1 Mayıs 2019 Çarşamba



BICIRIK AKS

Murtaza Hoca, minik torununun yazmış olduğu masala övgüler yağdırdıktan sonra,
— Fakat demiş “Masalına bir varmış bir yokmuş diye başlamalıydın.”
— Niye?
— Çünkü masallar bir varmış bir yokmuş ile başlar.
— Ama niye?
— Bazı şeylerin niyesi miyesi olmaz. Masallara bir varmış bir yokmuş, develer tellal iken pireler berber iken ben anamın beşiğini sallarken diye başlar genellikle. Adettendir. Tıpkı masalının sonunda senin de yazdığın gibi gökten üç elma düştü der gibi bir şey bu da. Anladın mı?
Aks, Murtaza Hoca’nın gözleri ile kendi gözlerini örtüştürdükten sonra itiraz etmiş:
— Ama bu saçma. “Develer tellal pireler berber olur mu bilmem ama benim annemin beşiğini sallamam olamaz. Annemi ben doğurmadım ki, annem beni doğurdu.”
Murtaza Hoca, başına gelecekleri tahmin etmiş ama bir şey söylememiş.
—Yoksa mahsusçuktan mı ben annemin beşiğini sallıyormuşum?
Torununun son cümlesi Murtaza Hoca’ya kurtarıcı gibi olmuş.
—Evet evet mahsusçuktan sallıyorsun tabi. Sen annenin beşiğini nasıl sallayacaksın ki? Aferin benim kızıma.

Aks, eksik dişlerini göstere göstere “ ben bunu yutar mıyım” der gibisinden kıkırdamış. Sonra da gözlerini koca koca açarak şöyle söylemiş:
— Bana çok kızıyorsun değil mi öğretmenim?
Murtaza Hoca, Aks’ın saçlarını okşayarak:
—Yok canıııım, diye karşılık vermiş torununa. “Bunu da nereden çıkarttın şimdi?”
— Kızıyorsun kızıyorsun. Elinden gelse bir kaşık suda boğarsın sen beni.
Murtaza Hoca, Aks’ın kullandığı deyimi ilk kez duymuş onun ağzından. Meraklanmış ve de sorularını ardı ardına sıralamış:
— Sen bu deyimi nereden öğrendin? Anlamını biliyor musun? Bir kaşık suda boğmak ne demek?
Murtaza Hoca, Aks’a bir şey daha söylemek üzere iken Aks’ın az evvelki sözleri hatırına gelmiş,
— Bak, bir kaşık suda boğmak dedin de… İnsan bir kaşık suda boğulur mu?”
Aks, acır gibi dedesinin suratına bakmış. Murtaza Hoca, bu bakışın altından gene bir bilgiçlik çıkacağını tahmin etmiş:
— Öğretmenim siz hiç benimle âşık atabilir misiniz?
Ve birden aklına bir şey daha gelmiş Aks’ın. Yüz seksen derece değişmiş. Gözleri ışıldamış. Sevinçle:
— Anladım, diye bağırmış. “Sen çocuk oldun. Ondan böyle değil mi?”
Murtaza Hoca, tam “Evet ya kendimi çocuk yerine koydum, seninle oyun oynuyorum ben.” diyecekken Aks, Murtaza Hoca’nın aklının ucundan bile geçmeyen bir cümle kurmuş.
—Sen iyice ihtiyarladın artık dede.
-…
— Yaşlandığın için de çocuklaştın. Değil mi?
Murtaza Hoca’nın keyfini kaçırmamış değil bu sözler. Aks’a cevap vermemiş. Elindeki kâğıtları- ki bu kâğıtlarda Aks’ın yazdığı masal varmış- yanındaki sehpanın üzerine bırakmış. Hiçbir söylemeden iskemlelerden birini alıp balkona çıkmış. Bir ayağını altına alıp iskemleye oturmuş. Biraz sonra da Aks yanına gelmiş.
— Özür dilerim, demiş. Seni üzdüm değil mi?
Murtaza Hoca,
— Bunu da nereden çıkarttın, demiş kaşlarını yapmacıktan çatarak
—Sana ihtiyar dedim.
Murtaza Hoca, tebessüm etmiş:
— Bu doğru.
Murtaza Hoca, sakallarını sıvazlamış, saçlarını işaret etmiş:
— Bak hepsi ağarmış. İhtiyar olmasam ağarır mıydı bunlar?
— Babamınki de ağardı. O da mı ihtiyar şimdi?
— Çok da genç sayılmaz hani.
Aks, işaret parmağını alnına dayamış, gözlerini kısarak “ hımmmm” demiş. Kendince biraz düşünmüş, sonra da sormuş:
— Babamın yaşı kaçtı öğretmenim?
— Bilmiyor musun sen? Böyle çokbilmiş bir kız!
Aks, gene bilgiçlik yapmış:
— Şimdi bana taş attın değil mi öğretmenim.
Murtaza Hoca, avuçlarını açarak konuşmuş:
— Ne taşı? Elimde taş mı var?
— Öyle mi dedim ya…
— Neyle dedin?
Aks, bir an düşünmüş. Düşünmüş ama düşündüğünü kelimelerle izah edememiş. Sonra da kendine şirin bir hava vererek, lafı değiştirmeye çalışmış:
— Sana ihtiyar dediğim için beni affettin ama değil mi?
— Affettim dedim ya.
— Çocuk gibi olmuşsunuz dediğim için de affettin?
— Affettim.
—Şimdi sana bir kahve yapayım mı ben?
— Kahve yapmayı da ne zaman belledin sen?
—Türk kahvesi yapabiliyorum. Annem öğretti.
— Vay, şu bıcırığa bak sen.
— Bıcırık iyi bir şey mi dede?
— Bilmem, iyidir herhalde.
— Bilmiyor musun ne demek olduğunu?
—Tatlı ama aynı zamanda da yaramaz çocuklara bıcırık denir diye biliyorum ben.
Als’ın aklına ne zaman bir cinlik gelse suratını buruşturarak gözlerini kısarmış. Yine öyle yapmış. Sonra da koşarak içeriye girmiş. Bu durum Murtaza Hoca’nın gözünden kaçmamış. Bakalım şimdi ne yapacak diye aklından geçirmiş. Fazla geç kalmadan da Aks elinde mini bir bilgisayar olduğu halde balkona dönmüş. Murtaza Hoca’nın “ Dur oraya oturma.” demesine bile olanak bırakmadan betonun üzerine bağdaş kurup oturmuş. Abartılı yüz hareketleri ile bilgisayarı açmış bir yerlere bakmış biraz sonra da ağlamaya başlamış.
Murtaza Hoca, Aks’ın bu davranışına bir mana verememiş. Yerinden kalkıp Aks’ın yanına varmış, kapaklandığı bilgisayarın üzerinden kaldırıp sormuş:
— Ne oldu şimdi? Bilgisayarın mı bozulmuş?
Aks , “ öf dede ya!” demiş.
— Ne olduğunu söylesene?
Aks, susmuş. Burnunu çeke çeke ( Bu arada Murtaza Hoca, Aks’ın ağlar gibi yaptığını bildiğinden sonrasında ne geleceğini merak ediyormuş) internetten bulduğu ve de bıcırığın ne manaya geldiğini yazan kelimeyi göstermiş.
— Ben bu muyum?
— Ne misin?
— Baksana ne yazıyor burada? İshal.
Murtaza Hoca gösterilen yere bakmış. Hakikaten de lügate göre “bıcırık”ın bir anlamı da öyleymiş.
Murtaza Hoca, hemen cevap verme yerine, sayfayı dikkatlice incelemiş. “Bıcırık”ın bir anlamının da orada yazanın olduğunu gerçekten bilmiyormuş. Neyse ki kastettiği anlam da varmış sayfada:
— İşine geleni görme, demiş. “Ne manada kullandığımı biliyorsun. Konuyu saptırma.”
— Bana ne isim takmışsın sen?
—Yavrum tepemin tasımı attırma benim.
—Senin tepenin tası da mı var?
Murtaza Hoca, “ ölür müsün öldür müsün” gibisinden gülümsemiş. Bu gülümseyiş Aks’ı keyiflendirmiş. Sormuş:
— Ben sana niye öğretmenim, diyorum.
— Onu da kendine sor.
— Ben sana öğretmenim mi diyeyim dede mi diyeyim?
— Annen kaçta gelecek?
— Bana kızıyorsun
- …
— Lafı değiştirmek istiyorsun.
—Yavrum değil ama, sen de dedin ya ben ihtiyarladım artık. Seninle aşık atamıyorum.
— Bak buna cevap ver, seni özgür bırakacağım.
Murtaza Hoca, Aks’ın yanağından bir makas alarak, tatlı sert;
— Sor, demiş.
— Ben sana niye öğretmenim diyorum. Sen benim dedem değil misin?
— Dedenim.
— O zaman niye öğretmenim diyorum:
—Yavrum ne bileyim ben. Öyle diyorsun işte. Öğretmenim diyen ben miyim?
— Dede mi diyeyim öğretmenim mi diyeyim sana?
— Ne dersen de, yeter ki sus.
— Sen beni sevmiyorsun.
— Bunu da nereden çıkarttın şimdi?
— Bana sesini yükselttin.
- …
—Sus da dedin.
—Sen de dedirttirme Aks
—Benim psikolojimi bozdun sen
— Ayyyy, başlayacağım şimdi senin psikolojinden misikolojinden. Bu yaşta psikoloji mi olur? Hem saat kaç oldu, annen kaçta gelecek?
— Söylemeyeceğim işte saatin kaç olduğunu sana.
Bu saatler annesinin gellş saati olduğundan göz ucuyla zaman zaman sokağa da bakıyormuş Aks. Birden, annesini görmüş. Annesi, kaldırımda dedesi yaşında bir adamla konuşuyormuş. Aks, balkon demirlerine tutunarak avazı çıktığı kadar bağırmış:
— Annee kııız, dedem benim psikolojimi bozuyor.
Semiha Hanım, Aks’ın uç çıkışlarına alışıkmış. Seslenişinin devamımın da geleceğini tahmin ettiğinden, balkona bakıp işaret parmağı ile sus işareti yapmış.
— Bana suuuuuuus diye bağırdı dedem. Seni annene söyleyeceğim, ağzını yırttıracağım, kafanı kırdıracağım dedi bana.
Semiha Hanım, konuşmakta olduğu yaşlı adamdan müsaade isteyip eve koşmuş. Anahtarla kapıyı açmış. Ayakkabılarını bile çıkartmadan balkona çıkmış.
Murtaza Hoca, mumya gibiymiş.
Semiha Hanım, Aks’ın yüzüne “ açıklama bekliyorum” der gibisinden bakmış.
Aks, annesinin yüz ifadesinden ve de bakışlarından rahatsız olup itiraf etmiş:
—Tamam, ağzını yırttıracağım demedi. Kafanı kırdıracağım da demedi.
Annesi istifini hiç bozmamış.
— Psikolojim de bozulmadı.
Aks’ın bu itiraflarından sonra annesi emredici bir hitapla:
— Dedenin yüzüne bak Aks, demiş.
Aks, önce dedesinin sonra da annesinin yüzüne bakmış
— Yavrum, söylediklerini duyanlar ne düşünecekler deden hakkında acaba. Bunu hiç düşündün mü?
Semiha Hanım sözlerine azıcık ara verdikten sonra, Aks’ın taklidini yaparak konuşmasını sürdürmüş:
— Anne dedem psikolojimi bozdu. Anne dedem ağzımı yırttıracakmış sana.
— Fakat ben sadece şaka yapmak istemiştim.
— Kızım böyle şaka mı olur? Şakanın da bir haddi hududu olmalı.
Murtaza Hoca torununun gözlerinin dolduğunu görmüş. Kımıldamış, kızına dokunarak:
—Tamam, demiş. “Yeter.”
Semiha Hanım kötü bir gün geçirmiş bu gün. Bunun da etkisiyle babasına çıkışmış:
— Ne yeteri baba ya! Yaptığı her şeyi hoş görüyorsun. Sonra da tepemize çıkıyor bacak kadar çocuk.
Murtaza Hoca, kızının kendisini suçlayıcı tepkisine bir anlam verememiş. Şaşkınlık içerinde sormuş:
— Ben mi şımartıyorum kızını?
—Sen şımartıyorsun, tabi.
Murtaza Hoca, doktor kontrolü için bir haftadır kızı Semiha Hanım’ın evinde imiş. Onun bu şekilde sesini yükseltmesi pek gücüne gitmiş. Birkaç kez yutkunmuş sonra da, bir şey demeden ağır ağır oturduğu iskemleden kalkıp İçeriye geçmiş.
Semiha Hanım babasına karşı böyle davrandığı için çok üzülmüş. Babasının az evvel kalktığı iskemleye oturmuş, ağlamaya başlamış. Aks, olayların bu hale gelmesine kendisinin sebep olduğunu anlamış. Önce, bir daha böyle uç hareketlerde bulunmamaya kendi kendine söz vermiş Sonra da annesinin ve dedesinin gönlünü almış. Sonra da dedesine,
— Dede demiş.” Yazdığım masalda bir öküz var ya.”
— Var
—Yani, dede aklına şey gelmesin, hani sen diyorsun masallardaki insanlar bazen bir insanı şey yapar.
— Evet
— Yani o masaldaki öküz sen değilsin.
Aks’ın saflığı Murtaza Hoca’nın pek hoşuna gitmiş. Ona sarılmış. Yanağına bir buse kondurmuş ama Aks’ın sözleri bitecek gibi değilmiş:
— Dede!
— Efendim prensesim.
— Şimdi ben masalımın sonunda gökten üç elma düştü diye yazdım ya.
— Hıııı!
— Dede, ben gökten dört elma düştü yazsaydım ne olurdu?
— Bir şey olmazdı belki ama masallar üç elma düştü diye biter kızım. Masal türünün özelliklerinden biridir bu.
— Dede?
— Efendim güzel kuzucuğum benim.
— Ben bunu sileyim de gökten üç portakal düştü diyeyim mi?
Murtaza Hoca bir ümitle, Aks’ın omzuna dokunmuş:
— Annene de bir sor yavrum, demiş. “O tamam derse yaz.”
Aks, hem kaşlarını ham de başını uzun uzun yukarı doğru kaldırarak:
— Annem dünyada izin vermez. Elma düşecekse elma düşecek der demiş Demesi ile birlikte de gökten üç elma düşmüş. Biri Safiye Hanım’ın başına, biri Murtaza Hoca’nın başına biri de Bıcırık Aks’nin başına.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder