17 Temmuz 2022 Pazar

 

DEDE

 Onlardan bahsetmeyeceğim. Diyeceksiniz ki bundan sonra anlatacaklarınız bizi çok mu alakadar edecek? Okuyun, görün.

Mutlaka siz de biliyorsunuz ki hiç beklemediğiniz bir anda olumlu ya da olumsuz olay ya da olaylar insanın başına gelebiliyor.

Yıllar evvel , çok yıllar evvel çaresiz kaldığım bir gün  

hiç tanımadığım genç bir adamın önerisini kabul ettim, Kabul etmek mecburiyetindeydim.

Genç adam “ kalacak bir yer buluncaya kadar dedemin yanında kal ” demişti.

Dede doksan yaşlarındaydı. Beni güler yüzle karşıladı. Evin odalarından birini bana tahsis etti. Bununla da kifayet etmedi odanın anahtarını bana verdi, “ Gidinceye kadar bu oda senin, dedi istediğin gibi kullan.”

Orada kaldığımın beşinci ya da altıncı gününde bir şeyin farkına vardım. Bir süre dedeyi izledim.

Dede, her sabah beş sularında kalkıyor, bir bardak su içiyor elini yüzünü yıkadıktan sonra ocağa çay koyuyor, çay demleninceye kadar da kahvaltısını hazırlıyor akabinde de güzel bir kahvaltı yapıyordu.

Kahvaltı sonrasında limonlu çayını içerken de az 30 dakika kitap okuyor ya da dolmakalem ile bir şeyler yazıyordu. Okuduğu kitabı değil ama yazdıklarını merak ediyordum doğrusu.

Daha sonra kendince evi topluyor toplarken de Türk sanat müziği dinliyor zaman zaman da şarkıya eşlik ediyordu.

Dedenin her yaptığını sizinle paylaşmayacağım tabi. Mesela,  günde bir saatini bağlama çalarak ya da solfej yaparak geçiriyordu ki bu eylemi aşağı yukarı saat 11’de yapıyordu. O yaşta böyle bir uğraş beni şaşırttı desem…

Öğle yemeğini hiç ihmal etmiyor. Mutlaka saat12-13 arası öğle yemeğini yiyor, yemek sonrası bir fincan Türk kahvesi içiyor. İçerken de kahvesini hüpletmekten büyük bir keyif alıyordu. Sonra da umumiyetle yarım saat şekerleme yapıyordu.

Hızlı geçeceğim, günde en az yarım saat yürüyüşü keyifsiz bile olsa ihmal etmiyordu. Çiçekleri ile konuşuyor, suluyordu. Bu arada yazmayı unuttum, her sabah dua ediyordu.

Daha da ilginç ( en azından bana öyle geldi) yabancı dil öğrenmeye çalışıyordu. Öğrenirken de bazen çok seviniyor ayağa kalkarak “ oley” diye bağlıyordu.

En  geç saat 22’de pijamalarını giyerek yatıyordu.

Ertesi günü kalacak bir yer bulduğumdan oradan ayrıldım.

Şu anda büyük bir firmanın genel müdürüyüm. Sanırım bunda da en büyük pay dedenin oldu.

14 Temmuz 2022 Perşembe

 

 

GARSON BURAYA BAK

Yağmur birden bire bastırdı. Kahve de doldu. Cehan da boş bir iskemle buldu. Tespihini sallayarak, ukalaca:

-Garson demli ve limonlu bir çay buraya dedi.

-Yan masadaki sohbet çocuklar üzereydi. Sohbet Cehan’ın da ilgisini çekti. Konuşulanlara kulak verdi. Masada oturanlardan en yaş almış olanı az evvel sorulan bir soruya yanıt verdi

-İkisi de kurtardı kendini. Kızı nişanladık. Oğlan da bu yıl doktor çıkacak inşallah.

Az evvel soruyu soran.” Maşallah maşallah” dedi. “Ne mutlu sana.” Garsona seslendi:

-Metin oğlum bizim çayları tazele.

-Masada oturanlardan sakallı olan, kendisine soru yöneltilmemesine rağmen:

-Darısı benim oğlanın başına Mert Amca, dedi.

-Sahi senin oğlanlar ne yapıyor?

-Oğlan makine mühendisliğini kazandı bu yıl. Küçük de okumak istemedi. Çocukluğundan beri oto tamirciliğine meraklaydı. Tanırsınız belki, Gani Usta’nın yanına çırak olarak girdi, usta oldu. Bu hayat pahalılığında eve de katkıda bulunuyor, sağ olsun. Yakında da kendi dükkânını açacak.  

Masada oturanların her biri çocuklarının iyi bir özelliğini ortaya çıkartıyor, kendileri de onların bu özelliklerinden övünç payı çıkartıyorlardı.

Cehan, babasını düşündü. Burada  olsaydı şöyle derdi:

-Boş gezenin boş kalfası. İpsiz sapsız biri oldu çıktı. Akşama kadar uyuyor, sabaha kadarda….. arkadaşları ile geziyor zil  zurna bir şekilde  eve dönüyor.Bu sözleri söyleyebilir miydi yoksa soruya duymazlığa mı gelirdi yoksa gerçek olmayan güzel sözler  mi söylerdi. Cehan pencereden baktı. Yağmur epeyce azalmıştı.Cehan masanın üzerine çay parasın bırakıp dışarıya çıktı.Düşündü, eve gidip kendisine yeni bir sayfa mı açmalı mıydı, yoksa arkadaşlarının yanına varıp sabahı mı etmeliydi.Beş dakika içerinde en az on kez fikir değiştirdi. Yağmur yeniden çoğaldı. Hava da soğudu. Kendisini  fena hissetti Cehan .Eve gitmeye karar verdi. Doğruyu söylemek gerekirse annesine bir tas tarhana yaptırırsa kendisini iyi hissedeceğini düşündü.

-Dur.

Cehan durdu. Hemen yanı başında bir polis arabası vardı. Cehan’ın kimlik kartını aldılar, incelediler sonra da polis arabasına alıp götürdüler.

4 Temmuz 2022 Pazartesi

 


AYIPLI SÖZ

Öyle bir bağırdı ki anne, yer yerinden oynadı sandı herkes, sesini binada duymayan kalmadı.

Küçük çocuk ne yapacağını şaşırdı. Beti benzi kül  gibi oldu. Eli ayağı boşaldı.

Anne, hışımla küçük çocuğun üzerine yürüdü. Kollarından tuttu, sarstı:

-Çabuk söyle bana nerden duydun bu kelimeyi sen? Kim söyledi? dedi.

Anne  mürekkep yalamamış değildi. Lise mezunuydu. Küçük çocuk, sesi titreyerek annesine cevap verdi. Kelimeyi kimden duyduğunu söyledi. Söyleyen aynı yaşlarda bir çocuktu.

Anne,

-Bir daha o çocukla konuşmayacaksın, yanına bile yaklaşmayacaksın, görürsem duyarsan Allah yarattı demem, kemiklerini kırarım, dedi.

Küçük çocuk, başını olur manasına salladı. “ Konuşmam “ dedi.

-Çabuk odana çık, dedi annesi ve devam etti sözlerine: “Bir hafta sana bilgisayar yok, oyun yok, telefon yok, cezalısın.

Küçük çocuk, koşarak , gözyaşı dökerek odasına koştu.

Annenin annesi oturduğu koltuktan seyretti olanları ,  olaya müdahil olmadı. Torunu odasına gidince de kızına sert çıktı:

-Ne yaptığını sanıyorsun sen kızım?

Anne, annesine döndü. Biraz sakinleşmiş gibiydi. Elleri arkasında  salonun içinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu.

Durdu:

-Ne sorduğunu, ağzından çıkan kelimeyi duydun değil mi anne? …….  ne demek, dedi. Düşünebiliyor musun……… ne demek diye sordu bana. Bu yaştaki bir çocuğun  soracağı  soru mu bu? Sen olsan çıldırmaz mısın? Ağzı süt kokuyor daha .

Anneannenin yaşı seksenin üzerindeydi

-Tamam da yavrum dedi.

Sözünün devamını bir an getiremedi. Düşündü, toparladı. Sonra da kızına eli ile gel işareti yaptı. Anne, hırsından ağlamak üzereydi.

Aneanne  yanına gelen kızını yanına oturttu, elinden tuttu:

-Bak yavrım dedi, dokuz çocuk büyüttüm, ben . Ben seni anlıyorum. Bu yaşta bir çocuğun ( aneanne kendini tutamadı güldü) böyle bir soru sorması her anne babayı şoke eder. Ne söyleyeceklerini  bilemezler de...n

- ne “de”si anne ya.  Ne söylediğini duydun……..  ne demekmiş. Ne demekse ne demek. Büyüyünce öğrenirsin. Tövbe tövbe. Kusura bakma anne ya. Senin yanında… Çok özür dilerim.

- Bak güzel kızım, çocuk bu. Bir yerlerden duymuş. Ne olduğunu merak etmiş. Etmiş de senin vereceğin tepki  bu mu olmalıydı?

- Ne yapacaktım anne? Dizimin dibine oturtup başını okşaya okşaya  onun  ne olduğunu mu anlatmalıydım. Tövbe tövbe.

- Yavrum, ben ne anlatmak istiyorum sen ne anlıyorsun.

Anne, elinde olmadan sesini yükseltti:

-Lafı uzatma da anlat anne sen de. Nutuk dinleyecek durumda değilim, kusura bakma, dedi.

Anneanne,

-Benim yerime başka bir anne olsaydı  bu sözünün üzerine burayı terk ederdi kızım, ama ben bunu yapmayacağım. Beni dinlersen iki çift laf edeceğim yok dinlemem dersen ağzıma fermuar çekip oturacağım.

Anne, annesini istemeden kırdığı için üzüldü.özür diledi.

-Tamam benim tepkimi doğru bulmadın sen de, dedi ve ilave etti “Sen benim yerime olsaydın ne yapardın anne?Tepkin ne olurdu?”

- Senin gibi avazım çıktığı kadar bağırıp çocuğumun üzerine yürümezdim.

- Anne çıldıtırtnak mı istiyorsun sen beni. Kocaman kadınım sorduğu soruyu ben bile telaffuz edemiyorum. Anlamak istemiyorsun sen beni.

- Bu yaştaki bir çocuğun  böyle bir soru sorması elbette insanı şoke eder ama verilecek tepki seninki gibi olmamalı diye düşünüyorum ben.

-…

-Çocuğun ödünü patlattın verdiğin tepki ile. Bu çocuk belki de bir daha hiç bir şey paylaşmayacak seninle.. Oysa çocuk olsun, genç olsun ailesiyle her şeyi paylaşabilmeli.  Onların vereceği tepkiden korkarsa paylaşmaz, paylaşmazsa da  yanlış yollara sapabilir, saptırılabilir yanlış bilgilerle.

Anne bir an duraksadı. Annesinin gözleri içine baktı ve sordu:

-Tepkim çok mu sert  oldu?

-…

-Fakat ben onun iyiliği için yaptım bunu.

-…

-Sen olsaydın ne yapardın ki?

-…

-Kendimi dizginler, bu konuyu yarın konuşsak olur mu acaba derdim mesela,

-Yarın olunca da sorarsa?

-İlk şoku atlatıktan sonra sen zaten şey yapardın. Onun yaşına uygun sözcükler bularak birkaç cümle kurar onun merakını giderirdin.

-Mesela anne.

- Evladım, mesela  deme   bana. Onu da sen bul. Benim söylemek istediğim başka bir şey. Sen onu anlamak istemiyorsun

-...

- Çocuk o sözü duymuş bir yerden. Merak etmiş. Gidip sarı çizmeli Mehmet Ağa’ya mı sorsaydı? Senin yerine babası olsaydı burada ya da başkası ona soracaktı. Anne olarak bağırıp çağırarak onu susturmak, merakını gidermemek sorunu halletti mi sanıyorsun? Şimdi o kafasında neler  kuruyordur? Benim korkum bir daha senin o halini görmemek için sana bir daha hiçbir soru sormayacak, seninle bir şey paylaşmayacak, başına kötü şeyler gelecek.

- Öf be anne ağzından yel alsın. Çocuktur, unutur gider.

- O ses tonun, beden dilin hiç de unutulacak gibi değildi.

Ortamda  bir sessizlik oldu. Anne oturduğu yerden kalktı. Bir bardak su içti. Sonra yine annesinin yanına gitti. Onun kahverengi gözleri içine bakarak, yalvaran bir ses tonu ile:

-Ya tamam kantarın topunu kaçırdım da  anne, dedi.” Şimdi ne yapmalıyım onu söyle bana.”

Annesi,biraz düşündü.Biraz daha düşündü. Biraz biraz daha düşündü. Kızının  sabrı taştı, yüksek bir ses tonu ile:

-Hadisene anne ya, dedi. “Söylesene bir şey. Akıl ver bana.”

Annesi, iç geçirerek oturduğu yerden kalktı. Kızının gözlerinin içine bakarak tane tane onun son söylediği cümlelere karşılık verdi, akabinde de  “ Ben odama gidiyorum şimdi, biraz uzanıp  dinleneceğim.”diyerek salondan ayrıldı.

-Olur olmaz yerde sesini yükseltenlerden hiç haz etmem ben Sabırsız insanlardan da haz etmem. Son söyleyeceğini ilk söyleyenlerden de haz etmem. Herkesin aklı kendisine,  istenmediği sürece kimseye  akıl da vermem. Hata yapmak insanlara mahsustur, hata yapmamaya çalışırım yaparsam da ağzımın ucu ile değil ağzımı doldura doldura içten özür dilerim. Özür dilemek  küçülmek değil  erdemliktir.

                             BİTTİ

2 Temmuz 2022 Cumartesi

 

AZ EVVEL YEMEK YERKEN GÖRDÜM SİZİ

Tam arabayı çalıştırmıştı ki 7-8 yaşlarında bir çocuk şoför mahallindeki sürücüye, Mete’ye, ürkek bir şekilde seslendi:

-Amca!

Mete, çocuğa baktı. Çocuk işaret parmağından da destek alarak ürkek bir ses tonu istirhamda bulundu:

-Bir dakika gelebilir misiniz?

Mete çocuğu tepeden tırnağa süzdü. Çocuk temiz giyimliydi. Giysileri kaliteliydi de.

Mete otomobildeki karısına baktı, çocuklarına baktı. Onlar da meraklanmıştı.

Mete arabadan indi. Çocuk biraz uzaklaşıp durdu. Döndü, gülümsedi.

Mete, çocuğa iyice yaklaştı.

-Efendim yavrum, dedi.

Çocuk:

-Az evvel yemekteydiniz, dedi.

-Evet.

- Siz bir şey yaptınız.

-Ben bir şey mi yaptım? Ne?

-İçki içtiniz.

Mete bir an şaşırdı. Böyle bir şey beklemiyordu. Evet dinlenme tesisi lokantasında bir şeyler yemişlerdi o da yemekte küçük bir kadeh içmişti.

Mete, ağzı laf eden bir adam olmasına rağmen söyleyecek bir şey bulamadı bir an.

-Ne demek istediğini biraz açsan güzel çocuk, dedi

Bir an sessizlik oldu. Çocuk merakını giderecek soruyu sordu.

-Arabayı siz kullanmayacak mısınız?

-Ben kullanacağım da, beni niye buraya çağırdın onu anlamadım ben.

-Ama ben sizi gördüm. İçki içiyordunuz.

Mete konuyu anlar gibi oldu. Çocuk  belli ki biraz problemliydi ona göre. Takıntılıydı. Alkollü araba kullanacağı için kaygılanmıştı Çocuğun başını okşarken:

Mete, çocuğun başını okşayarak onu rahatlatmaya çalıştı:

-Küçük bir kadehçik yavrum, endişelenme sen. Her zamankinden daha dikkatli kullanacağım arabayı, söz.

Mete’ni karısı da kocası ile çocuğun ne konuştuklarını merak ediyordu. Bir an evvel de yola çıkmak istiyordu. Arabanın kapısını açtı, seslendi:

-Haydi Mete, gel artık. Ne konuşup duruyorsunuz böyle. Saat 02.30’du, önlerinde daha beş saatlik bir yol vardı.

Mete, tokalaşmak için elini uzattı:

-Uyarın için teşekkür ederim, dedi. “Senin için söz verdiğim gibi çok dikkatli kullanacağım arabayı. İstersen ailenden müsaade isteyerek telefon numaranı ver Muş’a varınca sana telefon ederim.”

Çocuk tüm sevimliliği ile uzatılan eli öpüp alnına koydu. Çekinerek:

- Bir şey daha diyecektim, dedi.

- Haydi, çabuk o zaman,” dedi Mete. Gülümsedi:” Hanımı kızdırmayalım. Ne demek istediğimi evlenince görürsün.”

Çocuğun gözleri doldu bir an. Mete’nin gözünden kaçmayan bu durum onu da etkiledi. Bu işte bir iş var diye geçirdi içinden. Biraz çabuk ol tavrı ile:

Mete çocuğa göre epeyce uzun boyluydu. Biraz eğildi,

- Hadi dedi. “Seni dinliyorum.”

Çocuk isteğe tane tane konuşarak uzun bir cümle ile cevap verdi:

- Siz çok dikkatli kullanırsınız da, karşınıza çok dikkatli olmayan belki de sizin gibi alkollü biri çıkarsa, size çarparsa, karınıza ya da çocuklarınıza bir şey olursa, o küçük kadehi içmeseydim bu kazaya engel olabilirdim diye şey yapmayacak mısınız?

Mete bir an ürperdi. Korkarak sordu:

-Senin başına böyle bir şey mi geldi?

Çocuk başını öne eğdi.

-Geçen sene bir düğüne gitmiştik biz.  ( işaret parmağını yarısını göstererek) Babam arkadaşlarını kırmamak için azıcık içti. Yolda, kırmızıda durmayan bir kamyon bizi altına aldı. Annem öldü. Kız kardeşim sakat kaldı.

Mete’nin içi acıdı. Çocuğun başını okşadı bir şey söylemeden. Çocuk başını kaldırdı. “ Babamın kazada hatası yoktu ama hep o içkiyi içmeseydim belki kazaya engel olabilirdim diye hep ağlıyor.”

Mete uzun uzun başını salladı. Çocuğun ellerinden tuttu. Onlardan birini sevgi ile öptü. “ Sağ ol” dedi.