16 Nisan 2013 Salı




SELÂM


— Selamünaleyküm, dedi.

Kımıldandılar.

—Ve aleykümselâm, dediler.

Bıyıklı olanı tanıyordu geleni. Hafifçe kalkar gibi yaptı:

— Şöyle gel, dedi.

Yan masadaki boş sandalyelerden birini çekti.

— Rahatsız etmeyeyim, dedi gelen adam. Şöyle geçiyordum da, sizi gördüm bir merhaba diyeyim dedim.

—Yok canım, o ne biçim söz, dedi gelen adamı tanıyan. Tuttu kolundan, çekti oturttu.

Oturunca, tanıştırdı masadakilerle.

Karşılıklı nezaket sözleri saffettiler tanışanlar.

— Bir çay daha buraya, dedi Selahattin.

Selahattin bıyıklı olandı.

***

- Serbüleeeent!

-

Timuçin’di seslenen. Yoldan geçen fötr şapkalı adama sesleniyordu:

Durdu; döndü fötrlü adam. Sağına soluna bakındı. Sesin ne yandan geldiğini çıkartamamıştı.

Tekrar seslenince çıkarttı... Sesten yana baktı gördü sesleneni, güldü. Eliyle selâm verdi.

Serbülent saatine baktı. Zamanı müsaitti. Beş on dakikalığına da olsa gidebilirdi seslenilen yere.

Gitti de. Başını belli belirsiz indirdi kaldırdı. Öyle selâm verdi masadakilere.

— Bir çay daha buraya dedi Selahattin...

***

Telaşla yerinden kalktı.

— Müsaade bana beş on dakika, dedi. Şeye gideceğim de.

Mehmet Ali’ydi konuşan.

Alelacele gitti...



Uzaktan görmüştü. Kendilerinden yana doğru geliyordu. Feyzullah’la karşılaşmak... Böyle bir

ihtimal dahi Mehmet Ali’nin tüylerinin diken diken olmasına kâfi gelirdi her zaman.

Selahattin’in çayı bitmişti. Seslendi:

—Bir çay daha buraya...

***

Eliyle “gel” diye işaret etti Timuçin.

Biraz ötelerinde durdu dolmuş. İki adam indi, bir kadın. Adamlardan birinin adı Metin’di. İki

çanta vardı elinde. Onlardan birini yere bıraktı. Soluklandı... Terini sildi boşta kalan eliyle.

Sonra, çantayı tekrar aldı, yürüdü. Kahvehanenin önünden geçecekti. Her zaman öyle yapardı

zaten. Durakta iner, kahvehanenin önünden geçer, evine giderdi.

Kahvehanenin önüne varmasına az bir zaman kala gördü Selahattin’i. Durdu... Başını hafifçe

yukarı doğru kaldırıp kaşlarını çattı. Ağır ağır döndü. Yürüdü... Arka sokağa dalıp,

kahvehanenin arkasından gidecekti bugün evine...

Selahattin:

— İçeriz içeriz, dedi.

Çaycıya döndü:

— Çayları tazele dostum.

***

Özel oto hemen önlerinde durdu. Kapısı açıldı.

— Şunlara bak be, de direksiyonun başındaki adam. Ağızları açılsa işimiz var derler işiniz neymiş gördük işte

Masadakilerin hepsi kımıldandı.

— Nerden çıktın böyle, dedi Selahattin.” Gelsene.”

— Gel gel, dedi Mehmet Ali. Allah aşkına gel.

— Bundan iyi iş mi olur, dedi Timuçin.

-Yaaaa, ya dedi, adam. Çekti kapıyı.

Trafik tıkanmıştı, kornalar çalışıyordu.

Kornaya bastı adam. Selâmladı masadakileri. Hareket ettirdi aracını.

— Bunun şerefine birer bardak içilir, dedi Selahattin ve seslendi: ”Tazele çayları... Birer çay daha buraya.”

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder