30 Ocak 2012 Pazartesi

GÜZEL SÖZ:

Biz insanlar mutluluğun değerini ancak onu kaybettikten sonra anlarız.( Plaurus)



30 Ocak

BİR GARİP ÖLMÜŞ DİYELER

Dün bugün için Tarık diye biri vardı da ilkokuldan, huzur evine yerleşmiş bir gideyim demiştim ya ziyaretine, gittim.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar oluyor bazen günlük, öyle bir anı yaşadım bugün.
Ölmüş.
Aramızda merhabadan ötürü bir ahbaplığımız yoktu ama ölüm haberi neden bilmem beni çok etkiledi.
Yanılmıyorsam Yunus Emre’nindi dizeler:

“Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin.”

Ellerim pantolonumun cebinde oradan oraya saatlerce ayaza rağmen dolaştım bugün günlük.
“Hani ne derler, dünya iki kapılı bir han, gelen göçer.”
Kimler gelmedi ki aklıma. Bazen gülümsedim, bazen üzüldüm bazen utandım.
Olmaz bir şey de yaptım, milyon verseler bana yaptıramayacakları bir şey.
Tenha sokakların birinde yürürken birden elinde sepetle bir satıcı gördüm. Yaşlı bir adamcağızdı.
Yanımdan geçerken, utana sıkala ( belki de bana öyle geldi) ciğer- ekmek dedi.
Pantolon cebimdeki parmaklar o an, cebimdeki parayı saydı. Dört lira elli kuruş.
Birden döndüm:
- Ciğerci, dedim.
O durup dönünceye kadar yanına vardım, bozuklukları açtığı avucuna bıraktım:
- Yapıver bu kadarlık, dedim.
Paraları önlüğünün cebine attı, kolundaki sepeti yere indirdi, sonra da kendince bir şeyler hazırladı.
Gazeteye sardığı ciğer ekmeği uzatırken de, gülümseyerek:
- Afiyet olsun, dedi. Allah bereket versin.
Bir süre elimde ciğer ekmek yürüdüm. Sonra birden olmaz denilen bir şey yaptım.
Ekmekten büyük bir parça ısındım. Sıcaktı ve lezizdi.
Sonra da bir olmazı daha “ Boş ver, olacakla öleceğe çare mi var” deyip gerçekleştirdim.
Bir kahvehaneye girdim. Büyük bardakla bir çay söyledim.
Günlük, kalemime “ Atıyor değil mi?” diye soruyor ama atmıyorum.
Bir daha sokak satıcısından “ ciğer- ekmek” alır da yer miyim?
Olmaz olmaz derler ya bilge kişiler, bugün yaptığım da olmazdı, oldu.
Ah, Tarık! Ciğer- ekmek de yedirdin ya bana.
Allah rahmet eylesin.

1 yorum: