30 Kasım 2010 Salı

BİLGİ DAĞARCIĞIMIZI ÖLÇELİ Mİ?

1 - Aşağıdakilerden hangileri sert süreksiz ünsüzlerdendir?
a) pçtk b) bcdg c) fhşs d) ğ,n,m,j

2- Aşağıdakilerden hangisi Türkçe kelimelerin sonunda bulunmaz?
a) f,h,ş,s b) p,ç,t,k c) l,m,n,v ç)b,c,d,g

3- Aşağıdakilerden hangisine ünlü ile başlayan bir harf gelirse yumuşama gerçekleşmez?
a) tarak b) kitap c)ağaç ç) limon

4- Okuyanda ve dinleyende güzel duygular uyandıran ve de dizeler halinde yazılan anlatı türü nedir?
a) şiir b) günlük c) öykü ç) masal

5- Aşağıdakilerden hangisinin yazımında yanlışlık yoktur?
a) karnıbahar b) herkez c) hoşça kal ç) sağol

6- Türkçede yazıda var olduğu halde konuşmada kullanılmayan harf hangisidir?
a) b b) z c)ğ ç)g

7- Aşağıdakilerden hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
a) yurdumuz b) çorabın c) bardağı ç) ağaçtan

8- “ ket” kelimesi yerine aşağıdakilerden hangisini kullanabiliriz?
a) düzen b) katı c) deneyim ç) engel

9- Aşağıdakilerden hangisinde öznel bir anlatım yoktur?
a) Mevsimlerden en güzeli kıştır.
b) Mevsimlerin sayısı dörttür.
c) Durum ne olursa olsun hayata pozitif bakmak lazım diye düşünüyorum.
d) El elin eşeğini türkü çağırarak arar.

10- Aşağıdakilerden hangisinde benzetme(teşbih) yoktur?
a) İncileri çok güzeldi.
b) Elma yanaklı bir köy kızı gelecek bugün buraya.
c) Kalem kaşlı yârim adında bir türkü var mıydı?
ç) İnci gibiydi kütüphanesindeki kitapları.

11- “ - de “bulunma hal eki aşağıdaki sözcüklerin hangisine getirilse ünsüz benzeşmesi ( ünsüz sertleşmesi ) gerçekleşmez?
a) sınıf b) taraf c) kat ç) dağ

12- Aşağıdakilerden hangisinde noktalama işareti eksikliğinden ötürü bir anlatım bozukluğu oluşmamıştır?
a) Üç gün öncesinden başladı hazırlanmaya.
b) Genç adama doğru koştu.
c) Baba trenden gülümseyerek indi.
ç) İzinsiz inşaata girmeyiniz.

13- Aşağıdakilerden hangisi yapı bakımından diğerlerinden farklıdır?
a) Türkçe b) gezgin c) camcı ç) bin


14- Aşağıdakilerden hangisi kelimenin türü bakımından diğerlerinden farklıdır?
a) yazar b) kazı c) gez ç) çalış
15- Aşağıdakilerden hangisi hangisinin yerine kullanılamaz?
a) vakit-zaman b) misafir-konuk c) kuşku-kuruntu d) hikaye-masal

16- Aşağıdaki altı çizili kelime ya da kelime gruplarından hangisinin yazımında hata yapılmıştır?
a) Sanırım birtakım sorunları var.
b) Canım benim, hiç kimseyi incitmez.
c) İnan Lütfullah her şey çok güzel olacak.
ç) Okuma yazma bilmeyen anneannemin bile birçok kitabı var.

17- Aşağıdakilerin hangisinde hem yapım eki hem de çekim eki vardır?
a) Türkçe b) İngiltere’ye c) Koreliler d) Alman

18-Aşağıdaki altı çizili kelimelerin hangisinin yazımında yanlışlık yapılmıştır?
a) Bugün Sultan teyzemi görmek için ASELSAN’a gideceğim.
b) İş için TDK’den teklif aldım.
c) Sebebini ben de bilmiyorum ama İng.yi seviyorum.
Ç )Adamcağız kg’yi bir güzel anlattı bize.

19- Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı yoktur?
a. Genellikle olayları ve kahramanları olağanüstü olan masallarda, masalı anlatan bilinen geçmiş zaman(-di) kip eki kullanır.
b. En çok sevilen yazı türlerinden biri de denemedir. Denemede yazar, duygu ve düşüncelerini içinden geldiği gibi yazar. Yazdıklarının doğruluğunu göstermek için yazısına kanıtlayıcı belgeler ekler.
c. Güncel konuları ele alan, sadece yazanın görüşlerini, oda okuyucuyu fazla yormadan, yansıtan gazetedeki köşe yazılarına fıkra denir.
ç) Daha çok ünlü kişilerin yaşamını bir başkasının ağzından anlatan yazı türüne otobiyografi denir.

20- Aşağıdakilerden hangisi, kökü isim olduğu halde kendisi fiildir?
a) sula b) sevil c) gözlü ç) sürü

21- Aşağıdakilerden hangisi atasözü değildir?
a) Ayağını yorganına göre uzat.
b) Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.
c) Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.
ç) Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.(Atatürk)

22-Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
a. Bir yazıda ana fikri bulmak için şunlar sorulabilir: 1- Burada asıl anlatılmak istenen nedir? 2- Yazarın burada okuyucusuna vermek istediği mesaj(ileti) nedir?
b. Bir yazının konusunu(mevzunu) bulmak için, “ Burada yazar neden bahsediyor?” sualini sorabiliriz.
c. Duygu ve düşüncelerimizi sadece yazılı olarak anlatma çalışmasına kompozisyon denir.
ç ) Nesir cümlelerden, nazım mısralardan oluşan yazı çeşididir.

23-Aşağıdakilerden hangisi kalınlık-incelik uyumuna uyar?
a) öğrenci b) tesadüf c) mesela ç) talebe


24-Aşağıdakilerden hangisi bir festival duyuru afişinde bulunmasa da olur?
a) Tertip komitesi b) Festivalin adı ve içeriği c) Festivalin yapılacağı tarih ç) Afişi hazırlayanın ismi ile afişin hangi matbaada basıldığı
TÜRKÇE DİL BİLGİSİ BİLGİLERİMİZİ ÇOKTAN SEÇMLİ SORULARLA SINAYALIM MI?



1- Aşağıdakilerden hangisinin yazımı doğrudur?
a) bir kaç b) yada c) dilbilgisi ç) bir şey d) Herkez

2- Gerçeklerden hareketle yazılmış olsalar bile olayları ve durumları kurgulayarak anlatan, olmuş ya da olabilecek olayları ele alan ve de fazla da uzun olmayan edebiyat eserlerine verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?
a ) Roman b) masal c) hikâye ç) makale d) fabl

3- Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili konuları kapsayan ya da en iyilerini seçen, bilimsel kitapların genellikle arkasında, kitap hazırlanırken faydalanılan eserleri içeren yayın listesine ne ad verilir?
a) bibliyografya b) biyografi c) etnografı ç) morfoloji d) seçki

4- Kelimeleri oluşturan anlamlı en küçük dil birliklerine ne ad verilir?
a) kök b) gövde c) ek ç) cümle d) hece

5- Aşağıdakilerden hangisi büyük ünlü uyumuna ( kalınlık incelik) uymaz?
a) çamur b) dudak c) gelincik ç) mesafe d) mah

6- Bir sözcüğün üzerindeki yapım ve çekim ekleri kaldırıldıktan elimizde kalan ve de belli bir anlamı olan en küçük parçaya ne denir?
a) kök b) ek c) gövde ç) hece d) harf

7- Aşağıdakilerden hangisinde yer alan tüm harfler geniş ünlüdür?
a) a,e,o,ö b) o,ö,u,ü c) a,ı,o,u ç) e,i,ö,ü d) b,c,ç,d

8- Aşağıdakilerden hangisi “ek” in özelliklerinden değildir?
a) Tek başlarına kullanılmazlar çünkü anlamları yoktur.
b) Başlarına kısa çizgi(-) konularak gösterilir.
c) Çekim ekleri yapım eklerinden önce yer alır?
ç) Ünlü uyumuna uyarlar, bu nedenle birden çok biçime girebilirler.
d) Ses ya da ses birliklerinden oluşabilirler.
9- Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
a) Bir dilde yeni kökler türetilemez. Türetme mevcut köklerden sadece yapım ekleri vasıtasıyla yapılır.
b) Ekler bir ya da birden fazla sesten oluşabilir.
c) Dünya dillerinde ön ek, iç ek ve son ek olmak üzere üç ek vardır. Türkçemizde sadece son ekler vardır?
ç) Türkçemizde çekim eklerinin sayısı yapım eklerinden fazladır.
d) Türklerin kullandığı ilk alfabe (abece) Göktürk alfabesidir.
10- Aşağıdakilerden hangisinde iki yapım eki vardır?
a) öğrenci b) yazlıkçı c) çocuklardan ç) Türklük d) mızmız

11- Aşağıdakilerden hangisi fiilden türetilerek gene fiil olmuştur?
a) gözle b) kazı c) gözlem ç) imtihan d) bezgin

12- Yapım eki almamış sözcükler basit yapılı sözcüklerdir. Bir kelimede yapım eki varsa o sözcük türemiş sözcüktür. Türemiş sözcüğe gövde de denir. Aşağıdakilerden hangisi gövdedir.
a) selviler b) gözlerden c) tepe ç) semerci d) aneanne




13- Aşağıdakilerden hangisi nesnel anlatım değildir?
a) Hikâye yazmak roman yazmaya göre daha zordur. B) Ömer Seyfettin’in Bomba isimli bir hikâyesi vardır. c) Olmuş ya da olması olası olayları kurgulayarak düzyazı (nesir) ile anlatan kısa edebiyat yapıtlarına hikâye denir. ç) Hikâyeler olay ve durum hikâyeleri olmak üzere iki kategoride incelenir. Olay hikâyelerinin kurucusu Anton Çehov durum hikâyelerinin kurucusu ise Guy de Maupassant’tır. d) Türkçemizde ğ yazıda gösterilir ama konuşmada söylenmez.

14- Aşağıdakilerden hangi eşleştirme eş anlamlı kelimeler olarak yanlıştır?
a) subjektif –öznel b) fiil- eylem c) misafir-konuk ç) nesnel-göreceli d) imla-yazım

15- Aşağıdaki kelimelerden hangisinin Türkçe kökenli olma olasılığı fazladır?
a) Televizyon b) cevap c) talebe ç) yanıt d) hikâye
16- Aşağıdakilerden hangisi “ benzetme “ yerine de kullanılır?
a) teşbih b) teşhis c) intak ç) kişileştirme d) tecahül-i arif

17- Aşağıdakilerden hangisinde bir anlatım bozukluğu yoktur?
a) Anneannem epeyce bir ilgi ve alaka gösterdi. b) Sigara ve alkol içerse kanser olma şansı çok fazla. c) Büyükbaban aldığım parayla gözleme ve ayran içtik. ç) Bu imtihana çok çalıştım Ayşegül. d) Alkollü araç kullanılmaz.

18- Türkçemizde çoğunlukla iki heceli kelimelerin sonunda düz ünlü ( a,e,ı,i) varsa ve o kelimeye ünlü ile başlayan bir ek geliyorsa( çoğunlukla organ isimlerimiz ve dilimize yabancı dillerden giren kelimeler için geçerlidir) ikinci hecede bulunan ünlü ses düşer. Dilimizde buna ünlü düşmesi(ses düşmesi-hece düşmesi) denir.
Aşağıdakilerden hangisinde buna bir misal(örnek) yoktur?
a) burnu b) fikri c) yanlış ç) oturak d) sabrım
19- Aşağıdakilerden hangisinin sonuna – ler eki getirilemez?
a) serçe b) defter c) koşucu ç) seçici d) geveze
20- Aşağıdakilerden hangisinde ünsüz benzeşmesi ( yumuşak ünsüzlerin sertleşmesi) vardır?
a) ekten b) artık c) okuldu ç) kaygan d) taraklılardansan
21- Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
a) Ünsüz benzeşmelerinde değişim kökte değil ekte olur.
b) Fiil köklerinden sonra –mek/-mak mastar eki getirilebilir.
c) Gerekli durumlarında bir kelimenin fiil olduğunu göstermek için başına kısa çizgi(-) konur.
ç) “kar” kelimesi ortak(ikili) kök olarak gerektiğinde isim gerektiğinde fiil olarak kullanılabilir.
d) Okuyanda ve dinleyende güzel duygular uyandıran ve dizeler halinde (manzum olarak) yazılan edebiyat eserlerine şiir denir.
22- Aşağıdaki eşleşmelerden hangisi doğru değildir?
a) haz duymak….. keyif almak b) köşeye çekilmek… tek başına kalmak
c) hüküm vermek… iyice düşündükten sonra bir karara varmak ç) benliğine işlemek… ezberlemek d) mütalaa… bir konu üzerinde düşünüp değerlendirme yapmak
23- “gözcülerin” kelimesi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) kelimenin kökü “göz” dür ve isimdir. b) bir tane yapım eki vardır
c) iki çekim eki vardır ç) kelimenin kökü gözcüdür ve isim soyludur.
d) kelime yapım eki aldığından ötürü gövdedir, yani türemiştir.
24- Doğa seslerini ve de hayvan seslerini ifade eden kelimelere dilimizde yansıma sözcük denir.
Aşağıdakilerden hangisi yansıma sözcük değildir?
a) tık b) hav c) tıssss ç) gümbür d) sarı

25-Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
a) Sahnede oynanmak için yazılan eserlere piyes, oyun ya da tiyatro denir.
b) Olmuş ya da olması olası (mümkün)olayları kurgulayarak anlatan genellikle de en fazla on sayfa olan çalışmalar hikaye ya da öykü denir
c) İnsanlara ders vermek amacıyla yazılan kahramanları genellikle hayvan olan manzum( mısralardan oluşan) yazılara fabl denir
ç) Herhangi bir konudaki duygu ve düşüncelerimizi fazla derine girmeden anlattığımız yazılara deneme denir
d) Daha çok olması mümkün olmayan olayları ele alan ve de –mişli geçmiş zaman kullanılan yapıtlara(eserlere) senaryo denir.


Cevap Anahtarı:

1-ç 2-c 3-a 4-a 5-ç 6-a 7- a 8.c 9.ç 10.b 11.b 12.ç 13.a 14.ç 15.ç 16.a 17.ç 18.ç 19.c 20.a 21.c 22.ç 23.ç 24- d 25-d

28 Kasım 2010 Pazar

MERHABA VE DÜŞÜNCE


—Şu dünyada ne tip insanlar var be, dedi Bora.

-Hıı, dedi Turgay. Çekti burnunu.

—Şuna bak, adam yalnız başına oturuyor da gelip bir merhaba demiyor be. Başıyla bile selam vermiyor.

Ellerini dizlerine bastırdı, kalkacak gibi yaptı.

-Göz göze geldik az evvel, dedi.


Kısa bir süre önce kesilen müzik tür değiştirerek yeniden başladı.

—Ah, dedi yan masada oturanlardan biri. Ellerini masaya vurdu,müziğe eşlik etmeye kalkıştı:

“Gideriz biz iklimiz
Kestanedir yükümüz”

—Kes be, dedi biri.

“Kestanedir yükümüz
Şu Şarköy’ün içinde,
Elti olcaz ikimiz.”

—Kes dedik ya be, dedi az evvelki sesin sahibi.

Biraz önceye göre daha sert çıkmıştı sesi.

Kesti. Ağır ağır kalktı. Etrafına bakındı.

—Kim dedi onu?

—Ben dedim, dedi biri, duvar dibindeki masadan. Pek çok kişi o tarafa çevirdi başını.

— Ben dedim, n’olcak?

İri yarıydı. Güçlü kuvvetli bir adama benziyordu.

—İyi dedin ağabey, diline sağlık dedi türküye eşlik eden adam.

Yutkundu, çöktü.

—Şuna bak be, dedi arkadaşına. “Biraz eğlenelim dedik, az kalsın eğlendirecektik.”

-Kafayı bulmaya başlayınca bir hoş oluyorsun ama sende, dedi arkadaşı.

—Sen buna kafa bulmak mı diyorsun? Hafifçe eğildi. Elleriyle tempo tutarak başka bir türküye başladı:

“Yatırdım, yatırdım dam sesine
Tiskindim düştüm cam sesine.”

Kıs kıs güldü. Durdu. Elini yanağına dayadı, başka bir türküye geçti:

“Kar mı yağmış aman aman Kütahya’nın dağına aman aman
Ateş düştü ciğerimin aman bağrına
Gül donatmışlar aman aman....
Gayırma sevdiğim gün böyle kalmaz
Yanar yüreğimin ateşi sönmez...”

Sustu... içini çeke çeke ağlamaya koyuldu.

— Yahu dur ne yapıyorsun? dedi arkadaşı.

Kalktı yanına yanaştı... Koluna girdi: “ Haydi kımıldan, kımıldan biraz... Kalktı dışarıya çıkalım biraz, hava alalım...” Biraz da zorlayarak kaldırdı; koluna girdi.

Dışarıya doğru yürüdüler...

İçkisinden bir yudum aldı Bora.

— Kapının yanındaki masaya baksana, dedi. Geğirdi.

— Kapının yanındaki masa mı?

Hafifçe kalktı. Gözlerini kısarak baktı.(Uzağı pek seçemezdi.) “Kapının yanındaki masa...” diye söylendi. Kapının yanındaki, onun yanındaki masalara baktı.

Bora’ya döndü.

—Göremedim kimseyi, dedi. Kimdi?

—Kapının yanında ayna var ayna, aynanın hemen önündeki masaya baksana... Gri kravatlıyla dikkat etsene.

—Ben adamı seçemiyorum sen gri kravattan bahsediyorsun, dedi Turgay. Güldü kendi kendine ve döndü baktı tekrar. Zorladı kendini, gördü ve tanıdı.

— Şey değil mi o?

—Yaaaa, dedi Bora. “ Muammer.”

— Muammer, Muammer ya.

Hiç değişmemi değil mi?

— Nasıl da tanıyamadım demin be... Ne garip şeydi yahu...

Kendi kendine söylenir gibi konuşmuştu. Bora’ya döndü, gözlerinin içine bakarak: “Senin yanında oturuyordu değil mi?”

— Benim yanımda mı oturuyordu, dedi Bora güldü.”Ben öylelerini yanıma oturtur muyum be... Önümdeydi Fehmi’nin yanında.”

—Sahi Fehmi dedin de; ne yaptı o?

— Neyi ne yaptı?

—Bitirebildi mi okulu? Son gördüğümde bırakacağım falan diyordu da...

—Bıraktı herhalde.

—Yapma be.

—Öyle duydum. Hem...

Tamamlayamadı sözünü Bora. Böğründen biri dürtüklüyordu. Döndü.

—Ateşiniz var mı acaba? Dedi zayıfça bir adam. Sigarasını ağzına yerleştirmiş, yanaimıştı. İyice sarhoştu. Zor duruyordu ayakta.

Ters ters, kızgın kızgın baktı Bora:

—Yok dedi. Ateşimiz mateşimiz yok anladın mı?

Sesini alabildiğine yükseltmişti. Adamı itti.

—Ateşçi miyim ben de, dedi.”Ateşçi başı mıyım ben?”

Adam dudak büktü. Omuzlarını kaldırdı indirdi. Bir şeyler mırıldanarak döndü, gitti...

—Boş ver, dedi Turgay.

—Hayır, dedi Bora. “Sigarasını taşıyan ateşini de taşısın.”

Tekrar: “ Boş ver” dedi Turgay. “Aldırma.” Sigara paketini çıkardı, uzattı.

—Yak bir tane.

Bir tane aldı Bora. Kulağının arkasına koydu aldığı sigarayı.

—Yaksana, dedi Turgay.

—Sonra yakarım.

—Ne insanlar var be?

— Öyle...

—Muammer’e diyorum... Bir gün hiç unutmam kimya dersindeyiz. İmtihandayız... Hoca soruları sormaya başladı bende kalem yok... Yanıma da, yanımdaki çocuk gelmediği için onu oturttu.

— Muammer’i mi?

—Hişt bir kalem versene dedim, dürterim, çimciklerim adam bana mısın demez.

— Bir kere de ben istemiştim.” İmtihana gireceğimizden haberin yok muydu arkadaşım” dedi. O gün bugündür konuşmuyorum. Ukala...

Bora ceketinin cebinden çakmağını çıkardı: “Bir sigara versene” dedi.

25 Kasım 2010 Perşembe

GÜZEL SÖZLER

Her memleketin hak ettiği bir hükümeti vardır.

JOSEPH DO MAİSTRE

Çok defa korku, yalan söylemeyi öğretir.

ALFRED DE VİGNY

El, ayağın çalışmasından hoşnut değilse, sorumlu baştır.

NİZAMİ

Ben arıyım dersin balın var mıdır?

AŞIK VEYSEL

Şefkat öyle bir dildir ki, sağır da işitebilir, kör de okuyabilir.

MARK TWTON

Vatan için ölmek de var
Fakat borcun yaşamaktır.

TEVFİK FİKRET

Bir işi kimsenin yanlış bulamayacağı kadar kusursuz yapmak isteyen insan hiçbir şey yapamaz.

H. NEWMAN

Dertler için tek deva vardır, dünyanın bütün ilaçlarından iyidir, çalışmak.

DALE CARNEGİE

Uzun bir tartışma her iki tarafın da haksız olduğunun belirtisidir.

VOLTAİRE

Her şeyi kaybetseniz bile tecrübeleriniz size kalır.

THOMAS BABİNGTON MACAULAY

Herkesin kendi gider, namı kalır dünyada

AHMED RATIP PAŞA

Kılıcın yapamadığını adalet yapar.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

24 Kasım 2010 Çarşamba

SÖZ GÜZEL DE...

Ağlama,
Geleceğin geçmişindedir,
Sermayen tecrübendedir
Duadan da destek al
Geleceğin tecrübendedir.

23 Kasım 2010 Salı

ATASÖZÜ DİNLEYEN ADAM


Tamam, niteliksizim deyince
Azıcık da boynunu eğince
Şaşırdı ne diyeceğini saldıran
Bir başka ya sabır çekti içinden,
Çevrelerinde vardı beş on kişi
Tamam, tamam uzatmayın dediler,
Niteliksizliği kabul etmiş gibi görünen
Akıllı mıydı yoksa korkak mı bilinmez ama
Vukuatı boldu niteliksizsin diyen niteliksizin
Sık sık hamasetlik taslar
Tilki de sanırdı kendini,
Mal meydandayken
Olay çıkartmak isteyenin
Ekmeğine yağ sürmenin manası yoktu,
Hem ne demiş atalarımız
Sabrın sonu selamettir,
İtle dalaşmaktan çalıyı dalaşmak yeğdir

22 Kasım 2010 Pazartesi

ZADLIK DÜKAN


Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur mu?
Aslında, biraz olur.
Geçen gün otobüsle gelince eve, durağın hemen karşısında yeni açılan manava uğradım. Hem hayırlı olsun diyeyim dedim hem de birkaç şey alayım istedim.
Kapıdan girdim, kasada oturan adam; kafasını uzatarak:
— Buyur dayı, dedi.
Etrafıma bakındım, kimse yok. Belli ki seslenişi banaydı.
Bir şeyler almayı düşünüyordum. Elma da alacaktım. Bir şeyleri geçtim,
— Elma, dedim. Bir kilo elma...
Önlüğü falan vardı. Kalkınca far kettim. Yavaş yavaş yanıma geldi.
— Ne kadar olsun dayı, dedi.
Etiket yoktu. Sorma gereği hissettim fiyatını:
— Ne kadar?
— Üç
Pazarda bir buçuk olduğunu anımsıyorum. Haydi elli de manav farkı olsun, iki olabilirdi ama...
İçimden bir şey söylemek gelmedi. Bırakıp gitmeyi de kendime yakıştıramadım:
— Bir kilo ver bakalım, dedim
Bir kilo verdi ve ekledi.
— İyi armudumda var. Biraza da ondan vereyim mi?
“Yok” dedim. Üç lirayı adamın avucuna bıraktım, belli belirsiz “ hayırlı işler” temennisinde bulunup ayrıldım.
Gerçek olan şu, çoktan beri elma yemiyordum. Eve varır varmaz iş kıyafetlerimi çıkarttım ev kıyafetlerimi giydim sonra da mutfağa geçip elmalardan bir tanesini aldım, yıkadım, soydum. Bir dilim kesip ağzıma attım. Tadı olumlu anlamda bir değişik geldi. Belki çoktan beri yemediğimden, belki de gerçekten bu elmanın kendine has bir aroması vardı, var gibi görünen fiyat farkı da bundan kaynaklanıyordu.
Elmamı bitirmek için mutfak taburelerinden birine ilişmiştim ki Zeliha belirdi kapıda.
— Babacığım, dedi gazeteciye kadar gidiyorum, dışarıdan istediğin bir şey var mı?”
Elmadan yeni kestiğim elma dilimini kızıma doğru uzattım.
— Şunun tadına bir bak bakayım, dedim. “ Bana pek hoş geldi de. Senin de hoşuna giderse bir kilo daha alalım.”
Nazlanmadı. Dilimi ağzına attı. Yutmasını beklemeden sordum:
— Nasıl, tadı güzel değil mi?
— Aman baba, bildiğimiz elma işte. İstiyor musun bir şeyler?
— Otobüs durağının yanında yeni açılan bir manav var, biliyor musun?
— Evet.
— Sana zahmet olacak ama kızım, şu elmadan bir kilo daha al. Tadı benim hoşuma gitti. Her zaman bulunmuyor.
Zeliha'nın doğum gününü üç gün önce kutladık. On dördüne girdi.
Keyifsiz bir bir sesle, “ tamam” dedi ve dışarı çıktı.
Döndüğünde hala mutfaktaydım. Elmamı bitirmiştim ama taburenin üzerinden kalkmak bir türlü içimden gelmemişti. Hani derler ya, oturdum kaldım. Oturup kalmıştım ben de.
Zeliha, “ Aldım babacığım.” dedi. Elmaların doldurulduğu poşeti masanın üzerine bıraktı. Oradan alındığı belli oluyordu ama, poşetin üzerinde manavın adı vardı çünkü, laf olsun cinsinden sordum:
- Dediğim yerden aldın değil mi kızım?
Soruma bozulmuştu. Cevap vermedi.
- Kaça aldın?
Sorum art niyetsizdi. Cevabını tokat gibi verdi. Kızımı tanırım, az evvel elma almamış olsaydım kibarca soruma yanıt verirdi. Bu sefer öyle yapmadı, gömlek ceplerini karıştırdı, elmanın fişini almıştı belli, karıştırdı, fişi buldu, böyle bir soruyu soracağını zaten biliyordum dercesine sertçe masanın üzerine bıraktı:
- Burada yazıyor işte.
Mutfaktan, başını sallaya sallaya , homurdana homurdana çıktı.
Bir şey diyecektim, aklıma Fatma geldi. Şimdi burada olsaydı, koluma yapışır, söz söylememe mani olurdu:
- Sakin ol, ergenliğe giriyor kızımız.
Son zamanlarda görsel basınında etkisiyle pek moda oldu bu söz. En ufak bir şeyde anne babaya telkin:
“ Ergenliğe girmekte olan çocuklarınız anlayışla davranın, kendinizi onun yerine koyun.”
Eskiden ergenlik adı verilen dönem yok muydu? Bizim anne ve babamız bize anlayışlı davranmıyor muydu?
Yok ergenliğe girişte şöyle olur yok böyle olur, ebeveynler çocuklarına söz söylemeye korkar oldular. Çocuklar da cin gibi, bundan pek güzel yararlanıyorlar.
Züleyha'nın kafama vurur gibi masaya bıraktığı fişi aldım. Baktım ve de dondum kaldım.
Manav aynı manav, elma aynı elma ama fişteki fiyat farklı. İki lira. Daha yarım saat olmadı, ben üç liraya aldım. Ya fişe yanlış yazıldı, evet evet dalgınlık eseri manavcı fiyata yanlış yazmış olmalıydı. İçeri seslendim:
- Zelihaaaa!
- …
- Zeliha kızııım!
— Evet.
Hay Allah. Şimdi, bir dakika buraya mı gel demeliyim, yoksa doğrudan elmanın fiyatını mı sormalıyım. Bakın, şimdi bir uzmana ne kadar gereksinimim var. Hangi söz bu yaştaki bir insanın psikolojisinin bozulmasına vesile olmaz. Ya ses tonum nasıl olmalı şimdi?
Kendime hakim olamadım güldüm. Fatma'ya bu düşüncelerimi anlatsam, “ Abartma istersen Güner” der.
Bir anda aklıma bir hinlik geldi. Fatma'ya telefon edip, “ Hatun, şöyle şöyle bir şey oldu, Zeliha ne desem onun psikolojisi bozulmaz, malum ergenliğe giriyor” desem...
Telefon yakınlarda bir yerlerde olsaydı ya da cep telefonu yanımda, onu kızdırma pahasına edecektim ama...
- Hem sesleniyorsun hem arkası gelmiyor baba.
Zeliha, ellerini beline dayamış mutfağın kapısında bana sesleniyordu.
Elimde olmadan, düşündüklerim aklıma geldi gülmeye başladım.
- Komik bir şey mi söyledik?
Sözle değil, başımla, elimle kolumla “ yok, yok” dedim.
- Merak edip sormasa mıydık?
- Şimdi bir şey soracağım kızacaksın da?
- Onun için mi gülüyorsun?
-...
- Hade ne soracaksan sor baba.
- Sorayım mı?
- Annenin gelmesine ne kadar kaldı?
- Bunu mu soracaksın?
- Değil de...
- O zaman ne alaka?
Bu söze sinir oluyorum. Birine bir şey sormaya kalksam hemen” Ne alaka?” Bir alakası var ki soruyorum...
Zeliha'ya bu soruyla ilgili bir şey demedim. Şimdi, bir şey yok desem olmayacak. Açıklaması ile sorsam diye düşündüm:
- Elmayı bana üçe verdi de manav. Burada iki yazıyor da ona şey yaptım.
- Seni kazıklamış.
- Baban olduğumu unutuyorsan herhalde.
- Ama yalan mı? Kazıklamış.
- Zeliha, babanla biraz daha kibar konuşsan.
Az evvel telefonla konuşuyordu. Belli ki keyfi yerindeydi. O nedenle beni kızdırmaya çalışıyordu:
— Geçen gün anneme, beni kimse kazıklayamaz diyordun, bak kazıklamışlar...
- Tamam kazıkladılarsa kazıkladıklar, haydi git.
Zeliha, döndü, giderken de,
- Annem gelince söyleyeyim de bir gör, dedi,. Sonrada koşup yanıma geldi, kanıt olarak yanında bulundurmak için fişi alıp dışarı çıktı.
Acaba elmanın gerçek fiyatı neydi? Üç olabilirdi. İki ise manavcı niye bana üçe verdi? Bunu öğrenebileceğimi öğrenince de bir daha o manava adım atmayacağımı hatta başkalarıyla bu durumu paylaşıp müşteri kaybına sebep olabileceğimi aklıma getirmemiş miydi? Yoksa, elmanın hakiki fiyatı üçtü de, Zeliha'nın yaşı ve çekiciliği için indirim mi yapmıştı böyle yaptıysa buna resmen...
Öfkelenmemek, sinirlememek elde değil.
Hani derler ya nereden baksan iki ucu....... değnek.
Kafamda olasılıklar yaratıp sabaha kadar uykusuz kalmaktansa gidip gerçeklerle yüzleşmenin daha uygun olduğu kantatıyla hemen odama geçtim. Dışarı kıyafetlerimi giydim. Saçımı başımı düzelttim. Salona geçtim.. Zeliha'nın odasınından müzik sesi geliyordu. Kapısını tıklatıp:
— Ben biraz dışarıya çıkıyorum, yarım saate kadar gelirim, dedim.
Mesajımın alındını göstermek için:
— Okey, sesi geldi içerden.
Kapıyı açıp, “ Başlayacağım şimdi senin okeyinden mokeyinden , “tamam”ın, “oldu”nun içine kurt mu düştü” diyecektim ergenlik çağında olduğunu anımsayıp sustum.
Dış kapının önüne geldiğimde kapı çaldı. Gelen Fatma idi. Ara sıra zile basmaya üşenir kapıyı anahtarı ile açardı. Gene öyle yapmıştı.
Zeliha'da benim gittiğimi düşünerek çıkmıştı odasından.
— Hoş geldin, dedim Fatma'ya.
— Bir yere mi gidiyordun yeni mi geldin canım, dedi karşılık olarak.
Zeliha, sözlerimizi sürdürmemize olanak bırakmadı:
— Hoş geldin anneciğim. Manav, kocanı kazıklamışta, onun hesabını sormaya gidiyor muhtemelen.
Fatma bir şey anlamadı tabi, damdan düşercesine söylenen bu sözlerden. Zeliha da anladı bunun böyle olduğunu. Kendine has söz , minik ve jestleriyle bir çırpıda anlattı olanları.
Fatma, kolumdan tuttu:
— Haydi, içeri, dedi.
İtiraz ettim. Rahatsızlığımı dile getirdim. Fiş, Zeliha'nın avucunun içindeydi. Az evvel annesine göstermişti.
— Avucundaki fişi ver bakayım, dedim. Ne oldu da bir elmanın fiyatı üç liradan iki liraya düştü.
Zeliha,
— Baba niye anlamak istiyorsun dedi. Elmanın fiyatı zaten iki liraydı. Herif senin alnına baktı ve de...
- Yani senin anlında enayi yazıyordu demeye mi getiriyorsun?
Zeliha,
- Ben bir şey demedim, dedi.
Fatma, bir eli ile beni, öteki eli ile de Zeliha'yı içeri doğru itti. Büyük bir olasılıkla mevzuyu değiştirmek için:
- Hade içeri, dedi. Bakın size ne anlatacağım.
- Ama, diye itiraz edecek oldum.
Sesini birazcık yükselterek:
- Akşam akşam başını belaya mı sokacaksın,? dedi. Şimdi sen bir şey dersin o bir şey der, sen bir şey dersin o bir şey der, birinizden biri daha da terslenir...
Zeliha'da birden ciddileşti, mantıklı bir cümle sarf ederek annesine arka çıktı:
- Annem haklı baba, dedi. Kişiye göre fiyat söyleyen birinden her şey beklenir.
- Ama...
— Aması maması yok bunun, dedi Fatma. Kız haklı.
Zeliha da:
— Yani, dedi.
Gayriihtiyarî sinirlendim.
— Yutalım mı bunu, dedim.
— Birkaç gün sonra uğrar münasip bir dille yapılan davranışın pek de etik olmadığını anlatırsın. Ortam soğuduğu için de sorun çıkmaz.
— Böyle şeyler sıcağı sıcağına olur.
Zeliha, atıldı:
— Oylayalım. Sen kazanırsan git ağzına geleni söyle adama, annem kazanırsa gitme.
Kendimi tutamadım. Güldüm. Zeliha da şekerliği ile beni güldürdüğü için güldü.
Fatma’nın itelemesi ile salona girdik.
Onu takip eden günlerde işe ya arabamla gittim ya da yürüyerek. Geçen gün de otobüsle geldim işten. Gelirken de manava uğramayı planladım, manavcıya söyleyeceğim sözleri de tek tek saptadım.
Otobüsten inince manavı göremedim. Sağıma soluma bakındım yanlış durakta mi indim diye. Ama hayır, bu kadar da şey değildim ya. Karşıya geçince durumu anladım. Manav kapanmıştı. Camında da bir ilan. Zatlık dükan. ( “zadlık dükan “yazısı oradan alıntı olduğu için yanlış yazılmıştır.)

21 Kasım 2010 Pazar

ELLER BİRLEŞTİ GÖNÜLLER ŞENLENDİ

Bayramın son saatleriydi
Rast geldiler yolda
Kelamın en basiti ile
Araları limoniydi yıllardır
Onlar bir gruptu, o tek
Gruptan biri mi el uzattı ona sarıldı
O mu gruptan birine bilinmez.

Hava serindi, ter boşandı her yanından
Birkaç dakika bir asır gibi geldi ona
Eller birleşti ayrıldı,
Eller öpüldü yanaklar öpüldü
Sıra kendilerine geldi,
Eller titredi,
Benizler değişti
Madem bugün “bayram”dı,
Birinin ilk adımı atması elzemdi belki
Büyüktü, “ öp bakayım” der gibi
Elini uzatması şık kaçmayabilirdi ama
Başını hafifçe eğip kaldırarak gülümsedi
“ Bayramın mübarek olsun” dedi
Bu kutsal günde, daha da küçülmek olacaktı
Selamı selamsız bırakmak onun için
Öptü dedesinin elini…
Eller birleşti gönüller şenlendi.