2 Mayıs 2019 Perşembe


KÜLAH ÖNE DÜŞTÜ


Evvel zaman içinde saman kalbur içinde bundan epeyce bir zaman önce. bir olay neticesinin etkisi ile yaprakların sarardığı çil çil altınların akşamdan sabaha pul olduğu bir zamanda evrendeki gezegenlerin birinde var olan ülkelere eklenecek yeni bir ülkenin başına getirilecek hükümdar, ülke veliahtlarından biri olacağından veliaht sayısı son seçim öncesi şansa dayalı bir seçim sonrasında dörde indirilmiş, her veliahtla müstear bir ad konulmuş ve de bir şekilde gerçek yüzlerini görebilmek için veliahtlar bir yerlere gönderilmiş. Her veliahtlın velisi elbette ki benim çocuğum çok iyi yetişti, içi neyse dışı da odur, görünen tarafının görünmeyen tarafından farkı yoktur demiş ama her biri de kabul etmiş ki “Benim çocuğum bu değil ya da olamaz ya da belli ki daha hamdır pişmemiş.”düşüncesi zihninden geçerse benzi kül gibi olacak, gök gürleyecek o veliahtlın velisi hem çocuğunu hem de kendisi için gözyaşı dökmeden külahını önüne koyup düşünecek, öne düşmeyen külah sahibinin veliahtı da yeni kurulacak ülkenin hükümdarı olacakmış.

1
L ülkesinin hükümdarı, Veliaht Meşe’nin yanında onun yaverini ve horozunu da göndermiş. Bu horoz her sabah saat tam 6.17’de öterek Meşe’yi uyandırırmış.
Belki uzun bir yolculuğun etkisiyle belki yer değişikliği sebebi ile o sabah horoz, vaktini şaşırmış. Saat beşte ötmeye başlamış.
Bu arada Meşe, uykunun en tatlı yerindeymiş. Horozun sesi ile uyanmış. Saate bakmış, saat daha beşmiş. Meşe, bu duruma çok kızmış sinirlenmenin de ötesinde sanki çıldırmış. Tüm gücü ile haykırarak yaverini çağırmış, açıklamasını yapıp emrini vermiş:
—Vaktinden önce beni uykumdan eden şu horozu kes.
Yaver bu söz üzerine şoke olmuş. Kem küm etmiş ama Meşe’nin hiçbir sözü dinlemeye niyeti yokmuş.
— Çabuk git ve kes. Ne demek vaktinde ötmemek? Ne demek beni uyandırmak?
Hem dememiş mi atalarımız, “Vaktinde ötmeyen horozun başını keserler.” diye.
Yardımcı, uyku sersemliği de geçip biraz kendine gelince daha düzgün cümlelerle bunun çok da doğru bir şey olmadığını izah etmiş ama Meşe’nin gözü dönmüş bir kere. Yardımcısını tehdit de etmiş:
— Ya dediğimi yaparsın ya da saraya döner dönmez seni zindana atarım ölünceye kadar da oradan çıkartmam.
Yaver, ülkeye dönünce ne söyleyeceklerini sorunca, Meşe daha bir köpürmüş
— Bu konuda ağzını açıp tek bir laf etmeyeceksin. Hastalanıp öldü diyeceksin.
L ülkesinin hükümdarı evladının gözlerindeki kini görünce oğlunun henüz yeteri kadar olgunlaşmadığını düşünmüş, benzi kül gibi olmuş. Gök gürlemiş külah öne düşmüş.


2


U ülkesinin veliahdı Kayısı, yaverinin birkaç kez uyarmasına rağmen birinci gün de ikinci gün de geç saatlere kadar yatmış. Yaveri bir aralık,
— Muhterem babanız ya da anneniz bu saate kadar yattığınızı ve bu şekilde keyif çattığınızı görselerdi çok kızarlardı efendim, demiş.
Kayısı, son sözün sonrasında yataktan doğrulmuş. Yaverinin yatağa getirdiği kahvaltıdan biraz atıştırdıktan sonra:
— Bırak şu modası geçmiş morukları be dostum, demiş annesi ve babası için. Kazıkları söksek de biz de biraz hayatımızı yaşasak yani. Ne bu böyle?
Veliahttın sözleri imparatorun gözlerinin fal taşı gibi açılmasına, imparatoriçenin de küçük dilini yutmasına sebep olmuş. Gök gürlemiş. Bet beniz kül olmuş külahlar önlerine düşmüş,

3

F ülkesinin genç hükümdarı, gururla karısına ve ailenin diğer fertlerine bakmış. Evladı Irmak , gittiği yerde anne baba gözetimi olmadığı halde hal ve tavırlarıyla tam istediği gibiymiş.

Irmak’ın yaveri sonunda söylemek zorunda kalmış:
— Efendim, valizlere yanlış kitaplar koymuşlar.
Irmak, pencerenin önünde dışarıyı seyrediyor, yaveri de beraberlerinde getirdikleri valizlerde bulunan kitapları boşaltıyormuş.
Irmak dönüp sormuş:
— Nasıl yanlış kitapları koymuşlar?
— Fizik, matematik, cebir, biyoloji, astronomi, fen ne bileyim bunlarla ilgili bir kitap bile çıkmadı daha. Kitapların hepsi ya masal ya hikâye ya şiir türünde.
Irmak, kitapların başına gitmiş. Onlardan birkaç tanesini almış, koklamış, öpmüş.
— Edebiyat gibisi var mı be Bulut demiş. Gece gündüz, gözlerim kan çanağına dönünceye kadar korkmadan hatta yüksek sesle bunları okuyacağım burada.
Bulut’un kulakları duyduklarına inanamamış. Irmak, yaverini anlamış:
— Senin de bildiğin gibi herkes benim bilim insanı olmamı istiyor ama ben hikâye, roman, şiir seviyorum be Bulut, demiş. “Düşünebiliyor musun, şiir yazmak için roman yazmak için bir kalem bir kâğıt yetiyor insana.“
Bulut, hayretler içerisinde Irmak’ın coşkusunu izlemiş. Onu ilk defa böyle heyecanlı, adeta kendinden geçmiş bir vaziyette görüyormuş.
— Şimdi duyacaklarını kimseye söyleme ama coğu zaman matematik kitabımın fen kitabımın arasına şiir, günlük falan koyup okuyorum ben. Hikâye ve roman sayesinde iyiyi kötüyü görüyorsun, masallar seni bambaşka âleme götürüyor, günlükler ve anılar başkalarını yaşadıklarından dersler çıkartmana yardımcı oluyor, piyeslerde hem eğleniyor hem öğreniyorsun…
— Ama efendim, Bunu ailenizi niye söylemiyorsunuz? Bu ayıp bir şey değil ki.”
— Ah be Bulut, hele hele yazmak. Yazmaktan güzel bir şey olabilir mi?
Irmak bir an durmuş. Hüzünlenmiş.
— Bir keresinde yazdığım bir şiiri göstermiştim bizimkilere. Beğenmeseler bile “ aferin” diyeceklerini ummuştum ama küplere bindiler Böyle boş şeylerle uğraştığını görmeyeceğiz bir daha, dediler.

Bulut, üzülmüş, suratını ekşiterek düşüncesini dile getirmiş:
— Aileler niye kendi düşündüklerini yolda çocuklarının yürümesini isterler ki?
Irmak, merak edip sormuş:
— Sen de edebiyatı mesela şiiri sever misin?
— Hem de nasıl diye karşılık vermiş Bulut ” Hatta şiir bile yazarım. Siz en çok kimin şiirlerini okursunuz efendim?
Şiir kelimesi Irmak’ın gözlerini parlatmış. Bir an düşünmüş. Beğendiği şairleri, en çok denildiği için süzgeçten geçirdikten sonra da:
— Yaren’in demiş.
Yaren ismi Bulut’u heyecanlandırmış. Sormuş:
— Yoksa Yaren Daşpınar’ın şiirlerini mi?
— Evet, çok severim onun şiirlerini ben. Dilersen bir tanesini okuyabilirim sana.
— Lütfen. Çok sevinirim.
Irmak’ın ezberinde 10 tane bile bilim formülü yokken yüzlerce şiir varmış. Onları zihninden akıtmış Yaren Daşpınar’ın şiirlerinin birinde durmuş. Bu onun yıllar önce okuduğu “Dostumuz Kitaplar” isimli bir şiiriymiş. Çocuksu bir heyecanla okumaya başlamış:

DOSTUMUZ KİTAPLAR
Farkındaysak en yakın
Dostumuz olmuştur kitap
Bilgimize bilgi katar
Dostumuzdur kitaplar

Götürür hayal dünyamıza
Sadece o vardır yanımızda
Sıkı ve yakın dost sorarsan
Bulamazsın ondan başka

Bulut, alkışlamış yürekten hem Yaren Daşpınarı hem de şiiri seslendireni.

F ülkesinin genç hükümdarının benzi kül gibi olmamış ama mahcubiyetten kıpkırmızı olmuş. Gök veliahttan ziyade hükümdar için gürlemiş. Külah da öne düşmüş.


4

R ülkesinin hükümdarı kendisinden emin, koltuğuna oturmuş. Yakın çevresi ile ilgi duyan herkes de salonun uygun yerlerinde kendilerine yer bulmuş. Veliahtın yerleşeceği konutun ekranı açıkmış. Herkes nefesini tutmuş.

Veliaht Z, kapının çalması ile uzandığı yerden doğrulmuş. Gitmiş kapıyı açmış. Büyük bir coşku ile gelenlere sarılmış:
— Hoş geldiniz Aferin size çocuklar, demiş.
R hükümdarının gözleri fal taşı gibi açılmış. Açılmış çünkü evladının bu gelenlerle görüşmesini yasaklamışmış. Hatta birkaç kere çocuğuna “ Onlarla görüşmüyorsun değil mi? diye sormuş ondan da “ Elbette görüşmüyorum babacığım.”” yanıtını almışmış.
Salondakilerden biri hükümdarın da duyabileceği bir ses tonu ile söylenmiş:
—Benim çocuğum benim istemediklerimi yapmaz diyordu, Takip etmezse böyle olur işte…

Bu sözlerin söylendiği anda Veliaht Z’nin kapısı tekrar çalınmış. Ellerinde torbalarla iki kişi gelmiş:
— İstediğiniz içkilerle sigaraları getirdik efendim, demiş.
İçki sözünü duyan hükümdar dehşete düşmüş. Ülkesinde içki içmek de sigara içmek de yasakmış. Oğlunun içki ve sigaranın adını bile bilmediğini sanıyormuş o.
Karısına dönüp sormuş:
—Yoksa bu içki de mi içiyor hanım?
Ve o anda da orada benizler sararmış, gök gürlemiş külahlar öne düşmüş.

***

Gezegenin yeni ülkesine şansa dayalı bir yöntemle bir hükümdar getirmeyi düşünen gezegenin ileri gelenleri böyle bir durumun ortaya çıkabileceğini düşünmediklerinden sonucu görünce donup kalmışlar. Betleri benizleri atmış, külahları önlerine düşmüş.

Onlar erememiş muradına, biz çıkamadık kerevetine.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder