23 Şubat 2010 Salı

MUTABIK
Ne demekse
İrticalen olmalıymış konuşma
Alaka artarmış böyle olursa
Hayatiyet gelirmiş kelimelere
Dinleyen de canlı kalırmış
Konuşan da
Söylenenlere mutabıkım da
İtiraza başladım anında
Demogoji uzmanıyım ya
Amacım muhalefet olsun.

12 Şubat 2010 Cuma

ÜÇ VİRGÜL
Kerem eyleyin, ifade edeceğim, dedi
Başım gözüm üstüne dedik.
Dolmuş dolabildiğince boşalttı alabildiğince;
Neymişim ben meğer be
Yolunu kesmek için hep,
Yıkmak için onu
Elimden geleni ardıma koymamışım
Yıllardır ;
Belli, ne ben onu anlamışım
Ne de o beni...
Rezil rüsva etmek için ahali içinde bendenizi
Aylarca hazırlanmış olmalı garibim
Sözleri bâtıldı ama dostum
Gerçeği bilmeyenlerin
Ağızları açıldı gözleri patladı...
Ben bile kendimden şüphe ettim bir an, tövbe yarabbi!
Üç virgül yirmi beş , beşten büyük mi ki!

8 Şubat 2010 Pazartesi


KELİME DAĞARCIĞIMIZI ZENGİNLEŞTİRELİM
Kelime ya ada Kelime Grubu
ANLAM ya da ANLAMLARI
radikal
Geri dönülmeyen, kesin, esaslı, değişmez.
top sakal
Çene bölgesinde yuvarlak kesilmiş, uzun sakal.
lakayt
İlgisiz, umursamaz.
keçe
Yapağı veye keçi kılından dövülme ile elde edilen kumaş.
şahrem şahrem
Herhangi bir şeyin , yırtılmış parçalanmış durumu.
sedir(kerevet, divan)
Arkalıksız, kol koyacak yeri olmayan, üzerine genellikle minder konulan oturmaya ya da yatmaya yarayan araç.
kostaklanmak
Gösteriş yapmk.
antika
Tarihsel değeri olan eski eşya, (mec) acayip, bilinene genele aykırı.
didon sakal
Yalnız çenede olan sivri sakal.
ümit (umut)etmek
Umarak beklemek.
umar
Çare.
ummak
Bir şeyin olmasını istemek.
umre
Hac mevsimi dışında Kabe'yi ve Mekke'nin kutsal yerlerini ziyaret etme.
lehdar
Ekonomide senet bedelinin kendisine ödenmesi yazılı kişi.
lime lime olmak
Parça parça olmak.
saka
Erkek ceketi, evlere çeşmeden su taşıan kişi, balık agı vb.
tarh
Matematikte çıkarma, vergi koyma, bahçelerde çiçek dikmek için ayrılan yer.
didik didik etmek
Çekiştirerek parçalamak, bir işi, bir yeri ince ince aramak, araştırmak.
didan
Halkın İstanbulki yabancıları, daha çok da Fransızlara, verdiği ad.
mucbir
Zorlayıcı.
korniş
Perde asmaya yarayan metal ya da plastikten yapılmış bir araç.
kabul etmek
Bir şeye razı olmak(isteyerek ya da istemeyerek).
kültür( ekin,hars)
Kişide var olan bilgi birikimi, bir ulusun, bir toplumun oluştırduğu düşünce ve sanat eserlerinin tümü.
Miras ( tereke, kalıt)
Birine birinden kalan şey ya da şeyler.
mirasa konmak
Bir kişiye ölmüş birinden önemli miktarda para, mal vb. Değerler kalması ile ortaya çıkan durum.
tefriz
İhale, bir işi birinin üzerinde bırakmak.
tardiye
Beş mısralık bentlerden oluşan nazım(şiir) parçası.
müdavim
Bir yere sürekli gisen kimse, gedikli.
Misakımilli
Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tespit edilen ve 28 Şubat 1920'de Osmanlı Mebusan Meclisince kabul edilen ve ulusca sonuna kadar uygulanmasına karar verilen altı maddelik sözleşme.
unesco
Birleşmiş Milletler, Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü.
BİR GÜZEL SÖZ:
Dün dünde kaldı cancağazım, bugün yeni şeyler söylemek lazım (Mevlana)

5 Şubat 2010 Cuma


HECE ÖLÇÜSÜ İLE ŞİİR
Lamı cimi yokmuş mazaret istemezmiş hoca
Hece ölçüsü milli ölçümüzmüş, madem ki soyunmuşuz
Madem ki soyunmuşuz şairliğe, bir dörtlük olsun
İster 7’ lik ister 14’lük belki 18 lik döktürecekmişiz...
Hece ölçüsü ile bir şiir yazmalıymışım ki önce
Yazdıklarımı nazari dikkate almalıymış...
Ukala diyeceğim şimdi yakışmaz bize, barajmış...
Sevmem kalıbı ayıp değil ya,
Şiir için mi gireceğim kalıba,
Ben bir sanatçıysam;
Özgür olmalıyım;
Dilediğimi dilediğim gibi yazmalıyım...
Anlattım hocaya ve ekledim
Hoca ,
Sanatta sınır olmaz diyen sen değil miydin?
Sen değilmiydin yazın özgürce, çizin içinizden geldiğince diyen.
Şiiri es geçti
Hocam ile hoca arasındaki farktan bahsetti,
Sen ile siz arasındaki farktan
Renkten renge girdim, yeni renkler de ürettim belki
Hocam dedim yanlış anladınız beni, özür dilerim
Ben öyle anladım dedi;
İçini okuyamam ki ben, sözünü okurum yazını okurum;
Hoca ile hocam arasındaki farkı anlatamamışsam sana
Bu defteri kapatmam gerek.
Etekler tutuştu bende
Hocam dedim pireyi deve yaptınız
Ben Hanya diyorum siz Konya’dan bahsediyorsunuz
İyelik ekini kullanmadık diye reva mı bu kadar fırça bize
Ha sen ha siz ne farkeder ki
Yıktınız perdeyi eylediniz viran
Vurduğunuz yerde gül bitiyor da, ya dikenler...
Alkıştan inliyor yer gök bakın
Gözlerim dolu dolu, şu simada Emine Hoca, bu simada Muallim Murat
Ayakta herkes, alanımın duayeniymişim , estagfurullah
Öğretmenlerimizin eseriyiz, eyvallah....

2 Şubat 2010 Salı


TÜRKÜ BENİ ÖZÜM
Nicelerini gördük biz
Küçük görürlerdi
Türküleri de türkü dinleyenleri de
Sazı da , davul zurnayı da , tulumu da
Hele hele
O malum çağda.
Gördük geçirdik, kınamadık
Alttan aldık hoş gördük
Dört bir yandan dört bir baskı
Dün de bugün değişen pek bir şey yok hani
Kan da deli,
Tivistler, repler, raplar, metaller yağmur gibi
Gün geçti devran döndü, dönecek
Yaşlar yirmi oldu, kırk oldu, olacak
Kimilerine göre sınıf atladı oldular, olacaklar
Kimilerine göre sınıf düştü oldular, olacaklar
Durulanların çoğu özlerine döndüler, dönecekler ;
Türküsüz edemez oldular
Türküsüz edemez olacaklar...

1 Şubat 2010 Pazartesi

AÇIK KAPI
Beş ay gibi bir zaman dilimi içerisinde
Beş büyük gazeteye
Beş yüze yakın ilan verdi
Beş bininci müracaat bendim vallahi
Beş dili ana dili gibi bilen bir bendim
Boston’da o biçim işim vardı hani,
Beş yüz doları bahşiş diye verirdim yani
Beni tercih etmesi süpriz olmadı tabiki
Benim ihtiyacım yoktu ona, o muhtaçtı bana billahi
Birinci günümde işimin dondum kaldım
...... dolar tazminatını ödeyip kovun , yaramaz işime demiş
Benim daha ne icraatımı görmüş diyecektim...
Behzat efendinin para üstü diye getirdiği beş kuruşu
Bir kenara koyacağıma
Başparmağımın da yardımıyla basket topu yapıp çöpe atmışım;
Bu zihniyet bende olduğu sürece işine yaramazmışım.