17 Kasım 2018 Cumartesi

KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI – 35.BÖLÜM-

—Yani kusura bakma ama onlardan birini satıp hayrını yapabilirsin. Benim paramla mı hayır yapacaksın?
Doğrusunu söylemek gerekirse bir mazeret üretip veremeyeceğini söyleseydi kendimi o anki kadar kötü hissetmezdim. Yine de soğukkanlı davrandım.
— Tamam da dedim. “Onlar şu an için satmaya uygun değil.”
—Benimkilerin uygun olduğu kanaati sende nasıl hasıl oldu Holding sahibi isem tomar tomar paraları sağa sola satmak için zula mı ettim?
— Borç olarak vereceksin.
— Nasıl ödeyeceksin? Boş gezenin boş kalfasısın.
İçimden “ ya sabır çektim.”
— Abi niye öyle söylüyorsun, dedim.
Daha da ileri gitti:
— Karpuz satarak mı ödeyeceksin o kadar parayı, dedi.
İşte, yine kapıyı çarpıp çıkmak için bir durum ortaya çıkmıştı. Bu sefer öyle yapmadım.
— Tamam ağabey, dedim. “Ben bir şekilde hallederim.”
— Et bakalım, dedi.
Kalktım, daha fazla bir şey söylemeden “ hoşça kal” deyip çıktım.

Hallettim de. Bankadan kredi çektim. O bahsettiğim dükkânı pazarlık etmeden aldım. Tapusunu cebime koydum. Ağabeyimin çalışma ofisine gittim. Sekreterinin karşı koymasına rağmen odasına girdim. Odasında birileri de vardı. Bu da istediğim bir şeydi.
Tapu kâğıtlarını çıkartıp ağabeyimi önüne fırlattım:
— Dünya sadece senin üzerime kurulu değil, dedim. “Hayatında bir kez olsun, birine çıkar beklemeden sırf Allah rızası için bir iyilik yapacaktın be!”dedim. “İstediğim para benim için bir servetti ama senin için çekirdek parasıydı. Vermedin vermenin ötesinde beni bir kez daha ezdin ama artık yok. Beni ezemeyeceksin. Senin gibi bir ağabeyim olduğu için utanç duyuyorum.”
Masanın üzerinden tapu kâğıtlarını aldım. Kapıyı çarparak dışarıya çıktım. Sekretere de bir öğüt vermeyi ya da öneride bulunmayı ihmal etmedim:
—Şuraya bir güvenlikçi alın, hangi çağda yaşıyoruz? Sen dahil içeridekilerin hepsini öldürmüş olarak buradan ayrılıyor olabilirdim şu anda.
Biraz sonra içimde bir acı hissettim. Bir pişmanlık duydum. “ Adamlar, içeride kadın da var mıydı anımsayamadım- ne düşünecekler ağabeyim hakkında. Evet de bu kadar ağır sözleri de hak etmemişti hani. Tam aramız düzeliyor derken…
Yüksek sesle neyse boş ver, dedim kendi kendime. Ölenle olana çare yok dedim. Kendimi teselli ettim. Güzel şeyler düşündüm güzel oldu. Bir iyilik yapmanın hoşluğu ile içime bir neşe geldi. Canın da bir kahve çekti. Etrafıma bakındım kahve içebileceğim bir yer bulmak ümidiyle. Biraz ileride öyle bir yer vardı.
Kahvemden birkaç yudum almıştı ki gözüm birine takıldı. Ben bu kadını bir yerden tanıyordum da, kim?

DEVAMI VAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder