16 Mart 2019 Cumartesi

23 NİSAN

Zaman zaman özellikle de arabamla gitmediğim zaman o yolu kullanırdım. Kestirmeydi. O günde öyle yaptım. Bayırdan aşağı inip sola döndüm ki, o evin balkonuna asılmış bir Türk Bayrağı gördüm. Pek çok evin balkonunda bugün bayrak vardı. Bugün Ulusal Eğemezlik ve Çocuk Bayramı idi. Onların hiçbiri dikkatimi çekmemişti. Ama oradaki bayrak çekti.
Yıkılmaya ramak kalmış derme çatma bir evin balkonuna asılmıştı. Biri öylesine asmış demek iyi niyeti fazla zorlamak olurdu. Belli ki bu evde de birileri yaşıyordu. Ama ben bu evde hiçbir zaman ne bir insan görmüştüm ne de bir ışık. Belki de dikkatimi çekmemişti.
28 Nisan’da sırf merak ettiğim için yine oradan geçtim. Bayrak kaldırılmıştı. Yıkılmak üzere olan balkona birkaç giysi asılmıştı. O zaman o eve biraz daha dikkatli batlım. Kapının önünde birkaç leğen vardı Yeşil soğan ekilmişti. Büyümüşlerdi de.
Kapıyı çaldım. Açılmadı. Tam dönecekken ayak sesleri işittim içeriden. Bekledim. Açıldı. Beli eğilmiş yaşlı bir teyze.
Güler yüzlü. Yüzüme bakıyor. Ben de ona.
— Buyur evladım, diyor.
Bahanesiz bağa girilmezmiş.
—Ya teyze, dedim. “Canım çekti.”
Soğanları işaret ettim:
— Şu soğanlardan bir tane kopartayım mı?
- Bi dene koparmak da ne demek, dedi. “Hepsini al.”
Sesinde mutluluk vardı. Heyecan vardı.
Bir tane kopardım, bizim oralarda yolmak derler. Bir tane yoldum. Oralarda da öyle diyorlar olacak ki:
—Bir kaç tane daha yol dedi.
Teklif içtendi. Sırf onu mutlu etmek için
—Olur, dedim. “Bir tane daha şey yapayım.”
Rahmetli annem gibi:
— Kurban olayım yol, yol, dedi.
Yoldum.
—Sağ ol, dedim.
— Sen sağ ol güzel kuzum, dedi. Lafı mı olur iki tek soğanın.
Çıkartıp beş on kuruş verecektim, yapamadım.
Birkaç gün sonra tekrar, birkaç gün sonra tekrar oradan geçtim, Kapıda bacada görsem merhaba diyecektim, olmadı.
Birkaç gün sonra gördüm. Torbasından pet şişeler çıkartıyordu. Seğirttim.
- Epeyce toplamışsın, dedim.
Tanıdı beni. Gülümsedi.
- Beş on kuruş ediyor işte, dedi. “Allah bereket versin.”
Sordum:
- Kaç yaşında varsın sen?
Söyledi. içim cız etti.
- Soğanların pek lezzetliymiş, dedim.
- Al yol birkaç tane, dedi.
- Öyle olur mu, dedim.” Parasıyla verirsen alırım.”
- Üç dört soğanın parası mı olur kuzum, dedi. Yol istediğin
kadar
Sordum:
- Başka var mı?
— Yok, dedi. Ara sıra bunları ekmeğe katık ediyom işte.
— Ben hepsini alıp götürsem ne yiyecen?
Güldü:
— Gene yetişirler dedi. “Iska bulursam ekerim gene.”
— Bulamazsan?
Kayıtsızca elini salladı:
- Şimdiye kadar ölmediysem geme ölmem be oğlum. Allah bir
yerden verir. İki soğan senden kıymetli mi?
— Ben bunları alayım, dedim. “Hepsini ama, parası ile”
- Yok, dedi. P”ara istemem de…”
Sözünün gerisini getirmesini bekledim.
- Sen bi dakka burada dur, ben gelecem şimdi,dedi.
- Tamam, dedim.
Biraz sonra geldi. Elinde o gün balkona astığı bayrak vardı.
—Önümüzdeki ayda da bayram var ya, dedi. Bu iyice eskidi,
asarken utanıyom ama asmayınca da olmuyo.
- Bayrak istiyon!
Boynunu büktü:
- Alıverirsen istiyom, dedi.
Boğazıma bir şeyler düğümledi. Konuşamadım.
Susmamı kendince yorumladı:
— Çok pahalıysa sen borcun şey oldu deyinceye kadar soğan yetiştirir veririm sama.
Elini tuttum. Eğildim:
— Benim evde fazla bir bayrak var, dedim.. Onu getiririm sana
anacığım. Benim oğlan ıskacı dükkânında çalışıyor, ondan da sana bir torba ıska getiririm. Şimdi söyle bakalım sen bana. Bu güzel soğanları kaça veriyon bana?
Durdu, düşündü.
— Sen bana bayrak vercen ıska da getircem diyon. İki soğanının parası olmaz.
—Parayla vermezsem yüzüm tutmaz, bir daha gelemem. Utanırım.
Güldü,
- O zaman sen bilirsin, dedi. Maden öyle beş on kuruş ver bari.
Cüzdanımı çıkarttım. Yüz lira çıkartıp verdim.
- Güle güle harca, dedim. Bundan sonra soğanları hep senden alacağım.
Yüzüme baktı:
— Emme bu çok para.
— Çok değil, dedim. Az bile. Sen bilmiyorsun belki ama soğan fiyatları çok arttı. Üstelik hepsi de hormonlu.
—İyi bari dedi. Öyle diyosan sen.
Öpmek için elimi uzattım:
— Hoşça kal, dedim. Yarın bayrakla gelecem. Soğanlarımı o zaman alırım.
- Eyi dedi.
Elini tutup öptüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder