23 Temmuz 2017 Pazar

BABAM BENİ ÖPTÜ

—Yarın Numan’ı da götürür müsün yanında?
Sözü söyleyen karımdı. Gayriihtiyarî ona doğru döndüm. Bir daha söyle bakayım der gibisinden yüzüne baktım. Söyledi.
—Yarın diyorum, hani bir günlüğüne yanında götürsen.
Numan. Oğlumuz. Hem zihinsel hem de bedensel engelli. Şiddet eğilimli. An geliyor eline ne geçerse sağa sola fırlatıyor an geliyor kendine zarar veriyor. An geliyor…
Karımın sorusuna cevap vermedim. Sinirlerim bozuldu. Odama çekildim. Sırt üstü uzandım.
Elvan. Karım. Yıllardır sokağa bile çıkmadı. Kendini Numan’a adadı. Saniye bile gözünden ayırması mümkün değil. O an ortaya çıktığında azıcık sakinleşmesi için mutlaka yanında bulunması gerekiyor.
Nasıl götüreyim onu yanımda? Zaman zaman kırk yılda bir de olsa sakin sakin oturuyor ama bunun garantisi yok ki. Çıldırdığı anlar çıldırmadığı anlardan kat kat fazla. Yürümesi sorun, tuvaleti sorun.
—Yarın Numan’ı da götürür müsün yanında?
Sözü söylerken karımın sesi titriyordu. Vereceğim, vereceğim cevaptan göstereceğim tepkiden korkuyordu
Sıkıntı bastı. Kalktım. Reşat’a telefon ettim. Reşat, Numan’ın dayısı. Aralarında izah edemediğim bir bağ var. Onunla konuşuyor, hatta onun söylediği şeyleri yapıyor bile. O gelirse belki götürebilirim.
Anlattım durumu. Sağ olsun belki de ablası bir gün olsun nefes alsın diye:
—Olur enişte dedi. “Gelirim. Yedide oradayım.”
Hakikaten de ertesi günü yedide geldi. Numan’ı öptü. Büyük bir adammış gibi:
—Babanla gezmeye gidiyoruz bugün, dedi. “Sen de bizimle geliyorsun.”

Malları arabaya yükleyip hareket ettiğimiz anda işyerinden Reşat’ın telefonu çaldı.
Reşat telefonu kapattıktan sonra mahcup bir şekilde yüzüme baktı:
— Enişte ya, dedi “Benim iş yerine gitmem gerekiyor. Numan’ı eve bırakayım ben.
Numan evden çıktığımızdan beri inanılmaz bir şekilde çok sakindi. Mutluydu da. Onunla bir an göz göze geldim. “ İyi olur” diyemedim. Belli belirsiz:
— Gelsin benimle, dedim.
Reşat itiraz etti. Sanki o benim oğlum değilmiş gibi, onu tanımıyormuşum gibi:
— Böyle kuzu kuzu durduğuna bakma enişte dedi. “Biraz sonra çıldırabilir. Baş edemezsin. Allah korusun elinden bir kaza çıkar. Biliyorsun daha evvel
Numan’la tekrar göz göze geldik. Gönderme beni der gibiydi bakışları.
Numan’ı tanımasam, amma da abartmışlar ha derim.
Üç saat kadar sesi sedası çıkmadı. Sonra mızmızlanmaya başladı Tahmin ettim,
tahminimde de yanılmamışım. Tuvaleti varmış.
Uygun bir yerde durdum. Yardım ettim tuvalet ihtiyacını giderdi. Sonra sanki normal bir çocukmuş gibi “ Haydi sen kendi kendine biraz oyna ben de bir sigara içeyim” dedim.
Büyükçe bir taşın üzerine oturdum. Bir de sigara yattım.
Yıllar sonra evden çıktığı için bulunduğu yeri yadırgadı tabi. Belki de biraz korktu. Ürkek gözlerle bir süre çevreyi inceledi. Sonra da bana öykünerek kendince uygun bir taşın üzerine oturdu.
Sigaram bittiğimde oturduğu taşın üzerinden kalkmış biraz ötedeki kuru bir ağacın
dibine çömelmişti Küçük çocuklar çömelip kumla oynarlar ya o da orada kendi kendine bir şeyler yapmaya koyulmuştu.
Birden üzerime bir ağırlık çöktü. Sigaram biter bitmez kalkıp yola devam edecektim ama canım istemedi. Taştan kalktım. Yere oturdum. Sırtımı taşa verdim ayaklarımı da uzatıp Numan’ı izlemeye başladım. Kah çömeliyor kah kalkıyordu. Bazen bulunduğu yerden zar zor yürüyerek biraz uzaklaşıyor yerde bir şeyler arıyor buluyor sonra da o kuru ağacın altına dönüyordu.
Yolcu yolunda gerek misali kendini zorlayarak da olsa yola koyulmak için kalktım. Numan’ın neler yaptığını da merak ediyordum. Benim geldiğimi fark etmesin diye- görürse yaptıklarını bozabilirdi-ayaklarımın ucuna basarak yanına kadar gittim.
Son anda beni fark etti. Bağırıp çağıracağımı belki de daha da ileri gideceğini düşünerek korktu.
— Aman aman ne güzel şeyler yapmışsın sen böyle, dedim.
Şaşırdı: Başını okşadım “ Anlat baylım” dedim. Yaptıklarının başına çömeldim.
Dallardan, taşlardan topraktan bir şeyler yapmıştı kendince.
Kendince yaptıklarını tek tek göstererek zaman zaman yüzüme bakarak fazla da bir şey anlamadığım bir şeyler anlattı. Gözlerinin içi gülüyordu. İçimden geldi,başını okşadım, yanağına bir öpücük kondurdum” aferin aferin sana” dedin.
Eve gece yarısına doğrı döndük.Evin tüm ışıkları yanıyordu. Ben de genelde bu saatlerde dönerdim ama evin tek bir ışığı bile yanık olmazdı.
Karım “ oh, çok şükür!” diye söylenerek bizi kapıda karşıladı. Yıllardır görmüyormuş gibi Numann’ı kucakladı, defalarca öptü. Sonra da onu içeri aldı. Yanına oturttu:
-Anlat bakayım, dedi, neler yaptınız babanla?
Numan sanki bunu bekliyordu. Heyecanlı heyecanlı anlatmaya başladı. Ben de
onları, Numan’ın sözlerinden bir şey anlamasam da onları izlemeye koyuldum.
Bir ara karım yüzüme bakarak ağlamaya başladı larım. Korktum. Tam, ne oluyor
diye soracakken:
— Babam beni seviyormuş, babam beni öptü” diyor. “Sahiden öptün mü Numan’ı
— Bunda şaşıracak ne var, dedim. O benim oğlum.
Son cümlemi duydular mı bilmiyorum ama, orada daha fazla durmaya gücüm
yetmedi.” Ben bir elimi yüzümü yıkayayım da ocağa bir çay koyayım” diye oradan çıkıp yatak odasına geçtim. Yüzükoyun yatağa uzandım. Yıllar sonra küçük yaeamaz bir çocukmuş gibi dakikalarca ağladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder