BİR TÜRKÜ
SÖYLEYECEĞİM
Grup kendi
kendine oluşmuştu.
Yatsı
namazından hemen sonra, caminin hemen altındaki küçük parkta buluşuyorlar hal
yerenliği ediyorlardı. Zaman içerisinde cami cemaatinden olmayanlardan bazıları
da aralarına dâhil olmuştu.
Tarık Bey:
—Selamünaleyküm
ağalar, dedi.
—Aleykümselâm,
dediler.
—Termosta
çay getirdim sizlere bugün. Plastik bardak da var.
Elindeki
torbayı yavaşça yere bırakan Tarık Bey, fötr şapkasını da hafifçe geri itti.
Mahir Bey
neşelilerdendi:
— Oh oh,
dedi, ellerini ovuşturdu “Gel şöyle yanıma.”
Kemal Bey,
tanısın tanımasın hitap ettiği herkese “ hocam” derdi,
—Bizi mahcup
ediyorsun Tarık hocam. Hep eli kolu dolu geliyorsun böyle.
Hep değildi
ama ara sıra ikramlık bir şeyler getirdiği olurdu Tarık Bey’in. Mahcup olur
gibi oldu:
—Aman
efendim, lafımı olur.
—Sıraya
koyalım bunu.
Mesut bey,
kımıldanarak itiraz etti.
—İlkokul mu
da burası sıraya koyacağız. Bugün onun içinden gelir, öteki gün benim içinden
gelir, bir başkasının içinden gelmez; yemek içmek için gelmiyoruz ki buraya
Mahir bey,
torbadan termosu ve bardakları çıkarmıştı İlk çayı doldururken lafa karıştı:
—Aynı akşam
hepimizin içinden gelirse ne olacak? Diyelim ki yarın akşam sözleşmiş gibi
hepimiz çikolatalı pasta getirdik. Farzımuhal diyorum hani.
Kemal Bey,
doldurulan ilk bardağı almak için uzanırken,
—Dağıtırız,
dedi. Bakın…
Çevredeki
insanları işaret edecekti… Kendilerinden başka kimse. Manasızca, durumun
anlaşılmasından
korktu, lâfı değiştirdi: “Havalar da pek güzel gidiyor maşallah!”
Mahir Bey,
bir an Kemal Bey’in ismini anımsayamadı
—Hayrola ağa
kız istemeye mi geldik, dedi.
Mahir Bey’in
ses tonu kulaklara hoş geldi, gülüştüler Mahir Bey’e “ İlahi” diyen de oldu “
Ne herifsin be” diyen de
Gruptan ilk
ayrılan her zaman olduğu gibi Servet Bey oldu. Onun evi ötekilere göre
uzaktı. Yaşça da en büyükleriydi. Vakit geçsin diye geze geze buraya gelir
gruba katılır sonra da ağır ağır evine giderdi. Geçtiği sokaklar da tekin
değildi pek.
Çocukluğundan
kalma bir alışkanlıkla tenha sokaklara girimce ya da canı pek bunalımca türkü
söylerdi. Sesi güzeldi. Müzik kulağı da vardı.
Bir hafta
kadar evvel 2.sokak girişinde birdenbire aklına eski bir türkü gelmiş, belli belirsiz tekrar ederek epeyce bir
yürümüştü:” Can maral can evleri yakın yârim/ vay lele le çık sallan bakım
yârim/can maral can uzun boyan göz değer/ Vay lele le hamayıl takın yârim…”
O günden
bugüne 2.sokak girişine gelince bu türküyü yineleniyordu. Bu yaşa rağmen
yılların bu türküsünü anımsayabilmesi moralini yükseltmişti. Bunun için de
söylüyordu. Burada bu türküyü söylemezse aklından çıkıvereceğinden de endişe
ediyordu her nedense.
Dün olduğu
gibi, evvelsi gün de olduğu gibi türkü bitmek üzere iken gözü yine ona takıldı
Yine, yıkık dökük bir evin giriş
merdivenlerinde öylece oturuyordu. Yine başını elleri arasına almıştı.
Yaşlı mıydı
genç miydi karanlıkta pek seçilmiyordu ama oradaydı işte... Evvelsi günden de
önce orada mıydı acaba? Başka biri görmüş de yorumlamış olabilir miydi?
Servet Bey,
yanına gidip iki çift laf etsem mi acaba diye düşündü, düşününce de
heyecanlandı. Göz ucuyla da onu gözetleyerek ağır adımlarla onunla aynı hizaya
kadar geldi ama onun kendisine baktığını göremedi. Görseydi, en azından bir “
Allah’ın selamını verip” tepkisini sınayacaktı.
“Servet
oğlum, yarın da görürsen mutlaka bir merhaba de. Belki bir yardımım dokunur”
dedi kendi kendine Servet Bey. Teşbihini
çıkardı, ellerini arkaya bağladı biraz da hızlandı.
Servet
Bey’in burnuna birden bir içki kokusu geldi. İrkildi. Kokunun kaynağını
öğrenmek için durmuştu ki, yanı başında biri belirdi.
—Saat kaç
olmuş babalık? Bir baksana saatin varsa, dedi.
Servet Bey,
oldum olası sarhoşlardan haz etmezdi. Soru sorana bakmamaya çalışarak, köstekli
saatini çıkardı, yanında taşıdığı el feneri ile baktı, söyledi.
— Eyvallah dedi
sarhoş adam. Sonra da ekledi “ Nereden geliyon nereye gidiyon bu saatte?”
— Parkta
biraz oturduk da, eve gidiyorum oğlum.
— Sonra?
Sarhoşlardan korkardı da Servet Bey. Bir
an evvel oradan uzaklaşmak için:
— Haydi, iyi geceler sana, hoşça kal, dedi.
Sarhoş adam,
bir an sendeledi, Servet Bey’in kolundan tutup düşmekten kurtuldu
— Adın ne senin dede?
Servet Bey,
adını söylemedi. “ Hoşça kal” de gibisinden bir işaret yapıp yürüdü. Birkaç
adım attı. Müdahale yapılmayınca da adımlarını hızlandırdı. Birkaç bina ötede
yer alan binaların birinin kapısının önünde oturanlar vardı. Çay içiyorlardı.
Servet Bey rahatladı. Evine de pek bir şey kalmamıştı zaten.
“ Can maral-
evleri yakın yârim.”
Servet
Bey’den ter boşandı Sarhoş adan, az evvel söylediği türküden dili dolana dolana
sözcükler söylüyor arkasından geliyordu.
Sarhoş adan,
bir anda Servet Bey’in önüne geçti Servet Bey’i durdurdu. . Çay içenler
arasında kadınlar da vardı. Onları
işaret ederek:
— Yüreğin yetiyorsa bu kadınlara da laf
atsana, dedi.
Çay içenler şaşırdı. Servet Bey’in beti
benzi attı.
Sarhoş adam, Servet Bey’in kollarından tutup
kaldırdı, topluluğun önüne götürüp koydu: Topluluğa döndü:
—Bu mahallenin namusunu da mı ben
koruyacağım, dedi. Beş parmağını açarak,
geldikleri yer işaret etti :” Haftalardır can maral falan filan ” deyerek,
tespih çekerek, bıyık bükerek gözleri görmeyen, kulakları duymayan Yeliz Ana’yı
rahatsız ediyor bu utanmaz herif.”
Melih, delikanlı geçinenlerdendi. Yeliz
Ana’nın adını bile duymamış olmasına rağmen, ayağa fırlayıp haykırdı:
— Yeliz
Ana’yı rahatsız mı ediyor, teneşire el sallayan bu kart horoz?
Gruptakilerden
biri Melih’in halasıydı, suratını buruşturarak Melih’in kolundan yapışıp
azarladı:
— Otur
oturduğun yerde.
Yan evin
balkonundaki Murat Bey hem sinirlendi hem de endişelendi. Yüksek sesle
oradakileri uyarma ihtiyacı hissetti:
—Cezasını
siz vermeye kalkmayın. Polise haber verin. Maşa varken elinizi ateşe sürmeyin.
Bazı evlerin
elektrikleri yandı, bazı evlerin pencerelerinde balkonlarında insanlar belirdi.
Birkaç cümle
ile birinin lafa karışması, hazır kıta gibi bazı insanların bir anda
balkonlara, pencerelere çıkması sarhoş adamı şaşırttı. İçkinin verdiği etkiyle
de keyiflendirdi.
Servet
Bey’in kalbi sıkıştı. Beti benzi de attı.
Sarhoş adan,
derin bir nefes aldı. Tuzsuz Deli Bekir’e öykünerek bir harekette bulundu, bir
şeyler daha söylemek için ağzını açtı ama midesi müsaade etmedi, midesindekilerden
bir kısmını Servet Bey’in üzerine bir kısmını sokağın ortasına boşalttı.
Meraklılardan
ağzını kapatarak gülenler oldu, iğrenerek kaçanlar oldu, Servet Bey’in
talihsizliğine üzülenler olduğu gibi, kendi haline şükredenler olmadı değil.
Sarhoş Adam,
elinin tersi ile ağzını sildi. Birkaç kere öksürdü. Gözlerini kırpıştırdı.
Sonra, Servet Bey’in omzuna birkaç kere dokundu hoşça kal gibisinden bir
harekette bulundu. Yalpaya yalpalaya yürüyerek oradan uzaklaşırken de bir türkü
tutturdu kendince:
“ Ben gidiyorum
baylere
Hem baylere baylere
Benden selam söyleyin