4 Temmuz 2022 Pazartesi

 


AYIPLI SÖZ

Öyle bir bağırdı ki anne, yer yerinden oynadı sandı herkes, sesini binada duymayan kalmadı.

Küçük çocuk ne yapacağını şaşırdı. Beti benzi kül  gibi oldu. Eli ayağı boşaldı.

Anne, hışımla küçük çocuğun üzerine yürüdü. Kollarından tuttu, sarstı:

-Çabuk söyle bana nerden duydun bu kelimeyi sen? Kim söyledi? dedi.

Anne  mürekkep yalamamış değildi. Lise mezunuydu. Küçük çocuk, sesi titreyerek annesine cevap verdi. Kelimeyi kimden duyduğunu söyledi. Söyleyen aynı yaşlarda bir çocuktu.

Anne,

-Bir daha o çocukla konuşmayacaksın, yanına bile yaklaşmayacaksın, görürsem duyarsan Allah yarattı demem, kemiklerini kırarım, dedi.

Küçük çocuk, başını olur manasına salladı. “ Konuşmam “ dedi.

-Çabuk odana çık, dedi annesi ve devam etti sözlerine: “Bir hafta sana bilgisayar yok, oyun yok, telefon yok, cezalısın.

Küçük çocuk, koşarak , gözyaşı dökerek odasına koştu.

Annenin annesi oturduğu koltuktan seyretti olanları ,  olaya müdahil olmadı. Torunu odasına gidince de kızına sert çıktı:

-Ne yaptığını sanıyorsun sen kızım?

Anne, annesine döndü. Biraz sakinleşmiş gibiydi. Elleri arkasında  salonun içinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu.

Durdu:

-Ne sorduğunu, ağzından çıkan kelimeyi duydun değil mi anne? …….  ne demek, dedi. Düşünebiliyor musun……… ne demek diye sordu bana. Bu yaştaki bir çocuğun  soracağı  soru mu bu? Sen olsan çıldırmaz mısın? Ağzı süt kokuyor daha .

Anneannenin yaşı seksenin üzerindeydi

-Tamam da yavrum dedi.

Sözünün devamını bir an getiremedi. Düşündü, toparladı. Sonra da kızına eli ile gel işareti yaptı. Anne, hırsından ağlamak üzereydi.

Aneanne  yanına gelen kızını yanına oturttu, elinden tuttu:

-Bak yavrım dedi, dokuz çocuk büyüttüm, ben . Ben seni anlıyorum. Bu yaşta bir çocuğun ( aneanne kendini tutamadı güldü) böyle bir soru sorması her anne babayı şoke eder. Ne söyleyeceklerini  bilemezler de...n

- ne “de”si anne ya.  Ne söylediğini duydun……..  ne demekmiş. Ne demekse ne demek. Büyüyünce öğrenirsin. Tövbe tövbe. Kusura bakma anne ya. Senin yanında… Çok özür dilerim.

- Bak güzel kızım, çocuk bu. Bir yerlerden duymuş. Ne olduğunu merak etmiş. Etmiş de senin vereceğin tepki  bu mu olmalıydı?

- Ne yapacaktım anne? Dizimin dibine oturtup başını okşaya okşaya  onun  ne olduğunu mu anlatmalıydım. Tövbe tövbe.

- Yavrum, ben ne anlatmak istiyorum sen ne anlıyorsun.

Anne, elinde olmadan sesini yükseltti:

-Lafı uzatma da anlat anne sen de. Nutuk dinleyecek durumda değilim, kusura bakma, dedi.

Anneanne,

-Benim yerime başka bir anne olsaydı  bu sözünün üzerine burayı terk ederdi kızım, ama ben bunu yapmayacağım. Beni dinlersen iki çift laf edeceğim yok dinlemem dersen ağzıma fermuar çekip oturacağım.

Anne, annesini istemeden kırdığı için üzüldü.özür diledi.

-Tamam benim tepkimi doğru bulmadın sen de, dedi ve ilave etti “Sen benim yerime olsaydın ne yapardın anne?Tepkin ne olurdu?”

- Senin gibi avazım çıktığı kadar bağırıp çocuğumun üzerine yürümezdim.

- Anne çıldıtırtnak mı istiyorsun sen beni. Kocaman kadınım sorduğu soruyu ben bile telaffuz edemiyorum. Anlamak istemiyorsun sen beni.

- Bu yaştaki bir çocuğun  böyle bir soru sorması elbette insanı şoke eder ama verilecek tepki seninki gibi olmamalı diye düşünüyorum ben.

-…

-Çocuğun ödünü patlattın verdiğin tepki ile. Bu çocuk belki de bir daha hiç bir şey paylaşmayacak seninle.. Oysa çocuk olsun, genç olsun ailesiyle her şeyi paylaşabilmeli.  Onların vereceği tepkiden korkarsa paylaşmaz, paylaşmazsa da  yanlış yollara sapabilir, saptırılabilir yanlış bilgilerle.

Anne bir an duraksadı. Annesinin gözleri içine baktı ve sordu:

-Tepkim çok mu sert  oldu?

-…

-Fakat ben onun iyiliği için yaptım bunu.

-…

-Sen olsaydın ne yapardın ki?

-…

-Kendimi dizginler, bu konuyu yarın konuşsak olur mu acaba derdim mesela,

-Yarın olunca da sorarsa?

-İlk şoku atlatıktan sonra sen zaten şey yapardın. Onun yaşına uygun sözcükler bularak birkaç cümle kurar onun merakını giderirdin.

-Mesela anne.

- Evladım, mesela  deme   bana. Onu da sen bul. Benim söylemek istediğim başka bir şey. Sen onu anlamak istemiyorsun

-...

- Çocuk o sözü duymuş bir yerden. Merak etmiş. Gidip sarı çizmeli Mehmet Ağa’ya mı sorsaydı? Senin yerine babası olsaydı burada ya da başkası ona soracaktı. Anne olarak bağırıp çağırarak onu susturmak, merakını gidermemek sorunu halletti mi sanıyorsun? Şimdi o kafasında neler  kuruyordur? Benim korkum bir daha senin o halini görmemek için sana bir daha hiçbir soru sormayacak, seninle bir şey paylaşmayacak, başına kötü şeyler gelecek.

- Öf be anne ağzından yel alsın. Çocuktur, unutur gider.

- O ses tonun, beden dilin hiç de unutulacak gibi değildi.

Ortamda  bir sessizlik oldu. Anne oturduğu yerden kalktı. Bir bardak su içti. Sonra yine annesinin yanına gitti. Onun kahverengi gözleri içine bakarak, yalvaran bir ses tonu ile:

-Ya tamam kantarın topunu kaçırdım da  anne, dedi.” Şimdi ne yapmalıyım onu söyle bana.”

Annesi,biraz düşündü.Biraz daha düşündü. Biraz biraz daha düşündü. Kızının  sabrı taştı, yüksek bir ses tonu ile:

-Hadisene anne ya, dedi. “Söylesene bir şey. Akıl ver bana.”

Annesi, iç geçirerek oturduğu yerden kalktı. Kızının gözlerinin içine bakarak tane tane onun son söylediği cümlelere karşılık verdi, akabinde de  “ Ben odama gidiyorum şimdi, biraz uzanıp  dinleneceğim.”diyerek salondan ayrıldı.

-Olur olmaz yerde sesini yükseltenlerden hiç haz etmem ben Sabırsız insanlardan da haz etmem. Son söyleyeceğini ilk söyleyenlerden de haz etmem. Herkesin aklı kendisine,  istenmediği sürece kimseye  akıl da vermem. Hata yapmak insanlara mahsustur, hata yapmamaya çalışırım yaparsam da ağzımın ucu ile değil ağzımı doldura doldura içten özür dilerim. Özür dilemek  küçülmek değil  erdemliktir.

                             BİTTİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder