ZAFER BAYRAMI VE DENİZ
Deniz, hiçbir şey sormadan dedesini ve babaannesini izliyordu.
Babaannesi dedesinin de yardımıyla sandıktan bir bohça çıkardılar. Bohça tertemizdi, özenle hazırlanmıştı.
Deniz anımsıyordu, zaman zaman bu bohça sandıktan çıkartılır, içinden bayrağımız alınır, gururla balkona asılırdı. Deniz anladı ki bugün de anlamı olan özel bir gündü.
Bohça açıldı. İçinde Tür bayrağı vardı. Yıkanmış ütülenmiş oraya özenle yerleştirilmişti.
Babaanne bayrağı çıkardı, öptü. Dede de öptü. Deniz heyecanlandı,
— Ben de öpeceğim, dedi.
Babaanne de dede de izlendiklerini fark etmemişlerdi. Torunlarının isteği onları heyecanlandırdı. Dede, “ gel, gel!”
dedi. Deniz gitti, bayrağı öptü alnına koydu.
—Bugün bayram, balkona asacağız değil mi? “dedi Deniz.
Babaanne e, “ Şeker yavrum ” dedi. Torunun yanaklarından
öptü. “Bayram ya dedi. Zafer Bayramı”
—Zafer Bayramı ne babaanne?
Deniz, henüz beş yaşlarındaydı. Babaanne bir an düşündü, bunu
en basit şekilde ona nasıl anlatabileceğini düşündü. Dedesi araya girdi.
Davudi sesi ile:
—Bugün 30 Ağustos, dedi. “Bu tarih hiçbir zaman unutmamız
gereken tarihlerden biri. Bak, biz unutmadık, sen de unutma.”
— Niye?
— Bazı tarihleri unutmamız ve unutturmamamız gerekir. Bak
atalarımızın bizler için 26 Ağustos’ta düşmanlara karşı başlattıkları bir büyük mücadele 30 Ağustos’ta Türk askerlerinin zaferiyle bitiyor. Ve bu tarih bizim için çok önemli. Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da Dumlupınar Muharebesi adını verdiğimiz bu muharebe ile Atatürk Mehmetçikleri ile beraber düşmanlarımızı hezimete uğratarak ülkemizden kovuyor.
— Hezimet ne demek? Muharebe ne? Dumlupınar nerede?
Dede, öksürdü torununu sualini cevaplamak için hazırlanırken
babaanne Deniz’e seslendi:
— Gel benim yanıma. Şimdi deden bir anlatmaya başlarsa bir
saat bunları anlatır sana. Ben kısaca söyleyeyim.
Deniz, babaannesinin gözleri içine baktı.
“ Hezimet, ağır yenilgi demek. 30 Ağustos’ta
düşmanlarımızı beklediğimiz gibi çok ağır bir yenilgiye uğrattık. Çünkü biz haklıydık. Muharebe ise savaş demektir. Savaş istenilmez ama bazen de kaçınılmaz oluyor.
Babaanne bir an Dumlupınar’ın nerede olduğunu anımsayamadı. Kocasına döndü, sordu:
—Dumlupınar nereye bağlıydı?
— Nerede okuyor bizim büyük torun. Oradan hatırla. Kütahya
Dumlupınar Üniversitesinde okumuyor mu?
Deniz’in aklı başka yerdeydi. Biraz da karışıktı:
— Dede, dedi. Biz 3O Ağustos’ta düşmanları yendik mi?
Dede, kendine mukayyet olamadı, güldü
—Atatürk’ün önderliğinde yendik ki bugünü kutluyoruz
evladım, dedi. “Bu savaşla Yunanlıları ülkemizden kovduk gitti.”
Deniz, bir şeyler anımsadı. Daha iyi anımsayabilmek için
kaşlarını çattı, başını kaşıdı. Hatırladığının doğru olup olmadığından emin değildi. Bir kez daha dedesine döndü: Atatürk, bu savaştan sonra “ Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir” diyerek son noktayı koymuş değil mi?
Babaannenin heyecanı arttı. “ Yaaa yavrum dedi. 26 Ağustos’ta başlayan ve 30 Ağustos ’ta biten bu savaşın sonrasında Atatürk “ ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir demiş ordularımız da İzmir’e doğru hareketlenerek 9 Eylül’ de düşmanı denize dökmüş.”
Babaannenin cümlesinde geçen deniz sözcüğü Deniz’i keyiflendirdi. Hareketlendi, bayrağı aldı, babaannesini ve dedesini de yanına alarak balkona çıktı, onlarında yardımı ile bayrağı balkona astı. Karşısına geçti, esas duruşa geçti. Asker selamı vererek İstiklal Marşı’nı okumaya başladı. Babaannesi ve dedesi de gözleri dolu dolu halde Deniz’e eşlik etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder