30 Haziran 2017 Cuma


AH BENİM EFE AMCAM!

Patladı birden
Açtı ağzını yumdu gözünü
Belli ki dolmuştu Efe Amcam
Rahatlamak için patlaması gerekiyordu
Kabak benim başıma patladı
Saydı döktü tüm günahımı önüme.
Maazallah, ya Şevki’ye patlasaydı
Söylemesi bile ürkütücü ama kan çıkardı
Verilmiş sadakam varmış Efe amcam…

AH BENİM EFE AMACAM!

Patladı birden
Açtı ağzını yumdu gözünü
Belli ki dolmuştu Efe Amcam
Rahatlamak için patlaması gerekiyordu
Kabak benim başıma patladı
Saydı döktü tüm günahımı önüme.
Maazallah, ya Şevki’ye patlasaydı
Söylemesi bile ürkütücü ama kan çıkardı
Verilmiş sadakam varmış Efe amcam…
***

GÜZEL SÖZ<<. uLAŞABİLECEĞİNİ HİSSETTİĞN HER ŞEY SANA AİTTİR.( nUSTAFA gÜNGÖE)

28 Haziran 2017 Çarşamba

BİR ŞEY

Evvel zaman içinde saman kalbur içinde geçmiş tarihlerin birinde Fettan Dede’nin gözleri kitabında, kulağı torunundaymış.
Torun Sercan, ders kitabından bir şiiri okuyormuş yüksek sesle. Şiir, Şair Esranur Daşpınar’a ait olup şiirin adı da “Mutlu Olursan” imiş.

“Güneş’in mutluluk saçan ışıkları
Çarpar gözünün ta içine
Gökyüzü gibi aydınlanan gözbebeği
Güller açtırıyor insanın yüreğine.

Aynada gördüğün o gözlerin
Işıldaması bile yetiyor insana
Çünkü herşeye rağmen mutlu olursan
Kimse gölge düşüremez hayatına.”

Sercan’ın dedesi çevresi çok olan eli kolu uzun bir adammış. Sercan da bunu biliyormuş.
Sercan, şiir bitince kafasını kaşıyarak biraz düşünmüş sonra da dedesinden bir istekte bulunmuş:
— Dede, lütfen Şair Esranur’ın öğretmenlerini bulup da buraya getirir misin?
Dede, bu garip isteğe şaşırmış. Gür ama sevimli kaşlarını çatarak:
— Anlamadım demiş “Şairin öğretmenlerini buraya mı getireyim?”
Sercan, heyecanla,
— Evet, demiş. “Hemen onları buldurt buraya getirt.
— Ne kadar öğretmeni varsa hepsini mi?
— Evet dedeciğim. Şiirde büyük bir yanlış buldum ben.
— Ne kadar büyük?
Sercan kollarını iki yana açmış:
— Çok büyük dede.
Dedenin aklına birkaç olasılık gelmiş ama bir şey dememiş.
— Öğretmenlerini çağırt dede. Bir şeyi öğretmemişler ona.
Dede, ellerliyle dur bir işareti yapmış, Sercan’a yönelerek:
—Yavrum, demiş. “Sen tane tane konuşmayınca ben bir şey anlayamıyorum.”
Sercan, ses tonunu düşürerek dedesine karşılık vermiş:
— Tane tane konuştum ya dede.
— Sana öyle geliyor. Makineli tüfek gibi konuştun
— Makineli tüfek ne dede?
—Şimdi boş ver sen makineli tüfeği de dinle.
Sercan’ın sesi tekrar canlanmış:
— O zaman niye makineli tüfek dedin sen dede?
— Teşbih yapayım dedim yavrum.
— Teşbih ne dede?
—Yavrum teşbihi meşbihi bırak sen şimdi.
— Dede teşbihi anlatmadın şimdi bir de meşbih diyorsun
— Yavrum ben lafın gelişi diyorum.
— Nasıl yani dede?
Fettan Dede, uzatma bunu artık der gibisine,
— Kuzuuuuum demiş.
Sercan da tüm tatlılığıyla dedesine karşılık vermiş:
— Efendim dedeciiiiiiiiğim.
Sercan gözlerini koca koca açarak öyle bir “ efendim dedeciğim” demiş ki dedesi gevrek gevrek gülmekten kendini alamamış. Sercan’ın istediği de buymuş zaten. O da gülmüş. Sonra dedesi olumalta olduğu kitabı sehbanın üzerine bırakarak Selcan’a i sokulmuş ve de onun gözleri içine bakarak şöyle söylemiş:
— Şimdi ben sana sorular soracağım sen de bana sadece evet ya da hayır diyeceksin. Anlaştık mı?
Sercan, el çırparak “ tamam” demiş. Ardın da bağdaş kurup kollarını bağlamış. Gözlerini dedesine dikmiş. Ve de:
— Ben hazırım, demiş.
— Şiiri okudun.
— Evet
— Şiirde koskocaman bir yanlışlık saptadın.
— Evet dede hem de bir şaire yakışmayacak bir yanlışlık saptadım.
— Hani sadece evet ya da hayır diyecektin Sercan.
— O zaman evet diyorum dede. Evet.
— Tamam. Şimdi yanlış anlamadıysam bu yanlışlıktan şairi değil de onu yetiştiren öğretmenlerini sorumlu tutuyorsun.
— Elbette dede, Öğretmemişler. Öğretselerdi şiiri yazan böyle bir yanlışlık yapmazdı. Düşünsene kuzenim bile böyle bir yanlışlık yapmıyor yazılarında dede.
— Güzel Sercan’ım evet ya da hayır desene. Böyle anlaşmamışmış mıydık seninle?
Sercan’ın gözleri parlamış.
—Şiir gibi konuştun dede. Kafiye de yaptın sen değil mi?
Sercan’ın son sözü Fettan Dede’nin hoşuna gitmiş. Böbürlenerek: torununa karşılık vermiş:
— Bir zamanlar ben de şiirle uğraşmıştım hani. Az da olsa kafiye mafiye bilirim yani. Laf aramızda güzel de şiir yazardım gençliğimde.
Fettan Dede, cümlesi bitince Sercan’a “ Şiirlerinden bir tane okur musun bana dedeciğin.” de der gibisinde bakmış ama olmamış. Sercan’ın aklı başka yerdeymiş:
— Dede! Şair Esranur’un öğretmenlerini bulup buraya getirttirirsen onları karşıma ip gibi dizeceğim sonra da şairin yaptığını onların gözlerine gözlerine sokacağım. İyi yapacağım demi dede?
— İyi yapacaksın da Sercan’ım, şair nasıl bir yanlışlık yapmış? Onu bir söylesen bana hı.
Sercan muzaffer bir komutan gibi, gururla kalkmış, dedesinin yanaklarından sesli öpmüş Sonra da coşkuyla,
— Sen olmasaydın ben şıppadak bu yanlışlığı bulamazdım dede, demiş.
Fettan Dede’nin beklemediği bir söz olmuş bu. Meraklanmış ama Sercan’ın sözüne açıklık getireceğini bildiğinden bir şey dememiş.
— Sen dersin ya dede “şey”ler hep ayrı yazılır diye. Şair, şiirinde şeyi bileşik yazmış
Torununun “ Sen dersin ya” sözü dedeyi çok mutlu etmiş. Demek ki söylediklerim torunumun bir kulağından girip ötekinden çıkmıyormuş diye düşünmüş. Bu mutlulukla torunun heyecanına ortak olmak için gözlerini koca koca açmış, biraz da mübalağalı:
—Sen ne diyorsun, demiş.” Şeyleri bitişik mi yazmış şair?”
Dedenin bu tavrı Sercan’ı etkilemiş:
— Evet dede!
Sonra da söylediğini kanıtlamak için Sercan, kitabı almış şiirin bulunduğu sayfayı dedesine uzatmış.
Fettan Dede,
— Şairin yaptığını görüyor musun? Ver bakayım şunu, demiş.
— Ama söz verdin dede, öğretmelerini bulup buraya getireceksin. Bütün öğretmenlerini karşıma dizeceksin. Esranur’u da getireceksin.
Fettan Dede, “ Tamam merak etme, hallederim .” diyerek kitabı almış. Parmaklarından birini gösterilen sayfanın arasına koymuş. Sonra da:
— Lütfen, şu masanın üzerindeki gözlüğümü bana bir uzat bakayım, demiş.
Sercan, koşarak masanın yanına gitmiş, dedesinin gözlüğünü alıp geri dönmüş. Gözlüğü uzatırken de kendinden emin:
— Al dede, demiş, “Kendi gözlerinle gör”.
Fettan Dede, gözlüklerini takmış hızlıca şiire ve şiirin altındaki sorulara bakmış. Aslında, okunulan ders kitabı olduğundan, neyin ne olduğunu tahmin etmiş ama tahminin doğru olup olmadığından emin olmadan da Sercan’a bir şey söylemek istememiş.
Fettan Dede, düşündüğünün doğru olduğunu görünce de gözlüklerinin üzerinden bakarak torununa takılmış:
— Benim gibi bu sözlük de kocadı herhalde be Sercan.
Sercan, bilgiç bilgiç dedesine karşılık vermiş:
— Gözlük kocar mı? Gözlük canlı mı ki!
— Ne bileyim. Bak mesela şurada bir soru var. Bana bir okur musun?
Sercan, dedesinin son cümlesinden şüphelenmiş. Suratı elinde olmadan asılmış. Beyni de, dedesi söylerken ileride belki kullanırım diyerek not ettiği bir sözü “ Bir sözün ya da yazının sonunu varmadan fazla heyecanlanarak fikir beyan etme, mahcup olabilirsin.” sözünü kulağına fısıldanış. Bu, “ Büyük sözü dinlemezsen böyle olur işte” demekmiş bir bakıma.
Selcan, istemeye istemeye de olsa dedesinin işaret ettiği soruyu okumuş. Soru aynen şöyleymiş:
“Yukarıdaki şiirde bilerek yapılan bir yazım yanlışı vardır. Yazım yanlışı yapılan kelimeyi bularak doğrusunu yazınız.”
Sercan, bir dedesine bakmış bir tavana bakmış, bir burnunu kaşımış yüzüne değişik şekiller vermiş sonra kendisini izlemekte olan dedesi ile göz göz gelmemeye dikkat ederek “ Şaka yaptım, şaka yaptım, zaten de uykum geldi benim” deyip odasına koşmuş.


***
güzel söz : KURU PANTOLON İLR NALIK TUTULMAZ( CERVANTES)

27 Haziran 2017 Salı

HECE ÖLÇÜSÜ İLE ŞİİR

Lamı cimi yokmuş mazeret istemezmiş hoca
Hece ölçüsü milli ölçümüzmüş, mademki soyunmuşuz
Mademki soyunmuşuz şairliğe, bir dörtlük olsun
İster 7’ lik ister 14’lük belki 18 lik döktürecekmişiz...
Hece ölçüsü ile bir şiir yazmalıymışım ki önce
Yazdıklarımı nazari dikkate almalıymış...
Ukala diyeceğim şimdi yakışmaz bize, barajmış...

Sevmem kalıbı ayıp değil ya,
Şiir için mi gireceğim kalıba,
Ben bir sanatçıysam;
Özgür olmalıyım;
Dilediğimi dilediğim gibi yazmalıyım...
Anlattım hocaya ve ekledim
Hoca,
Sanatta sınır olmaz diyen sen değil miydin?
Sen değil miydin yazın özgürce, çizin içinizden geldiğince diyen.


Şiiri es geçti
Hocam ile hoca arasındaki farktan bahsetti,
Sen ile siz arasındaki farktan
Renkten renge girdim, yeni renkler de ürettim belki
Hocam dedim yanlış anladınız beni, özür dilerim
Ben öyle anladım dedi;
İçini okuyamam ki ben, sözünü okurum yazını okurum;
Hoca ile hocam arasındaki farkı anlatamamışsam sana
Bu defteri kapatmam gerek.

Etekler tutuştu bende
Hocam dedim pireyi deve yaptınız
Ben Hanya diyorum siz Konya’dan bahsediyorsunuz
İyelik ekini kullanmadık diye reva mı bu kadar fırça bize
Ha sen ha siz ne fark eder ki
Yıktınız perdeyi eylediniz viran
Vurduğunuz yerde gül bitiyor da, ya dikenler...

Alkıştan inliyor yer gök bakın
Gözlerim dolu dolu, şu simada Emine Hoca, bu simada Muallim Murat
Ayakta herkes, alanımın duayeniymişim, estagfurullah
Öğretmenlerimizin eseriyiz, eyvallah...
***
GÜZEL DÖZ: CESARET TEHLİLE LARŞISINDA AKLIN VE ZEKANIN KULLANILMASIDIR.( PLATON)

26 Haziran 2017 Pazartesi

MAHLÛK

“Mahlûk”muşum, mahlûk demiş bana alenen
Garibim, aşağılamış aklı sıra
Sanmayın ki açtım ağzımı yumdum gözümü
Sözü getirenlere götürsünler de ortalık kızışsın diye
Öyle dediyse öyledir dedim
Güldüm geçtim
Yağ sürmedim kimsenin ekmeğine.

Ezildi sözünün altında zaman içinde
Eee, ne demişler
Kim ne ederse kendine eder.
Kem söz söyleyen yere bakar.

Canım benim!


GÜZEL SÖZ : Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey onun ulaşamayacağı uzaklıkta değildir.( Maek Twain)

25 Haziran 2017 Pazar




BUYUR TARIK EMMİ

Yüzüne merdivenin dayamış Tarık Emmi bastonundan da kuvvet alarak kahvehanenin bahçesinden içeriye girdi. Dursun Alı’nın yanına vardı:
—Merhaba Dursun Ali, dedi.
Dursun Ali, kımıldandı
—Aleykümselâm, dedi.
Yaşlı adam yan masadaki sandalyelerden birini aldı. Dursun Ali’nin masasına
doğru çekmeye çalıştı.
Dursun Ali, pala bıyıklarını sıvazlayarak sordu:
— Buraya mı oturacan?
— Oturcam ya, dedi yaşlı adam.” İki Dakka”.
Yaşlı adam, sandalyesini Dursun Alı’nın yanına yerleştirdi.
—Rahmetli babanı pek severdim ben dedi yaşlı adam. “Senin gibi o da
delikanlıydı.”
Dursun Ali, yaşlı adamın niyetini anladı:
—Senin canını yalanı söyle, yakayım canını, dedi. “Babamın arkadaşı benimde
şeyim olur.
Yaşlı adan, Dursun Ali’nin elini tuttu.
—Öyle bir şey yok da, dedi.
Tahmininde herkes yanılabilirdi. Durmuş Ali, ağzını eğerek:
— Eeee, dedi.
— Geçen gün babanı rüyam da gördüm de…
Dursun Ali ‘nin aklına hemen Vidan Hamım, geldi.
— Geçen günde bizim Vildan Ebe’de şey yapmış., dedi. “Bizim rahmetliyi rüyasında görnüş. “Babanı geçen gün gördüm pek perişandı”, dedi. Ben de eline beş on kuruş verdim peder beyin hayrına.
Dursun Ali burnunu çekerek ceplerini karıştırdı, Bulduğu bozuk paralardan birkaçını aldı. Tarık Emmi’ye uzattı:
—Benim adıma rahmetlini hayrına şunu birine veriver, dedi.
Tarık Emmi parayı aldı. Açıklamada da bulundu.
—Böyle bir şey yok emme ben bizim orada biri var, ona vereyim.
Dursun Ali:
—O zaman vermeye gerek yok, dedi. Avucunu açtı.
Tarık Emmi “ iyi öyleyse” dedi parayı geri verdi.
Dursun Ali, kalktı. Parayı cebine koydu. Yaşlı adamı kucakladı birkaç kez havaya havaya kaldırıp indirdi. Ve de ekledi ”Dünyaya kazık çaktın maşallah ha!”
Yaşlı adan, Dursun Ali’nin arkasından bir süre baktıktan sonra etrafına göz gezdirdi. Dipteki masada tek başına oturmakta olan Hayri’yi gördü. Ağır adımlarla onun yanına gitti:
— Merhaba Hayri, dedi.
Hayri kalktı, Keyfi yerinde olmamasına rağmen coşku dolu bir sesle
— Merhaba, merhaba dedi. Yan masadaki sandalyelerden birini çekti. Oturmasına
yardım etti. Hemen akabinde de sordu:
—Sana çay mı söyleyeyim kahve mi emmi?”

***

GÜZEL SÖZ : hiçbir şey zor değildir. yeter ki onu ufak parçalara bölmesini bilelim. ( Henry Ford)

3 Haziran 2017 Cumartesi


GÜZEL SÖZ:
BÜYÜK DÜŞÜN, KÜÇÜK ADIMLARLA BAŞLA ( YOUNG )

***

ŞİİRDEN SOGUYAN KADIN

Bir korktu dört korktu
Korktu gözü

İsmini duyan titredi
İsmini duyanın yüz rengi değişti
İsmini duyan sövdü

Oysa o onu başka bilirdi
Müspet bir şey söyleyecek birini,
Kısmetten öte yok misali, o gün
Mum yaktı aradı,
Bulamadı.

Ya aşktan gözü kör olmuştu
Ya birileri birlik olup ona
Kumpas kurmuştu.

Yoksa her şey hakikatti de
Alan almak istediğini mi almıştı sadece?

Evet evet öyle olmalıydı
Düşünce hoşuna gitti rahatladı…

İyi düşünmek kötü düşünmekten güzel geldi ona
Tüm cesaretini topladı, okudu şiirini ona
Güzel diyeceğini ummuştu,
Bön bön yüzüne baktığını görünce sordu:
Ne anladın?

Kaderde bunu da yaşamak varmış demek
Sorduğuna soracağına pişman oldu
Şiirden de soğudu ondan da soğudu.