10 Ocak 2022 Pazartesi

 

EL HAREKETİ

 

Herkes toparlandı.  Sık giyimli kerli ferli bir adam içeriye girdi.

Emirhan Bey’den herkes ümidini kesmişti.

Kerli ferli adamın ismi Oğuz’du. Başı ile  ziyaretçileri  selamladı. Emirhan Bey’i gösterek orta yere sordu:

-Hastamızın adı Emirhan mı?

Emirhan Bey’in karısı  Oğuz Bey’e doğru yaklaştı.

-Evet, dedi.

- Birkaç soru soracağım. Cevap verebiliyor mu?

- Kulağını iyice yaklaştırısanız. Sesi şey çıkıyor da.

- Siz yardımcı olsanız. Siz nesi oluyorsunuz?

-Karısıyım. 60 yıldır.

Oğuz Bey Emirhan’a doğru yanaştı.Geçmiş olsun dedikten sonra sordu:

-Askerliğini nerede yaptın?

İçeridekiler şaşırdı. Birbirlerine baktı.

Oğuz Bey, içeridekilere selam vetdiğini unuttu.. İçeride hastanın  ve karısının dışında  birkaç kişi daha vardı. Emirhan Bey, onlara hitaben:

-Merhabalar, dedi.

İçeridekiler selamı aldılar. Belli belirsiz “merhaba” dediler.

Oğuz Bey, bez mendili ile burnunu sildikten sonra Emirhan Bey’in  karısına hitaben:

-Sen biliyor musun,dedi.” Kocan askeriğini nerede yaptı?”

Emirhan Bey’in karısı dudakları  ve ellerinin yardımı ile konuşmadan “ bilmediğini” ifade etti.

İçeridekilerden biri:

-Kusura bakmayın beyim, ben biliyorum da niye bunu soruyorsunuz ki, dedi.

Oğuz Bey, adama ters ters baktı:

-Bir sebebi var herhalde, dedi. “Nerede yaptı askerliği Emirhan Bey?”

Soruyu soran elli yaşlarındaydı.

-Ya İzmir de yaptı ya da  Muş’ta dedi.

Oğuz Bey’in canı sıkıldı verilen cevaba:

-Yalı cevap istemem ben, dedi.” Net cevap lazım bana.”

Oğuz Bey’in yükselen sesi içeridekileri ürküttü.

Oğuz Bey, Emirhan Bey’in kulağına doğru eğildi. Yüksek

bir ses tonu ile:

-Emirhan Bey, dedi “Faik Çavuş’tan sana selam getirdim,

Tanıdın mı Faik Bey’i”

İçeridekiler  ne olduğunu, bu adamın kim olduğunu  anlamaya çalışıyorlardı ki kapı açıldı. Emirhan Bey’in doktoru gülümseyerek içeriye girdi.Faik  Bey ile bir süre  konuştuktan  sonra Emirhan Bey’e yaklaştı:i

-Maşallah Emirhan bey, bugün daha iyi gördüm sizi dedi.

Emirhan Bey, doktora tepki verdi. Kendisini zorlayarak

başını salladı.

Doktor:

-Yahu dostum sen bana söylemiştin ama ben unuttum,

dedi. “Sen askerliğini nerede yapmıştın sahi? Merak ettim.”

İçeridekiler bir Emirhan Bey bir Oğuz Bey’e bir doktora

baktılar.

Doktor:

-Hatırlıyorsan söyle, bu çok önemli.

Emirhan Bey, bir şeyler söylemeye çalıştı, söyledi de.

Doktor

-Sahi ya dedi, “Bak şimdi hatırladım Diyarbakır’da

yapmıştın.”

Doktor Bey ile Oğuz Bey, göz göze geldiler. Oğuz Bey

başını salladı. Brklediği cevabın bir kısmını almıştı.

Doktor, hastanın elini tuttu:

-Senin orada bir çavuşun varmış. Faik çavuş.Anımsadın

mı Faik Çavuş’u?

Emirhan Bey,  birkaç saniye düşündükten sonra heyecanlandı.

Gözleri ışıldar gibi oldu. Kalkmak için davrandı.

-Tanıdın, dedi doktor.

Emirhan Bey, biraz canlanır gibi olmuştu.  Eskiye oranla

daha belirgin şekilde  tanıdım manasına başını salladı.

Doktor,

-Onun bir de lakabı varmış. Neydi o? Ne derdiniz ona?

Emirhan Bey, derin bir nefes aldı. Tüm kuvvetini

toplayarak bir el hareketinde bulundu.

Bu el hareketini Oğuz Bey tanıdı. Babası höstermişti.Doktora döndü başı ile “

Tamam aradığım adam bu” dedi.

Doktor, dikkatli bir şekilde hastasına baktı.Nabzını kontrol etti.  Sonra içeridekilere hitaben:

-Odayı boşaltalım, dedi. Hastamız biraz dinlensin.

Hep birlikte dışarıya çıktılar. Doktor, Oğuz Bey’e elini

uzattı. “ Sizi tanıdığıma sevindim” dedi.  Tokalaştılar. Sonra da doktor “ Hoşça kalın” diyerek oradan uzaklaştı.

Oğuz Bey, Emirhan Bey’in karısının yanına gitti, yavaş ve

yumuşak  bir  ses tonu ile:

-Sizinle biraz konuşabilir miyiz şurada, dedi.

Emirhan Bey’in karısını hem heyecanlandırdı hem de

ürküttü bu ses. Kocasını ziyarete gelenlere baktı bir an.

Biraz ötelerinde oturmak için yerler vardı, Oğuz Bey

Emirhan Bey’in karısına orayı göstererek “ buyurun “ dedi. Emirhan Bey’in karısı gerekiz yere şalvarını düzeltti, kazağını düzeltti, Oğuz Bey’in arkasından yürüdü,onun gösterdiği yere oturdu. Kalp atışları hızlandı.

Oğuz Bey,Emirhan’ın karısının çehresini inceledi bir süre.

Gözleri masmaviydi.  Cami yıkılmış ama mihrap yerindeydi.

Oğuz Bey,söyleyeceklerini kafasında toparladı.

-Ben bir haftadır hastane hastane kocanı arıyorum,

dedi. “Takdir edersiniz elimde sadece adı vardı Birde babam için kullandığı lakap ve içeride de yaptığı el hareketi.”

-???

-  İğne ile kuyu kazdım adeta,birkaç kişi buldım ama

onlar kocanız değildi.

Emirhan Bey’in karısı daha fazla kendisini tutamadı.

-Beni korkutmayın oğlum, dedi. Kötü bir şey mi  yaptı babanıza zamanında?

Oğuz Bey, soruyu duymazlığa geldi.

- Geçen hafta babam aradı,” Emirhan hastaymış. Duydum ki benim asker arkadaşım hastaymış”, dedi.Arayp tarayıp  onu bulacaksın buraya getireceksin ben onun için ne yapması gerekiyorsa yapacağım, dedi. Bu söz benim için bir emirdi.

- Senin baban kim ki?

Oğuz Bey,

- Dünya çapında ünlü bir doktor. Mümtaz Bey, tanır mısın?

Emirhan Bey’in karısı mahçup olur gibi oldu. Utanır gidi de. Boynunu büktü:

-Nerden tanıyayım kurban, dedi,

Oğuz Bey’i üzdü Emirhan Bey’in karısının sözleri ve beden dili. Af diler mahiyette gülümsedi:

- Kocanın asker arkadaşıymış. Geçen gün hastanesine

biri gelmiş, şundan bundan bahsederlerken askerlikten açılmış konu. Enirhan Bey’i, oda tanıyormuş. hasta olduğunu da ondan öğrenmiş. Falan filan işte. Babam da git o Emirhan benim Emirhan’ımsa al gel buraya gel dedi.

-Baban ne iş yapıyor ki senin? Emirhan’ın asker arkadaşı mıymış? Emme kaç yıl geçti aradan.

-Benim babam Doktor dedim ya az evvel. İstanbul’da bir

hastanesi var. Sen olur dersen kocanı ve seni oraya götürüp babama teslim edeceğim. Hem teferruatı geç sen, sadete gelelim.

Emirhan Bey’in karısı Oğuz Bey’in son cümlelerden  pek bir şey anlamadı . Sordu:

- İyileştirecek mi kocamı?

- Yapılması gereken her şeyi yapacak, gerisi Allah’a.

-…

- Ne diyorsun? Ambulans uçağını hazırlatayım,Yarın

götüreyim sizi.

-…

- İsmin ne senin?

- Durkız.

-Durkız Hanım bence yani ben olsan hayır demem. Babamın

hastanesine yurt dışından gelenler var. Haa bak, para mara yok. Yani cebinden beş kuruş çıkmayacak. Babam öyle bir adam işte.

Durkız kadın iyice heyecanlandı. Değişik bir ruh haline girdi.

-Ne deyeyim kurban, dedi. Allah razı olsun bizi aradın

buldun. Sana ne diyeyim ben. Sen ne dersen öyle olsun. Emirhan babanın asker arkadaşı mıymış? Sever miymiş kocamı çok?

Birden Durkız Kadın’ı çok saf, çok içten, çok cana yakın buldu Oğuz Bey. Ellerinden tuttu:

- Bak Durkız Kadın, tut, şimdi babamı arayacağım, Emirhan Bey’i buldum diyerek müjdeyi vereceğim, Yarın da sizi alıp İstanbul’a götüreceğim.Tamam!

- Ben orada kimseyi bilmem kimseyi tanımam, cebimde  yanlış anlama ama ekmek alacak param bile yok oğlum. Yol iz bilmem.

Oğuz Bey, birden neye uğradığını şaşırdı. Genç bir adam Oğuz Bey’in kollarından tuttu, kendine doğru çevirdi. Sarhoştu.

Hayır ola dayı, dedi. Kimsin sen?

Oğuz Bey, Durkız Kadın’a baktı. Dorkız Kadın telaşlandı, korktu. Oğlunu çekmeye çalıştı. Yalvar yakar bir ses tonu ile:

-Dur oğlum, dedi ne yapıyorsun sen. Bu adam babanı istanbul’a götürecek tedavi ettirecek.

Genç adam,  ağzı eğerek annesine cevap verdi:

-Yok ya, yok öyle bedava. Elli bin versin götürsün, tedavi

ettirsin getirsin. Ama kılına zarar gelirse hayatı zindan ederim bu herife ben.

-Oğlum ne diyorsun ne sen. Allah razı olsun diyeceğine….

-Elli binden beş lira aşağıya olmaz.

Genç adam, sendeledi, düşecek gibi oldu.

Oğuz Bey, oldum olası sarhoşlardan hazetmezdi. Üstelik bu adam tam bir belaydı. Görünüşünden, ses tonundan, tavrından, kin dolu gözlerinden o an bunun onun öyle olduğu kanısına varmıştı ki Oğuz Bey, ilk intibanın çok mühim olduğuna her zaman inanmıştı.

Oğuz Bey,, biraz geri çekildi bekledi. Anne ile oğlu tartışırken de hızlı adımlarla  kaçar gibi oradan uzaklaştı.

                                SON

 

ÇARDAK

Hâsılı pek hora geçti sözleri

Latifti, nevi şahsına münhasırdı

Rahatlattı beni, keyiflendirdi

O da benim gibi çardağını özlemişti.

9 Ocak 2022 Pazar

 

                     HİİİİİÇ!

-Bugün ne mi yapacağım?

Melis, gülümseyerek:

-Evet, dedi

 Halası, biraz düşündükten sonra sordu:

-Niye sordun ki bugün ne yapacaksın diye?

Melis soruyu sorma sebebini söylemedi.

-Hiç, dedi aklıma geldi birden.

-Valla hiçbir şey yapmayacağım, dedi halası

-Hiçbir şey mi?

-Hiçbir şey dedimse bulaşık, çamaşır temizlik falan işte. Bir aralık da komşuya gider bir kahve içerim belki, belki de o bana

gelir.

Melis, “Teşekkür ederim halacığım ” dedikten sonra gitmek için izin istedi. Oradan ayrılırken de açıklama yaptı:

-Öğretmenimiz bir ödev verdi de dedi.” Onun için sordum”

Hala , “ Dur o zaman, dedi.” Cevabı değiştiriyorum.”

Melis, halası  elindeki defteri alacakmış  gibi daha sıkı tuttu. Sonra da oradan ayrıldı. Ayrılırken de” birde bir “dedi içinden.

Melis, aynı soruyu kapıcıya sordu:

-Evrin Teyze  bugün ne yapacaksın?

Kapıcı, elindeki süpürgeyi yere bıraktı:

-Ne yapacağım heç, dedi.” Günlük işler.”

Melis  defterine baktı:

-Değişik bir şey?

- Değişik bir şey ne olacak ki.

- Bilmem. Teşekkür ederim bana zaman ayırdığın için.

Kapıcı, gülümsedi. “ Kibar çocuk.”

Melis.  saatine baktı. Bir saat on dört dakika içinde en az dört kişiye daha aynı soruyu sormalıydı. Birden aklına Şevket geldi.

Vakit yitirmeden telefon etti. Telefon açılır açılmaz da kuzenine:

-Şevket ne yapıyorsun? diye sordu.

Şevket, “ hiç” diye cevap verdi.

-Bugün ne yapacaksın?

- Hiç.

Cevaplar onun için sürpriz olmadı. Ama onun istediği…

Nurettin Bey, babasının samimi arkadaşıydı. Her gün erkenden bürosuna gelirdi. Melis oraya gitti.

-Merhaba Nurettin Amca, dedi “ Günaydın.”

Nurettin Bey,  Melis’i sıcak karşıladı. Onun istemem demesine rağmen yeni demlediği çaydan bir bardak doldurdu. Melis sordu:

-Ne yapıyorsun Nurettin Amca?

Nurettin Bey, soruya bir anlam veremedi:

-Çay içiyorum, dedi.

-Çay içmeden ne yapıyordun?

-Hiiiç. Oturuyordum.

-Bugün ne yapacaksın?

-Bugün ne mi yapacağım? Hiiiç.

--Akşam kendine bir soru soracak mısın?

-Yoook. Ne soracağım ki?

-Kalktıktan sonra bu saate kadar ne yaptın?

-Hiiç. Hem,niye soruyorsun  ki bunları sen?

- Hiiiiç!

Nurettin Bey, bir süre Melis’e baktı. Kalbini kırmamak için bir şey demedi. Yeni bir soruya muhatap olmamak için de, soğuk bir ses tonu ile:

-Çayın soğuyor. Haydi iç çayını, dedi

Melis çayını içti, teşekkür etti. Kapıdan çıkarken de söylendi, “ Bir kişiye daha sorayım ondan sonra tamam diyeyim. Nasıl olsa cevaplar hep aynı. Öğretmen kızarsa kızsın.”

***

Öğretmen yoklamayı aldıktan sonra sınıfa döndü.

-Geçen hafta verdiğim ödevi yapanları bir göreyim bakayım, dedi.

Sadece Melis parmak kaldırdı. Öğretmen şaşırdı, sesini  yükselterek:

-Sadece Melis mi? dedi.

Herkes Melis’e Melis sınıfa baktı.

Nesimi oturduğu yerden,

-Ama öğretmenim isteyen yapsın demiştiniz. dedi.

Öğretmen,Nesimi’ye döndü:

-İsteyen yapsın demek bir kişi hariç hiç kimse yapmasın demek mi?

Nesimi  öğretmenine cevap vermek için ayağa kalktıysa da sıra arkadaşı onu ceketinden çekerek oturttu.

Sınıfa  girerken keyfi yerinde olan öğretmenin keyfi   kaçmıştı. Masasına oturan öğretmen Melis’e dönerek  “Yazdıklarını okumak ister misin?” diye sordu. Melis tek olmanın gururu ile  defterini aldı    arkadaşlarını süze  süze ağır adımlarla tahtaya kalktı, yazdıklarını okudu.

 Öğretmen teşekkür ederek Melis’i oturttuktan sonra masasından kalktı, sınıfa dönerek, onlara kırgın olduğunu hissettirecek bir ses tonu ile:

-Size niçin böyle bir ödev verdiğimi Melis’in yazdıklarını da değerlendirerek bir sayfayı geçmeyecek şekilde yazın, dedi.

Deniz, ayağa fırladı:

-Öğretmenim ben yazdım, dedi. Okuyabilir miyim?

Öğretmen,

-Nasıl yazdın, dedi. “ Soruyu daha yeni sordum.”

Deniz, her zaman olduğu gibi hızlı hızlı konuştu:

-Öğretmenim ben de ödevi yapmıştım ama parmak kaldırmadım. Melis yazdıklarını okurken sizin bu ödevi verirken bir amacınız olduğunu ve bunu bize soracağınızı tahmin ettim Sorunuzla tahminim örtüşünce yazdığım bir  şiirin iki dörtlüğü  hatırıma geldi.  Ve cevabımın sorunuzun cevap olabileceğini düşündüm. Okuyayım mı?

-Arkadaşlarını da beklesek olur mu? dedi öğretmeni gözlüklerinin camını silerken

Melis’in “ Tamam öğretmenim” demesini arkadaşları beklemedi. “Okusun öğretmenim” dediler.

Öğretmen saatine baktı. Zilin çalmasına az bir zaman kalmıştı. Üstelik bu haftanın son dersindeydiler.

-Haydi Deniz oku bakalım, dedi.

Deniz, ayağa kalktı.  Defterine bakmadan deftere yazdığı dizeleri okudu. Şiir biterken de zil çaldı

“ Her sabah her akşam

Sordum soruyu

Bugün ne yapacaksın

Bugün ne yaptın?

 

Çaldım söyledim

Okudum yazdım

Günaydın dedim

Gün aydın oldu. “

8 Ocak 2022 Cumartesi

 

Pazar Masalı – 9.1.2022

LAĞIMCI BABA

Bir varmış bir yokmuş. Bundan epeyce bir yıl önce dünyanın en güzel beldelerin birine bir aile taşınmış. Babanın işi lağımcılıkmış.

Ve nihayet o gün gelmiş. O gün okullar yeni yıl eğitim-öğretim yılına başlayacakmış.

Bu ailenin küçük oğlunu o günün arifesinde bir türlü uyku tutmuyormuş. Gece yarılarına kadar uyuyamamış. Bakmış ki bundan sonra da uyuyamayacak saat 02.OO  da kalkmış.  Ayaklarının ucuna basarak bahçeye çıkmış. Oturaklardan birine oturmuş.

Durumu fark eden annesi de kalkmış. Çarçabuk bir çay demlemiş. Yanına da bir gözleme koymuş. Üzerine bir şey alıp, bahçeye çıkmış.

-İyi geceler yavrum, demiş.” Uyku tutmadı galiba.”

Getirdiklerini oğlunun önüne bırakmış. Sonra da,

-Sorun ne ise benimle paylaşmak ister misin? diye sormuş

Oğlan, gözlemeden ısırmış, çayından bir yudum almış

-Anne, demiş.” Yarın öğretmen annen, baban ne iş yapıyor derse ne diyeceğim ben.”

Anne oğlunun derdini anlamış.

-Annem ev kadını babam lağımcı diyeceksin.

-Ama anne ya.

-Sen ne demek istiyorsun?

-Annem ev kadını dersem mesele yok da

-Eeee!

-Babam doktor falan diyeceğim, ona karar veremedim. Diplomat ya da  savcı falan mı desem. Yoksa denizci mi desem?

-Yani yalan söyleyeceksin.

- Ama anne lağımcı demek istemiyorum. Babam lağım temizleyicisi, hayır hayır. Kaptan diyeceğim.

Anne,

-Olur a bir gün bir arkadaşın seni babanla görürse…

Oğlan, omuz silkmiş.

-Olsun demiş. Bir şey uydururum.

-" Yalan yalanı getirir"i kanıtlayacaksın yani.

Anne derin bir iç geçirmiş. Sonra da kalkmış.”Benim çok uykum geldi, seni anlamakta zorluk çekiyorum, demiş. Ve eklemiş “ istersen yarın bu konuyu tekrar görüşürüz.”

Oğlan,

-Tekrar konuşmamıza gerek yok anne demiş. Babam lağım temizleyici demeyeceğim. Kaptan falan diyeceğim.

Anne oğluna cevap vermemiş. Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra içeriye girmiş.

Ertesi günü oğlan, sevinçle okuldan dönmüş. Annesinin boynuna sarılmış.”

-Öğretmenimiz sadece adımızı soyadımızı sordu, annenizin babanızın işi ne diye bir soru sormadı, demiş.

Annesi oğlunun sevincine kayıtsız kalmamış.

-Sorsaydı ne diyecektin?

Oğlan kızar gibi olmuş

-Sormadı ya anne. Sorsaydı doğruyu söyleyecektim tabi. Ben babamın mesleğinden niye utanayım ki. Hem ben babacığımı çok seviyorum.

Tam bu esnada baba gelmiş. Oğlan koşup babasına sarılmış:

-Hoş geldin babacık, demiş. Senden özür diliyorum ve seninle gurur diyorum.

Baba neye uğradığına şairmiş. Karısı ile göz göze gelmiş. “ Ne oluyor” der gibi başını iki yana sallamış.

Anne, oğlunun cevabına inanmış mı inanmamış mı bilinmez ama, gökten dört elma düşmüş biri  annenin, biri babanın biri oğlanın biri de öğretmenin başına. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

NOT :KEREVET: Başkalarının sevincini, mutluluğunu paylaşmak

BİTTİ