16 Temmuz 2018 Pazartesi
KARPUZCU HÜSNÜ’NÜN KARISI -3-
Nusret Bey’i, “Hüsnü, sen misin ulan?” sözünü duyar duymaz
beynimden vurulmuşa döndüm. Neler olduğunu ve olacağını tahmin etmiştim o an.
Muhtemelen seçtiğim karpuz kabak çıkmıştı. Şimdi, ondan ağzı açılmamış küfürler işitecektim. “ Madem karpuz seçmesini bilmiyorsun niye karpuz seçmeye soyunursun be adam, diye bir girizgahta bulunacak akabinde de işin ucunun nereye varacağına düşünmeden ağzına geleni sayıp dökmeye başlayacaktı.
Nusret Bey, telefon konuşmasına hep öyle başlardı. Önce aradığı kişinin ismimi söyler ( Hakkını yemeyeyim tanıdıksa ve samimiyse tabi) sen misin ulan derdi.
Biraz şey yapmak için sert bir ses tonu ile:
— Benim, dedim. “Buyur Nusret Bey”
— Nusret Bey diyen ağzını yiyeyim senin, dedi.
Şaşırdım. Sesi korkmuş bir insanın sesi değildi. Adeta şakıyarak
bu saatte niçin telefon ettiğini anlattı.
Misafirleri de karpuzu çok beğenmiş.Ama karpuz da
karpuzmuş hani, tadıyla, rengiyle, kokusuyla. Konuklarının karpuz için övgü dolu sözler sarf etmeleri pek hoşuna gitmiş, teşekkür etmek içinden gelmiş.
—Estağfurullah Nusret Bey dedim. “İyi çıktığına sevindim.”
—İyi çıkmak da ne kelime, dedi. “Ballı kadayıf gibiydi. Kedi
olalı bir fare tutun lan.
Telefonu kapatınca, azıcık da katarak konuşmayı özetledim. Havaya girdim. Biraz daha anlatacaktım lakin karım,oflayıp puflayarak , “Bu saatte koca koca heriflerin abuk sohbetlerini çekemem, diyerek iyi geceler dahi demeden salondan ayrılınca sustum.
Karımdan hemen sonra damadım da salondan ayrıldı. Mutfağa gidip kendime bir çay demlemek için hazırlanırken kızım içeriye girdi Edası pek de hayra alamet değildi. Sandalyelerden birini çekerek karşıma oturdu. Sert bir ses tonu ile:
— Baba, dedi.
Devamı Var
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder