28 Mart 2018 Çarşamba

Çoktan Seçmeli Sorular ile Kendimiz Sınayalım


1- Aşağıdakilerden hangisi amaç-sonuç cümlesidir?
a- Üniversite eğitimi almak için Hakkari’ye gitti. b- İzmir’e gelirse sana da uğrar
.c- Plansız çalıştığı için başarılı olamıyor. c- Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?

2- Aşağıdaki kelimelerden hangisinin yazımı yanlıştır?
a) satır başı b) hoş geldiniz c) söz gelimi d) ata sözü

3- Türkçemizde yer alan” –yor, -ken, -ki, -leyin, -gil” ekleri büyük ünlü uyumunu bozan eklerdendir. Yani barındıkları ünlü eklendiği kelimenin son ünlüsüne göre incelmez ya da kalınlaşmaz. Aşağıdaki kelimelerden hangisi büyük ünlü uyumunu bozan eklerden birini almış olmasına rağmen kelime büyük ünlü uyumuna uymaktadır?
a) akşamki b) sabahleyin c) geziyor d) dayımgil

4- Türkçemizde kökler ya kök halindedir ya da köklerle eklerin birleşmesinden oluşur. Aşağıdaki sözcüklerden hangisi ek almamış bir kelimedir?
a) tıkla b) Türkçe c) gözle d) yumurta

5- Türkçemizde” o “ve” ö “ünlüsü sadece ilk hecede bulunur.” O” veya” Ö” ünlüleri ilk hecede değilse o kelime Türkçe kökenli değildir. Bu tür sözcükler küçük ünlü uyumuna da uymazlar.
Aşağıdakilerden hangisi Türkçe kökenli değildir?
a) yoğurtçu b) yosun c) marangoz d) yorgan

6-“ Cumhur” kelimesini anlamı aşağıdakilerden hangisidir?
a) büyük b) lider c) güzel d) halk
7- Türkçede kökler ya isim ya da fiildir. Bazı kökler ise gerektiğinde fiil gerektiğinde isim kökü olarak kullanılabilir. Bunlara ortak ya da ikili kök denir. Aşağıdakilerden hangisini ortak köke örnek gösteremeyiz?
a) boya b) kaz c) bin d) fikir

8- Bir kelimenin isim mi yoksa fiil mi olduğuna karar veremiyorsak sonuna –mek/-mak eki getiririz. Kelime anlamlı oluyorsa o kelime fiildir.
Aşağıdakilerden hangisi isim soyludur?
a) tırtıl b) sev c) kırış d) tıksır

9- Ekler tek başlarına anlamları olmayan ses ya da ses birlikleridir. Kelimelere eklenerek ya yeni bir kelime türetirler ya da eklendiği kelimeye cümlede işlerlik katarlar. Yeni kelime yapan eklere yapım eki denir. Aşağıdaki kelimelerden hangisinde yapım eki yoktur?
a) Tepiş b) derslikler c) sulak d) kapılar

10- Türkçemizde” a,ı,o,u” ünlüleri kalın olup ağzımızın arka tarafında “ e,,i,ö,ü ünlüleri ise ince ünlü olup ağzımızın( dilimizin ) ön tarafında oluşur. Aşağıdaki kelimelerde hangisinde iki tane ince ünlü vardır?
a) kahraman b) mercimek c) gezmiyor d) karizma

11-Karizma kelimesinin anlamı aşağıdakilerden hangisidir?
a) büyük b) sevecen c) ululuk d) etkileyicilik



12- Aşağıdakilerden hangisinde bir anlatım bozukluğu yoktur?
a- Kulağıma alçak sesle bir şeyler fısıldadı. b- Bebeğimizin saçları epeyce büyüdü. c- Hepinize sağlık ve sıhhatler diliyorum. d- Erik ağacı bahçeye dikilmez.





“ O gün geldiğinde çırpınma boşuna
Uçar iken göklerde güldürmediysen
El vurup kimseyi kaldırmadı isen
Çıkar dostlarını arama boşuna “
N.Aydoğan
Aşağıdaki beş soruyu yukarıdaki parçaya göre cevaplayınız.

13- Şairin bahsettiği günler hangi günlerdir?
a) Kötü günler b) iyi günler c) sisli günler d) karanlık gün

14- İkinci ve üçüncü mısrada şair ne demek istemektedir?
a) Kimseye yardım etmediysen b) Herkese iyilik ettiysen c) İnsanları güldürdüysen d) Düşenlere güldüysen

15- Dörtlük ne tür bir şiirdir?
a) Didaktik ( öğretici) b) Pastoral ( doğa ve çoban) c) Epik ( kahramanlık) d) lirik ( coşkulu)

16- Şiir kaçlı hece ölçüsü ile yazılmıştır ( Her mısrada kaç hece vardır?)
a) 8 b) 10 c) 12 d) 14

17- Şair kimlerden hayır gelmeyeceğini düşünmektedir?
a) gerçek dostlardan b) iyi gün dostlarından c) yakın dostlardan d- düşmanlardan

18- Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
a-)Olmuş ya da olabilecek olayları fazla teferruata girmeden kurgulayarak olay-kişi-zaman- mekan bağlamı içerisinde anlatan edebi eserlere hikaye denir.
b- Mısralardan oluşan yazanda, okuyanda ve dinleyende değişik duygular uyandıran edebiyat türüne şiir ya da nazım denir.
c-Okunması için değil sahnede oynanması için yazılan edebiyat yapıtlarına piyes adı verilir.
d- Daha çok büyüklerin okuması için yazılan içerisinde olağanüstü kahramanlarım yer aldığı ve çoğu zaman tekerleme ile başlayan edebiyat türüme masal denir.

19- Nutuk isimli eserin (yapıtın) yazarı kimdir?
a) Mehmet Akif b) Mehmet Rauf c) Aziz Nesin d) Atatürk

20- Aşağıdakilerden hangisi nesnel anlatıma örnek değildir?
a- Türkiye’nin başşehri İzmir’dir. b- Kopuz bağlama çeşitlerinden biridir. c- Yüklemi sonda olmayan cümlelere devrik cümle denir. d- Bana göre Ahmet Mithat Efendi’nin romanları Orhan Pamuk’un romanlarından daha güzel.



Cevap Anahtarı: 1-a 2-d 3-d 4-d 5-c 6-d 7-d 8-a 9-d 10-c 11-d 12-d 13-a 14-a 15-a 16-c 17-b
18-d 19-d 20-d

13 Mart 2018 Salı

DUDU


Beşinci sınıf talebesi olan kızım Dudu ile birlikte evden çıktık. Biraz yürüyecek sonrada bakkaldan iki ekmek alıp eve dönecektik.
Yılbaşından bir hafta kadar sonraydı.
Biraz yürükten sonra mahallemizin küçük parkındaki banklardan birine oturduk. Başka insanlar da vardı. Karşı bankta oturan iki genç adam küfürlü küfürlü konuşuyorlardı Rahatsız olduk. Tam biz kalkarken onlar da kalktılar. Onlardan biri birkaç kez gürültülü bir şekilde öksürdükten sonra boğazını temizledi ağzına gelenleri de yere tükürdü. Bununla da yetinmedi sümkürerek burnunu parkın ortasına boşalttı. Eline bulaşanları da ağaçlardan birine sildi. Öteki de içmekte olduğu sigarayı parmaklarının ucuyla nereye düşeceğini düşünmeden fırlatılıp attı.
Bugünkü imtihanı beklediğinden de iyi geçtiği için keyfi yerinde olan kızım evden çıktığımızdan beri sürekli konuşuyordu. Şahit olduğu bu olay onun da keyfini kaçırdı. Suratı asıldı. Kendi kendine de söylendi:
— Eğitilmeye gereksinimi olan ne çok insan var şu dünyada, dedi.


1 Mart 2018 Perşembe


POTUK
Nasıl anlatayım, uyku ile uyanıklık arasında bir durumdu sanki. Bir şey oldu, kendime geldim. Anneannemi gördüm, ya hayal edip gözümüm önüne getirdim ya da bir an daldım rüyamda gördüm.
— Mutlu olmak istiyorsan iyilik yap, derdi hep.” İyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir.”
Yüz on yaşında ölmüştü. Bir şeyi de yoktu, yattı kalkamadı.
Bela gelince üst üste gelir derler ya. Bir süredir freni boşalmış kamyon gibiyim.
Kimseyi suçlamayacağım. İflas ettim beş parasız kaldım. Onun yerine ben olsaydım ben de aynı şeyi yapardım diyerek teselli bulayım, kırk yıllık karım evi terk etti. Oğlanın kumar borcundan dolayı evi de sattım, evsiz kaldım. Çok para kazandığım günlerde iyi günlerim kötü günleri de olabilir diye düşünmediğimden köşede üç beş kuruşum da yoktu. Anladınız. Bir anda, ne oldum deme ne olacağım de sözünü kanıtlarcasına sefaletin ve çaresizliğin içine düştüm. Çaresizlik ve mutsuzluk karabasan gibi çöktü üzerime.
Hava soğuk. Hafiften de kar var. Allah razı olsun, bir hayırsever, kendine bir iş buluncaya kadar ya da havalar ısınıncaya kadar kal diye şu anda kalmakta olduğum barakayı bana tahsis etti. İçine bir yatak, bir ocak birkaç da kap kacak verdi. Aranıra da merhaba diye uğruyor her geldiğinde de misafirliğe eli boş gidilmez diyerek yiyecek içecek bir şeyler getiriyor. Konu komşu da fakir, buna rağmen onurumu kırmadan yaşam mücadeleme destek veriyorlar.
Bu durumdan kurtulmak için yapacağım şey açık da canım bir şey yapmak istemiyor. Şimdi diyeceksiniz ki bir şey yapmayacaksan ne halin varsa gör. Öyle değil işte, bir şey yapmama isteğimi ancak benim durumuma düşen bilir. Beynim durmuş, her şeyi inceldiği yerden lopsum diye oluruna bırakmışım. Bir dost elinin elimi tutup, sinirlenmeden, kızmadan, usanmadan bana destek vermesi gerekiyor. Böyle birine öyle bir ihtiyacım var ki!
Biraz daha evde kalsam aklımı oynatabilirim. En iyisi çıkıp biraz dolaşmak, kafa dağıtmak. Üzerime ceket bile giymeden dışarı çıktım. Garip garip bakanlar var. Az evvel de dedim ya hava soğuk kar da hafiften hafiften atıyor. Saç baş da dağınık. Belli ki iyilik yap mutlu olursun düşüncesinde olan sadece anneannem değil. Biri yanıma yanaşıyor elime bir onluk tutuşturuyor
—İçimden geldi, şunla ya bir çorba ya bir çay iç.
Vallahi, çay ya da çorba içmeyeceğim de biraz ilerideki köfteciden bol soğanlı ekmek yiyeceğim. Sanırım o bana iyi gelecek. Epeydir yemiyorum çünkü. Köfteciye doğru yürürken yol kenarındaki derme çatma evlerin birinin önünde onu gördüm. Uzanmış yatıyordu. Bir an göz göze geldik. Ne kadar da çok Potuk’a benziyordu.
Bir tarihte benim fabrikanın oralarda bir köpek vardı. Zararsız bir köpekti. Zaman zaman ona bir şeyler verirdim. Adını da ben koymuştum. Sonra bir aralık duydum ki araba çarpmış. Ölmüş. Sorduğumda öyle dediler. Yıllar evvelki bir olay.
Adını olsun anmak istedim bir an. Göz göze geldik. Dedim ya, onun anısına:
—Ne haber lan Potuk?
Dememle birlikte o yaşlı koca vücut kalktı, buradayım der gibi sesler çıkartarak bana doğru koştu üzerime atladı, dakikalarca elimi yüzümü yaladı. Belli ki bu Potuk’tu.
Heyecanı biraz azalınca, “ Ben köfteciye gidiyorum, haydi gel, “ dedim. Yürüdüm. Gelmez olur muyum der gibisinden kuyruğunu sallaya sallaya benimle yürümeye başladı.
Köfteciden yarım ekmek arası köfte aldım. Eskiden yaptığım gibi lokmaları uzaktan uzaktan ona attım. O da bir kaleci gibi uzanıp uzanıp önce tuttu sonra da çiğneyip çiğneyip yuttu. Bir anda dert kasavet uçup gitmişti. Keyfim yerine gelmişti. Bu keyifle barakamın kırık camını geçenlerde aldığım naylonla kapatabilirdim. Bu heyecanla
—Yürü eve, dedim Potuğa. “Şimdi günlerce bu kırık camla bu evde nasıl oturuyorsun? “ dersin.
Eve doğru yürürken…
Rahmetli babam ilkokula giderken yazları ayakkabıcı Muharrem Amca’nın yanına verirdi beni. Bir keresinde babama çıkışmıştım, “ İstemiyorum oraya gitmek ben ya. Ayakkabıcı mı olacak ben.” demiştim. Babam esnaftı. Hali vakti yerindeydi. Malı mülkü bana kalacaktı, öyle de olmuştu.
Babam mülayim bir adamdı. Saçlarımı okşayarak:
— Oğlum zanaat altın bileziktir. İnsanı aç bırakmaz. Öğren bir yerinde dursun, demişti.
O kadar tatlı söylemişti ki, ertesi günü yine erkenden kalkmış tıpış tıpış Muharrem Amca’nın dükkânına gitmiştim.
Eve doğru yürürken, aylardır kapısında çırak aranıyor ilanı yazan ayakkabı tamircisinin kapısının açık olduğunu fark ettim. Potuk’un başını okşayarak:
—Gel bi şansımızı deneyelim, ekmeğimiz belki de burada dedim.
Dükkân sahibi yaşı seksene merdiven dayamış bir adamcağızdı.
— Çırak ilanınız için gelmiştim de, dedim.
Gözlüklerini çıkardı. Tepeden tırnağa bir süzdü. Potuk’a da baktı. İlgisini de çekti sordu:
—Köpek senin mi?
Evet manasına başımı salladım. Sordu:
— Adı ne?
— Potuk.
Tabureyi gösterdi.
—Otur, dedi.
Oturdum. Sorgu suale geçeceğinden o saniyeler içerisinde olası sorular ürettim onlara cevaplar hazırladım kendimce.
— Ben sana çok bir para veremem, dedi.
— Ne verirseniz, dedim.
Gözlerini kıstı, uzun uzun yüzüme baktı. Kim bilir aklından neler geçirdi.
Bir saniye, beş saniye belki dakika geçti aradan.
—Ne kazanırsak yarı yarıya dedi.
İnsanoğlu işte. Daha ben teşekkür etmeden teklifinde düzeltme yaptı.
— Yok yok yarı yarıya olmaz. Haftalık bir şeyler veririm, Olursa da kazancın yüzde yirmi beşi senim.
— Tamam, dedim kabul
Bu arada çok enteresan bir şey oldu. Yaşlı ayakkabıcı Potuk’un yanına gitti onu okşadı hatta öptü. Şimdi ne var bunda diyeceksiniz belki ama Potuk onun bu sevgisine sadece kuyruk sallayarak cevap verdi. Ne elini yaladı ne de yüzünü. O kadar mutu oldum ki bu duruma. Bu, gerçekten Potuk’tu ve ben onun için özeldim.