KİTAPLARI SEVMEYEN ÇOCUK
Bir varmış , bir yokmuş kitapları ve kitap okumayı hiç ama hiç sevmeyen bir çocuk varmış.
Günlerden bir gün halasına kuzeni Ertuğrul’la biraz oynamak biraz ders çalışmak için gitmiş.
Akşama kadar hoşça vakit geçirmiş.
Akşam televizyon seyrederlerken hala el çırpmış
Hala:
-Haydi bakalım herkes kitabını alsın köşesine çekilmiş.
Herkes yeni bir kitap ya da dünden kalan kitabını alarak köşesine çekilmiş. Hala da televizyonu kapatıp eline bitirmek üzere olduğu İngilizce bir kitabı alıp köşesine gitmiş.
Figen:
-Televizyonu açabilir miymiş? Ben kitap okumayı sevmem,
Herkes ters ters Figen’e bakmış: Kuzenlerden Ertuğrul’a içinden “Okumamayı sevseydin okuduğunu anlar, okuduğunu da anlatabilirdin, demiş.
Fiğen, can sıkıntısında dolayı Eruğurul’a hitaben:
-Öğretmenin verdiği ödevleri bitirdin mi demiş
Ertuğrul:
-Görmüyor musun kitap okuyorum, demiş okuduğu kitaptan başını kaldırmadan.
Ertuğrul’un suratı asılmış:
Eniştesi hem okuyor hem notlar alıyormuş.
Halası gözlüklerini takmış kendinden geçmiş kitabını okurken.
Üniversitede de okuyan büyük kuzeni, bir bilim insanı edasıyla top sakalını sıvazlıyor, zaman zaman kıkırdayarak okuduklarına gülüyormuş.
Yaşıtı Ertuğrul akalarını uzatmış, çoraplarını çıkarmış kitabına gömülmüş. Bu kitabı iki defa da okumuyormuş.
Birden bir sarsıntı olmuş. Aksallı, nur yüzlü ihtiyar bir adam elinde bastonu ile orada bitivermiş. Figen ilk adapta korktuysa da bir süre sonra korkusu yitmiş.
Dede, seni görmek için az geldim uz geldim, dere tepe geçip geldim, demiş. “
-Beni görmek için mi geldin?
- Ya duyduğuma göre hiç kitap okumaz, en fazla elli sözcükle konuşurmuşsun. Konuşulanların pek azını anlar, kailime hazinen yetersiz olduğundan da fikirlerini tam olarak izah edemezmişsin.
Figen utanmış, yüzü kızarmış kendini savunma gereği hissetmiş:
-Ama hep teşekkür belgesi alıyorum,demiş.
-Aksakallı nur dede, gülmüş-
-Herkes o dediğin belgeden alıyor şimdi. Eskiden o belgeyi almak için göbeğimiz çatlardı
Aksakallı nur dede, “ neyse” demiş süzülerek oradan ayrılmış.
Figen gözlerini ovuşturmuş. Belli ki özü geçmiş. Bu anda da halası ellerini çırpmış.
-Bugünkü okuma saati bitti demiş. Çay demlemeye gidiyorum.
Çaylar gelinceye kadar da bir kişi hariç ( ki o hala okumaya başlamamış) devam etmiş.
Gökten düşen elmalardan hiçbiri de onun (Figen'in) başına düşmemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder