1 Eylül 2018 Cumartesi

KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI -16-


Elleri tutup yavaşça gözlerimden çektim. Döndüm. Genç bir
Kadın. Ay parçasından farksız. Ama tanımıyorum. Ne diyeyim?
Masanın öteki tarafına geçti. Gözleri gülüyordu. Sordu:
— Tanımadınız mı?
Daha dikkatli baktım. Çıkartamadım.
— Biraz yardımcı olsanız, dedim.” Anımsayamadım birden.”
— Gözlerimin değişmediğini söylerler hep. Gözlerime bakın.
Baktım…
— Esma’yım ben?
— Hangi Esma?
Kötü oldu herhalde. Yönetmen, bende ya da onda bir iticilik
oldu.
Biri geldi, bayanın kulağına bir şey söyledi.
Kadın, tokalaşmak için elini uzattı
—Kusura bakmayın, dedi,” Size bir kamera şakası yapacaktık
ama yönetmen hemen gitmemiz gerektiğini söyledi.
—İsmimi nereden öğrendiniz diyecektim, olanak bırakmadı o. Hızla oradan ayrıldı.
Bu arada köftem, salatam ve ayranım geldi.
Köfteden bir tane ağzıma attım. Pek tatsız geldi. Muhtemeldir ki
tatsız olan köfte değil benim ağzımdı. İki çatal salatadan aldım, ayranı da yarısına kadar içtim sonra da hesabı ödeyip oradan ayrıldım. Yoldan bir taksi çevirdim:
— Beni herhangi bir otele götür, dedim.
Şoför:
— Hemen karşıda bir tane var beyefendi, dedi.
Şoförün gösterdiği yere baktım gerçekten de bir otel vardı. Başka bir şoför olsa…
Şoföre teşekkür edip yüz metre ötedeki otele gittim. Bir oda
kiraladım. Odama çıktım, kendimi yatağın üzerine fırlattım, gözlerimi yumdum.
Gözlerimi açtığımda ezan okuyordu. Sabah ezanı sandım, öğle ezanıymış. Yaşamımda ilk defa öğle ezanı okunurken uyanmış oldum böylece. Yattığımda saat 19 falandı, böyle olduğunu düşünürsek takribi 18 saat bir uyku. Üstelik deliksiz. Bir kez bile uyanmadan. Bu kadar mı yorgundu bedenim?
Cep telefonuma bakmak ilk işim oldu. Arayanlar olmuş,
telefonum açık olmasına rağmen hiçbirini duymamışım. Arayanlar mahalle arkadaşları, karpuzcular. Karım tarafımdan aranmamışım. “ Aramazsan arama dedim mırıldanarak. “Çok da lazımdı sanki. Hem suçlu hem de güçlü. Haspa…”
Kahvaltı alışkanlığım vardır. Öğle vakti olmasına rağmen
kahvaltı yaptım. İçtiğim iki bardak çay iyi geldi. Üçüncü bardağı içerken, telefon çaldı. Arayan Ercan Bey’di. Karpuz işini organize edenlerden. Daha bir şey demeden hatta merhaba demeden, meseleyi bilmediğinden tabi, telefonu açmadığım için önce epeyce bir fırçaladı sonra da hâsılattan bahsetti ve son noktayı koydu “ İki ay sonra köşeyi döndük, biz bu sene boşuna göz nuru dökmüş, boşuna diz çürütmüşüz. “
Ve ekledi:
— Kahvedeyiz ekipçe, hemen gel. Biz kırıştık paraları, seninki
bende gel al.

DEVAMI VAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder