herhangi bir olayın başlangıcı diyor milat için. Başlangıç olumuzluklar manasında da kullanılabilir tabi ama hiç kimse bile bile olumsuz bir şeyler yaşamak istemediği için, bilinçli olarak bizler “ milat “ı yanlışlarımızı doğruya çevirmek için bir başlangıç, yapmayı düşündüğümüz fakat bir türlü yapmaya başlayamadığımız işlerin başlangıç anı, başlangıç tarihi olarak kullanıyoruz. Ve diyoruz ki mesela “ Bugün benim için milat olacak.”
Haddizatında bazı şeyler için külahımızı önümüze koyup o şey için mütalaa da bulunduktan sonra “milat “ kararı almak güzel olabilir. Zaman zaman pek çok insan bunu yapıyor da. Ama çoğu şeyde olduğu gibi karar verdikten sonra ya başlayamıyor ya da başlıyor ama sürdüremiyor. Malum başlamak bitirmenin yarısı. Önce verilen kararı yaşama geçirmek gerekiyor. Yani köşesinden möşesinden başlamak icap ediyor. Sonra da sürdürmek tabii ki . Sürdürmek çoğu kez başlamaktan daha da zor geliyor kişilere. Oysa kendini sıkarak biraz sürdürebilse pek çok şey değişmeye başlayacakır. Tıkır tıkır çalışan bir makina, çalıştırılmaz duruma gelirse bir süre sonra ne olur ; paslanır. Bir kilit de öyle değil mi mesela? Kilitlersiniz. Sonra anahtarı içine sokar çevirirsiniz tık çalışır, kilit açılır. Ama paslandıysa..
Başlangıcın devamını getirememek de böyle. Küflenmiş, pas tutmuş. Onu çalışır duruma getirebilmek için normalden daha çok uğraş vermek gerekir. Normale dönmesi için yağlanması gerekir, uğraş verilmesi gerekir. Hani bir söz vardır “ Birine kırk gün deli dersen deli olur.” Burada anlatılmak istenen, arzu edilen başarıya erişebilmek için süregenlik şart. Sabır da şart.
Oflayıp puflamak karın doyurmuyor hiç bir zaman. Ya da derler ya taşıma suyla değirmen dönmez. Elin verdiği öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz. Oflarsınız puflarsınız belki birinin dikkatini çekersiniz ya da acıma duygusunu harekete geçirirsiniz, bir derdinize deva olur. Ne zaman, ne dereceye kadar; bunun gerçekleşme olasılığı piyangodan büyük ikramiye çıkma olasılığının artı ya da eksi manada yüzde kaçı?
Yaşamından memnun olmayanlara şu önerilir :
“ Memnun olmadıklarını bir kağıda madde madde ve de önemine göre sıralayarak yaz.”
Bu yaşam kalitesini artırmak için atılan adımlardan ilki olmalı. Yani önce sorunlar saptanmalı. Sorunların tümünü birden giderme olasılığımız pek de olmadığına göre sorunlarımız da en rahatsız edenden en az rahatsız edene doğru sıralanmalı. Bu önemli. Önemli de, sorunları alt edebilmek için bir şeyler başarabilmek de önemli. Bir şeyleri başarabilmek moral getirir. Moral güçlükleri alt etmemiz için kuvvet. Sorunları sıralarken belki de rasyonel davranıp yazacağımız ilk madde bizim için sorun olan ama çözmesi de diğerlerine nazaran daha kolay biri olmalı.
Konu çetrefilli, hep tartışılmış. Mütabakata varıldığı da olmuş konu tartışılırken yolların ayrıldığı da.
Sorunsuz insan olduğunu düşünmeyiniz. Dört dörtlük diye düşündüğünüz insan bile bir boşalırsa, öyle şeyler analtabilir ki size, inanmakta zorluk çekersiniz.
Yaşın ehemmiti yok. 7'de olur 92 de. Önemli olan deneyim..Demeyim, yaşanılan bir hadiseden sonra o olaydan çıkartılan sonuç demektir. Kişiden kişiye değişir mi derseniz, yani subjektif midir, bence kişiden kişiye değişebilir yani objektif değildir. Lütfen “ değişir” ile “ değişebilir” arasındaki farka dikkat ediniz.
Sorunlarızı ya da yaşamızıdan memnun olmadıklarınızı sırayınız. Çözme olanağınız, başarıya erişme olanağınız olanları başa yazınız. Elde edeceğiniz her başarı size güç kuvvet verecektir.
Sorunlar ya da memnuniyetsizlikler kişiden kişiye değişir ama meseleyi farzımuhal diyerek şu şekilde örneklendirelim.
1-Mutsuzum çünkü, erken kalkmak mecburiyetinde olmama rağmen geç yatıyorum sabah kalkmakta da zorluk çekiyorum
2-Mutsuzum çünkü hayatım çok monoton, işten eve evden işe başka bir şey yok; oysa hayatımı renklendirmek istiyorum biraz.
3-Mutsuzum çünkü ...
4-Mutsuzum çünkü kendime hiç ama hiç zaman ayıramıyorum.
5-Mutsuzum çünkü istediğim hiçbir şeyi yapamıyorum
6-Mutsuzum çünkü çok istememe rağmen yatla dünya gezisine çıkamıyorum, hiçbir zaman da çıkamayacağım.
7- Mutsuzum çünkü hergün bir gazete almak istiyorum ama maddi imkansızlıktan bunu yapamıyorum.
8- Mutsuzum çünkü memleketime bir sağlık ocağı ya da okul ya da camii yaptırma düşüncem sadece hayal olarak kalacak.
Örnekler çoğaltılabilir, örnekler çeşitlendirilebilir. Pek çok işte olduğu gibi burada da işin esprisini kavramak mühim. Mesele işin esprisini kavramak. İşin esprisi anlaşılınca iş kolay.
Farzımuhal yukarıdaki sekiz madde de sizin için önemli. Bunların hepsi de olmayacak şeyler değil. Belki siz yapamıyorsunuz ama yapanlar var. Siz de yapabilirsiniz. Sıralayın bunları önem sırasına göre denilse ve siz 6.maddeyi ilk sıraya yazsanız bu size ne kazandırır?Ve de önce bu sonra diğerleri derseniz...Bu size ne getirir. Tabi ki hiçbir şey.
Oysa ilk maddeye 1'inciyi ya da ya da 7'inciyi yazsaydınız kendinizi biraz zorlayarak bunları gerçekleştiremez miydiniz?.
Ve bunları başarmaya başlamak sizin mutlu olmanıza, geleceğe daha iyi bakmanıza , moral bulmanıza yardımcı olmaz mıydı?Ya da 2'yi yazsaydınız 3'ü yazsaydınız alt başlıklar üreterek yaşamınız çeşitlendiremez miydiniz?. Bunu gerçekleştirmek 8. maddeyi gerçekleştirmekten çok daha kolay değil mi? Örneğin, işten eve evden işenin altına, iş çıkışında ya da işe gidişinizde zamanı tasarrufu kullanarak yol üstündeki bir parkta ara sıra da olsa on beş dakika oturmayı ekleyebilirdiniz. Bunu yapmak biraz olsun yaşamınızı monotonuktan kurtarmaz mı? Mesela o parkta çay satan biri varsa ondan bir bardak çay içmek, sizin gibi parkta oturan biri ile merhabalaşmak yapılması olanaksız bir şey mi? Bunu yapmak bana ne kazandırır ki diyorsanız 2.maddeyi siz yazmadınız mı?
Düşünmeye başlamak güzel. Pozitif düşünmek daha da güzel.
Bazı tarihler önemli... Pek çok insan muhakkak ki kendisi için yılbaşını milat kabul ediyor. 2010 benim için milat diyor. Geçmişten ders alarak gelecek güzel için artağa kalkacak olmanın inancını özünde hissediyor. Kuşku yok ki bazıları az ya da çok bunda muvaffak da olacak ve bazıları ite kaka bu inancını bir süre yaşatmaya çalıştıktan sonra, 2011 benim için bambaşka bir yıl olacak diyecek.
2010'un güzellikler getirmesi dileğiyle...

27 Aralık 2009 Pazar

**************************************
DÜNÜN ÖNEMİ YARIN İÇİNDİR...
""""""""""""""""""""""""""""""""""""""

20 Aralık 2009 Pazar

00000 M A S A L 000000
PÖH ÖRDEK
Bir varmış bir yokmuş. Eğri çayın kenarında yaşayan Murat adlı bir adam varmış. Birilerine küstüğü için memleketinde, önce yaşama küsmüş sonra da sılasını terk ederek R. beldesine gelmiş, çadır kurup yerleşmiş. Daha sonra da buraya, su yaşam olduğundan, nereden geldikleri belli olamayan bir kaç aile daha gelmiş.. Böylece de burada 15-20 nüfuslu minicik bir mahalle oluşmuş. Sonradan gelenler, Murat kendilerine ilgi göstermeyince, hoş geldiniz demeyince, biz bari doğrusunu yapalım deyip Murat’a ilgi göstermeye çalışmışlar, ona sıcak davranmışlar, ikramda bulunmuşlar, konuşmaya çalışmışlar fakat nafile.. Her ne kadar Murat onlara kötü bir söz söylememiş, olumsuz yanıt vermemiş ama sıcak da davranmamış doğrusu. Hele hele “ Kimin kimsen yok mu senin?” sorusu ile karşılaşınca yanıt vermek istemediğini açık seçik hissettirmiş
Murat yine bir sabah evinin önündeki söğüt ağacının altına oturmuş bacaklarını uzatmış, gözleri uzaklarda bir yere dikmiş.
Biraz ötedeki su biriktintisinin üzerinde birkaç ördek varmış. Yüzüyorlarmış. Murat'ın gözleri zaman zaman onlara kaysa da onları görmüyormuş.
Ördeklerden Pöh, yanında yüzen ördeğe bir şey söyledikten sonra sudan çıkmış. İki yana sallana sallana yürüyerek Murat’ın yanına gitmiş.
Karşısına geçip oturmuş. Gözlerini gözlerine dikmiş. Epeyce bir süre onun” Ne var, ne bakıyorsun öyle?” demesini beklemiş. Beklemiş ama boş... Böyle boş boş bekleme ile bu işin olmayacağını kanaat getirip , kuyruğu ile Murat’ı dürtmüş.
Dürtülmenin etkisiyle Murat kendine gelip irkilmiş. Ördeği görmüş. Hiddetle, ona bir tekme vurabilirmiş ama, o kadar ve o kadar mutsuzmuş ki bunu yapmayı bile canı çekmemiş. Başını iki yana sallayıp ördeğin duyacağı bir şekilde ” Ya sabır Allah!” demiş.
Ördek , Murat’la konuşmaya kararlıymış. Olası tepkileri de göze alarak:
Hayrola, demiş. Karadeniz’de gemilerin mi battı?
Murat, değişik bir duyguya kapılmış o an. Konuşmak istemiş. Bu şaşırtıcı bir durummuş aslında. Çünkü Murat bir aydır bırakın biri ile kendisi ile bile konuşmamış.
Gemilerim batsa bundan iyi. Verirsin paraları yenisini yaptırırsın.
Ne oldu ki?
Hangi birini anlatayım be ördek.
Birinden başla. Dinlerim.
Dinleyince ne olacak?
Ördek bir kaç paydak adım atıp Murat'a biraz daha yaklaşmış.
Bilmem ki, önce bir dinleyim de...
Kimler dinlemedi beni be ördek. Teker patladı ya, yol gösteren çok oluyor.
Ben sadece dinleyeceğim. Yol mol göstermeyeceğim. Akıl dersen bende yok ki sana vereyim.
Murat dakikası dakikasına uymayan bir adam olmuş. Birden kızmış. Doğrulur gibi olmuş ama doğrulmamış. Sesini yükselterek:
Ve acıyacaksın bana, demiş. Yükselen bir ses tonu ile de devam etmş, “ Kimsenin bana acımasını istemem ben.”
Ördek, tüylerini kabartmış. gagası ile tüylerini düzeltmiş:
Ben de istemem kimsenin bana acımasını ama, Fırat ister. Onun için de ben ona hep acırım.
Ne demek yani şimdi bu. Fırat kim?
- Hiç, laf olsun torba dolsun diye söyledim.
- …
- Ne o, niye baktın ki öyle?
- Belanı benden mi arıyorsun diye.
- Dün gece senin söylediklerini işittim. Ağladım, kahroldum, yüreğim parçalandı, uyumadım sabaha kadar.
Murat, şaşırmış bu sözlere. Dün gece bir aralık bahçeye çıkınca çam ağacının dibine oturmuşmuş da içi geçmişmiş. O zaman sayıklamış olabilirim diye aklına gelmiş. Küplere binip “ Nerede dinledin? Utanmadın mı? Bu yaptığın ayıp değil mi? Sen beni mi izliyorsun uzaktan uzağa terbiyesiz. ?” dememiş.
Sen gene kuvvetli adammışsın. Senin yerine ben olsam daha da perişan olurdum, demiş ördek.
“ Sen gene kuvvetli adammışsın” sözleri hoşuna gitmiş Murat'ın. Ördeğin, “Ben senin yerine olsam perişan olurdum, sözleri de...” Ve yumuşamış biraz.
Ne yapacaksın hayat böyle işte. Kimine kavun veriyor kimine kelek, demiş.
Çok mağdur olmuşsun anladığım kadarıyla.
Mahvettiler beni.
Sanırım, seni bu hale düşürdükleri için perişandırlar şimdi ha, ne dersin?
Murat, ördeğin biraz önce sarfettiği sözlerde biraz alay, biraz acıma hissetmiş hissetmiş ama ördeğin nereye varacağını da merak ettğinden sohbeti kesebilecek bir söz söylemek istememiş.
Ayaklarını bedenine doğru çekmiş, gözlerinden birini, gözüne bie şey kaçmış gibi ovuşturmuş sonra da kendi kendine söylenir gibi,
Bana yaptıklarını her fırsatta anımsatacağım, saniye bile huzur bulamayacaklar, demiş Pöh'e.
- Senin dünyadan koptuğunu düşünüp düşünüp kahrolacaklarını düşünüyorsun. Onları cezalandırdığını düşünüyorsun yani.
Murat, bu sözler üzerine Pöh ördeğin ağzında bir bakla olduğuna yüzde yüz kanaat getirmiş. Düşüncelerini tam olarak yansıtacak kelimeler düşünmüş, bulamamış. Bulamamış çünkü kitap okumaktan pek de hazetmediğinden kelime hazinesi pek zayıfmış Murat'ın İköğretim öğretmenleri Murat'a iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun, söylenenleri doğru ne anlıyorsun ne de düşündüklerini doğru anlatabiliyorsun biraz kitap oku demişler demesine de sık sık, bu sözler onun bir kulağından girmiş bir kulağından çıkmış.hep Şu anda da onun sıkıntısını çekiyormuş doğrusu. Duygularını ifade edebilecek kelime bulamayınca da mecburen yavan bir cümle kurmuş.
Ne demek istiyorsun yani?
Senin böyle , ne bileyim kendini salıvermen onları pek enterese etmeyebilir diye düşünüyorum ben.
Nasıl yani? Ne demek istiyorsun sen? Ben burada böyleyken onlar orada keyif mi çatıyorlar? Bu dağ başında inzivaya çekilmem vijdanlarını rahatsız etmiyor mu?
Ne desem boş be Murat. Ben böyle düşünüyorum.
Murat, gözlerini Pöh ördeğin gözlerini dikmiş bir süre. Değişik bir ses tonu ile biraz da kibar olmayan bir ifade ile demiş ki ördeğe :
Bana bir şey mi söylemek istiyorsun sen Ördek bozuntusu?
Sürekli olarak, ah şöyle yapsaydım, vah böyle yapsaydım deyip gözyaşı döküyorsun da.
Yaşamayan bilmez.
Murat sıkılmış sohbetten. Ayağa kalmış. Gözlerini koca koca açarak:
Sen kimsin? diye kükremiş.
Ördek bozuntusu...
Madem sürekli ah vah çektiğimi biliyorsun , niçin ah vah çektiğimi de bilirsin sen.
Biliyorum.
O zaman niye ukalalık ediyorsun?
Olmaması gerekli bazı şeyler olmuş Murat deyeceğim, ördek kafanla bana akıl mı veriyorsun deyeceksin?
Eeeee...
Ördek Pöh de ayağa kalkmış. Silkinmiş. Bir, gölcükteki ördeklere, bir Murat'a, bir gölçükteki ördeklere bir Murat'a baktıktan sonra da :
- Kaç gündür banyo yapmıyorsun sen? deyivermiş.
...
- Buraya geleli üç-beş yıl oldu sen. O günden bugüne bir kez olsun yıkandın mı?
- …
Ördek Pöh’e annesi “ her şeyi tadında bırakması gerektiğini” çok iyi öğretmiş. Ördek Pöh, gözlerinden, jest ve mimilklerinden Murat’a yeni soruların sorulmaması gerektiğini, üzerine daha fazla gidilmemesi gerektiğini anlamış. Ama ona, ona göre bir şey daha denilmesi gerekiyormuş. Bu son derece mühimmiş Pöh ördeğe göre. Riskliymiş ama bazen de bazı risklerin göze alınmasının gerekliliğini de öğrenmiş büyüklerinden Pöh ördek ve söyleyeceğini de söylemiş:
Seni bir yere götüreyim mi?
Murat, söz ile değil de beden dili ile bu soruya , soru ile karşılık vermiş. Beden dili ile “Nereye?” dediğini Murat'ın ,Pöh ördek anlamış. Ve,
Götür dersen annemi çağıracağım, demiş.
Murat, annenin niye bu işe karıştırıldığını anlayamamaş:
O niye?
Ben seni oraya kadar taşıyamam. Annem ile beraber götürüp göstereceğiz.
Kimi ya da neyi, ya da kimleri, neleri?
Pöh ördek, götürüp göstereceği gidecekleri yeri ve görecekleri yeri soğuk kanlılıkla söylemiş. Tahmin ettiği gibi de Murat 'da bedensel değişikler anında gerçekleşmiş.
Masal bu. Masalda her şey mantıklı olur mu?
Pöh ördek, Murat' ta oluşan stresi ve stresin getirdiklerini normal bulmuş. Murat'ın şu anda gaza ya da desteğe ihtiyacı olduğunu hissetmiş.
- Bazen, bazı şeyleri görüp kabullenmek gerekir, demiş.
Murat, “ hade “ sözüne itaat etmeye hazırmış o an. Ördek de bu durumu saptamış
kafasını bir an için göle çevirmiş annesi ile göz göze gelmiş. Annesi saatini gösteriyormuş. Söylemeye çalıştığı: “ Haydi artık bağla şunu, gideceksek gidelim, gitmeyeceksek gitmeyelimmiş.” Yani, pöh öderken macera olsun diye burada değilmiş. Yaptığından ve yapacağı konuşmalardan annesi haberdarmış. Büyük bir olasılıkla annesi zaman zaman Pöh ördeği ve Murat'ı şu ana kadar gözlemiş.
Pöh Ördek, annesine kendi dilleri ile “anladım” işaretini yaptıktan sonra ,
- Menteşe kapanır birileri içinde kalır birileri dışında kalr, demiş hemen akabinde de eklemiş,“Yaşın bu hakikati bilecek ve de kabullenecek kadar ileri.”
Murat, yıllar evvel taa çocukluğunda özellikle de çok çile çekmiş babaannesinden sık sık duyarmış bu sözü. Gerçi rahmetli babaannesi bunun anlamını ona anlatmış anlatmasına ama, Murat'ın hafızasından silinmiş zamanla. Pöh ördeğe, bu ne demekti dememek için zihnini zorlamış, sözün anlamını anımsamaya çalışmış. Bunu tahmin eden pöh ördek ona yardımcı olmak için bir cümle daha söylemiş:
- Kapılar kapanınca kapı içinde kalanların da kapı dışında kalanların da mutlulukları da kendilerinedir mutsuzlukları da, ilk ayak budur.
- İkinci ayak?
- Teferruat ve olasılık.
Sürekli olumsuz şeyler düşündüğü için belki de sağlıklı düşünme yeteneği dumura uğrayan Murat anlaşılması pek de kolay olmayan Pöh ördeğin sözlerine söz olarak karşılık verememiş gene , sadece “ al da yorumla” dercesine başını uzun uzun ve yavaş yavaş bir aşağı bir yukarı sallamış birkaç kez.
Ve birden gökten üç elma düşmüş. Biri pöh öerdeğin başına, biri pöh ördeği iyi yetiştiren annesinin başına biri de biraz sonra hayata minnacık da olsa yaşama ve insanlara daha positif bakmaya başlayacak olan Murat'ın başına.
Ve, onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

19 Aralık 2009 Cumartesi

:::::::::::::::: SÖZCÜK DAĞARCIĞIMIZI ZENGİNLEŞTİRELİM Mİ? ::::::::::::::::::::
nazar : Göz, bakış
*
ahval : durumlar, vaziyetler.
*
şimal : Kuzey.
*
zuhur : Ortaya çıkma, belirme.
*
mağlup : Yenik.
*
sukut : Düşme, sessiz.
*
tazyik : Sıkıştırma
*
halaskar : Kurtarıcı
*
hami : Koruyucu.
*
beliğ : Anlaşılır
*
belagat: Söz sanatı, iyi konuşan
*
cihanşümul : Evrensel.
*
global : Toptan, küresel.
*
küresel : Dünya çapında, geniş bir bakış açısıyla benimsenen.
*
düçar olmak : Yakalanmak
*
murdar (mundar): Kirli, pis.
*
seciye : Huy, karakter.
*
zaif : Aciz.
*
tahakküm : Baskı.
*
yallah : Haydi, yürü anlamında kullanılan bir söz.
*
büyük baba : Dede.
*
dede : Baba veya annenin babası.
*
emmi : Amca, babanın erkek kardeşi.
*
beyhude : Anlamsız, boşuna
*
kerevet : (yunanca) Üzerine şilte serilerek yatmaya ya da oturmaya yarayan tahta sedir.
*
şilte : Pamukla ya da yünle doldurularak üzerinde oturulan ya da yatılan döşek.
*
sedir : Oturmaya ya da yatmaya yarayan çoğu zaman duvarla birleştirilmiş, çoğu zaman üzerine minder de konulan arkalıksız ev eşyası.
*
minder : İçi pamuk, yün, çubut parçaları gibi yumuşak malzemelerle doldurulan ve oturmak için kullanılan ev eşyası.
*
murat : İstek, amaç.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

18 Aralık 2009 Cuma

===== ŞİİR =================================
SOĞUTUCUYU KULLANMA ZAMANI
İnkar yok
Densizliğin biri bin para
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık derler ya
Doluya koysan almaz boşa koysan dolmaz derler ya
Buzdolabına koyalım biraz
Soğusun...
Sabah ola hayır ola!
===================================

17 Aralık 2009 Perşembe

15 Aralık 2009 Salı

:::::::::::::::::::: ADLAR ve ANLAMLARI :::::::::::::::::::::::::
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
NEVİN : YENİ
BARİK : ŞİMŞEK
NECLA : ÇOCUK
CANDAR : DİNÇ
ANIL : HOŞA GİDEN
YADİGAR : HATIRA
HAŞMET : İHTİŞAM
HULUSİ : DOĞRULUK
CEREN : CEYLAN
DENKTAŞ : ADALETLİ
DİLARA :GÖNÜL ALICI
GÜLFEM : GÜL DUDAKLI
ATAK :ATILGAN
ŞAHİKA :DORUK
ŞEBNEM :ÇİĞ
FADIL : ÜSTÜN
ARAS : KALIN YÜN
ACUNER : ÇOK ÜNLÜ VE TANINMIŞ
NECİP : SOYU TEMİZ
NADİDE :GÖRÜLMEMİŞ
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

14 Aralık 2009 Pazartesi

ŞİİR
HODRİ MEYDAN
Densizmişim
Ansızın çalarmışım kapıyı
İnfilak et de görelim.

13 Aralık 2009 Pazar

ŞİİR
YANİ
Hele hele bak ne diyeceğim,
Bir alkış tufanı koptu sunumu bitince
Çalışma ekip çalışmasıydı ama
Hangar gibi yürek ben de ya
En az katkısı bulunan bendim ama
Atıldım, çıktım meydana
Yapıt benim sandılar
Ayağa kalktılar...
“ Etik değil” demenin sırası mı şimdi İren
Bütün keyfimi kaçırdın.

2 Aralık 2009 Çarşamba

******** TÜRKÜLERİMİZ **************
Orta Anadolu 'dan
BİLMEM ŞU FELEĞİN
Bilmem şu feleğin bende nesi var
Her gittiğim yerde kar ister benden
Sanki benim mor sümbüllü bağım var
Zemheri ayında gül ister benden
Yoruldum da yol üstüne oturdum
Güzeller başına toplansın diye
Gittim padişahtan ferman getirdim
Herkes sevdiğine kavuşsun diye
Evlerinin önü armut ağacı
Dökülmüş yaprağı kalmış ağacı
Eğer senin gönlün bende yok ise
Sen bana kardeş de ben sana bacı
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Adıyaman Yöresinden
KALEDEN KALEYE ŞAHİN UÇURDUM
Kaleden kaleye şahin uçurdum
Ah ilen vah ilen günüm geçirdim
Yare şeker ezdim şerbet içirdim

Öyle olur böyle olur Türkmen güzeli
Edası hoş olur Türkmen gelini

Kaleden kaleye taş ben olaydım
Ela göz üstüne kaş ben olaydım
Yalnız kalana eş ben olaydım
...
Öyle olur böyle olur Türkmen gelini
Edası hoş olur Türkmen güzeli