DUA
Tarihini de
saati de unutmam mümkün değil.11 Mart... Saat 11.30 ile 12 arası. Günlerden
cuma.
Adam,
kelimeleri cümleleri art arda sıralıyor. Doktorun önüne çekler uzatıyor,
rakamlar yazıyor.
Ağlıyor,
yalvarıyor. Zaman zaman ellerine sarılıyor, zaman zaman da ayaklarına
kapanıyor.
Adamın
gözyaşları sel! Doktor çaresiz. Ben ve yanımdaki dostum şaşkın.
Zaman zaman
telefona sarılıyor, doktor mani oluyor.
— Yarım
saate kadar helikopter indireyim bahçeye, diyor.” Bir saate kadar özel uçağı
beş doktorla hava alanında hazır duruma getireyim “
Belli ki pek
çok şeyi gerçekleştirebilecek durumda.
—
Yapabileceğimiz bir şey mutlaka olmalı Rauf, diyor doktora. Yalvarıyor,
yakarıyor, ağlıyor bağırıyor, belli ki yüreği yanıyor.
Doktorun
insanüstü gayretleri biraz olsun etkisini gösteriyor. Adam sakinleşir gibi
oluyor
- Ragıp,
dostum, inan hastanemizin en iyi cerrahları en iyi hemşireleri ameliyathanede.
Ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
—Amerika’ya
götüreyim
- Ragıp, şu an beklemekten başka yapacak bir şey yok
- Yaşayacak
ama değil mi?
-
Bilmiyorum, hastanemize getirildiğinde... Durumu çok ağır... Bunu bilmen
gerekiyor.i Allah'tan ümit kesilmez denilen bir durum.
—
Yapılabilecek hiçbir şey yok mu?
— Arkadaşlar
ellerinden geleni yapıyorlar inan bana.
— Avrupa’nın
en iyi doktorlarını birkaç saatte buraya yığabilirim.
— Biliyorum.
— Öyleyse
niye tamam demiyorsun?
— Bak, sağ
çıkarsa ameliyattan
Çıldırmışa
dönüyor adam.
- Sağ
çıkarsa ne demek Rauf. Kalbime mi indireceksin benim.
- ...
— Özür
dilerim ama.
Bir şeyler
söylemeye çalıştım, sesimi duyuramadım.
— Durumu çok
ağır Zaten yani arabadan çıkartıp buraya gelinceye kadar birkaç kez kalbi
durmuş. Doktor arkadaşlar bir şeyler yapmış.
— Peki, kaza
nasıl olmuş? Altındaki cip dünyanın en iyi cipiydi. Yepyeniydi daha.
— Boş ver
bunları şimdi dostum.
— Yalnız
mıymış?
— İki kişi
deha getirdiler, onları yaşatamadık.
—
Yapılabilecek bir şeyler olmalı ama.
— Var.
— Söyle o
zaman. Para pul, dünyanın en iyilerini buraya getireyim. Yetmezse isim ver, tüm
servetimi önüne sereyim.
— Dua...
— Ne?
— Biz
çıkalım arkadaşlarla, sen içinden geldiği gibi oğlun için dua et. Şu an
yapabileceğin tek şey bu.
Dışarı
çıktık. Rauf Doktor, derin bir iç çekti, kapıyı kapattı. Sözün tükendiği andı
artık. Söyleyecek bir sözüm de yoktu gücümde. Allahaısmarladık der gibi Rauf'a
dokundum. O da bir şey demedi, başını salladı "güle güle" manasında.
Dışarı
çıkınca, arkadaşımla göz göze geldik. İkimizde konuşacak durumda değildik
belki. Belki ikimizin de yalnız kalmaya gereksinimi vardı. Ayrıldık...
Bir
cankurtaran geldi hastaneye. Onun arkasından bir tane daha geldi...
Elimde
olmadan derin bir iç geçirdim. Nasıl bir iç geçirmiş olmalıyım ki yanımdan
geçmekte olan biri, yüzüne baktı, kim bilir neyin var der gibisinden baş
salladı.
Belgin'in
uçağı on beş dakika kadar önce Avustralya'ya gitmek için havalandı
İstanbul'dan... Şu anda onun için dua etmekten başka yapabileceğim hiçbir şey
yok.
Babaannemi
iki yıl evvel kaybettik. Rahmetli olduğunda 98 yaşındaydı. Kendimi bildim
bileli, babama, anneme, kardeşlerime özellikle de biz kapıdan çıkarken dua eder
" güle güle gidin güle güle gelin güler yüzler bulun." derdi. Bunu
duyardık da, kim bilir başka neler derdi:
Belki, Allah
kötüye denk getirmesin, derdi.
Belki,
Rabbim görünmez kazalardan belalardan korusun derdi.
Belki,
verdiğin sadakalar yüzü gözü hürmetine ayağın taşa takılmasın, derdi.
Belki zihin
açıklığı dilerdi, belki her şeyimizin yolunda gitmesini isterdi.
Dualarının
faydası bize mi yoksa ona mı oldu bilmem ama en basit ifade ile dini inancı pek
de olmayan Rauf arkadaşımın hiç tanımadığım yüreği kavrulmakta olan o babaya
söylediği kelime bir gerçeği mi yansıtmakta yoksa öylesine ağızdan çıkan bir
söz müydü?
— Dua!
Otobüs
durağına iki bank koymuşlar. Hayret, bomboş. Kendimi çok yorgun hissettim
birden. Oturdum birine.
Hay Allah.
Arabam da hastanenin otoparkında kaldı. Daha doğrusu yaşadıklarım unutturdu.
Arkadaş da anımsatmadı.
Elinde iki
koltuk değneği ile epeyce de bir zorlanarak yürüyen yaşlı bir adam köşeden
döndü. Gençken görsem, bu halde niye sokağa çıktın be adam der söylenir miydim
acaba? O adam yerine başka biri çıksaydı şu anda önümden geçmiş olurdu. Onun
buraya erişmesi belki yarım saati bulacak...
Hastaneye mi
gidiyor acaba? Niye bir taksiye binip gelmemiş ki? Bunun oğlu kızı yok mu,
girselerdi koltuğuna?
Aklım hala o
sözcükte. "Dua"
Duadan başka
yapılabilecek bir şey kalıyor mu bazen?
Yıllar önce
bir olaya şahit olmuştum. Belki farkında olarak belki farkında olmayarak
binlerce şahit olmuşumdur da belki bu aklıma geldi işte.
Genç bir
delikanlı ile genç bir kız yürürlerken yan yana ( üzerlerindeki giysiler liseli
olduklarını gösteriyordu.) yanlarında, iki üç gençten başka bir ifade gerekir
ama iki üç genç belirdi. Kızın yanındaki gence omuz vurarak kızdan biraz
uzaklaştırdılar. Sonra içlerinden biri, net duydum, " Niye bu kadar
yakışıklısın lan sen." diye bağırdı. Ve üçü birden delikanlıya
saldırdılar.
Saniyeler
içinde delikanlı kanlar içinde yere yığıldı.
Babaannemin,
" Allah kötüye denk getirmesin." temennisi ve duası, aklımda kalıcı
izler bırakacak olan kötü bir olay yaşamama set oldu mu acaba?
İnsanoğlu
bazen ne kadar çaresiz kalıyor değil mi? Dua, o andaki çaresizlik durumunda ya
da olası çaresizlik anlarında ona kuvvet, kuvvet veriyor mu diyeceğim ama...
Cep
telefonum uyarma hatırlatma sinyali verdi. Açıp baktım, üç saat sonraki önemli
bir randevuyu anımsatıyordu.
Bu durakta
niye kimse yok sahi? Bu durak... Kafamı kaldırdım, durak levhası sökülmüş.
Belli ki durak kullanım dışı kalmış.
Ezel Hanım
ile buluşacağım. Bürosu on sekizinci katta. Taksiye bineceğim. Şoförün iyi
olması için dua etmekten başka çarem var mı? Şoför iyi çıktı diyelim, bu sabah
gazete de okudum sarhoş bir şoförün kullandığı bir araç köprüden uçup alt
yoldan geçmekte olan bir özel otonun üzerine düşmüş. Biri çocuk iki kişi ölmüş.
Ezel
Hanım'ın bürosu on sekizinci katta. Mecburen asansörle çıkacağım. Üçüncü kata
vardığımda ya da dördüncü kata binada yangın çıkmayacağını asansörün olduğu
yerde kalmayacağını kim iddia edebilir?
Mecburen
herkes gibi ben de taksiye bineceğim, asansöre bineceğim, şunu yapacağım bunu
yapacağım. İpler nereye kadar elimde olacak. Kişileri, olayları, kendimi nereye
kadar kontrol etme olanağı var ki? Direksiyonu başkasına bıraktığım anda
yapabileceğim tek şey dua etmek değil mi? Kötüye gidişin durması için, kötüye
denk gelmemek için, şansın yanımda, yanında olması için. Kemin def edilmesi
için dua etmek, durup beklemekten ya da her şeyi kendi seyri içinde takibini
izlemekten az da olsa iyi değil mi?
Genç bir
kadınla, yanında genç kız bir yanıma yaklaşıyor. Bir adres soruyorlar. Anımsar
gibiyim ama emin değilim. Şuradan yürüyün şöyle dönün ışıkları geçin diyeceğim
ama dedim ya emin değilim. " Kusura bakmayın anımsayamadım." diyorum.
Büyük bir olasılıkla biraz sonra birisine daha soracaklar, sordukları kişi
belki bilmediği halde aklınca bir yeri tarif edecek.. Bu kadın ve bu kız için
doğru kişiye adres sormaları için dua etmekten başka yapılabilecek bir şey var
mı?
Kız,
annesinin koluna giriyor. Şu dakikalarda dünyanın bin bir yerinde kim bilir kaç
anne kaç baba oğluna ya da kızına tecrübelerini aktarıyordur. Onlara nasihat
veriyordur, aman oğlun şunu yapma aman dikkatli ol.
Oğlan ya da
kız da çok asi değilse demeyelim de iyi yetiştirilmişse diyelim şöyle diyordur.
— Merak etme
anneciğim.
— Sen hiç
kaygılanma baba. Gözün arkanda kalmasın. Ben ne yapacağımı bilirim.
Ben
yapacağımı bilirim diyen evladının arkasında her an olamaz ki anne baba.
O anne
babanın bazıları günün bir saatinde televizyonun başına geçtiklerinde ya da
gazeteyi ellerine aldıklarında " annem söylemişti, babam uyardım "
diyerek gözyaşı döken bir kişinin haberi ile karşılaştığında oğlu ya da kızı
için dua etmekten başka bir çaresi var mı?
Karşıdan
gelen genç adam oğluma ne kadar da benziyor. Birden gözümde tüttü.
Cep
telefonunun cebimden çıkartıyorum. Oğlumun telefon numarasını çeviriyoruz. İşte
açtı, sesini duymak ne güzel.
Havadan
sudan konuşuyoruz.
Konuşmamız
biterken,
- Kendine
iyi bak, diyorum. Duanı üzerimizden eksik etme.
Şaşırdı. Belki
de ilk defa " dua" sözünü bu anlamda benden duydu. Beklide ilk defa
" Babam ihtiyarlamaya başladı galiba" diye aklından geçirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder