16 Mart 2020 Pazartesi




LİSELİ REŞAT



Aradan bir aydan fazla süre geçti. Liseli Reşat o gün epeyce bir geç geldi eve. Tam soyunup yatmaya hazırlanırken babasının yavaşça evden çıktığını fark etti. Sabah ezanı da okunmaya başlamıştı.

Bundan bir ay kadar önce bindiği dolmuşun şoförü, kendisine sormuştu:
—Sen Durmuş’un oğlu musun?
O da laubali bir şekilde cevap vermişti:
—Hee, ne oldu ki?
-Yok, yok bir şey de, bir sabah erken kalk da babanı
takip et. Akşam da takip etsen bir şey fark etmez de
—Niye ki? Ben polis miyim?
— Sen dediğimi yap anlarsın.
- !
Şoför, liseli Reşat’ı da babsını da tanıyordu. Dolmuş şoförü
Dlmuşu durdurmuş:
—Okula geldik, ineceksin herhalde. demişti liseli gence.
Liseli Reşat, şöföre bir garip bakmış, bir garip
Gülümsemiş. ağzını yayarak:
-Herhalde yani, demişti dolmuştakilere de göz atarak.. “
Sence bir mahsuru var dayı?”
Dolmuş şoförü sakin kalmaya çalışarak
—Yok yavrum yok, demişti “Haydi Allah zihin açıklığı
versin

Liseli Reşat, dolmuştan inerken şoförün duyacağı şekilde
söylenmişti de:
—Ne adamlar var ya, deli midir nedir?
Liseli Reşat’ın evi okula bir duraklık mesafeydi. Dört bilemedin beş dakikaydı bu mesafe.

Liseli Reşat’ın aklına bir ay kadar önce dolmuş şoförü ile yaptığı konuşma geldi o anlarda. . Toparlandı. Evden çıktı. Babasına takibe başladı.
Babası, yarım saat yürüdü, bir saat yürüdü, bir buçuk buçuk saat yürüdü. Basının yaşının altmışın üzerindeydi. Liseli Reşat meraklandı, merakı doruk yaptı. Bir an koşup arkasından yetişmek “ Nereye gidiyorsun?” diye sormak geldi ise de doğru söylemeyeceğini düşünerek vazgeçti. Bir sigara yaktı. Hava da yavaş yavaş aydınlanmaya sokak hareketlenmeye başlamıştı
Babası bir hana girdi. Liseli Reşat, kapıda beklemekte olan han bekçisinin yanına yaklaştı.
—Az evvel içeriye giren bir amca vardı ya, dedi.” Uzaktan
gördüm, birisine benzettim. Durmuş Amca’mıydı o?
Bekçi pos bıyıklarını burdu. Liseli Reşat’ı tepeden tırnağa süzdü.
—Evet, dedi. “Burada çalışıyor?”
—Ne iş yapıyor ki?
—Hamal.
—Hamal mı?
Liseli Reşat babasının nerede çalıştığını ne iş yaptığını
bilmiyordu.
—Evet. hanın hamallarından. Niye soruyon ki sen bunları. Hayırdır.
Reşat :
- Dedim ya. Birine benzettim, o olup olmadığından emin
olmak istedim.
Bekçi, bir kez daha Liseli Reşat’ı süzdü.
Liseli Reşat, “ Haydi iyi günler size” dedi koşar adımlarla
uzaklaştı. Bir dolmuşa bindi. Okuluna gitti.

Ertesi gün gün ağarmadan uyandı Liseli Reşat. Uyumaya
çalışmadı. Babasın kalktığını fark edince uyur gibi yaptı. Bekledi. Bir süre sonra Liseli Reşat’ın odasının kapısı açıldı. Babası ayak parmaklarının ucuna basarak içeriye girdi. Başucuna harçlığını koydu. O harçlık yıllardır oraya hep konurdu bazen biraz eksik, bazen biraz fazlaç
Liseli Reşat’ın babası harçlığı bırakıp hemen ayrılmadı oradan. Liseli Reşat’ın yanağına bir de öpücük kondurdu.
Lisesi Reşat babasının kendisini sevmediğine inanıyordu. Onun yanağına kondurduğu öpücük onu bir hoş etti. Acaba uyumadığımı anladı da… diye düşündüyse de o günü takip eden günlerde de bunun böyle olduğuna şahit oldu.
Dış kapı açıldı kapandı. Liseli Reşat kalktı. Pencerenin
perdesini araladı. Babası gözden kayboluncaya kadar babasının arkasından baktı. Sonra da babasının hazırladığı kahvaltı masasından bir şeyler atıştırdı, hazırlandı, harçlığı aldı sakal yaptı cebine attı okula gitmek üzere evden ayrıldı. Ve de kendisini okula götürecek olan dolmuşu beklemeye başladı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder