13 Şubat 2021 Cumartesi


 

               BİRAZ BİRAZ CANLANDI

Dört saattir yatakta dönüp duruyor, zaman zaman saate bakıyor, her saate bakış sonrasında da  “ Bu ne geçmez zamanmış” diye söyleniyordu.

Saat 4.30’da “ Kalk artık” diye kızdı kendine. “ Kalk!”.

Emri biri vermiş gibi söylendi” Tamam ya!  kalkıyoruz ,işte. “

Zar zor kalktı. Kendini kötü, çok kötü hissediyordu. Bedensel miydi keyifsizliği ruhsal mı bilmiyordu. Bildiği tek şey kendini kötü hissettiğiydi.

Yatağın üzerinde bir süre oturdu. Elli saat de burada otursa yanına hiç kimse gelmeyecek kimse” Derdin ne? Ne oluyorsun? “ demeyecekti.

 Geçmişi düşündü bir an. Ailede dert çekmiş çok insan vardı. Onlardan medet umarcasına onları düşündü, onlardan birinin yaptığını yapmaya kalktı.

Elini yüzünü yıkadı. Zar zor da olsa ocağa çay koydu. Bu onu biraz olsun canlandırmıştı. Anneannesin böyle yaptığına çok şahit olmuştu. Bu esnada da bir bardak suyu yudum yudum içerek bitirdi.

Eskilerden kalan antika radyoyu açtı. Yine anneannesinin yaptığını yaptı. Doksan yaşını yaşadığı günlerde bile radyosunu açar hareketli parçaların çaldığı bir kanalı bulur, hareketli türküler şarkılar dinler zaman da olsa onlara eşlik ederdi.

Zor da olsa bir türkü kanalı buldu. Şansı da yardım etti, hareketli, eğlenceli türküler vardı. Bildiği türkülerdendi  bunlardan bazıları. “ Manda yuva yapmış  söğüt dalına” türküsüne  yüksek sesli eşlik etti. Bu, ona iyi geldi. Biraz canlanmıştı. Kendisini yarım sat öncesine göre daha iyi hissediyordu artık

Emmisi geldi gözlerinin önüne. Kalkınca yaptığı ilk iş kahvaltı yapmak olurdu. Canı istemese de birkaç lokma bir şey yer, birkaç bardak çay içerdi. “ Bu iyi oldu, biraz canlandım, kendime geldim” derdi.  Tertemiz bir bardakta içilen bir bardak çayı dünyalara değişmem vallahi” derdi keyifle.

Birkaç lokma bir şeyler yedi. Biraz daha canlandı. Amcası gibi kayif çayı da içmek geldi içinden.  Bardağını yeniden yıkadı. Bir bardak çay doldurdu. Salona geçip pencerenin kenarına oturdu. Şansı da yardım etti,  bir mucize gerçekleşti sanki” halasının çok sevdiği bir türkü “ Karaduta yaslandım/Yağmur yağdı ıslandım” türküsü çaldı, o da ona eşlik etti, canlanmanın yanında biraz da  keyiflendi.

Esnedi, gerinde hüpleterek bardaktaki çayı bitirirken çok çile çekmiş teyzesini anımsadı. Evi temizlediği bir günün sonrasında yine evi temizlemeye kalkınca bu işe şaşmış “ Daha dün temizlemedin mi bu evi sen teyzeciğim?” diye sormuş,  o da ona “Kendimi bu işe verince kafam dağılıyor” demiş “ Bu bana iyi geliyor. “ diye de eklemişti.

Bir bardak çay daha doldururdu. Salona dönerken salonun kapısında bir süre bekledi. Teyzesi gibi kolları sıvayıp salona bir el atmalı mıydı?

Uzaklardan bir ses, “ Aslan yattığı yerden belli olur şu salonda köpek bağlasan durmaz “ der gibi geldi ona.

Kolları sıvadı, “ ya bismillah” dedi salonu topladı. Salonu toplarken, belki de hayatını etkileyecek bir hadise de yaşadı.

Bir aralık balkona takıldı gözleri. Adını anımsayamadığı o saksı çiçeği balkonda unutulmuş, doğal olarak da yapraklarını dökmüş, boynunu bükmüştü. Kalan birkaç yaprak da dalından düşmek üzereydi.

Balkona çıktı, özürler dileyerek çiçeği aldı, banyoya götürdü, suladı. Sonra da salonun güneş gören en güzel yerine bıraktı. Bu çiçek için şu andan itibaren yapılacak şeyler belli idi. Gıdası verilecek canlanması beklenilecek ve dua edilecek

İyi düşündü. Kökü mutlak canlıdır dedi. Bir kaç gün sularsam konuşursam kendine gelecek ve yeşerecektir diyerek umutla baktı geleceğine. İyi düşünmek iyi geldi ona doğal olarak. Sevindi de “ iyi ki evi toplamaya kalktım, iyi ki balkona” baktım. Yoksa . yoksa kuruyup yok olacaktı zavallı.”

dedi. Bir çiçek de olsa zararın neresinden dönersen kardır diyerek ona yardım etmek ona iyi geldi. Kendini biraz, biraz daha canlı hissetti

Topladığı salona baktı. İçi açıldı. Oysa aynı salon yarım saat kadar önce içini karartmıştı.

Çok uzun bir aradan sonra topladığı salona alıcı gözü ile baktı. Salonu daha güzel, daha tertipli, daha albenili yapabilirim diye düşündü, kafasında bir şeyler tasarladı “ Kafasında oluşturduğunu gözlerinin önüne getirdi, iyi olacak diye düşündü, çocukça bir heyecana bile kapıldı.Bu tatlı heyecan  kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Tam bu esnada da büyük büyük babasının  bayıldığı bir türkü çalmaya başladı radyoda. “ Maden Dağı “

Ondan da çok şey öğrenmişti o. Zor geldiği ya da üşendiği için onun yaptıklarını pek yapmazdı ama yapılmasının iyi olacağından adı gibi emindi. 104 yaşında bile evde yalnız başına dahi olsa giyim kuşamına, öz bakımına dikkat ederdi rahmetli. Ayda bir kez mutlaka berbere giderdi. Güzel kokular sürerdi dışarıya çıkarken. Sokağa çıkmadan önce   en az on beş dakikasını ayna karşısında geçirir saçını başını düzeltir, giyim kuşamını gözden geçirir gerek görürse onlardan bazılarını  üşenmez değiştirirdi.

Dayısını hatırladı .86.yaş doğum gününde yaşını 43’e indirmiş, radikal kararlar almıştı

Geçmişini aklından silerek yaşama yeniden başlamış pek çok şeyi de başarmıştı. Mesela lüks sayılabilecek dairesinden çıkarak bahçeli bir göz gecekondu almıştı. Liseyi dışarıdan bitirmiş malından mülkünden bazılarını satarak bir vakıf kurmuştu. Hatta yeniden evlenmiş balayı için yurt dışına bile gitmişti.

Bir haftadır evden hiç çıkmamış , doğal olarak da iyice mayışmış, kendini de dağıtmıştı ama zorla yataktan kalkma sonrasında  yaptıkları ona iyi gelmişti.

Babasını da hatırladı. Zaman zaman evden kaçarcasına dışarı atardı kendini. “ Burada bir dakika daha kalırsam keçileri

kaçıracağım “ derdi.

Biraz dışarıya çıkıp dolaşırsam daha iyi hale gelebilirim diye düşündü. Bu düşünce ile harekete geçti. Temizce giyindi.  Giyinmeden önce de elini yüzünü kokulu sabunla yıkadı. Aynanın karşısında sağını solunu düzeltti Artık iyice iyiydi, yerlerde sürünen morali de adeta tavan yapmıştı.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder