31 Aralık 2020 Perşembe

  

BİR TÜRKÜ SÖYLEYECEĞİM

Grup kendi kendine oluşmuştu.

Yatsı namazından hemen sonra, caminin hemen altındaki küçük parkta buluşuyorlar hal yerenliği ediyorlardı. Zaman içerisinde cami cemaatinden olmayanlardan bazıları da aralarına dâhil olmuştu.

Tarık Bey:

—Selamünaleyküm ağalar, dedi.

—Aleykümselâm, dediler.

—Termosta çay getirdim sizlere bugün. Plastik bardak da var.

Elindeki torbayı yavaşça yere bırakan Tarık Bey, fötr şapkasını da hafifçe geri itti.

Mahir Bey neşelilerdendi:

— Oh oh, dedi, ellerini ovuşturdu “Gel şöyle yanıma.”

Kemal Bey, tanısın tanımasın hitap ettiği herkese “ hocam” derdi,

—Bizi mahcup ediyorsun Tarık hocam. Hep eli kolu dolu geliyorsun böyle.

Hep değildi ama ara sıra ikramlık bir şeyler getirdiği olurdu Tarık Bey’in. Mahcup olur gibi oldu:

—Aman efendim, lafımı olur.

—Sıraya koyalım bunu.

Mesut bey, kımıldanarak itiraz etti.

—İlkokul mu da burası sıraya koyacağız. Bugün onun içinden gelir, öteki gün benim içinden gelir, bir başkasının içinden gelmez; yemek içmek için gelmiyoruz ki buraya

Mahir bey, torbadan termosu ve bardakları çıkarmıştı İlk çayı doldururken lafa karıştı:

—Aynı akşam hepimizin içinden gelirse ne olacak? Diyelim ki yarın akşam sözleşmiş gibi hepimiz çikolatalı pasta getirdik. Farzımuhal diyorum hani.

Kemal Bey, doldurulan ilk bardağı almak için uzanırken,

—Dağıtırız, dedi. Bakın…

Çevredeki insanları işaret edecekti… Kendilerinden başka kimse.  Manasızca, durumun

anlaşılmasından korktu, lâfı değiştirdi: “Havalar da pek güzel gidiyor maşallah!”

Mahir Bey, bir an Kemal Bey’in ismini anımsayamadı

—Hayrola ağa kız istemeye mi geldik, dedi.

Mahir Bey’in ses tonu kulaklara hoş geldi, gülüştüler Mahir Bey’e “ İlahi” diyen de oldu “ Ne herifsin be” diyen de

Gruptan ilk ayrılan her zaman olduğu gibi Servet Bey oldu. Onun evi ötekilere göre uzaktı.  Yaşça da en büyükleriydi.  Vakit geçsin diye geze geze buraya gelir gruba katılır sonra da ağır ağır evine giderdi. Geçtiği sokaklar da tekin değildi pek.

Çocukluğundan kalma bir alışkanlıkla tenha sokaklara girimce ya da canı pek bunalımca türkü söylerdi. Sesi güzeldi. Müzik kulağı da vardı.

Bir hafta kadar evvel 2.sokak girişinde birdenbire aklına eski bir türkü gelmiş,  belli belirsiz tekrar ederek epeyce bir yürümüştü:” Can maral can evleri yakın yârim/ vay lele le çık sallan bakım yârim/can maral can uzun boyan göz değer/ Vay lele le hamayıl takın yârim…”

O günden bugüne 2.sokak girişine gelince bu türküyü yineleniyordu. Bu yaşa rağmen yılların bu türküsünü anımsayabilmesi moralini yükseltmişti. Bunun için de söylüyordu. Burada bu türküyü söylemezse aklından çıkıvereceğinden de endişe ediyordu her nedense.

Dün olduğu gibi, evvelsi gün de olduğu gibi türkü bitmek üzere iken gözü yine ona takıldı Yine,  yıkık dökük bir evin giriş merdivenlerinde öylece oturuyordu. Yine başını elleri arasına almıştı.

Yaşlı mıydı genç miydi karanlıkta pek seçilmiyordu ama oradaydı işte... Evvelsi günden de önce orada mıydı acaba? Başka biri görmüş de yorumlamış olabilir miydi?

Servet Bey, yanına gidip iki çift laf etsem mi acaba diye düşündü, düşününce de heyecanlandı. Göz ucuyla da onu gözetleyerek ağır adımlarla onunla aynı hizaya kadar geldi ama onun kendisine baktığını göremedi. Görseydi, en azından bir “ Allah’ın selamını verip” tepkisini sınayacaktı.

“Servet oğlum, yarın da görürsen mutlaka bir merhaba de. Belki bir yardımım dokunur” dedi kendi kendine Servet Bey.  Teşbihini çıkardı, ellerini arkaya bağladı biraz da hızlandı.

Servet Bey’in burnuna birden bir içki kokusu geldi. İrkildi. Kokunun kaynağını öğrenmek için durmuştu ki, yanı başında biri belirdi.

—Saat kaç olmuş babalık? Bir baksana saatin varsa, dedi.

Servet Bey, oldum olası sarhoşlardan haz etmezdi. Soru sorana bakmamaya çalışarak, köstekli saatini çıkardı, yanında taşıdığı el feneri ile baktı, söyledi.

— Eyvallah dedi sarhoş adam. Sonra da ekledi “ Nereden geliyon nereye gidiyon bu saatte?”

— Parkta biraz oturduk da, eve gidiyorum oğlum.

—      Sonra?

      Sarhoşlardan korkardı da Servet Bey. Bir an evvel oradan uzaklaşmak için:

—      Haydi, iyi geceler sana, hoşça kal, dedi.

Sarhoş adam, bir an sendeledi, Servet Bey’in kolundan tutup düşmekten kurtuldu

—      Adın ne senin dede?

Servet Bey, adını söylemedi. “ Hoşça kal” de gibisinden bir işaret yapıp yürüdü. Birkaç adım attı. Müdahale yapılmayınca da adımlarını hızlandırdı. Birkaç bina ötede yer alan binaların birinin kapısının önünde oturanlar vardı. Çay içiyorlardı. Servet Bey rahatladı. Evine de pek bir şey kalmamıştı zaten.

“ Can maral- evleri yakın yârim.”

Servet Bey’den ter boşandı Sarhoş adan, az evvel söylediği türküden dili dolana dolana sözcükler söylüyor arkasından geliyordu.

Sarhoş adan, bir anda Servet Bey’in önüne geçti Servet Bey’i durdurdu. . Çay içenler arasında kadınlar da vardı.  Onları işaret ederek:

      — Yüreğin yetiyorsa bu kadınlara da laf atsana, dedi.

       Çay içenler şaşırdı. Servet Bey’in beti benzi attı.

  Sarhoş adam, Servet Bey’in kollarından tutup kaldırdı, topluluğun önüne götürüp koydu: Topluluğa döndü:

      —Bu mahallenin namusunu da mı ben koruyacağım, dedi.  Beş parmağını açarak, geldikleri yer işaret etti :” Haftalardır can maral falan filan ” deyerek, tespih çekerek, bıyık bükerek gözleri görmeyen, kulakları duymayan Yeliz Ana’yı rahatsız ediyor bu utanmaz herif.”

     Melih, delikanlı geçinenlerdendi. Yeliz Ana’nın adını bile duymamış olmasına rağmen, ayağa fırlayıp haykırdı:

— Yeliz Ana’yı rahatsız mı ediyor, teneşire el sallayan bu kart horoz?

Gruptakilerden biri Melih’in halasıydı, suratını buruşturarak Melih’in kolundan yapışıp azarladı:

— Otur oturduğun yerde.

Yan evin balkonundaki Murat Bey hem sinirlendi hem de endişelendi. Yüksek sesle oradakileri uyarma ihtiyacı hissetti:

—Cezasını siz vermeye kalkmayın. Polise haber verin. Maşa varken elinizi ateşe sürmeyin. 

Bazı evlerin elektrikleri yandı, bazı evlerin pencerelerinde balkonlarında insanlar belirdi.

Birkaç cümle ile birinin lafa karışması, hazır kıta gibi bazı insanların bir anda balkonlara, pencerelere çıkması sarhoş adamı şaşırttı. İçkinin verdiği etkiyle de keyiflendirdi.

Servet Bey’in kalbi sıkıştı. Beti benzi de attı.

Sarhoş adan, derin bir nefes aldı. Tuzsuz Deli Bekir’e öykünerek bir harekette bulundu, bir şeyler daha söylemek için ağzını açtı ama midesi müsaade etmedi, midesindekilerden bir kısmını Servet Bey’in üzerine bir kısmını sokağın ortasına boşalttı.

Meraklılardan ağzını kapatarak gülenler oldu, iğrenerek kaçanlar oldu, Servet Bey’in talihsizliğine üzülenler olduğu gibi, kendi haline şükredenler olmadı değil.

Sarhoş Adam, elinin tersi ile ağzını sildi. Birkaç kere öksürdü. Gözlerini kırpıştırdı. Sonra, Servet Bey’in omzuna birkaç kere dokundu hoşça kal gibisinden bir harekette bulundu. Yalpaya yalpalaya yürüyerek oradan uzaklaşırken de bir türkü tutturdu kendince:

“ Ben gidiyorum baylere

   Hem baylere baylere

   Benden selam söyleyin

    Ah beni soran beylere

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder