HÜSNÜ BEY’İN KARISI -9-
Teklif
Ertesi gün kahvehaneden içeriye girerken seçtiğim karpuzların durımınu merak etmiyor değildim.
Şansıma karpuzların hepsi kan kırmızısı ve de baklava tadında çıkmış. O günkü sohbet karpuz üzerine yoğunlaştı. Ağzım laf ettiğinden nasıl karpuz uzmanı olduğumu anlattım ama tüm ısrarlara rağmen “ iyi karpuzu nasıl seçtiğimi söylemedim.”
Çünkü çocuk da oradaydı. Bir aralık lafa karıştı:
- Ben de iyi karpuz seçebilirimi dedi.
Kimse çocuğun cümlesine karşı müspet ya da menfi bir şey
söylemedi. Çocuk yani Sinan bir kez daha şansımı denemek istedi:
— Ben karpuz üzerine şiir bile yazabilirim.
Ben tam heyecanlanmış gibi görünerek “ sahi mi?” diyecektim
masakilerden bir sert bir ses tonu ile:
— Büyükler konuşurken küçükler susar, dedi. “Sus bakayım.”
Göz ucuyla Sinan’a baktım. Dudakları kıpır kıpırdı. Bakışı da
bir hoştu.
Kahvehaneden ayrılırken “ Bana da bir karpuz seçiver “ diyenler oldu.
Kırmadım, onlara da birer karpuz seçiverdim..
Sonra da bir otobüse binip pek de gitmediğim bir semte gittim. Bir internet kahve buldum. Bilgisayarlardan birinin başına geçip internetten “İyi karpuz nasıl anlaşılır?”ı buldum ama son anda okumaktan vazgeçtim. Biliyordum ki okursam yarın elime aldığım karpuzlarda okuduklarımı arayacak “ yarım bilgi felaket getirir” esprisi dâhilinde her şeyi elime yüzüme bulaştıracak 1000 karpuzun en kötüsünü seçecektim belki de.
Bu olayda birkaç gün sonra semt parkında oturuyorum. Orta
yaşlarda biri yanıma yaklaştı. Kibarca gülümsedi, selam verdi. Ezile büzüle
—Hüsnü Bey, dedi.
—Evet dedim, benim.
DEVAMI VAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder