30 Ekim 2012 Salı

FİİLİMSİLER İLE İLGİLİ ÇOKTAN SEÇMELİ SORULAR:



1-Aşağıdaki eklerden hangisi isim-fiil türetmez?

a)- me b)-uş c) –mak d)-en
2- Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?

a) Fiilimsi ekleri yapım ekidir.

b) Fiilimsiler yan cümlecik kurar.

c) isim-fiiller ek-fiil alarak cümlede yüklem olabilirler.

d) Fiilimsi ekleri fiil kök ya da gövdesine geldikleri için birer çekim ekidir.
3- Aşağıdaki fiilimsi ekleri gruplandırılsalar hangisi tek kalır?

a) –en b) –dik c) – ası d) –ip

4- Aşağıdaki cümlelerden hangisinde adlaşmış sıfat fiil vardır?

a) Görünen köy kılavuz istemez.

b) Keratalar el öpmeye gelmişler.

c) Yukarıdan gelenler nerede?

d) Koşa koşa git gel.
5- Fiilimsilerde fiil kök ya da gövdelerine getirilen ekler vardır. Aşağıdaki fiilimsilerden hangisi fiil kök ya da gövdesine doğrudan getirilmemiştir?

a) Okumak güzeldir.

b) Buraya gelirken mi düşmüş?

c) Baka baka gitti garibim.

d) Düşer düşmez gördüm onu
6- Aşağıdakilerden hangisinden fiilimsi türetilemez?

a) gez b) aç c) sez d) baz
7- Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?

a) Fiillerin mastar şekilleri aynı zamanda birer isim-fiildir.

b) Zarf-fiiller yükleme soracağımız nasıl ya da ne zaman sorularına cevap verir.

c) Sıfat-fiillerden sonra birer isim gelir ve sıfat fiiller o ismi niteler .

d) Fiilimsilerin olumsuzu yoktur.
8- -dik, -ecek ve –miş ekleri hem sıfat-fiil eki hem de zaman eki olarak kullanılabilir. Aşağıdakilerin hangisinde bu eklerden biri hem sıfat fiil eki hem de kip eki olarak kullanılmıştır.

a) Gelecek günler bizi güldürecek inşallah.

b) Düğündekilerin hepsi tanıdık insanlardı.

c) Sararmış yapraklar içimi hüzün ile doldurdu.

d) Yarın taşıyacakmış kitaplarını.


9- Aşağıdakilerden hangisinde fiilimsi yoktur?

a) Bayramda geldi ama, oturmadan kalktı.

b) Epeyce bir süre durmaksızın yürümüş Mustafa.

c) Bakkaldan bir de çekecek al bana.

d) Bayram harçlığını aldı ve de koşarak uzaklaştı.
10- Aşağıdakilerden hangisi zarf-fiil eklerinden değildir?

a) –madan b)- esiye c) –maksızın d) –ar
11- Aşağıdakilerin hangisinde yan cümlecik yoktur?

a) Küçük kedi akşama kadar zıplayıp durdu.

b) Buraya gelen çocuklar sizinkiler gibi değildi.

c) Çalışmaya geldik.

d) Armut piş ağzıma düş.

12- Aşağıdakilerden hangisi çekim ekidir?

a) –an b) –ası c)-mez d) – se/-sa
13- Bazı –dik ve –ecek ekleri ile türetilen sıfat fiiller iyelik eki aldıkları zaman cümlede isim-fiil özelliği gösterirler. Aşağıdakilerden hangisinde buna örnek vardır?

1-Bu alternatifi düşünmeyeceğini niçin söylemedin?

2-Tanıdık insanlar hoşnut etti beni.

3-Merak etme yarın da gelecek günler güzel olacak.

4-Bunun böyle olduğunu sana kim söyledi?
a) 1-2 b) 2-3 c) 3-4 d) 1-4
14- Aşağıdakilerden hangisinde yer alan –me eki olumsuzluk ekidir?

a) Kazma gibi adammış dediklerine göre.

b) Tarlayı kazmaya kim gitmiş?

c) Yedi tane gözleme almış garibim.

d) Orayı bari gözleme Hıdır.
15- Aşağıdaki fiilimsilerden hangisi ek-fiil almıştır?

a) Tek derdi ders çalışmaktı.

b) Koşmadan duramaz o.

c) Geçmiş günler için bu kadar da üzülme ne olur.

d) El elden üstündür.

16- İsim fiil eki almış bazı sözcükler cümlede sıfat olarak kullanılabilir. Aşağıdakilerden hangisinde buna benzer bir örnek mevcuttur?

a) Takma kilitleri yanına almayı unutma.

b) Çıkışlar nerede?

c) Bu kadar zaman bunu yazmak için mi bekledin?

d) Hayır onu da alma lütfen.


Cevap anahtarı: 1-a 2-d 3-d 4-c 5-b 6-d 7- d 8-a 9-c 10- d 11-d 12- d 13-d 14-d 15-a 16-a

***

GÜZEL SÖZ: HİÇ KİMSEYE GURURLA BAKMA O DA KENDİNE GÖRE GÖRKEMLİDİR. ( nixami)

29 Ekim 2012 Pazartesi


YENİ ŞİİRLER YAZMAYA SOYUNMAK


Yeni şiirler yazmaya soyundum

Soğuk bir kış gününde

Beş ayrı saatte beş ayrı yerde…


Kelimeler dudaklarımdaydı Hisar Park’ta

Saat 4.15’ti, zifiri karanlıktı her yan

Sılam gelince aklıma

Kâinatta bir o yer var sandım

Zamk oldu tutundu kelimeler dudaklarıma

Ve ayrılırken oradan ellerim böğrümde

Gözyaşları dökülüyordu yanaklarıma…


Ulus insanları ilham vermiştir hep bana

Aynı neticeye erişmek umuduyla

İnince Hisar Park’tan Ulus’a

O gün o saatte dört insan gördüm heykel önünde

İkisinin elleri cebindeydi biri dalgın

Biri ile göz göze geldim o demde

O gözler tuttu mısraları

Saat 5’ti

Hoş, alımlı bir kadın sabahın beşinde

Ulus Heykeli’nin önünde, benim gibi sancılı mı ne?
Altındağ şiir akşamının tadı

Dün akşamdan damağımdaydı

Yunus Emre Kültür Merkezi’nin önünde

Salonun içinde gibi gözlerim

Şairlerin birbirinden güzel şiirleri

Dinleyenler arasında kimler yoktu ki

Çoluk çocuk genç yaşlı

Gran tuvaletli şiir âşıkları

Ve yaşamına renk katmaya çalışan meraklılar ve

Her şiir sonrasında kopan alkışlar

Tufan oldu da geldi yanıma sanki

Aldı dudaklarımdan dökülmek üzere olan mısraları

Gerçek şairlere ayıp olacak şimdi dercesine.
İşkembe çorbacısında işkembe içmeyeli yıllar oldu

Karşı bulvarda bir işkembeci, dopdolu bu saatte

İçlerinde ben de olmalıyım, gidermeliyim özlemimi derken

Mısralar bir başka rahatsız etmeye başladı;

Döküleceklerdi artık, tutmak olanaksızdı

Hafızam zayıftı, kâğıt kalem çıkartmıştım ki not için

“Amca ”dedi biri, “Kalemini verir misin bir dakika.”

Amca diyen amcam yaşındaydı, gülmeli mi ne etmeli

Bildiği o kadardı, saf… Kalemi uzattım, mısralar uçtu.

Saat sekiz olmuştu.
İnat inat bende

Getirileri mi çok oldu götürüleri mi derseniz

Tartışmam, mevzu bu değil inadım inat

Şiir yazmaya soyundum bugün, şiir yazılacak

Gelirse ilham dökeceğim dudaklarımdan güzel oldu diyeceğim

Gelmezse, alt alta üst üste edeceğim kelimeleri ve dizeceğim;

Kaşıktan dönenin kaşığı kırılsın

İlhamı bekleseydim dünden bugüne

Alkışlar dört şiirime olurdu, o da belki.



24 Ekim 2012 Çarşamba

( : BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN : )



ELLER BİRLEŞTİ GÖNÜLLER ŞENLENDİ

Bayramın son saatleriydi

Rast geldiler yolda

Kelamın en basiti ile

Araları limoniydi yıllardır

Onlar bir gruptu, o tek

Gruptan biri mi el uzattı ona sarıldı

O mu gruptan birine bilinmez.


Hava serindi, ter boşandı her yanından

Birkaç dakika bir asır gibi geldi ona

Eller birleşti ayrıldı,

Eller öpüldü yanaklar öpüldü

Sıra kendilerine geldi,

Eller titredi,

Benizler değişti

Madem bugün “bayram”dı,

Birinin ilk adımı atması elzemdi belki

Büyüktü, “ öp bakayım” der gibi

Elini uzatması şık kaçmayabilirdi ama

Başını hafifçe eğip kaldırarak gülümsedi

“ Bayramın mübarek olsun” dedi

Bu kutsal günde, daha da küçülmek olacaktı

Selamı, selamsız bırakmak onun için

Öptü dedesinin elini…

Eller birleşti gönüller şenlendi.

KELİME DAĞARCIĞIMIZI ZENGİNLEŞTİĞRELİM Mİ?



PORTFÖY: Kazanç sağlamak için oluşturulan değerlerin tümü

MÜTEŞEBBİS: Girişimci

TEŞEBBÜS: Girişim

İŞLETME: Sermaye yatırılarak kurulan kuruma verilen ad

ÖNGÖRÜ: Bir şeyin ilerisini kestirme

GİRİŞİM: Bir işe girişme

FİSKOS: Başkalarının duyamayacağı şekilde alçak sesle ve gizi konuşma

FONKSİYON: İşlev, görev

LİTERATÜR: Kaynak, edebiyat

BİSKÜVİ: Un, süt vb. karışımla yapılan bir pasta çeşidi

HAŞA: Bir şeyin asla kabul edilmediğini anlatan bir söz

HİN: Cin fikirli olma, zekasını hoş olmadık şeyler için kullanan kimse

AFERİN: Eskiden talebelere verilen takdir kâğıdı, övme

ZIRZOP: Şımarık ve de ölçüsüz davranışlarda bulunan, huysuz

***

Güzel Söz:

İnsan her şeyi icat edebilir, mutlu olma sanatını asla.( Napoleon)



23 Ekim 2012 Salı

BU BAYRAM DA



Zaten telefonun başındaydı

Çalmasıyla aldı ahizeyi eline seksenlik adam

 Alo demeden “alo,” dedi oğlu “ Baba nasılsın?”

Bir senedir bugünü bekliyordu ulu çınar

— İyiyim oğlum, dedi titreyen sesi ile

“ Gelirken ablana da uğra, enişten gelmedi ise onu da al gel...”

Onu da kaç senedir görmüyordu çok özlemişti
 Onlar Antalya 'ya gitti baba.

 Neyse, dedi baba, diyecek başka bir şeyi varmış gibi

“Sen akşama kalmadan çocukları al da gel bari.

Anan sevdiğin börekten yaptı.”

 Ya baba dedi oğlu, çocuklar çok ısrar etti de

Biz de İzmir’deyiz, bayramını kutlamak için aradım”



Baba, anaya baktı; ana anladı.

“Geçen bayramda da gelmediler

Giderken alo da demediler” diyecek oldu

Üzülmesin diye yuttu

Bir semt ötedeydi oğlu

Pek de ırak değildi kızı

Suçlu aramanın bilinmez var mı manası

Baba mahzunlaştı

Ana ağladı...

22 Ekim 2012 Pazartesi


YUNUS GİBİ

Uzatın ellerinizi Yunus gibi

Bir kere “merhaba” diyene, siz de bin kere deyin

Susanlardan da kaçmayın ha, onlara da açın kucak

Yunus’un torunlarını da yakışan bu olacak.



Söylemek bile fuzuli gülme öyle

Bir ulu ne demiş:” Varsın tekrar olsun, iyiyi söyle”

Yunus da seslenmemiş mi bize şöyle:

“ Ben gelmedim kavga için

Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir

Gönüller yapmaya geldim.”




14 Ekim 2012 Pazar

KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI


10.BÖLÜM

Boşa dememiş diyen, arayan bulur. Avukatız, arayıp da bulamadığımız pek çok kişi oldu ama söz, tam odama çıkarken otelde hakikat oldu: Arayan bulur.

- Hüsnü Bey, lobide bir bey sizi bekliyor, dedi.

Allah Allah , dedim kendime. Görevliye “ kimmiş?” demek de aklıma gelmedi.

Aşağıya indim. Etrafıma bakındım. Lobide oturan birkaç vardı ama hiçbiri tanıdık gelmedi. Resepsiyon görevlisi ile göz göze geldim, köşedeki masayı işaret etti başı ile.

Gayri ihtiyari saçımı başımı düzelttim eliyle, üstüme başıma barkım, işaret edilen yere varıncaya kadar. Bir adamdı, bir şeyler okuyordu. Önüne geçtim, fark etti, göz göze geldik. Bu Mevlit Amca idi. Karımın amcası. Yıllar olmuştu görüşmeyeli, sayardım kendisini. Beni görünce bastonundan da destek alarak kalkmak istedi, buna olanak vermedim, saygıyla elini öptüm,” hoş geldiniz” dedim.

- Hoş bulduk, dedi.

Beni burada nasıl buldunuz demeyi düşündü isem de bir an vazgeçtim. Bir süre karşılıklı oturduk. O konuşmayınca havadan sudan konuşarak lafı açmak bana düştü.

- Nasılsınız Mevlit amca?

“İyiyim iyiyim” manasına gelecek şekilde başını salladı.

- İyi gördüm sizi, dedim. Maşallah.

İyiyim, iyiyim şükür manasına başını salladı tekrar.

Gene sustuk. Bir şey de demiyor. Bu yaşta arayıp tarayıp beni bulduğuna göre ( nasıl bulduğunu da merak etmiyor değilim ama sormak da nezaketsizlik olur diye düşünüyorum.)

- Sıhhatiniz sağlığınız iyidir inşallah.

Sıhhatin ile sağlığın bir arada kullanılmayacağını biliyorum ama oldu işte.

Avukatım, ağzımda laf eder ama karşıdan da bir şey çıtlatmadan da ne diyeceğimi bilemiyorum.

- Bir şey içer misiniz?

Önünde kahve fincanı vardı, işaret etti.

- İçtim dedi. Sağ ol.

Belli belirsiz:

- Afiyet olsun, dedim.

Cebinden tespihini çıkardı. Vallahi, yıllar önce Haçtan bana gelen benim de Mevlit Amca’ya hediye ettiğim bir tespihti bu. Bu kadar yıldır kaybetmemiş olması beni hem şaşırttı hem sevindirdi. Şu anda elinde e bu tespihin olması, “ben seni seviyorum, benim için değerlisin “manasına da gelebilirdi pek ala. Yani, bunun tamamen bir tesadüf olması olanaksızdı. Bu bana verilen bir mesajdı.

Bıyıklarını sıvazladı, birazda alaylı:

- Karpuz işi nasıl gidiyor, dedi.

Laf olsun diye “ iyi “ diyecektim ama birden çıkan meseleleri anımsayıp “ hiç sormayın?” der gibi iki elimi yanına açtım.

Mevlit Amca, meseleyi bildiğini göstermek için olsa gerek direk konuya, kendi anlatımı ile girdi. Bir cümle ile karımın derdini de döktü:

- Aynur Hanım “ Karpuzcu Hüsnü’nün karısı değil misin” deyince çıldırmış seninki.

“Aynur Hanım…

Karpuzcu Hüsnü’nün karısı

Kapıdan çıkarsan boşarım seni”

- Sen karının huyunu bilmiyor musun oğlum. Kırk yıllık karını tanıyamadın mı?

Söyleyeceklerimi toparlamaya çalışırken, bir cümle daha etti Mevlit amca:

- Senin karı deli de anası deli değil mi sanki?

- …

- Boşan ondan, yalama tükürdüğünü diyor.

- …

- Senden evvel karını isteyen biri vardı biliyorsun. Boşan, seni ona satıyım diyor.

Bazen insan kendini tutamıyor işte.

- Yuh, elli yaşındaki kadını.

- Benden duymuş olma ama.


DEVAMI VAR…

7 Ekim 2012 Pazar


GÜN BUGÜNKÜ GÜNDÜR



Macerasız bir öykü benimki

Göz açıp kapayıncaya kadar geçen

Anlasana,

An, bu an!
***


GÜZEL SÖZ:
Hakikati konuşmaktan korkmayınız. ( Mustafa Kemal Atatürk)







3 Ekim 2012 Çarşamba


KARPUZCU HÜSNÜ’MÜM KARISI

9.BÖLÜM


Gittim. Çok şey konuştular. Şanstan bahsettiler, talih kuşundan bahsettiler, benden bahsediyorlar… Söyledikleri her şey bir kulağımdan girdi ötekinden çıktı. Söylediklerini elbette işittim ama hiçbirinden bir şey anlamadım. Vücutça orada vardım beyince yoktum.

Kendilerime göre planlar yapmışlar, yeni pazarlar oluşturmuşlar. Hatta bazıları ihracata bile başladılar. Amaçlar büyük. Ümitler büyük.

Benim aklım başka yerlerde, kasıldığımı sanmışlar.

Anladığım kadarıyla, bir maden bulduklarına inanmışlar, bu madeni ürkütmek de istemiyorlar. Ne de olsa yıllardır tanıyorlar beni. Kırmazı çizgimi bildikleri gibi zayıf yönlerimi de biliyorlar.

Konuştular, konuştular…

“Karpuz sezonu bitmeden vurgunu vuralım.” dedi biri, kim olduğunu çıkartamadım.

Para güç, para kuvvet, para kapalı kapılardan çoğunu açabilecek bir araç.

Aralarında konuşmuşlar, anlaşmışlar benim karpuz seçiminde bir numara olduğuma inanmışlar. Karpuzları yüzde 99,88’ın bu mevsimde çok iyi olacağımı kime inandıracaksın?

Sanırlar ki ben iyi karpuz seçiyorum, alanlar memnun, müşteri de müşteri sergiler içerisinde sergi çekiyor adımız da öyle ya da böyle çıktı, garantimiz oldu farklında olmadan. Bir yazı bir sesleniş, satışı arttırıyor:

- Hüsnü Bey’in karpuzları bunlar.


Alanlardan, alıp da memnun olmayanlar da var mutlak. Alanlardan bazıları da reklâmlara kanıyor. Satıcı avazı çıktığı kadar bağırıyor, yırtınıyor adeta.

- Hüsnü Bey’in karpuzları bunlar!

Neden Mehmet beyin demiyor, neden Abdürezzak Bey’ in neden Güngör Hanım’ın karpuzları demiyor da yırtınırcasına Hüsnü Beyin karpuzları diyor. Elbette bir bildiği var. Elbette karpuzuna güveniyor. Elbette…


Payımı avucuma sıkıştırdılar. Böyle şeylere alışlık değilim. Utandım

“Yarın ezan okunurken burada buluşalım.” dediler.

Üç kamyon karpuz seçecekmişim.

Biri…

Oralarda pazarlayacaklarmış

“Hüsnü Bey’in karpuzları bunlar.”

Bana güveniyorlar. Karpuz uzmanıyım(!) ya, oysa bu böyle değil. Zaman karpuz zamanı. Kabak çıkması kafana saksı düşmesi gibi bir şey.

Bana inanmışlar, karpuzla beni eşleştirmişler.

- Hüsnü Bey’in karpuzları bunlar… Koş koş koş, kaçırma, bitmeden yetiş. Hüsnü Bey’in karpuzları.


Hayatta böyle bir şey işte. Kader ne getirecek bilinmiyor.

Yılların Avukat Hüsnü’sü birkaç gün içinde oldu Karpuzcu Hüsnü Bey.

Avukat Hüsnü Bey, Karpuzcu Hüsnü.

Karpuzculuk da en az avukatlık kadar saygın bir meslek demem neyi değiştirir.

Biri avukat Hüsnü Bey, biri Karpuzcu Hüsnü

Yıllarım avukat Hüsnü bey’i idik, otuz bilmem kaç yılda bu unvanı elde ettik, birkaç günde Karpuzu Hüsnü olduk, mahallede tanımayan kalmadı. Avukat Hüsnü Bey’i tanımayan vardı belki amma Karpuzcu Hüsnü’yü tanımayan yok.



Devamı Pazartesi Günü…