25 Eylül 2018 Salı

KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI -21-


Bu hali ruhiyeyi yaşayan birkaç kişi tanıyorum. Onlarla dalga
geçerdim. Bu ne menem şeymiş böyle.
Vazgeçtiyse sorun değil de.
Ama ya, eniştem gelmeden bir duş alayım deyip de banyoya
girdiyse mesela ve de ayağı kayıp düştüyse şu anda beyin kanaması varsa ve acilen doktora gitmesi gerekiyorsa…
Yoksa bu oyunu oynayıp beni tuzağa mı düşürecekler?
Evet evet bu da bir olasılık. Ablası orada. Kapı açılmadı. Beni
meraklandıracaklar.
Kapıyı kırıp içeri girince de, sonuçlarını tahmin etmek için
avukat olmak bile gerekmez.
Öf, gel de çık işin işinden.
Telefona bir kez daha sarıldım. Evet, telefon çalıyor, çalıyor da
açan yok. Ev telefonunu arayacağım ama geçen ay kapattığını biliyorum Neymiş efendim cep telefonu varken ev telefonuna ne hacetmiş? Boşuna masrafmış. Tasarruf ettiği şeye bak.
Başımı kaldırıp bakıyorum. Işığı yanıyor. Perdeler kapalı. Koşuyorum, alttan bir kere zile basıyorum cevap yok.
Çıldırmamak elde değil.
Çilingir çağırsam mı? Babamın oğlunun evi değil ki. Elin kapısı
çilingirle açtırılır mı? En iyisi polisi durumdan haberdar etmek. Ölür mölürse Allah korusun, keşkeler fayda getirmez.
Birden, telefonum mesaj iletisi verdi. Gecenin bu saatinde! Baktım, mesaj baldızdan.
“ Ya enişte birden çok özel bir misafirim geldi. Kapıyı
açamıyorum. Kusura kalma.”
“ Allah senin… Hem özel misafir de ne demek? Böyle olmuş olsa bile bunu bana duyurmanın manası ne şimdi ?”
Baldızın evini penceresine bir kez daha baktım. Bir de saatime
baktım. Sıkıntı içerisinde başımı sallaya sallaya oradan uzaklaşırken, başıma gelenler diye düşünüyordum.
—Hay senin de karpuzunun da Allah belasını vermesin.”
Cep telefonum elimde. Bir mesaj daha geldi. Gene baldızdan. Fırça da sıkıştırmış araya
—Şu anda banyoda. Ne olur arama, az evvelki zillerinden zor
kurtardım zaten. Banyoda olmasaydı sen de ben de hapı yutardık. Allah korudu.
Mesaja bak. Lafa bak. Ciddi mi söylüyor, söylüyorsa bu ne
cüret? Benimle kafayı mı buluyor? Tövbe yarabbi. Nereye çekersen çek.
Yok yok bugün, bu gece benim imtihan günüm. Suçlu
telefonmuş gibi kaldırdım yerle fırlatacakken kendime telkini verdim.
—Ne yapıyorsun Karpuzcu Hüsnü. Öfke ile kalkan zarar ile
oturur. Pire için yorgan yakılır mı?
İlk defa bu dakikalarda kendim için Karpuzcu Hüsnü diyorum ne
alakaysa. Kızgınlıktan… Düşünün ne haldeyim.
Farkında olmadan bir parkın yanına erişmişim. O an ne kadar
yorgun olduğumu hissettim. Parktan içeri girdim. Banklardan birine oturdum. Beş on dakika dinlenip kendime gelmek için Başımı geriye attım, gözlerimi yumdum.
Uyuyakalmışım.
Zil zurna sarhoş bir adamın dürtüklemesi ile uyandım. Dili
ağzının içinde zar zor dönüyordu adamın:
—Ne arıyorsun lan burada? dedi.
Silkinip kendime geldim. Sarhoştan deli bile korkmuş derler.
—Oturmuştum uyuyakalmışım, dedim. “Af ederseniz.”
Birden öpmek için elime sarıldı.
—Ne haddime amca, dedi. Ben kimim ki seni affedeyim.
Görebildiğim kadarıyla. otuz yaşlarında ya vardı ya yoktu. Genç yani. Zavallı! Bu yaşta bu halde olmak.
Zorla elimi öptü:
— Bu saatte burada ne arıyorsun, dedi. “İçkili miçkili de değilsin
benim gibi.”
Cebinden bir el feneri çıkardı, üzerime tuttu. Tepeden tırnağa
süzdü:
— Benceğiz gibi serseri merseri de değilsin, dedi. “Derdin ne?”
Bu kadar görmüş geçirmişlik var. Adam, sarhoş marhoş ama
kötü biri değil belli. Korkum gitti biraz. Zararsız.
— Boş ver, dedim.
Yanıma ilişti. Sigara paketini çıkardı. Uzattı:
—Sağ ol, dedim.” İçmiyorum.”
—Ben yaksam mahsuru var mı dayı, dedi.
Az evvel amcaydık, şimdi dayı olduk.
Sigarayı ağzına aldı. Ateşi yakmak üzereyken.
—Şunun kimseye faydası yok dedim. “Bırak. İçkiden bile zararlı
derler”.
Birden neye uğradığımı şaşırdım. Hay dilim tutulsaydı da
söylemez olsaydım. Ayağa fırladı. Gözlerini gözlerimi dikti. Gayri ihtiyari sindim. İçimden “ Sana ne elin adamının sigarasından migarasından Hüsnü ” dedim. Göz ucuyla çevreyi de süzüyorum ama gecenin bu saatinde. Park cadde üzerinde de değil.
Gözleri hala gözlerimde. Ya sinirden titriyor ya karanlığın da
etkisinden bana geliyor.
Korka korka:
—İçebilirsin dedim. “Beni yanlış anladın. Bana dokunmaz.”
Cevap vermedi. Burnundan soluyordu işte. Elini de dişlerini
sıkarak cebine attı. Şimdi ben sana gösteririm der gibi der gibisinden başını sallamaya başladı.

Devamı Var

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder