BİRAZ BİRAZ CANLANDI
Dört saattir
yatakta dönüp duruyor, zaman zaman saate bakıyor, her saate bakış sonrasında da
“ Bu ne geçmez zamanmış” diye
söyleniyordu.
Saat 4.30’da
“ Kalk artık” diye kızdı kendine. “ Kalk!”.
Emri biri
vermiş gibi söylendi” Tamam ya! kalkıyoruz ,işte. “
Zar zor
kalktı. Kendini kötü, çok kötü hissediyordu. Bedensel miydi keyifsizliği ruhsal
mı bilmiyordu. Bildiği tek şey kendini kötü hissettiğiydi.
Yatağın
üzerinde bir süre oturdu. Elli saat de burada otursa yanına hiç kimse
gelmeyecek kimse” Derdin ne? Ne oluyorsun? “ demeyecekti.
Geçmişi düşündü bir an. Ailede dert çekmiş çok
insan vardı. Onlardan medet umarcasına onları düşündü, onlardan birinin
yaptığını yapmaya kalktı.
Elini yüzünü
yıkadı. Zar zor da olsa ocağa çay koydu. Bu onu biraz olsun canlandırmıştı.
Anneannesin böyle yaptığına çok şahit olmuştu. Bu esnada da bir bardak suyu
yudum yudum içerek bitirdi.
Eskilerden
kalan antika radyoyu açtı. Yine anneannesinin yaptığını yaptı. Doksan yaşını
yaşadığı günlerde bile radyosunu açar hareketli parçaların çaldığı bir kanalı
bulur, hareketli türküler şarkılar dinler zaman da olsa onlara eşlik ederdi.
Zor da olsa
bir türkü kanalı buldu. Şansı da yardım etti, hareketli, eğlenceli türküler vardı.
Bildiği türkülerdendi bunlardan
bazıları. “ Manda yuva yapmış söğüt
dalına” türküsüne yüksek sesli eşlik
etti. Bu, ona iyi geldi. Biraz canlanmıştı. Kendisini yarım sat öncesine göre
daha iyi hissediyordu artık
Emmisi geldi
gözlerinin önüne. Kalkınca yaptığı ilk iş kahvaltı yapmak olurdu. Canı istemese
de birkaç lokma bir şey yer, birkaç bardak çay içerdi. “ Bu iyi oldu, biraz
canlandım, kendime geldim” derdi. Tertemiz
bir bardakta içilen bir bardak çayı dünyalara değişmem vallahi” derdi keyifle.
Birkaç lokma
bir şeyler yedi. Biraz daha canlandı. Amcası gibi kayif çayı da içmek geldi
içinden. Bardağını yeniden yıkadı. Bir
bardak çay doldurdu. Salona geçip pencerenin kenarına oturdu. Şansı da yardım
etti, bir mucize gerçekleşti sanki”
halasının çok sevdiği bir türkü “ Karaduta yaslandım/Yağmur yağdı ıslandım”
türküsü çaldı, o da ona eşlik etti, canlanmanın yanında biraz da keyiflendi.
Esnedi,
gerinde hüpleterek bardaktaki çayı bitirirken çok çile çekmiş teyzesini
anımsadı. Evi temizlediği bir günün sonrasında yine evi temizlemeye kalkınca bu
işe şaşmış “ Daha dün temizlemedin mi bu evi sen teyzeciğim?” diye sormuş, o da ona “Kendimi bu işe verince kafam
dağılıyor” demiş “ Bu bana iyi geliyor. “ diye de eklemişti.
Bir bardak
çay daha doldururdu. Salona dönerken salonun kapısında bir süre bekledi. Teyzesi
gibi kolları sıvayıp salona bir el atmalı mıydı?
Uzaklardan bir
ses, “ Aslan yattığı yerden belli olur şu salonda köpek bağlasan durmaz “ der
gibi geldi ona.
Kolları sıvadı,
“ ya bismillah” dedi salonu topladı. Salonu toplarken, belki de hayatını
etkileyecek bir hadise de yaşadı.
Bir aralık
balkona takıldı gözleri. Adını anımsayamadığı o saksı çiçeği balkonda
unutulmuş, doğal olarak da yapraklarını dökmüş, boynunu bükmüştü. Kalan birkaç
yaprak da dalından düşmek üzereydi.
Balkona çıktı,
özürler dileyerek çiçeği aldı, banyoya götürdü, suladı. Sonra da salonun güneş
gören en güzel yerine bıraktı. Bu çiçek için şu andan itibaren yapılacak şeyler
belli idi. Gıdası verilecek canlanması beklenilecek ve dua edilecek
İyi düşündü.
Kökü mutlak canlıdır dedi. Bir kaç gün sularsam konuşursam kendine gelecek ve
yeşerecektir diyerek umutla baktı geleceğine. İyi düşünmek iyi geldi ona doğal
olarak. Sevindi de “ iyi ki evi toplamaya kalktım, iyi ki balkona” baktım. Yoksa
. yoksa kuruyup yok olacaktı zavallı.”
dedi. Bir
çiçek de olsa zararın neresinden dönersen kardır diyerek ona yardım etmek ona
iyi geldi. Kendini biraz, biraz daha canlı hissetti
Topladığı
salona baktı. İçi açıldı. Oysa aynı salon yarım saat kadar önce içini
karartmıştı.
Çok uzun bir
aradan sonra topladığı salona alıcı gözü ile baktı. Salonu daha güzel, daha
tertipli, daha albenili yapabilirim diye düşündü, kafasında bir şeyler
tasarladı “ Kafasında oluşturduğunu gözlerinin önüne getirdi, iyi olacak diye
düşündü, çocukça bir heyecana bile kapıldı.Bu tatlı heyecan kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu.
Tam bu esnada da büyük büyük babasının bayıldığı
bir türkü çalmaya başladı radyoda. “ Maden Dağı “
Ondan da çok
şey öğrenmişti o. Zor geldiği ya da üşendiği için onun yaptıklarını pek
yapmazdı ama yapılmasının iyi olacağından adı gibi emindi. 104 yaşında bile
evde yalnız başına dahi olsa giyim kuşamına, öz bakımına dikkat ederdi rahmetli.
Ayda bir kez mutlaka berbere giderdi. Güzel kokular sürerdi dışarıya çıkarken. Sokağa
çıkmadan önce en az on beş dakikasını ayna karşısında
geçirir saçını başını düzeltir, giyim kuşamını gözden geçirir gerek görürse
onlardan bazılarını üşenmez
değiştirirdi.
Dayısını hatırladı
.86.yaş doğum gününde yaşını 43’e indirmiş, radikal kararlar almıştı
Geçmişini aklından
silerek yaşama yeniden başlamış pek çok şeyi de başarmıştı. Mesela lüks
sayılabilecek dairesinden çıkarak bahçeli bir göz gecekondu almıştı. Liseyi
dışarıdan bitirmiş malından mülkünden bazılarını satarak bir vakıf kurmuştu.
Hatta yeniden evlenmiş balayı için yurt dışına bile gitmişti.
Bir haftadır
evden hiç çıkmamış , doğal olarak da iyice mayışmış, kendini de dağıtmıştı ama
zorla yataktan kalkma sonrasında yaptıkları ona iyi gelmişti.
Babasını da
hatırladı. Zaman zaman evden kaçarcasına dışarı atardı kendini. “ Burada bir
dakika daha kalırsam keçileri
kaçıracağım “
derdi.
Biraz
dışarıya çıkıp dolaşırsam daha iyi hale gelebilirim diye düşündü. Bu düşünce
ile harekete geçti. Temizce giyindi. Giyinmeden
önce de elini yüzünü kokulu sabunla yıkadı. Aynanın karşısında sağını solunu
düzeltti Artık iyice iyiydi, yerlerde sürünen morali de adeta tavan yapmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder