12 Eylül 2018 Çarşamba

KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI -19-
- Oluyor Bazen--

Sözde bir şeyler konuştuk. Konuştuklarımızdan tek bir cümle,
tek bir kelimesi bile aklımda kalmadı desem yeridir. Belki biraz sonra anımsayacağım.
Oluyor bu bazen bende. Konuştuklarım ya da konuşulanlar
aklımdan çıkıp gidiyor ve bir süre sonra bir bakıyorum bazen tamamı bazen bir kısmı, bazen bir cümlesi ya da kelimesi aklıma geliveriyor hiç ummadığım bir anda.

Mevlit Amca, otelden ayrıldıktan sonra ben de otelden çıktım. Epeyce bir süre yürüdüm. Hiçbir şey düşünmedim. Adeta
beynimi dondurdum. Belki de pek çok şey düşündüm de farkında değilim.
Benim Baldız Binnaz deli dolu değişik bir kız. Günü gününe saati saatine uymaz. Yıllardır tek başına yaşıyor. Annesi ve hanım dâhil kimseye gidip gelmiyor. Yolda izde karşılaşırsak sarılıp öpüşüyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse bazen o bazen de ben görmemezlikten de geliyoruz. Birbirimizi ne kadar sevdiğimizi anlayın artık.
Birden onun telefonunu anımsadım. Cep telefonumu çıkarttım.
Vakit de epeyce geç olmuş ama hani içimden geldi aramak. Ters ve şiddetli bir tepki görme pahasını da göze alarak ( bazen yapar), inşallah uyumamıştır ya da bir misafiri falan yoktur temennisini de içimden geçirerek aradım.
Allah’ın sevgili kuluymuşum. Hoş bir sesle açtı telefonu: Alo
der demez ben,
—Vay enişte, merhaba! dedi.
Biri demiş de benim mi aklımda kalmış yoksa ben mi öyle
düşünüyorum sevabı ile günahı ile: olasılıkların sonu gelmez, iyi için de kötü için de…
—Merhaba Binnaz, dedim.” Rahatsız etmiyorum inşallah bu
saatte.”
—Vallahi sıkıntıdan patlıyorum enişte, dedi.” Haydi, atla gel.”
Bu kadar olur derler ya bu kadar olur. Kör ister bir göz,
Allah verir iki göz.
-Tamam, dedim. Saate baktım, mütalaada bulundum.” Yarım
saate kalmaz oradayım.”
— Okey, dedi.
Keyfim bir an için kaçtı. Bir şey demeden telefonu kapattım
gayri ihtiyari.
” Tamam ” varken “ oldu” varken okey deyenlere sinir oluyorum
ama yapacak da bir şey yok. Son günlerde de moderatör çıktı başımıza. Sunucuyu kendilerine yakıştıramayanlar moderatör diyor. Sanıyorlar ki moderatör onlara erişilmez bir hava verecek.
Telefon ile konuşurken farkına varmadan ara sokağa sapmışım. Sağıma soluma baktım taksi falan yok.
Kıza da yarım saate kalmaz gelirim dedim. Otele dönüp arabamı
almaya kalksam saatler alır.
Dedim ya kısmet geliyor üst üste. Hemen birkaç metre ötemde
bir taksi durdu. İki kişi indi taksiden. Koştum taksiye doğru, koşarken de bağırdım:
—Taksi!
İnenler duydu sesimi. Hareketlerinden “ müşteri” anlamında bir
işaret yaptıklarını anladım.
Şoför mahalli kapısı kapanmadan yetiştim.
— Boş mu, dedim alışkanlık gereği.
— Boş Hüsnü Abi, dedi. “Buyur.”
Beni tanımıştı. Arabaya binince,
“ Nerden beni tanıyorsun” der gibisinden de
— Merhaba, dedim.
— Merhaba, dedi.
Sordum:
— Nerden tanışıyoruz?
—Alt sokaktaki duraktanım ben. Siz de Karpuzcu Hüsnü.
Ne yalan söyleyeyim bozuldum birden. Karpuzcu Hüsnü değil
Avukat Hüsnü diyecekken ekledi.
—Geçen gece de sizi otele bırakmıştım.
—Tesadüf işte, dedim.
—Aslında ben sizin Mevlit amcanızı iyi tanırım dedi. Benim
kayınçonun karısının bir akrabası onların gelini.
Mevlit amcamın beni nasıl bulduğu anlaşıldı. Demek ki laf lafı
açtı, taksici beni adını unuttuğum otele bıraktığını söyledi.
Sordu:
—Karpuz işleri nasıl gidiyor dayı?
Böyle, dayı amca gibi sözlerden haz etmem. İçimden “ dayın
kadar taş düşsün başına” dedim.
Adam benden yaşlıca. Dayı sözünde belki de bir art niyet yok. Yine de sözden rahatsız olduğumu hissettirmek istedim:
—Nasıl gitsin işte yeğenim, dedim.” İyi.”
—İyi de dedi, “Karıyı kaçırmışsın ama.”
Cevap vermedim.
Adam, felsefe yapmak için yaratılmış(!). Devam etti:
—Katırdan inip eşeğe binmek gibi bir şey oldu herhalde ona.
Susmaya devam etim.
—Avukat Hüsnü Bey’in karısı nerede, karpuzcu Hüsnü’nün
karısı…
Susmamı sürdürdüm.
—Avukatlığı tamamen bıraktın mı?
- …
— Karpuzcu mu oldun artık?
- …
— Kışında pırasa işine falan girersin sen
- …
—Akıl vermek gibi olmasın ama pırasa işine falan girersen karı
hiç dönmez sana. Pırasacı Hüsnü.
İmtihanın bin türlü şekli var derler. Bu da böyle bir şey olsa
gerek. Tepkimi ölçmek için bir an için suratıma baktığını görünce şoförün aklı sıra yaptığı espriye, güler gibi yaptım.
— Aradık bulduk dedim. Artık pırasacı Hüsnü mü derler, turpçu
Hüsnü mü derler.
***
DEVAMI VAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder