21 Ağustos 2020 Cuma


BABA, ANNEM KAFAMI KIRACAK

İşe dalmışım. Üst üste çalan telefonla kendime geldim. Arayan Şevval ’dı.
“ Efendim yavrum” diyecektim yumuşak bir ses tonu ile, olmadı. Ağlıyor. Hem de ne ağlama. Yüreğim ağzıma geldi. Telaşla sordum:
—Ne oldu kızım?
Daha çok ağlamaya başladı.
—Annene mi bir şey oldu, dedim.
—Yok, dedi.
—Yangın mı çıktı? dedim.
—Yok, dedi.
—Evi mi bastılar, dedim.
Kızarak:
—Yok yaaa, dedi.
— Öyleyse ne? diye bağırdım.
— Annem kafamı kıracak dedi. “Çabuk eve gel!”
Herhalde dedim canı sıkıldı benimle biraz eğlenmek istiyor, diye
düşündüm . Bizim kızın öyle rol yapma kabiliyeti de olmadığından:
— Saçmalama, kuzucuğum, dedim.” Ne demek annem kafam kıracak.”
— Evet baba, dedi burnuna çekerek.” Annem kafamı kıracak. Az evvel halama
gitti giderken de işaret parmağını adeta gözüme sokarak , “ Şimdi beş dakikalığını halana gidiyorum, halandan geleyim, senin kafanı kıracam.”dedi.
Gayri ihtiyari gülerek
—Annen şaka yapmış evladım, dedim. “Annen semin kafanı niye kırsın?”
Ağlamasına devam ederek, yorum da yaparak, kaygılı konuştu:
— Halama belki de keser almaya gitti. Gelince kafamı o keserle
Kıracak. Belki de halamı da alıp gelecek. Beraberce kafamı kıracaklar.
Ne desem yatıştıramadım kızı. Bağırıyor çağırıyor, çabuk gel diye yırtınıyor.
“Annem gelmeden gelmezsen evden gidecem. Kafamın kırılmasını istemiyom ben diyor.”
Son bir ümit:
—Şevvalim dedim. “Annen şaka yapmış sana. Anneler çocuklarının kafalarını
kırmaz.”
—Annem yalan mı söylüyor? diye sordu.
—Yalan değil de dedim. Şaka yapmış . Belli ki bir şeye kızmış Bunda bir şey
yok. Öylesine çıkıvermiş böyle bir söz ağzından.
—Ama anneler yalan söylemez. Öğretmenimiz öyle söyledi. Anneler
çocuklarına hiçbir zaman yalan söylemez çocuklar, dedi. “Anneler bir şey söylerse o şeyi yapar.”dedi.
“ Hay senin öğretmeninin de senin de ” diyecektim vazgeçtim.
Neyse efendim uzatmayayım. “ Ne olur ne olmaz diyerekten “ Ben izin alıp geleyim kızım .” dedim. “ Bir delilik yapma, evden ayrılma!” diye de ekledim.
Erkan Bey’in odasına gittim hemen. Kapıyı çalıp içeriye girdim.
— Efemdim, dedim. “Benim acele eve gitmem gerekiyor. Müsaade
ederseniz iki saatliğine izin isteyecektim.”
Erkan Bey, kibar adam. Kaygılandı:
— Hayırdır Durmuş Bey, dedi. “ Bir şey mi oldu?”
— Efendim, dedim. “Halasıyla annesi bizim kızım kafasını kıracakmışlar da
biraz sonra keserle. Onun için şey yaptım.”
Adam kulaklarına inanamadı. Sanırım kendisiyle dalga geçtiğini sandı. Yüzü
kıpkırmızı oldu sinirden. Ayağa fırladı, elini masaya vurarak kükredi:
—Sen benimle kafa mı buluyorsun be adam? Çık dışarı!”
Ne yapacağımı şaşırdım. Erkan Bey’i hiç böyle görmemiştim. Açıklamaya
çalıştım, dinlemedi. Kolumdan tuttu. “ Kovdum seni” diyerek beni kapının önüne fırlattı. Sinir insanı ne hale getiriyor. Ben en az yüz doksan kiloyum. Erkan Bey elli kilo ya var ya yok. Ben otuz yaşındayım onun yaşı yetmiş beşin üzerinde. Az evvel de başka şekilde ifade ettiğim gibi öyle bir adam böyle bir adamı kolundan tuttuğu gibi fırlattı dışarı. Normal zamanda olsa üflesem uçar.
Ben, kapının önünde şaşkın ördek gibi şaşkın şaşkın biçare bir vaziyette
sağa sola bakınırken Vaziyet Hanım adeta yanımda bitti. Bir şey gelince üst üste gelir söylemini kanıtlamak istercesine bana önce bir omuz attı ( belki de bana öyle geldi) Sanırım yine sinirimi bozacak o cümleyi söyleyecekti ama iç acıtıcı halimi görüp acıdığından sordu:
— Durmuş Bey, bir şey mi oldu?
İnsan bazen paylaşmak istiyor sıkıntısını. Hızlı hızlı özetleyerek anlattım.
Kadın, birden gülmeye başladı. Ama ne gülüş. Kahkahalar atıyor, ellerini
dizlerini vuruyor Odadakiler odalarından çıktılar. Etrafımızı sardılar. Olup biteni anlamaya çalışıyorlardı.
Vaziyet Hanım, toplananlara beni göstere göstere niçin gülme krizine
girdiğini izah eti:
“Karısı kızının kafasını keserle kıracakmış, Hem de halasıyla bir olup. Bu akıllı da dedi Erkan Bey’i bunadı sanarak kızının oyununa gelmiş, izin istemiş.”
Erkan Bey de bunu kapının önüne koyuvermiş.”
Toplananlara öykü ilginç belki de komik geldi. Onlarda “ yok ya!” “ Cidden mi?” gibi sözler söyleyerek gülmeye, eğlenmeye, dalga geçmeye başladılar.
Ömer Bey’i elimden gelse bir kaşık suda boğarım.Amladınız.Sevmem. O da beni sevmez. Kendine has bir ses tonu da vardır, onun sesini duyan bir daha unutmaz. O da oradaymış. Birden onun sesini duydum.
—Yeter ya, bu ne!
İlginçtir, herkes sustu, o konuştu.
—Ne var bunda ya. Niye gülerek abuk sabuk konuşuyor yorumlar
yapıyorsunuz. Annesi kızına “ kafanı kıracağım” demiş çocuk da bir şekilde korkmuş. Kız da babasını aramış. Bunun komiklik neresinde? Durmuş Bey de doğal olarak kızını sakinleştirmek için eve gitmek istemiş Erkan Bey’den doğruyu söyleyerek izin istemiş. Erkan Bey de inanmamış amacını aşan bir tepki vermiş. Siz olanız böyle bir durumda be yaparsınız ki? Ha ha, hı hı yapıp duruyorsunuz.
Söyledikleri etkisini gösterdi. Oradakilerden bazıları yanıma yaklaştı. Özür
diledi. Bazıları odasına çekildi. Bazıları,
-Yaa sana değil biz Vaziyet Hanım’a güldük dediler.
Bu esnada Utku Bey, kulağıma eğildi.
—Erkan Bey’le konuştum dedi. Akşama kadar izinlisin.
Ne zaman Erkan Bey’e gitti ne zaman durumu izah edip izin aldı ama bu izin bana iyi geldi.
Ural Bey’e Belli belirsiz Sağ ol dedikten sonra odamdaki ceketi bile almadan
dışarıya fırladım. Şans bu sefer yanımdaydı. Bir taksi göründü köşede. İşaret yaptım durdu. Tam taksinin kapısını açıyordum ki bir ses duydum. Bu Şevval’lin sesi idi. Bana sesleniyordu. Belediye otobüsünden iniyordu.
Bakkala giderken bile ne olur olmaz diye elinden tuttuğum, elinden tutarak
okula götürüp götürdüğüm kızım büyümüş de iki otobüs değiştirerek buraya gelmişti.
İnsanoğlu garip bir varlık. Bir anda çok çok büyümüş gibi geldi bana,
İçimden ağlamak geldi. Ben de öyle yaptım. Teselli etmek de kızıma kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder