DEFOL GİT AYLA!
Davut Bey, karısına sordu:
-
Devran
ya da karısı son günlerde
aramadı
değil mi?
Akşam yemeğinden sonra
çay içiyorlardı: Ayla hanım, çayından bir yudum aldı:
-
Aramadı.
Niye sordun ki?
-
Ararlarsa fazla uzatmadan telefonu
kapat. Hatta
hiç açma
-
Bir
şey mi oldu?
-
İşleri
bozukmuş. Herkesten borç
istiyorlarmış.
-
Aaa!
-
Yaaa.
Feyyaz uğradı bugün o anlattı.
Batmış. Uçan
kuşa borç yapmış. Bugün yarın bizim de kapımızı çalar. Haberin olsun.
-
Hay
Allah! Üzüldüm bak.
-
Ben
de üzüldüm de. Yani diyeceğim
karısı
marısı gelirse ya da telefon ederse hani sohbeti uzatmadan şey yap yani.
Borç istemesine olanak bırakma. Yok demeye Yüzün tutmaz
kaptırırız paraları Allah korusun.
-
Sen
öyle mi yapacaksın?
Davut Bey kalktı. Boşalan çay bardağını
aldı,
mutfağa gitti çayını tazeledi. Yerine otururken,
-
Asında
geçen gün uğradı, dedi. “Ama
benim
hakikaten acele bir işim vardı hemen gittim. Verilmiş sadakamız varmış Demek ki
borç isteyecekti. Olanlardan da haberim yok, verirdim Allah korusun.”
-
Dur
bakalım canım. Belki de istemez
bizden.
-
İster
istemez ben onu bilmem. Bil diye
söyledim
hani.
Ayla Hanım,
-
Akşam
akşam bütün keyfim kaçtı bak,
dedi. Çay
tabağını sehpanın kenarına itti.
-
Duyduğuma
göre dedi Davut Bey. Ve
devam etti “Doğruysa
bacanağı yüklü bir kazık atmış ona. Ondan sonrası da çorap söküğü gibi gelmiş. Toparlayamazsa
iflas edecekmiş. Böyle adama bu devirde kim borç verir şekerim. Herkes aklını peynir
ekmekle mi yedi?
Davut Bey, karısının dikkatle yüzüne
baktığını
gördü. Yüzünü eli ile sıvazladı. Sordu:
-
Yüzümde
bir şey mi var. Ağzımda falan.
Ayla Hanım gayriihtiyari
gülümsedi.
-
Yok
yok, dedi. Beşiktaş kazandı ya
, sevincin
yüzüne yansımış mı diye baktım.
Davut Bey arkasına iyice yaslandı.
Kollarını
açtı. Gururla:
-
Kartallar
bu sene şampiyon olacak
göreceksin,
dedi.
-
İnşallah,
diye karşılık verdi karısı. Takip
ettiği bir
dizi filmin başlama saati de gelmişti. Kumandayı
eline aldı, dizinin yer aldığı kanalı açtı.
Davut Bey, sevmezdi bu diziyi.
Kütüphaneden İngilizce bir kitap aldı.
Gözlüğünü taktı.
Onu okumaya başladı.
***
Davut
Bey uyandı. Saate baktı. Saat 03’tü. Karısı yoktu yanında. “ Nerede bu kadın?”
diye söylendi. Kalktı salona geçti. Elektriği yaktı. Karısı koltukların birinin
üzerine bağdaş kurup oturmuştu. Karısı ne zaman çok sinirlense, çok üzülse, bir
konu üzerinde düşünse ve bir karar arifesinde olsa böyle yapardı.
Davut
Bey, karısına ayaklarının ucuna basarak
yanaştı:
-
Hayırdır
Ayla , dedi. Ne oldu?
Davut Bey,
karısının bakışlarından
sorunun müsebbibinin kendisi olduğunu anladı. Bir an düşündü.
Bir şey bulamadı. Sorusunu başka sözcüklerle yineledi:
-
Ayla
ne oldu? Ne kusur eyledik?
Ayla Hanım ayağa kalktı. Bir şey
söyleyecek gibi olduysa da vazgeçti. Oturdu.
-
Yok
bir şey yok, dedi. “Yat sen.”
-
Nasıl
yok hayatım. Saat üç olmuş.. Yarın
sabah işe gideceksin.
-
Davut
yat sen. Üzerime gelme. Biraz
düşünmem gerekiyor benim.
-
Ne
?
-
Ne
mi?
-
Evet.
-
Davut
git yat sen. Gelme üzerime.
-
Hayatım
akşam iyiydik. Gelip giden de
olmadı hani, bir şey söyledi de canını sıktı desem.
Ayla
Hanım, sert bir ses tonu ile:
-
Beni
şaşırttın. Hayal kırıklığına
uğrattın. Utandırdın. seni tanıyamamanı
üzüntüsünü yaşattırıyorsun bana şu an, dedi.
Davut Bey,
karısının sözlerine bir mana
veremedi. Sordu:
-
Bunları
ben mi yapıyorum?
-
Davut
git yat. Bu saatte seninle
tartışmak istemiyorum. Çok sinirliyim. Amacımı aşan bir söz
söylerim iş iyice tadından yenmez olur.
Davut
Bey, yatak odasına gitti. Pijamalarını
çıkardı takım elbiselerini giydi. Kravat
bile taktı. Salona geri döndü. Karısının karşısındaki koltuklardan birine
oturdu. Bir süre karısının “ Ne oluyor? Hayrıdır?” demesini bekledi. İstediği
olmayınca yerinden kalktı. Bir kendine bir de karısına bol köpüklü birer kahve
yaptı.
Karısı,
ikramı ret etmedi. Belli belirsiz teşekkür etti. Bundan kuvvet alan Davut
Bey, işi kendince şakaya vurarak “ Ne kusur eyledik sultanım. Anlat
bilelim kendimizi savunalım.” dedi.
Ayla
Hanım, kahvesinden bir yudum aldı. Fincanı
yan tarafındaki sehpanın üzerine bırakırken sordu:
-
Hakikaten
niçin bu kadar sinirlendiğimi,
niçin büyük bir hayal kırıklığına uğradığımı bilmiyor musun
sen?
-Vallahi
bilmiyorum. Azıcık, minnacık
ipucu versen, belki bir şeyler tahmin edebilirim.
-Akşam
yaptığın konuşmayı düşün.
-
Akşam yaptığım konuşma mı? Ne konuşması yaptım ki akşam ben?
-Davut!
Devran ve karısı Sultan bizim çocukluk arkadaşımız.
-
Eeee!
-
Söylediğine göre zor günler geçiriyorlarmış.
-
Feyyaz öyle söyledi. Aslında ben de duymuştum böyle bir şeyler ama üzerinde
durmamıştım.
-Ve
sen bana diyorsun ki telefonla ararlarsa telefonu açma, gelirlerse de kapıdan
kov borç para isterler.
- Ben
böyle bir şey söylemedim.
Ayla
Hanım, azarlar gibi sürdürdü sözlerini.
-
Demagoji
yapma bana Davut. Bir kelime
eksik ya da fazla söylediklerinden çıkan anlam bu.
-
Eeee
-
Eeee
deyip durma bana. Daha fazla
çıldırtma beni.
Davut
Bey de sesini yükseltti.
-
Sen
de sadete gel. Uzatma
sözlerini.Neyse derdin açık açık söyle.
-
Hala
anlamadın mı?
-
Neyi
anlamdım mı? Bir şey söylemedin
ki.
-
Git
yat Davut.
-
Yatmıyorum
Ayla. Derdin neyse söyle.
Ne bu böyle, bilmece gibi konuşmalar, afra tafra. Benim
yerime başka bir erkek olsa “ Dayak mı istiyor canın der.”
-Pardon,
anlamadım?
- …
Davut
Bey, kalktı. Salonun içinde birkaç kez dolaştı. Sonra Ayla Hanım’a yaklaştı.
Ona doğru hafifçe eğilerek:
-
Özür
dilerim, dedi. “ Biliyorsun beni
kafam bu saatlerde fazla çalışmaz. Ne olduğunu bir anlatırsan
ben de yani ben de seni tatmin edecek birkaç söylerim belki. Ha!
Ayla
Hanım bir an teyzesini hatırladı. Onun kendisine yaptığı bir nasihat aklına
geldi. Nikah arifesinde söylemişti. “ Bak kızım kulağına küpe olsun, karı koca
arasında her zaman bir tartışma çıkabilir. Böyle zamanlarda duracağın yeri iyi
bil. Karşındaki kişi de bilsin sen de
bil.”
Ayla
Hanım, derin bir nefes aldıktan sonra kocasının gözleri içine bakarak yumuşak
bir ses tonu ile konuştu:
-Bak
Davut az evvel de söyledim Devran da karısı da bizim çocukluk arkadaşlarımız.
Onu da geçtik dostlarımız.
- Eee
- Esi
şu, ben senden beklerdim ki, Ayla durum bu. Bu hafta Devranları bir yemeğe
çağırsak da bir konuşsak durumlarını. Nasıl yardım edebileceğimizi sorsak, yapabileceğiz
bir şey yapsak deneni beklerdim.
- Eee!
- Sen,
benim kocam ne dedin?
-Ne
dedim?
Ayla
Hanım sabrını zorladı. Sesini yükseltmemeye çalışarak sözlerini sürdürdü.
-
Devran
ya da karısı ararsa telefonu
açma, kapıya gelirlerse içeriye buyur etme. Niye? çok zor
durumlardalarmış. Borç para
isteyebilirlermiş. Ben böyle koca istemiyorum.
Davut Bey!in
başı fevri davranışlarından
dolayı çok belaya girmişti. Bu konu ile psikoloğa bile
gitmişti.
Davut Bey
bir an karısının son sözlerine
takıldı. Sözün ne demek istediğini idrak edemedi. Söze
alındı, sinirlendi, kapıya doğru yürüdü, kapalı olan salon kapısını açtı,
karısına dönerek bağırdı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder