28 Ekim 2018 Pazar

KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI ( Fermuarın da açık…) -26 Bölüm-

Şaka mı yaptığına yoksa benimle dalga mı geçtiğine bir karar
veremedim. Bir soru daha soracaktım, Tokalaşmak için elini uzatınca yapamadım.
—Unutmayın, dedi yarın 16.15’te sizi bekliyorum.

Oradan çıktıktan sonra biraz yürüdüm. Kafamı dağıtmak istiyordum. Birden Engin ile Burun buruna geldim.
—Lan Hüsnü.

Çoktandır belki yıllardır görüşmemiştik Kendisinden haz ettiğim
bir adam da değildir. Nezaketen gülümsedim. Uzatılan eli mecburen sıktım.
—Engin Bey, dedim. “Merhaba.”
Sordu:
—Nerelerdesin dostum?
-Buralarda, dedim.
—Büroyu da kapatmışsın. Geçen gün halini hatırı sorayım diye
bir uğradıydım.
—Kapattık demeyelim de biraz ara verdik diyelim.
Garip bir şekilde güldü:
—Epeyce bir süre ara ama ha.
—Öyle oldu, sen ne yapıyorsun?
Ayak üstü onun da zorlamasıyla biraz sohbet ettik.. Tam
ayrılırken “ Sen beni pek sevmezsin ama ben senin dostunum “ dedi.
—Elbette dedim.
Kulağıma doğru eğildi:
— Gömleğin yakası biraz kirlenmiş bana kalırsa eve gir hemen
değiştir,
Sanırım yüzümün rengini biraz değiştirdi bu söz:
Devam etti:
— Ceketinde de yağ lekesi var
Bir şey söyleyecektim, kulağıma biraz daha eğildi:
—Ben senin düşmanın olsam bunları söylemem dedi,
Fermuarın da açık.
Fermuarın açık ikazı önemliydi. Elim hemen pantolonumun
fermuarına gitti. Hakikaten de açıktı. Kapattım. Belli belirsiz
—Sağ ol, dedim.
—Sözümü olur, dedi. Biz dostuz. Dost böyle günde belli olur.
El sıkıştık ayrıldık. Hızlı hızlı yürümeye başladım. Haddizatında
tam otelden çıkarken küçük bir çocuk pantolonu işaret ederek,”Amca şeyin açık kalmış” demişti. Keşke baksaydım.
Epeyce bir süre yürüdükten sonra büyük bir avm’ye
girdim. Lavabosuna gittim. Gömleğimin yakasına baktım. Ceketimi çıkartıp arka tarafına baktım. Kocaman bir yağ lekesi.
Elimi yüzünü bol suyla yıkadım İyi geldi bu. Karıma telefon
ettim. Açtı.
Nasılsın masılsın gibi malum sorularıma terslemeden soğuk da
olsa cevap verdi.
—Evden gömlek mömlek alacağım dedim. “Pantolon da lazım.
İster sen gel aç kapıyı istersen ben ben geleyim anahtarı alayım”
—Bugün olmaz, dedi.
Cümlesi ileriye dönük yeşil ışıktı ama o an algılayamadım. Anlamsızca biraz da sesimi yükselttim.
-Çilingir getirir açtırırım kapıyı dedim. Bir saate kadar evde ol
ya da anahtarı birinden gönder.
Bu tür emredici sözlerden karımın nefret ettiğini benden daha iyi
kimse bilemezdi ama ettim işte. Telefonu yüzüme kapadı.
Avm’den çıktım. Bir taksiye ya da otobüse ya da dolmuşa
binebilirdim ama öyle yapmadım. Yürümeye başladım. Yürüdüm yürüdüm. Yürürken bir kuru temizleyici gördüm. Karşıma Allah çıkarmış gibi geldi. İçeri girdim, selam verdim Üzerimdeki işaret ederek “ Şu gömlekle ceketi bir de pantolonu acele tarafından temizlemeye kalksan ne kadar zamanda halledersin “ dedim.
Adam tabiri caizse bir don bir gömlekti. İçeri sıcak tabi. Baktı
inceledi.
—On beş dakika sürmez dedi.
Sevindim.
—Tamam, dedim. “Önce gömleği mi vereyim.”
—Fark etmez, dedi. Soyununca üzerindekileri çıkarınca üzerine
giyeceğin bir şey var mı?
—Yok, dedim. “Hemen yaparım” dedin.
— Yaparım da üzerinden çıkartman gerekiyor Üzerinde
temizlememi beklemiyorsun herhalde.
Bir an için “ ukalalık etme” diyecektim vazgeçtim.
—Üzerime bir şeyler versen, dedim.
—Veremem, dedi.
Sesi bir garip çıkmıştı. Kendime sabır telkin ettim.
—Temizlerden değil, dedim.
Sağda solda temizlenmek için verilen gömlekler pantolonlar
vardı. Onları işaret ettim.
—Şunlardan birini ver, yüksünmem ben.
—Olmaz, dedi adam. “Müşteriye ait bir şeyi temiz de olsa kirli
de olsa sana veremem.”
Doğrusunu söylemek gerekirse adamın bu tutumu hoşuma gitti.
—Ne yapacağız o zaman, dedim.
Hemen karşıda bir kapı vardı. Kapıda da bir yazı “ WC “. “
“paralıdır “
—İstersen helâya gir soyun, kapıdan uzat ama.
Espri yapmak istedim:
—Paralıdır, diyor.
Açıklama gereği duydu.
—Çevrede helâsı olan tek dükkan benim ki. Konu komşudan
başımı alamdım da…”
— İşe yaradı mı bari?
— Vallahi ne yalan söyleyeyim yaradı. Aciller dışında gelen yok
— Şimdi ne yapıyorlar?
— Ne yapıyorlarsa yapıyorlar. onu da mı ben düşüneceğim.
— Kaç para?
— Fiyatı içeriye yazdım. Giriyor musun?
— On beş dakika tuvalette mi kalacağım?
—Soyunuk bir vaziyette dükkânda duramazsın. Gelen giden
olur.
O an “sen soyunuk duruyorsun ama diyecektim vaz geçtim.
—Yahu kim gelecek? Şu köşede dururum, dedim.” On beş
dakika dediğin ne ki?”
—Dükkân burası. Müşterinin ne zaman geleceği belli olmaz.
İstersen helaya gir halledeyim.
Az evvel düşündüğümü ifade ettim:
— Sen de çıplak sayılırsın.
— Ben hep böyle. Gene bugün iyi. Bazen sadece don olur
üzerimde Müşterilerim alışık buna.
Tuvalete girdim. Üzerimdekileri çıkardım. Kapıdan adama
uzattım. Küçücük tuvalette beklemeye başladım. Beklemeye başladım ama zaman geçmek bilmez oldu.
Aradan ne zaman geçti bilmem kapı tıkladı, kuru temizlemeci:
—Beyefendi, dedi. “Telefonun çalıyor. Kapıyı arala da
uzatayım.”


DEVAMI VAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder