2 Aralık 2019 Pazartesi


NURİYE’NİN SIRITIĞI

Hava serinceydi. Yağmur da çiseliyordu. Düğün salonunun önü kalabalıktı. Arabası olanlar sağa sola bakınıyor kafalarına uygun birilerini görürlerse arabalarına davet ediyorlardı.
Bu durum Serkan Bey’e eğlenceli gelirdi. Birkaç dakika da olsa durur seyrederdi. Araba ile gelmediği zamanlarda davet beklerdi. Arabasına ise nadiren birilerini alırdı.
Serkan Bey, Mert Bey’i gördü. Karısının akrabasıydı. Arabanın kapısını açtı, jest yapmak için seslendi:
—Mert Bey, gelin beraber gidelim.
—Rasimlerle şey yapacağız biz. Siz gidin.
Serkan Bey, cevaba bozuldu. Arabasının kapısını sertçe kapattı. Karısına keskin baktı. Karısı:
— Daha evvel sözleşmişlerdir niye bozuluyorsun ki, dedi.
Serkan Beyi homurdandı kızı da karısı da söylediklerinden bir şey
anlamadı.
Serkan Bey arabayı çalıştırdı, gaza bastı, Otobüs durağına yaklaştığı bir
anda yaşlı bir kadının önünde durdu. Köylüsüydü kadın. Salonda bir aralık gözüne çarpmıştı. Adını bile bilmiyordu ama göz aşinalığı vardı. Yaşlı kadına, Mert Bey’e de sesini duyuracak şekilde
— Arabada yer var gel, dedi. “Gideceğin yere kadar bırakayım,
otobüslerde sürünme.
Yaşlı kadın kendine söylenildiğine emin olamadı. Etrafına bakındı. Kimsecikler yoktu. Gene de “ben mi” gibinden bir işarette bulundu Serkan Bey’e. SerkaN bey hem eli ile hem dili ile “gel” dedi.

Yaşlı Kadın, arabaya binince Serkan Bey’in yüzüne dikkatli dikkatli baktı, sonra da sordu:
— Gurban olayım sen Ayfer’in oğlusun değil mi?
Serkan Bey böyle bir şey beklemiyordu. Şaşırdı, gülümseyerek,” Evet”
dedi.
— Adın da Serkan mıydı senin?
Serkan Bey’in şaşkınlığı daha da arttı. İçinden” pes be!” dedi. Sormadan da edemedi.
—Adımı nereden biliyon sen?
Yaşlı kadın gülümsedi:
— Bilmez miyim? Anana çok gider giderdim ben. Sen o zamanlar bebeydin. Burnundan tanıdım.
Erkan Bey’in karısı gülmekten kendini alamadı. Kocasına döndü:
— Bak burnun burada da işe yaradı, dedi.
Yaşlı kadın sordu:
— Garın mı?
Tanınmak Serkan Bey’in hoşuna gitmişti.
— Evet dedi. Kızını da işaret etti.” Bu da kızım. Adı da Ayfer.”
— Ebenin adını goymuşsun.
Yaşlı kadın, kızın bacağına dokundu. Kendisine doğru dönünce o:
— Ben bu babanın anasının çok iyiliğini gördüm. dedi.” Çok iyi gadındı. Mekanı cennet olsun, nurlarda yatsın.”
Yaşlı kadın birden bir anısını anımsadı. Duygulandı paylaşmak istedi.
-Hiç unutmam bir gün bönün parasıyla bi beş lira istediydim ondan. Netçeydin diye bile sormadı. Elli lira elime tutuşturdu. İstemem mistemem dedim de dinlemedi. Sonra verirsin dedi. Heç unutmam onu. O para zemzem suyu gibi geldi bana. O para sayesinde bir ay geçindiydim kimseye avuç açmadan.
Kısa bir sessizlik oldu. Serkan Bey, laf olsun cinsinden konuştu.
— Seni iyi gördüm. Sana bir şey derlerdi köyde.
Yaşlı kadın kıkırdadı. “O aklında kalmış “dedi.
Serkan Bey’in aklında kalan bir şey yoktu. Atmıştı, tutmuştu. Yaşlı kadın:
— He ya, dedi.” Bana Nuriye’nin sırıtığı derlerdi.”
— Nuriye?
— Annem. beni doğururken ölünce onun adını bana vermişler.
— Bilmez miyim?
Serkan Bey’in kızı meraklandı:
— Niye sırıtık derlerdi ki?
— Aman niye diyecekler işte, köy yeri. O zamanlarda şimdiki gibi
değildi. Garılar gızlar az gülerdi. Anam rahmetli çok gülermiş. Onun içim öyle demişler işte.
Serkan Bey, sorma gereği hissetti:
—Sen nerede oturuyon Nuriye Hala? Seni evine bırakayım ben.
Yaşlı Kadın, gözlerini kısarak camdan dışarıya baktı. Çıkartamadı nerede
olduklarını. Sordu:
— Neredeyiz şimdi?
— Nerede miyiz? Belediye binasının önüne geldik.
— Ha o zaman! Belediye binasını bilirim. Şimdi benim ev…
Serkan Bey, arabayı durdurdu. Yaşlı kadının tarifini dinledi, sorular
sordu, tam oturduğu yeri saptamaya çalıştı, aşağı yukarı tahmin de etti.
Yaşlı kadını kapısının önünde indiren Serkan Bey, derince bir iç geçirdi
annesini anımsayıp. Karısı da kızı da onu tanımamışlardı. Onlara hitaben, tok bir sesle :
—Anam iyi kadındı, dedi. “Yardım severdi. Kimse üzülsün kimse
bunalsın istemezdi.. Hem boşa dememişler ya, “iyilik yap denize at balık bilmezse Halik bilir. Gördünüz aradan kaç yıl geçmiş sevgiyle saygıyla anıyor. Bundan iyi miras mı bırakılır. O beş lirayı vermeseydi…”
Arkadan korna çalındı. Serkan Bey, küfür etti,” Koskoca yol ne bu dat
dat, “dedi. “ Uysan şimdi…”
Karısı,
— Sakin ol, dedi. “Yanaş biraz sağa geçsin.”
— Siz olamasaydınız ben ona gösterirdim de...
Sağa çekti yol verdi. Biraz sonra da arabayı iyice sağa çekti. Cep
telefonunu çıkarttı. Epeyce bir süre açılmasını bekledi. Nezaket sözlerinden sonra:
— Suzan Hanım, dedi. “ Geçen ay işten çıkarttığımız o üç kişi vardı ya
Hemen şimdi onlarla iletişim kur. Eğer iş bulamadılarsa yarın sabah yeniden işe başlasınlar.
Karşıdan itiraz geldi. Serkan Bey sesini yükseltmemeye çalışarak:
— Bu sefer de profesyonel düşünmeyeceğim, dedi. “Ne diyorsam onu yapın.
Karşıdan yine itiraz geldi. Serkan Bey,
—Siz orasını düşünmeyin Suzan Hanım, dedi.”Ne diyorsan onu yapın. On
dakikaya kadar evde olacağım. Yazılı olarak da bu söylediğimi size ileteceğim. Onur yapıp gelmek istemezlerde bir yanlışlık falan olmuş dersin. Gerekiyorsa adıma özür dile, gerekiyorsa da biraz zam da yap.
Serkan Bey, Suzan hanım’ın bir şey söylemesine olanak bırakmamak için
” Hoşça kal.” deyip telefonu kapattı. Sonra da gururla, göğsünü gere gere, “ Anam iyi kadındı” dedi. Keyfi zirve yaptı, bir de ıslık tutturdu: “ Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder