31 Ağustos 2014 Pazar


MUTABIK

Ne demekse
İrticalen olmalıymış konuşma
Alaka artarmış böyle olursa
Hayatiyet gelirmiş kelimelere
Dinleyen de canlı kalırmış
Konuşan da
Söylenenlere mutabıkım da
İtiraza başladım anında
Demagoji uzmanıyım ya
Amacım muhalefet olsun.

***

GÜZEL SÖZ: Sabreden Kazanır ( Hz. Muhammed)


20 Ağustos 2014 Çarşamba


SÖNDÜRMEYİN UMUDUNU

Söndürmeyin umudunu
Gülmeyin ona
Yarınlarından varsa azıcık da olsa beklentisi
Gelin alkışlayın onu, avuçlarınız patlayıncaya kadar.

Hayalinin saçmalığını bilmez sanmayın
Zır deli de değil ya bu
Geleceği için de düş kurdurmazsanız ona
Sizler için de tehlike değil mi o?

Söndürmeyin umudunu
Rüyalarına gülüp küstürmeyin ne olur
Onlar ki yaşam tutkacıdır onun
Alırsanız onları da elinden
Herkes için
Patlamaya hazır bir bombadır o.

***
Güzel Söz: Akıl yeryüzünden kalksa bile hiç kimse aklisiz olduğuna inanmaz ( Şeyh Galip)

18 Ağustos 2014 Pazartesi


YANİ!

Hani tencere yuvarlanır kapağını bulurdu?
Tencere yuvarlandı
İçindekiler döküldü
Tencerenin sahibi aç kaldı.

***

GÜZEL SÖZ: Eğri otur doğru konuş.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

SPEKÜLÂTÖR

Spekülâtörmüş
Kimden ne zaman duyuldu bilinmez
Kelli felli bir adam
Ellerine sıkı sıkı sarılarak, sıvazlayarak sırtını onun
Demişti:
“Spekülâtörsün, bendensin.”

Gittikleri her yerde itibar gördü(!)
Şakşakçıları hep yanında oldu, uyandırmadılar
Bir kere olsun akıl etseydi de baksaydı
“Spekülâtör”ün mânâsına sözlükten
Uyanır da kendine gelirdi belki.

3 Ağustos 2014 Pazar


YÜZ LİRA BEŞ KURUŞ

Bir varmış bir yokmuş. Mintan iliklerinin elmastan yapıldığı bir ülkede Selim adında bir de adam varmış. Günlerden bir gün Selim İspanya’dan getirdiği gösterişli giysisi ile tüm çarşıyı dolaştıktan sonra bir sokağa girmiş. Burnunu silmek için kâğıt mendilini çıkartmış. Çıkartırken de nasıl olduysa kâğıt mendilim arasına giren bir beş kuruş bulunduğu yerden çıkıp yere düşmüş. Olayı görenler hemen iddiaya tutuşmuşlar. Kimleri beş kuruş alınacak demiş kimileri alınmayacak…
Selim, etrafına bakınmış bir çocuk aramış. Görseymiş,
— Şu parayı ver bakayım bana diyecekmiş ama.
Beş kuruş, hakir görülerek yerden alınmamasına çok alınmış. Beni bu kadar niye aşağılıyorsun, beni niçin almıyorsun gibi sözler sarf etmeyi de kendine uygun bulmadığından kibarca,
— Beni burada unuttunuz, demiş.
Selim, beş kuruşa bakmış gülmüş geri dönmüş, burun kıvırarak üzerine basarak çamura gömmüş bununla da yetinmeyerek
— Burada bekle sen şekerim demiş ve de eklemiş:” Gelir alırım bir gün.”
Tam bu anda da olaya şahit olan bir uç uç böceği Selim’e gelip alacaksın zaten” demiş ve de hızla uçmuş camı açık olan bir taksiden içeri girip taksimetresine konmuş, ona bir şeyler söylemiş.
Salih Bey, az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş derken bir grup arkadaşını görmüş. Merhaba demek için onlara yaklaşmış ama bu durum gruptakilerin pek hoşuna gitmemiş. Biliyorlarmış ki onlar, bir fırsatını bulursa Selim bir punduna getirip, ya kendilerini söz ve hareketleri ile aşağılayacak ya küçük görecek ya da kendisinin onlardan üstün olduğunu ima edecek.
Gruptakiler Selim’ in selamını almışlar ama mekâna buyur dememişler. Selim bir süre öyle bekledikten sonra “ Balık yemeye gidiyordum arkadaşlar” demiş. Haydi, siz gelin. Bendensiniz.”
Gruptakiler birbirlerine bakmışlar sonra da birbirlerine gaz verip olur demişler. Selim de adetten olduğu gibi bir taksi çağırmış Taksiye binmişler, yola koyulmuşlar. Göz açıp kapayıncaya kadar da varacakları yere varmışlar. Varınca da Selim, sürücüye sormuş:
—Ne vereceğiz?
Şoför suratsız bir adammış. Cevap verme yerine taksimetreyi göstermiş: yüz lira beş kuruş.
Selim, cüzdanını çıkartmış “ Fransa’dan” deyip cüzdanının menşeini arkadaşlarına söylemiş sonra da , yüz lira çıkartıp şoföre uzatmış. Şoför parayı almış beklemiş. Selim , “ yüz lira.” Demiş. Şoför, taksimetreyi işaret ermiş:
“Yüz lira beş kuruş”
Selim, şoförün bu hareketine çok bozulmuş İçinden “ adama bak, beş kuruş istiyor” demiş. Demiş ama Selim’in üzerinde ne beş kuruş varmış ne de kâğıt para. Kredi kartını çıkartmış “ beş kuruş için yaptığına bak” dercesine:
— Yüz lirayı ver buradan al, demiş.
Şoför, cebinden bir sakız çıkarmış. Ağzına atmış. Birkaç kez çiğnedikten sonra, kredi kartlı eli itmiş<.
— Kredi kartı geçmez burada.
Selim burnundan soluyarak çaresizlik içerinde olur a kösede bucakta beş on kuruş kalmıştır düşüncesi ile ceplerini karıştırmış ama nafile.
Düştüğü durum Salih’i hem terlemeye hem de sinirlendirmeye başlamış. Sesini yükselterek:
— Beş kuruşu nerede bulayım demiş, tüm ceplerini ters çevirmiş, “ Var da mı vermiyorum?”
Şoför, sakızı birkaç kez patlatmış:
— Taksimetre yüz lira beş kuruş diyor, “ Taksimetreye söyle beş kurulunu, silerse vallahi kabul. Ama yok, biz senin gibileri iyi biliriz silmiyorum derse de ona karışmam.”
“ Biz senin gibileri biliriz.” sözü Salih Bey’in hiç de yabancı olmadığı zaman zaman da kullandığı bir cümleymiş.
Selim, bu dakikaların bir an önce bitmesini istiyormuş ama şoför de eline geçirdiği bir fırsatı kaçırmak istemiyormuş adeta:
— Adam cüzdanına bir bakar taksiye binmeden. Ne iş be! Hayır taksi benim olsa! . Patron o parayı isteyecek. Senin beş kuruşu ben niye cebimden vereyim ki?
Selim , “ Dilenciye versen yüzüne tükürür adamın yaptıklarına bak…diye içinden geçirmiş ama yüksek sesle söyleyememiş.
— Üzerindeki elbise İspanya’dan Cüzdan İtalya’dan Allah bilir ayakkabı da Almanya’dan ama gariban şoföre gelince beş lira vermemek için bin takla. Senin gibiler yünden memleket bu halde be.
— Gördün işte şoför bey. Vallahi beş kuruş yok. Yarın beş bin lira vereyim.
— Benim senin beş bin kiraya ihtiyacım yok. Bana beş kuruş lazım.
Yanında arkadaşları olmasa Selim, hüngür ağlayıp rahatlayacakmış ama…
Her yörenin örf ve adetleri vardır Bu yörede de taksiye binildiğinde taksiye davet eden parayı ödermiş. Bir başka kişinin parayı ödemesi ya da bu an olduğu gibi paranın eksik kalması halinde eksik parayı tamamlaması çok büyük ayıp sayılırmış. Bu nedenle Salih’in düşürüldüğü duruma çok üzülmelerine rağmen arkadaşları çıkarıp beş kuruş veremiyormuş.
Gizlendiği yerden olup bitenleri izleyen uç uç böceği selim’e daha fazla kıyamamış. Arka caddede taksi bekleyen birini alıp kaldırımın kenarına bırakmış.
Şoför, biraz ilerisinde bekleyen yeni müşteriyi görünce kapıları açmış, yolcular inerken de bir kez daha herkesin duyabileceği şekilde söylenmiş:
— Başımın gözümüm sadakası oldun
Huylu huyundan vazgeçmez de demişler o ülkede, bir musibet bin nasihatten iyidir de… Salih de yaşadığı bu musibetten ders alacak olumsuz huylarından vazgeçmemiş ama törpüleyerek biraz olsun katlanılabilir hale getirmiş. Hatta o beş kuruşu bulmuş çerçeveletmiş ofisinin gözle görülür bir yerine asmış.
Bir de elli yıl sonra taksideki arkadaşlarına, bu olaydan hiçlimse ye hiçbir zaman bahsetmedikleri için şunu söylemiş.” Adam gibi adamlar sayesinde adam gibi adam olma yolunda yürür olduk.”


1 Ağustos 2014 Cuma


SEKOYA GİBİ ADAM

Ne etti etti duyurdu
“Sekoya” gibi adam dedi, dedi senin için
Sukutu iltifat etmişe yeğledi kelamı alan
Sekoyanın manasını biliyor musun diyemedi
Niye laf taşırsın da demedi, belli ki kırılsın istemedi

Sekoya gibi adam ha!
İltifat maharet getirirmiş
İyi bakmalı iyi görmeli
“Sekoya gibi adam ha!”
Getiren götüren sağ olsun
Eyvallah!