BANA BİR AKIL VER MUSA ABİ
Dünden kavilleştirdiler. Musa Bey ilerlemiş yaşına rağmen erkenden kalktı. Etrafı toparladı. Günlük düzenine ilaveten birkaç şey daha yaptı. Duş aldı mesela. Uzun zamandır giymediği takım elbiselerini giymek için yerinden çıkardı. Tıraş oldu. Kendi yapamayacağı için pastaneden de birkaç şey getirtti.
Dün akşam üzeri uzun zaman beraber çalıştığı eski bir iş arkadaşı telefonla aramış, “ Musa Abi yarın gelip bir çayını içmek yarım saat kadar tecrübelerinden istifa etmek isterim “ demişti. Musa Bey hem eski bir arkadaşını göreceğinden hem de nedeni ne olursa olsun hatırlanmaktan çok mutlu olmuştu.
Musa Bey buluşma saatine bir saat kala tam tekmil misafirini karşılamaya hazır hale geldi. Öyle ki ne olur ne olmaz diye çaydanlığına su bile doldurdu.
Sevtap Hanım tam 15.30 da Musa Bey’in kapısını çaldı. Musa Bey, güler yüzü ile hoş geldiniz dedi, misafirini içeriye kabul etti. Uzun zamandır görüşmediklerinden yarım saat kadar hararetle sohbet ettiler, çaylar içtiler, pastaneden alınanları yediler.
Sevtap Hanım sohbetin bir yerinde sebebi ziyaretine geldi,
“ Musa Abi!” dedi. “Bilirim sen akıl vermeyi sevmezsin ama tecrübelerine de dayanarak bana bir akıl ver ne olur. Bir haftadır ne yapacağımı bilemez durumdayım.”
Musa Bey ile Sevtap Hanım uzun yıllar aynı iş yerinde çalışmışlar bu arada da epeyce bir süre Musa Bey Sevtap Hanım’ın amirliğini yapmıştı. Musa Bey emekli olunca da Sevtap Hanım onun yerine geçmişti.
Musa Bey,
—Estağfurullah dedi. “Seni böyle zor duruma sokan nedir?”
—Bilmiyorum duydunuz mu ama Yeter Hanım yurt dışına gitti.
Ben de onun yerine Ercüment Bey’i düşündüm. Genç, dinamik
çalışkan bir arkadaş. Ancak geçen gün bir şey olmuş.
—Olmuş dediğine göre birileri sana bir şeyler söylemiş. Sen
şahit olmadın yani olana.
—Evet, siz Binnur’u da tanırsın. Beş altı sene bizde çalışmıştı. O
söyledi. Anlattı.
—Ben de sana anlat demeyeceğim çünkü anlatmak istiyorsun.
Haydi başla bakalım.
—İşte Binnur Bey ve arkadaşları Ercüment Bey’e bir hayırlı
olsun yemeği vermişler. Ercüment Bey de yemek bitiminde çayları da makam odamda içelim diyerek onları iş yerine davet etmiş.
-???
—Bizim muhasebeciyi tanırsınız bizden iyi, asansör korkusu
vardır o nedenle de siz onun odasını birinci kata almıştınız.
Musa Bey, adı geceni hatırladı. Severdi kendisini. Sordu:
—Maşallah hala çalışıyor ha. Yaşlanmıştır epeyce.
—Öyle ama dinç, çalışmayı da seviyor.
—Senin gibi bir yöneticiye sahip olduğu için de çok şanslı. Eee,
sonra?
—Ercüment Bey, onun kapısından kafasını uzatmış, ona Galip
Bey’e yarım saat sonra odama gelin demiş.
—Eeee.
—Ercüment Bey’in odası 12. katta. Üstelik adamın asansöre
binmekten korktuğunu da biliyor.
—Haaa. Diyorsun ki odasına çağıracağına söyleyeceğini orada
söyleseydi.
—Ondan da vazgeçtim de Musa abi
Sevtap Hanım bir an sustu. “ Abi dediğim için kızmıyorsunuz
değil mi? dedi. Size olan saygından ve sevgimden.”
Musa Bey,
— Bilakis, dedi “Memnun oluyorum. Eeee sonra?”
—Yarım saat sonra muhasebeci Ercüment Bey’in odasına gitmiş,
kapısını çalmış Nefes nefese, bet beniz atmış bir şekilde “ Buyurun efendim, beni çağırmıştınız” demiş.
—Eeeee, sonra?
—Ercüment Bey, yanındaki arkadaşlarına hava atmak için mi?
bilmiyorum, koltuğuna kaykılarak “ Kazım Bey, dosyalar akşama masamda olacak değil mi. “ demiş. Kazım Bey de “ Hazırladım efendim. Şu anda bile getirebilirim “ demiş. Ercüment Bey de sesini yükselterek ve heceleyerek “ akşama “ demiş ve eklemiş.” Tamam gidebilirsin.”
—Benim tanıdığım Sevtap’ın kabul edemeyeceği bir davranışta
bulunmuş Ercüment Bey.
-…
—Bu durum seni çok rahtsız etmiş.
—Çok. Yani üzerinde hiç durmamalıyım, ikaz mı etmeliyim Ercüment Bey’i başka bir göreve mi atamalıyım?
—Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsem bıyık diyorsun.
—Siz bu sözü çok kullanırdınız, ben de kullanıyorum Musa abİ Aynen öyle. Şimdi ben ne yapayım? Bir amirin yaş almış çalışanına böyle davranmasını kabul edemiyorum da bu işe Ercüment Bey’den daha iyi yapabilecek biri yok elimde. Tecrübelerinize istinaden bana bir akıl verin. Lütfen.
Musa Bey, uzun sayılabilecek bir süre başını iki yana sallayarak
—Biliyorsun ki ben akıl okumayı ve de akıl vermeyi sevmem Sevtap, dedi.
Sevtap Hanım yalvarırcasına konuştu:
—Ama benim buna ihtiyacım var. Ben istiyorum.
Musa Bey, bir an düşündü. Aklına gelenleri süzgeçten geçirdi. Sonra:
-Madem bu hadise seni bu kadar rahatsız etti, Önce Kazım Bey ile sonra da Ercüment Bey ile olay hakkında konuş istersen.. Ercüment Bey’e bu davranışının nedenini sor. Bakalım ne diyecek. Kendini nasıl savunacak. Olay hakikaten olaya şahit olanın anlattığı gibi mi gerçekleşmiş. Binnur Bey belki olanı abarttı ya da art niyetli. Olay belki de üzerinde bile durulmayacak kadar basit bir şey.
— Sizce Ercümenet Bey Kazım Bey’in onurunu kırıp emekli olmasını ya da istifa etmesini mi istiyor? Yoksa arkadaşlarına hava atmak mı istedi? Ya da ne bileyim aklıma da bir şey gelmiyor ki.
Musa Bey, bilmem ki der gibisinden bir harekette bulundu.
Sevtap Hanım bir tarihte Musa Bey tarafından tatlı sert ikaz edilmişti. O anı hatırladı. Musa Bey’in de hatırlayacağını düşünerek manalı manalı gülümsedi:
—Yoksa ben de Ercüment Bey’i makamıma çağırıp bu
davranışından dolayı onu fırçalayayım mı? Ne dersiniz?
Musa Bey,boğazına gelen gıcığı temizledi.
—Zaman zaman amirler çalışanlarına fırça atar ama ben bunun doğru olup olmadığı hususunda kesin bir görüşüm yok, dedi.
Sevtap Hanın, Musa Bey’den akıl ya da öğüt almakta kararlıydı.
—Yoksa Ercüment Bey’in Kazım Bey’den özür dilemesini mi isteyeyim, özür dilerse konuyu uzatmayayım mı? Ne dersiniz Musa abi?
Bu esnada evin kedisi salana girdi. Etrafına bakındı. Yavaş adımlarla Musa Bey’in kucağına atladı.
Sevtap Hanım yerinden kalktı. “ Ay ay ne şeker şey bu böyle” dedi ve sordu “ Adı ne bu şekerin?”
Musa Bey tam soruya cevap verecekti, Sevtap Hanım’ın kendisine doğru uzanan elden rahatsız oldu kedi, Musa Bey’in kucağından aşağıya atladı. Miyavlayarak oradan uzaklaştı.
Musa Bey, iç geçirdi
—Evlenin artık Sevtap Hanım, dedi. Aksi takdirde benim gibi bir kedi ile baş başa kalırsın. Şu kedi de olmasa… Düşünmek dahi istemiyorum.
Sevtap Hanım, gülümseyerek karşılık verdi Musa Bey’e.
—Yani bana bu konuda bana yardımcı olamayacaksın. Beni kaderimle baş başa bırakacaksın.
Musa Bey, Sevtap hanım’ın ellerini avuçları içine aldı tane tane konuştu:
—Bana iki seçenekle gelirsen şunu yap bunu yap demeden hangi kararın sonucu ne olabilir bunların değerlendirmesini yapar son kararı sana bırakırım. Çok yaşadım, iyi olur Allah’tan kötü olur kuldan olur derler.
Sevtap Hanım ayağa kalktı. Musa Bey’in ellerini öptü.
—Her daim olduğu bibi sizden bir dal çiçek istedim siz bir
demet çiçek verdiniz “gerekli olanı al” dediniz. İyi ki varsınız dedi.
Musa Bey, “ Sen iyi bir yöneticisin daha da iyi olacaksın” dedi. Sevtap Hanım’ı binanın dış kapısına kadar uğurlayarak nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder