29 Ağustos 2011 Pazartesi


BAYRAMLAR


Yaşamışsınızdır ya da duymuşsunuzdur, açılımı şu: Eskiden insanlar birbirlerine çat kapı giderlerdi.
Dikkat ediniz, aramaktan değil gitmekten bahsediyoruz. Canınız mı sıkıldı, biri ile iki çift laf mı etmek istediniz; konu komşunun hısımın akrabanın kapısını teklifsizce çalıp “ ben geldim” diyebilirdiniz eskiden.. O kişiyi önceden arayıp “ müsait misiniz; geleyim mi?” diye sormak ayıp kaçardı eskiden.
Gün geçti devran döndü, insanlar en yakınlarına bile haber vermeden gidemez oldular neredeyse. Gerekçe çok, rahatsız etme korkusu, görgülü insan böyle yapar düşüncesi. Eski insanlar görgüsüz müydü diye atılmayın hemen, orasını da karıştırmayın.
Eskiden, misafir denilince “ Başım gözüm üstünde yeri vardır. “diyen insanlardan bazıları şimdi “ Öf bu da nereden çıktı şimdi” diyor. Belki de bu bilindiği için, çat kapı yapmaktan korkuluyor. Kimse kendisine “ öf“ denilmesinden hoşlanmaz. Ve gene kimse bir başkasının keyfini kaçırmasından haz etmez.
Malum fıkranın sonunda Hoca Nasrettin'e sorarlar:
—Hoca bu ne iş? Ona da haklısın dedin ona da haklısın dedin.
Hoca'nın cevabı malum:
—Vallahi sen de haklısın.
En radikal düşünen insan bile aranılıp sorulmaktan hoşlanır. Son yılların moda sözcüğü var ya, empati... Empati kurun, aranılıp sorulmak kimin hoşuna gitmez.
Eşi dostu, hısım akrabayı çeşitli nedenlerle aramayan ya da aramaktan çekinenseniz bayramlar tam zamanı. En duyarsız insan bile kültürümüzün etkisiyle bayramda bazı şeylerin beklentisi içerisindedir. Kapısının ya da telefonunun her an çalınabileceği olasılığını düşünür ve de hiçbir zaman almadığı bazı önlemlerini alır. Mesela evi biraz daha derli topludur, kılık kıyafeti daha düzgüncedir. Yani, korkmadan birinin kapısını çalabilirsiniz bayramlarda, genelde rahatsız etmemek düşüncesi ile istemenize rağmen başkalarının kapısını çalmayanlardan iseniz.

Ve her insan içinde bulunduğu yaşa kadar özellikle bayram öncelerinde ve bayramlarda “ Bayramlar kırgınlıkları, dargınlıkları yok etme günüdür” söylemini defalarca duymuştur. Bu söz bilinçaltına yerleşmiştir. Normal bir zamanda kapımızı çalmışsa kapıyı suratına çarpabileceğimiz ya da “ alo “ deyince telefonu yüzüne kapatabileceğimiz pek çok insana bayramda bunu yapamayız.
Bayramlar önemli, özellikle dini bayramlar yılda iki kez gelen bulunmaz bir nimet...
Bayramlar sayesinde haber vermeden birinin kapısını çalmanın keyfini yaşayarak nostalji yapabiliriz.
Bayramlar sayesinde, soğuyan belki de kopan ilişkilerimizi yeniden ısıtabiliriz.
Bayramlar sayesinde arayan ya da aranılır olmanın doyumsuz tadını yaşayabiliriz.
Bayramlar sayesinde, ziyaret edilmeyi beklemeden ziyaret edebilirsek, eski günleri anar, eskileri, yitirdiğimiz dostları anabiliriz.
Evet, amanın ardından inanarak ya da öylesine ürettiğimiz nedenlerden ötürü yapmamız gerekenleri yapamayanlardansak bayramlarda, hiç olmazsa ki biz onları çok iyi biliriz, anımsanmamız gerekenleri bir mesajla olsun bir telefonla olsun anımsayalım. Yarım elma gönül alma demişler, bir gönül yapmamın mutluluğunu içimizde duymaya çalışalım.
Ve de, çocukluğumuzda yaşadığımız bayram heyecanını bayram coşkusunu çocuklarımıza vermeye çalışalım karınca kararınca da olsa, en azından onlarda oluşabilecek heyecana ket vurmayalım.
Hayırlı bayramlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder