13 Ağustos 2022 Cumartesi

 

SONU BİLİNMEYEN HİKÂYE

 

Akşam yemeğindeydiler. Cenk Bey çok sevdiği çubuk makarnayı ustalıkla çatalına toplarken, Nesrin çatalını tabağına bıraktı. Konuştu:

- Babacığım.

- Efendim kızım.

- Biri var.

Cenk Bey ağzına götürmekte olduğu çatalı t abağına bıraktı. “ Bu ne diyor” der gibisinden karısı Nazik’ e baktı. 

Cenk Bey böyle bir şey beklemiyordu. Kızından gözlerini kaçırarak sordu:

- Ben tanıyor muyum?        

- Sanmam.

Cenk Bey ne diyeceğini şaşırmıştı. Kelime bulmakta, cümle kurmakta zorlanıyordu:

- Peki sen tanıyor musun?

- Anlamadım?

- Tamam daha fazla konuşursam daha fazla saçmalayacağım.

-Yani.

- Ne demiştin?

- Biri var demiştim.    

- Peki, kim?       

- Efendi bir çocuk. Üniversite mezunu. İki dil biliyor.

- Kızım böyle şeyler için yaşın küçük değil mi?

Nazik Hanım güldü. Bu durum Cenk Bey’in gözünden kaçmadı.

Cenk Bey elinde olmadan sinirlendi. Karısına:

-Gülmeni gerektiren bir şey mi söyledik? dedi.

Karısı gülmenin dozunu arttırarak:

-Sen yanlış anladın, dedi.

-Neyi yanlış anladım?

Nesrin de anladı.

-Babacığım aklına neler geliyor, dedi.

-Doğru dürüst anlatırsanız anlayacağım.

Nazik Hanım:

-Geçen gün bizim kız birilerine rastlamış.

- Kime?

- Hade bebeğim tabağına koyduğun makarnayı yut ondan sonra anlatacağım.

- Hayır efendim şimdi anlatacaksınız. Boğazımdan nasıl geçecek ki onlar?

Nazik Hanım:

-Sen bilirsin dedi. Yemeğini bitirdi. Sonra da ekledi. “ Elime sağlık. Pek de güzel olmuş.”

Nesrin :

-Eline sağlık anne dedi. O da yemeğini bitirdi.

Cenk Bey ya sabır çekerek yemeklerin bitirilmesini beklemişti.

Nazik Hanım kocasının sabrını daha fazla zorlamadı:

-Haydi Nesrinciğim, dedi.” Anlat.”

Nesrin: “ ya babacığım” diye söze başladı. Nazik Hanım da kızına iyice sokuldu. Hatta elini kızının omzuna koydu:

-Geçen gün tam okula gidiyordum. Bir Fransız aile orada birilerine bir şeyler soruyor fakat yanıt alamıyordu. Çünkü kimse dil bilmiyordu.

- Kızım sen Fransızca biliyorsun. Yardım etseydin.

Nesrin babasına karşılık vermedi. Sözünü sürdürdü:

-Bu arada kâğıt toplayıcı bir genç onlara yaklaştı, “ Ben size yardımcı olayım” dedi Fransızca. Yardımcı da oldu. Çok güzel bir Fransızcası vardı.  Herkesin ağzı bir karış açık kâğıt toplayıcına bakıyorlardı. Ben de çok şaşırmıştım.

Fransızlar oradan uzaklaşırlarken ben de ayaküstü birkaç dakika konuştum onunla. Üniversiteyi derece ile bitirmiş. Fransızcanın yanında İngilizce de biliyormuş. Bir türlü iş bulamamış. Bakmakla yükümlü olduğu beş tane kardeşi varmış. O da bu işe başlamış.

Cenk Bey, sözün nereye varacağını anlamakta zorlanmadı:

-Adresini aldın mı, ya da cep telefonu numarasını.

-Almadım da hemen hemen her gün yani bazen görüyorum.

Nazik Hanım araya girdi.

- Geçen gün Nesrin bana da gösterdi. Evde atılacak bazı şeyler vardı. Hakikaten çok kibar, efendi, güler yüzlü bir çocuk.

- İçeri almadın inşallah. Bitli midir, pireli midir?

- Tabi ki hayır. Kapıdan verdim, bu arada biraz da konuştuk.

Salonda kısa bir süre derin bir sessizlik oldu.

Nazik Hanım:

-Bebeğim, dedi kocasına. “Hani diyorum ki bu çocuğu işe alsan. Topluma kazandırsan. Sen seversin böyle işleri. Hem okumuş yazmış bir delikanlı.”

Nesrin, babasına sarıldı:

-Evet babacığım.

Cenk Bey yerinden kalktı. Salonun içerisinde git gel yaptı. Sonra da “Peki” dedi.

Cenk Bey’in “ peki” sine karısı Nazik “ iyiliksever kocacığım “ diyerek Nesrin de alkışla tepki verdi.

Cenk Bey,

-Görürseniz bir daha söyleyin benim fabrikaya gitsin, iş isteme formunu doldurup bıraksın. Kısmetse olur.

Nesrin!in keyfi kaçtı, suratı asıldı. “ Ölme eşeğim ölme” desene dedi. “ Şimdiye kadar eminim form doldurmadığı yer kalmamıştır.”

Nazik Hanım,

-Forma ne gerek bebeğim” dedi. “ Sen oranın patronu değil misin? Cenk Bey zaman zaman fevri çıkışlar yapan bir adamdı. Bu huyunu hiç sevmezdi.

Birden yerinden kalktı. Karısının karşısına dikildi. İşaret parmağını göstere göstere konuştu:

-Bak hatun ben bu işletmeyi aldığımda kapısına kilit vurulmak üzereydi. Ben ne yaptım? İşini bilen bir ekip kurdum. İşi eşe dosta arkadaşa değil uzmanına işi bıraktım. Aldığımız kararlardan ödün vermedim. Bunun neticesinde de adım adım büyüdüm. Bak Nazik sen bile yarın ben de senin iş yerinde çalışmak istiyorum desen iş başvuru formunu doldur derim. Arkadaşlar bu formları incelerler gerekli gördüğü arkadaşları çağırıp  ön görüşme yaparlar  diğerlerine de en geç bir ay içinde neden görüşmeye çağrılmadığına  dair bir mektup yazarlar. Ben, bu benim karım yarın işe başlayacak gereğini yapın demem.

Nazik;

-Tamam canım bir şey demedik, dedi.

-Diyemezsin tabi, dedi. O bahsettiğiniz delikanlı için de bu geçerli. Gitsin, formu versin. Olur olmaz gerisine ben karışmam.

Sabahtan beri ha yağdı ha yağacak denilen yağmur yağmaya başladı. Cenk Bey koltuğunu pencerenin önüne çekti. Perdeyi hafifçe araladı. Nesrin, babasının yağmur yağarken pencere önüne oturmayı sevdiğini bilirdi. Babasının “ şimdi birde Türk kahvesi olsa” demesini beklemeden kahvesini yapmak için mutfağa yollandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder