17 Aralık 2019 Salı




O GÜN AYIN SEKİZİYDİ

Herkesi eleştirmeye, koca koca konuşmaya küçük yaşta başlamıştı. Zengin doğmuştu. Yaş aldıkça çok yakışıklı olduğunu da anladı. Allah akıl da vermişti bolca, leb demeden leblebiyi anlayanlardan her şeyi kolayca öğrenenlerden olmuştu. Herkesi kendi gibi bilmişti hep.
Vahap Bey değişti. Hem de çok değişti. Vahap Bey kırkından sonra azanlardan değil kırkından sonra sadece Allah rızası için iyilik yapan, kimse hakkında koca koca, ukalaca konuşmayan biri oldu.
Geçen yılın sekizinde kendi kıstaslarına göre bir büyük başarıya daha imza atmış bunun verdiği mutlulukla coşmuştu.
O gün çiseleyen bir yağmur vardı, hava da serinceydi. Vahap Bey’in içinden, şoförlü lüks arabasına binmek gelmedi. Çoktan beri belki de yıllardan beri böyle bir havada yürümemişti. O gün oradan iş yerine yürüyerek gitmek geldi. Yolu üzerinde küçük bir park vardı, oradan geçecekti.
Parka girdiğinde yağmur yeniden atıştırmaya başlamıştı. Çöplerden boş plastik su şişeleri toplayıp onları satarak yaşamını sürdüren bir adam az evvel banklardan birine ilişmişti. Yağmur yağmaya başlayınca torbasını eline aldı, tam kalkacakken Vahap Bey de oradan geçiyordu.
Çoğu zaman olduğu gibi Vahap Bey mutluydu. Herkesi kendi gibi sanıyordu. İçinden üzerinde eski püskü yazlık bir ceket olan bu adama, Kayra’ya bir şekilde takılmak geldi.
Kayra’nın önüne geçti:
—Üşüyeceksin dayı. Hiç olmazsa şu ceketinin önüne kapat, dedi, adamın, ceketinin düğmelerini ilikleyiverdi.
Kayra, bir iliklenen ceketine baktı, bir ceketini ilikleyiveren “ üşüyeceksin “ diyen Vahap Bey’in yüzüne. Gözleri doldu.
—Hayatımda ilk defa biri bana, “ üşüyeceksin
önünü kapat dedi.” dedi ve ekledi. “ Sağ ol. Bugününü de gördüm ya.”
Kayra’nın sesi titremişti. Çok etkilenmişti birinin kendisi ile ilgilenmesinden ya da ilgilenir gibi görünmesinden.
Vahap Bey böyle bir şey beklemiyordu. Kayra’nın samimiyetini aldı, duygulandı, tüyleri diken diken oldu.
Yanlarına termosta çay satan bir adam yanlardan geçiyordu.
—Bu havada çay iyi gider, dedi, Çay içer misiniz?
Vahap Bey, Kayra’ya sordu:
—İçer misin? Alayım mı bir çay?
Kayra, sen bilirsin ser gibisinden başını eğdi.
Vahap Bey,
—Ver iki bardak bakalım, dedi çay satıcısına.
Çaycı iyi satıcı olmuştu.
—Taze simitlerim de var, dedi. “Birer de simit
vereyim mi?
Vahap Bey, Kayra’ya baktı.
— Simitle çay da iyi gider değil mi? dedi. “Yeriz
değil mi?”
Kayra utandı. Belli belirsiz,“ Siz bilirsiniz.” dedi.
Çay satıcısı önce simitleri verdi sonra çayları doldurdu. Parasını aldı, “ Afiyet olsun!” dedi yeni müşteriler bulma umudu ile oradan uzaklaştı.
Kayra, çayla simidi yere bıraktı, ceketinin kolu ile
ıslak bankı sildi sonra da Vahip Bey’e bakarak gülümsedi “ Oturabilirsiniz “ işareti yaptı. Vahap Bey teşekkür etti, oturdu.
Vahap Bey zaman zaman göz ucuyla Kayra’ya baktı çayını içerken. An an herkesin kendisi gibi tuzunun kuru olmadığını, herkesin kendisi gibi çok yakışıklı, çok güçlü, doğuştan şanslı ve zengin olamayabileceğini düşündü.
Kayra çayını içirip simidini bitirdikten sonra yavaşça kalktı. Vahap Bey’e baktı. Sonra da hiçbir söylemeden oradan ayrıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder