31 Ekim 2018 Çarşamba

Hıyar işinden anlar mısın sen hıyar….
KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI - 29 BÖLÜM-


Ağabeyim beklemediğim kadar güzel karşıladı beni.
Kemiklerimi kıracakmış gibi sarıldı. Yıllardır oğlunu görmemiş bir baba gibi defalarca öptü, öptü. öptü. Hatta gözlerinden yaşlar geldi öperken. Boşa dememişiler kardeş kardeşi önce bıçaklar sonra döner kucaklar diye.
Yemekte de çayda da benim davamı konuşmadık. Bolca
ağabeyimden, memleket sorunlardan, şundan bundan konuştuktan sonra ağabeyim bir aralık sordu:
—Senin işler nasıl gidiyor?
Beklediğim ve de arzu ettiğim bir sualdi. Anlamazlıktan geldim:
—Hangi iş abi?
Güldüm ve ekledim
— Bizde iş çok.
O da anlamazlıktan geldi:
—Nasıl yani?
—Avukatlık işi var. Karpuz işi var. Boşanma işi var.
Gülümsememden ve ses tonumdan kuvvet alarak:
—Sahi bu karpuz işi ne Hüsnü ?dedi. “Bir şeyler duydum ama
vakıf değilim tam. Tabi istersen anlat”
İstiyordum, ne bir eksik ne bir fazla anlattım. Dikkatle dinledi.
Sonra da sordu:
— Peki, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun ?
— Kafam karışık abi, dedim. Yarın psikologla bir görüşeyim de.
—Tabi tabi, dedi. Profesyonel bir destek iyi olur.

Yıllar sonra, belki de ağabeyimle aramızda oluşan buz dağlarının
erimesinden dolayı mükemmel bir gece geçirdim. Yıllar sonra tam on iki saate yakın deliksiz uyumuşum.
Ertesi günü psikologuma gitmeden önce bir eve uğrayayım dedim. Olur ya hanım yaptığı işin ne kadar saçma olduğunu anlamış eve dönmüş olabilirdi. Olabilir de ne demek mutlaka öyle olmuştur. Bu duygular içerisinde eve doğru yürürken Rakıp ve arkadaşları ile karşılaştım yolda. Rakıp da haz etmediğim insanlardandır. Şimdi siz de bana hak vereceksiniz.
Karşı kaldırımdan yürüyordum. Görmemezliğe geldim ama o beni gördü ve bütün mahalle duysun istercesine bağırdı:
—Hüsnü Bey!
Dönmezlik olmazdı artık. Döndüm merhaba babından selam
verdim.
—Karpuz işine başlamışsın hayırlı olsun.
Oldubitti öyle bir şey der gibisinden bir harekette bulundum.
—Ben de hıyar işini başlıyorum,
İyi iyi, hayırlı olsun der gibisinden başımı salladım. İçimden de
“ hıyar kadar taş düşer başına inşallah” dedim.
Gülmeye çalışarak ve de sesini biraz daha yükselterek bir soru
daha sordu:
- Hıyar işinden de anlar mısın sen?
- Hem de nasıl dedim. İçimden de ekledim:” Senden iyi hıyar
mı olur hıyar.”
Yaşadığım bu talihsiz olay eve girmekten vazgeçirdi beni. Psiko-
loğuma gitmeye onunla konuşmaya karar verdim.
Psikologumun bulunduğu binanın önünde polisler vardı. Kalabalık da bir grup. Merak ettim, kalabalıktan birine sordum:
—Ne olmuş?
—Genç bir psikolog vardı binada da.
Meraklandım:
—Ne olmuş psikolog hanıma.
—Bunun zirzop mu zarzop mu denilen bir dalgası vardı.
—Eeeee
—Vurmuş kadını.
—Ölmüş mü?
—Ölmüş diyen de var, yaralı diyen de var. Götürdüler az evvel.
Zaten keyifsizdim, haber beni iyice fenalaştırdı. Büroma gitmeye
karar verdim. Yıllardır uğramıyordum. Yanıma bir de çilingir aldım kapıyı açması için.
Posta kutusu postacını getirdikleri doluydu. Hepsini bir poşete
doldurup içeriye girdim. Sırf kafamı dağıtmak gayesi ile gelenlere bakmaya başladım. Hakaretler, tehditler, aşağılamalar” Senin gibi avukat olmasın, avukatların yüz karası diyenler”
Son açtığım iyice canımı sıktı. Sıkmanın da ötesinde acıttı. Beddua da vardı.
Pencerenin önüne geçtim. Gelirken durakta gördüğüm kadın hala
oradaydı. Kucağında sekiz on yaşlarında her halinden zihinsel engelli belki de aynı zamanda bedensel de engelli de olan bir kadın vardı. Sanırım onu hastaneye getirmiş şimdi de eve gitmek için otobüs bekliyordu. Otobüsün en kalabalık olduğu bu saatlerde parası olsa otobüse biner mi? Atlar bir taksiye gider. Birden pek çok müvekkilin ahını alan ben bu kadına iyilik yaparsam Allah tarafından af edilebileceği düşüncesine kapıldım Hızla merdivenlerden indim. Durağa koştum. Şükür, kadın hala oradaydı. Yanına yaklaştım, başıma gelebilecek olası riskleri göze alarak sordum:

DEVAMI VAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder