CİN ÇOCUK
Ayak
parmaklarının üzerine basarak içeriye süzüldü.
-Dede, dedi
Çocuğun
elinde bir defter birkaç dakalem var
idi. Adı Mithat idi.
Dede,
koltuğu üzerinde uyukluyordu. Seslenişle irkildi:
-Ha, dedi.
-Öğretmen
bir ödev verdi de.
-Ne ödevi
verdi?
-Evinizin en
büyüğünden bir anı dinleyin ve de defterinize yazın, dedi.” Bir anın var mı
senin?”
-Oooo, dedi
dede elini de sallayarak.” Bende hatıra çok.”
Mithat
sevindi. El çırptı. Sordu:
-Bir tanesini
anlatır mısın bana. Lütfen.
Dede,
gülümsedi, doğruldu. Bastonundan da kuvvet alarak koltuğundan kalktı, divana geçti.
Torununu da yanına oturttuktan sonra omzuna dökülen saçlarını parmakları
ile tarayarak:
-Hangisini anlatayım?
dedi.
-Ben ne
bileyim, dedi Mithat tüm sevimliliği ile.” Anlat birini.”
Dede düşündü
biraz. Aklına birkaç tanesi geldi. O günlerde herkese anlattığı, dert yandığı,
şansızlıktan bahsettiği
gözyaşı döktüğü bir anısını anlatmaya karar verdi. Tane tane anlatmaya başladı:
-Yıllar
yıllar öncesi bir arkadaşım vardı. Şimdi öyle arkadaşlara kanka diyorlar. Her
neyse incir çekirdeğini doldurmayan bir şey yüzünden birbirimize küsüşmüştük
-İncir
çekirdeğini doldurmak ne demek dede?
- İncir çekirdeğini
doldurmayan demek hiç de önemli olmayan bir şey demek. Basitin de basiti yani.
-Anladım
dede. Teşekkür ederim. Sonra?
-işte böyle
bir şey yüzünden birbirimize darılmıştık. O da ben de barışmayı istiyorduk amma
velâkin bir türlü ilk adımı atmıyorduk
-Amma velâkin
ne demek dede?
-Ancak,
falan demek.
-Ayrı mı
yazılıyor? İki kelime ya. Defterime yazacağım ya. Yanlış yazarsam öğretmenim
kaşlarını çatarak “ Hııı” der.
Dede gayri
ihtiyari güldü. Torununun saçlarını okşadı.
-Evladım ben
ne bileyim ayrı mı yazılır bitişik mi yazılır, dedi.” Yazım kılavuzuna ya da lügate”
bak öğren.
-Tamam dede
bakarım Sonra?
Dede bir an
için o günlere gitti. Arkadaşı gözleri önüne geldi. Derin bir iç geçirdikten
sonra sözlerini sürdürdü.
- Hiç
unutmuyorum. Yağmurlu bir gündü. Ben şeyin önünde duruyordum. Birden önümde bir
taksi durdu. Gülcan indi taksiden.
Mithat’ın
özleri parladı birden. Sordu:
-Kadın
mıydı?
Çocuğun şaşırmasına
dedesi de şaşırdı.
-Evet, dedi.
“Ne oldu ki?”
-Manitan
mıydı dede?
Dede böyle bir
kelime beklemiyordu torunundan. Tepeden tırnağa torununun süzdü.” Manita da ne demek? dedi. Böyle şeyler mi
belliyorsun mektepte. Bir daha söylersen ağzına biber sürerim.
Torun,
suratını ekşiterek dedesine karşılık verdi. Öf be dede. Hep aynı terane. Şu
biberi sür de görelim.
Dede
torununa kızdı: “Dede ile böyle konuşulmaz. Ayıp”
Mithat,
itiraz etti
-Ooo, dedi.
Sen de çok eskimişsin.
- Sen de çok
eskimişsin derken.
Mithat bu
söze dedesinin alındığımı düşündü. Üzüldü.” Özür dilerim” dedi. Sonra da konuyu
değiştirmek istercesine dedesine biraz sokuldu:
-Eee sonra
dede. Taksiden indi diyordun, dedi.
-Sanırım
acele ile evden çıkığI için ya çantasını yanına almamış. Küsüsüz ya çaktırmadan
bakıyorum, sağını solunu yokladı, şoföre bir şey dedi olumsuz cevap aldı, senin
anlayacağın.
Dedenin
kurduğu cümlelerden hareketle tahminde bulundu Mithat:
-Parasın unutmuş,
fırsat bu fırsat deyip senden para istedi değil mi dedeciğim? Doğru tahmin
ettim mi?
- Evet, evet
de
-…
-Hani derler
ya oğlum her şey olacağına varır.
-Kim öyle ne
demiş dede?
Dede, “
kızarım şimdi ha. Sözüme kesme” gibisinden Mithat ‘a baktı. İki saniye bekledi. Sonra devam etti.
-O sabah ben
de evden tam çıkmıştım ki kapıda bir kuş üzerime şey yaptı. Bende mecburen
yukarı çıkıp ceketimi değiştirmiştim.
Mithat yine
tahminde bulundu:
-Ayyy dede.
Sen de cüzdanı öteki ceketinde mi unutmuşsun yoksa?
Dede, uzun
uzun başını salladıktan sonra:
-Aynen,
dedi. “ Parayı evde unutmuşum bana bugünün parası ile falan beş lira verir
misin, dedi. Ben öyle bir durumdaydım ki, ben de cüzdanı evde unutmuşum bile diyemedim.
Yok anlamına gelecek şekilde bir işarette bulundum. Bir şey demedi çekti gitti.
Mithat dedesi
ile empati kurdu. Üzüldü. Offff dede. Yemin etseydin, ceplerini falan
boşaltsaydın.
-…
-Var da
vermedi sandı değil mi?
- Bu olaydan
sonra konuşmayı demedim olmadı. Ortak arkadaşlarımızı araya koydum… Yani nasıl
anlatayım ki, şansızlığın bu kadarı.
Dedenin gözleri
doldu. Mithat sustu. Dede devam etti
-Bu olaydan
üç dört gün sonrada da kaldırımda yürürken sarhoş bir şoförün çarpması sebebi
ile sonsuza kadar ayrıldık.
Mithat, dedesinin gözyaşlarını eli ile sildi. Belli belirsiz “ Üzülme ne olur dede” dedi sonra
da ayaklarının ucuna basarak oradan çıktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder