VAH ki VAH!
Kaç
yaşındaydı? En fazla sekiz. Dükkandan içeriye girdi.
-
Bir şey söyleyeceğim de bana
kızmazsanız söyleyeceğim amma, dedi
Saçları örgülü,
çil yüzlü bir kız
çocuğuydu. Toraman Bey, başını kaldırdı. Gözlüklerinin üzerinden
baktı. Çocuğu tepeden tırnağa süzdü. Tatlı bir ses tonu ile
-
Söyle
bakalım, dedi.
-
Ama
kızmayacaksınız değil mi?
-
Söz,
kızmayacağım. Söyle!
-
Camda
bir yazı var ya, yanlış yazılmış.
Toraman Bey’in başına ilk defa başına böyle bir şey
geliyordu. Şaşırdı:
-
Yanlış
mı yazılmış? Niye?
-
Ben
bilmem. Ancak yanlış yazılmış.
Düzeltirseniz iyi olur. Türkçeyi doğru kullanmalı, yazarken de yazım yanlışı
yapmamalıyız. Öğretmenimiz böyle söylüyor.
Toraman Bey
kalktı. Kızı tekrar tepeden tırnağa süzdü. “ Doğru söylüyorsun aferin sana!”
dedi. Kızın
omuzuna sevgi ile dokundu” Bana da göster bakayım bir
bakayım hangisi yazılmış?” dedi. “Ben de
merak ettim. De bakayım, senin adın ne?”
-
Benim
adım Armut.
-
Armut
mu? Benimle dalga geçmiyorsun değil mi? Bak
öyleyse kulağını çekerim
-
İnanmadınız
ama doğru. Benim adım Armut.
Babaannemin adıymış. Ama ben adımı seviyorum. Akılda kalıyor.
Dışarıya
çıktıları. Armut, camdaki duyurulardan
birini
gösterdi. İşte bunu
yanlış yazmışsınız, dedi.
Toraman Bey,
ilanı okudu. İlanı kendisi yazmıştı. Bir
yanlışlık göremedi. Yanlışlık yok, dedi. Bacak kadar boyu ile
benimle dalga geçiyor herhalde diye düşündü. Kırmamak için bir şey söylemedi
ancak sordu:
-
Neresi
yanlış? Sen söyle de ben de
öğreneyim.
-
Ben
niye söyleyeyim ki, dedi Armut. “Araştırın
bulun ya
da bir bilene sorun.”
Toraman verilen cevaba bozuldu. “
Tamam kızım” dedi
“Ben, arar bulurum. Dert
edinme. Evden merak ederler. Haydi git artık.”
Tamam,
dedi Armut.” Yarın gelip kontrol edeceğim ama. Yarına kadar düzeltin. Tamam!
Toraman
Bey sinirlendi. Sesini yükselterek azarladı:
“Tamam
kızım hade işine Dalga geçecek başka birini bul sen.”
Armut,
tepkiye şaşırdı. Arkasına baka baka oradan uzaklaştı.
Toraman
Bey, içeriye girdi. Masasına oturdu. Çocuğun sözlerine takılmıştı. Birden ayağa
kalktı. Mahallenin gençlerinden bazıları
okuldan çıkmışlardı. Toraman Bey fırladı yerinden. Kapıya koştu, selendi:
-
Gençler
bir dakika gelebilirsiniz.
Gençler
Toraman Bey’i kırmadılar.
Toraman Bey,
Armut Bey’in gösterdiği duyuruyu
gösterdi.
-
Bu
ilanın yazımında bir yanlışlık var gibi geldi ama bir
türlü çıkartmadım. Bir yanlışlık var mı yazıda?
Gençlerin
hepsi de ilana baktılar. Uzun boylu kravatlı
olan :
-
Doğru
yazılmış amca dedi. “Bir yanlışlık yok.
Gönlünü
ferah tut.”
Diğer
gençler de sözleriyle ya da aşları ile
cevabı
onayladılar. Toraman Bey’den teşekkürlerini alarak oradan
uzaklaşırken, onlardan biri durdu, döndü: Siz üniversite mezunu değil
miydiniz? diye sordu.
Hatırlanmış
olmak Toraman Bey’in hoşuna gitti
-
Evet,
dedi.
Soruyu
soran:
-
Bu
kadar basit bir şeyi bize niye
soruyorsunuz o zaman. Bizi imtihan mı diyorsunuz aklınız sıra
yoksa, yoksa başka bir amacınız mı var?
Toraman Bey, şaşırdı Nasıl Bir karşılık
vereceğini
bilemedi. Soruyu soran gencin arkadaşlarından biri soruyu
soran arkadaşına kızdı:
-
Ne
antika adamsın be. Ne alaka şimdi?
Yürü!”
Toraman Bey,
giden gençlerin arkasından baktı. “
Zamane çocuklar ne bu böyle” dedi.” Biz bu yaşlardayken
büyüklere cevap vermekten korkardık. Şu ukalanın söylediklerine bak! Tövbe
Yarabbi!”
Armut,
ertesi günü tekrar geldi. Yazıya baktı. Tam
uzaklaşırken Toraman Bey kızı fark etti . Fırladı dışarıya
çıktı. Seslendi:
-
Armut,
liseli gençlere sordum. Yanlışlık yok dediler.
Armut,
cevap vermedi.
-
Niye
cevap vermedin? Küstün mü bana?
-
Küsmedim
de yine kızacaksınız diye korkuyorum
-
Yok
kızmayacağım. Dünkü o sözlerim için de
özür
dilerim.
-
Liseli
abla ve abilerin söylediği yanlış.
Burada bir yazım
yanlışı var.Şimdi gidebilir miyim?
-
Tamam
yavrum. Ben Mesut Öğretmene de bir sorayım.
-
Tamam.
Hoşça kalın!
Toraman Bey,
biraz sonra unuturum kaygısı ile Mesut Öğretmene telefon etti hemen Akşam okul
çıkışında kendisine uğrayıp uğrayamayacağını sordu. Olumlu cevap aldı. İçeriye
girerken ilana tekrar baktı. Bir yanlışlık göremedi.
“ Yok yok bu kız resmen benimle dalga geçiyor.” diye
söylenerek içeriye girdi.
Mesut
Öğretmen akşama doğru geldi. Toraman
Bey,
konuyu kısaca izah etti Mesut Bey’e. Mesut Bey “ güldü. “
İlahi Toraman dedi. Derdin bu mu? “ Bir göster bakayım bu yazıyı yanlışlık
neredeymiş?” Mesut Bey, yazıya baktı.
Yanlışlık göremedi ama, olur a bir bir yanlışlık var mahcup olurum düşüncesine
kapıldı.
- Toraman
biliyorsun ben tarih öğretmeniyim dedi.”
Sen bunu Türkçe ya da edebiyat öğretmenine sor.”
- Sen
ne diyorsun?
- Yok. Ben
haddimi bilirim. Senin bu sorun benim
uzmanlık alanıma girmiyor. Ben prensip olarak uzmanlık alanım
dışında konuşup ukalalık taslamam. Laf aramızda, benim Türkçem de pek iyi değildir.
Bilirsin.”
Mesut Bey,
saatine baktı. “ ooo dedi akşam torunun
doğum gününü kutlamaya gideceğiz” mazeretini uydurdu. Gitti.
Toraman Bey,
“ Koskoca hocasın şunun doğru mu yanlış
olduğuna karar veremedin mi be adam” diye söylendi. “ Torununun doğum günüymüş de falanmış da
filanmış da.”
Toraman Bey
kapının önünde biraz durdu, sağına
soluna balarken üniversite öğrencisi Cemil’i gördü. Seslendi.
Cemil:
-
Efendim.
Efendim Toraman Amca” dedi.
-
Bi
gel.
Toraman Bey,
ilanı gösterdi. “
Bunu benim yeğen yazdı ama
yanlış yazılmış gibi geldi bana. Bunun şeyi, yazımı doğru mu?”
Cemil, bilmem
der gibi harekette bulundu sonra da “
bay bay” diyerek oradan ayrıldı.
Toraman Bey
o gece rüyasında Armut’u gördü.
Rüyasında Armut karşısına geçmiş gülüyor şunu bulamadın mı
amca” diyordu.
Ertesi günü
kızlı erkekli bir gurup ilkokul öğrencisi
Toraman Bey’in dükkanının önünde durdu öğleye doğru.. Toraman
Bey, korktu “ Bunları mutlaka Armut gönderdi, beni çıldırtacak “ diye düşündü “
Kapatmayın dükkanın önünü ayrılın oradan” diye azarlayarak önlemini almak
istedi. Bunun için tam kalkmıştı ki guruptan bir içeri girdi. Toraman Bey’e
doğru birkaç adım attı.
-
Amca
, dedi.” Öğretmenimiz bir ödev verdi de, biz bir
araştırma yapıyoruz, yanlış yazılan sözcükler üzerine.”
Toraman
Bey,
-
Eeeee,
dedi.
-
Siz
de camdaki ilanı yanlış yazmışsınız. Biz
arkadaşlarla
onu da saptadık. Ödevimiz için bir fotoğrafını çekebilir
miyiz?
Toraman
Bey, gayriihtiyari sesini yükselterek: “ Neresi yanlış. Biz de bilelim.” dedi.
Çocukla beraber dışarıya çıktı. İlanın önünde durdu. Gruba, sordu:
-Nesi
yanlış bunun?
Gruptaki
bir oğlan elinde üzerinde yazı bulunan
bir kartonla öne çıktı. Gülümseyerek Toraman Bey’e “ Biz doğrusunun yazdık”
dedi. İzin verirseniz değiştirebiliriz.”
Toraman
Bey, çocuğun elinden kartonu aldı. Yazıyı okudu. “ Eee, sizinki ile benimki
aynı” dedi. Benimle şey mi yapıyorsunuz siz? Mahallede benden başka kimseyi
bulamadınız mı dalga geçecek. Yoksa sizi bana beni çıldırtmak için Eşref
denilen adam mı gönderdi?”
Oğlan,
o tatlı tebessümü ile:
-Dikkatli
bakın amca dedi. “Aynı değil. Siz “ Emlakçı Tarık’dan satlık daire”
yazmışsınız.
-
Siz de öyle yazmışsınız.
-
Değil amca. Biz Emlakçı Tarık’tan satılık daire yazdık.
Kızlardan
biri araya girdi:
-Tarık’tan derken ünsüz benzeşmesi yapmalıydınız
amca, dedi. Biz bunu yeni öğrendik. Ama “satlık”ı satlık diye
yazarsak niye yanlış oluyor onu bilmiyorum.
Toraman
Bey, bir çocukların yazdığına bir de kendi yazdığına baktı.
-
Haaaa!
dedi.
Oğlan çocuklarından biri atıldı.
Heyecan ve sevinçle:
-Biliyor musun amca dedi üç günde tam
, şey, tabelalara,
ilanlara, yazılara falan baktık tam 123 tane yanlış bulduk.
Toraman Bey, söyleyecek bir şey bulamadı. Belli belirsiz, “ Aferin size” dedi.
Sonra da başını “ Bu kadar yazım yanlışı
ha, vah ki ne vah!” manasında sallayarak içeriye girdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder