30 Ocak 2021 Cumartesi

              

 GÜVERCİN UÇUVERDİ

 Bazı durumlarda  insanın nutku tutulur. ya da ne bileyim şu ya da bu sebepten ötürü karşısındakinin isteğine koşulsuz evet ya da hayır der.  

Amcamla oldum olası samimi olmamışızdır. Onu da severim ama biraz da korkarım mı desem, çekinirim mi desem. Hele hele kaşlarını çatınca elim ayağıma dolaşır ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilemem.

Geçen gün bana uğradı. Aniden. Havadan sudan ondan bundan konuştuktan sonra birkaç kez öksürdü, kaşlarını çattı, önüme az yapraklı büyük boy  bir  defter ile  bir de kalem koydu.  “ Bu deftere yarından başlamak üzere saat saat yaptıklarını yazacaksın bana” dedi.” Kaçta kalktın

kahvaltıda ne yedin, o gün neler yaptın, tek tek. Anladın?”

Anlamıştım da anlamamıştım. Şimdi diyeceksiniz ki bu ne biçim anlatma. Ama öyle. Bilmem kaç yaşına gelmiş birine…

-Peki amca, dedim.

Koskoca adamdan istenecek bir şey miydi bu. Ama  bunun mutlaka bir nedeni vardı kendince de ben bilmiyordum işte.

Saatine baktı. “Ben gidiyorum şimdi.” dedi. “Hiç ummadığın bir anda baskın yapıp defterini kontrol edeceğim ona göre .Yazmadığını görürsem kulaklarını çekerim

Kulaklarımı çekermiş. Altı yaşında çocuğum sanki, tövbe yarabbi.

Neyse, ilk şeyi atlattıktan sonra “ başa gelen çekilir” diyerek düşünmeye başladım. Amcam da bir insandı onun da sevdikleri sevmedikleri vardı. Bu deftere onun sevdiği bir şeyi yaptığımı yazarak başlarsam hoşuna gidebileceğini düşündüm de amcam ne severdi ki?

Yengem. Evet  evet yengeme bunu sorabilirdim. Telefon ettim, beni beklemediğim kadar sıcak karşıladı sağ olsun. “ Yaaa yenge” dedim. “ İçimden geldi amcama bir sürpriz yapacağım da. Amcam en çok ne yapmaktan hoşlanır, neyi sever neyi sevmez? Bana biraz ipucu versene.”

Verdi. Hem de uzun uzun anlatarak.

En çok türkü dinlemeyi ve de bağlama çalmayı severmiş. Her iş dönüşünde  stüdyo haline dönüştürdüğü küçük odada bağlama çalar türkü söyler beste yaparmış. Hatta son zamanlarda bağlama yapmaya bile yapmış. İlk bağlamasını da yapmış. Çocuklar gibi sevinmiş ilk bağlamasının tellerini takıp yapmış olduğu bir besteyi bu bağlamada çalınca.

Koskoca profesörün yapacağı şeyler mi bunlar? Bunun böyle olduğunu bildiği için bu yaptıklarını  kimse bilmiyor. Yoksa herkes biliyor da ben mi bilmiyorum?

Aslında ben de çocukken bağlamaya meraklıydım. Müzik öğretmenim sende kulak var, mutlaka müzikle uğraş demiş kendi bağlaması ile  birkaç türkü de bana öğretmişti. Müsamerelerde de bana saz çaldırtmış türküler söyletmişti. Alkışlar aferinler hoşuma gitmiş beni heveslendirmişti ama babam da bu yönde teşvik etmeye kalkınca beni,  sırf ona inat olsun diye türküden de saz çalmaktan da elimi ayağımı çekmiştim. Babamın aldığı sazı da kırmıştım. Çocuk aklı işte, bir tarihte  yaptığım bir yaramazlıktan ötürü kulağımı çekmişti, aklım sıra ondan bu davranışımla öç almaya kalkmıştım.

Ben unutkan bir adamım. Yarın yazmayı unuturum maazallah amcam da baskın yapar boş defteri görür bozulur diye defteri elime aldım. Yarın için bir şeyler yazdım. Ezan okunurken kalktım dedim mesela. Kahvaltı da şunu şunu yedim dedim. Sonra da bağlamamı elime aldım yarım saat kadar çaldım söyledim  diye yazdım. Yazdım da ya derse  ki“ Getir şu bağlamayı da çal bir şeyler ? Amca bu der mi der.” Yarın olsa  ucuzundan bir bağlama alırım da ya sabahın köründe gelirse. Birden aklıma geldi. Üst kattaki Merkez Amca’yı birkaç kez bağlama ile gelip giderken görmüştüm. Ondan  ödünç isteyebilirdim bağlamasını. Denemeliydim. İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü karaymış. Vakit biraz geç olmasına rağmen uyduruk bir senaryo yazdım kafamda sonra da kapısını çaldım.

-Yavrum, dedi” Bir bağlamanın lafı mı olur veririm de benim bağlamam biraz kıymetli. Başına bir şey gelmesin.”

Bunun üzerine gidersem bağlamayı alabilirdim gittim de. Yemim billah ettim, yarın sağ salim bağlamanızı getirir teslim ederim, dedim. Beni içeri buyur etti, bağlamayı eline aldı “Bu bağlama Karslı Kayahan Usta’nın bağlaması dedi. Yıllar evvel özel olarak yaptırdım. Şimdi öyle usta böyle de  saz yok. Olsa bile bugünün parası ile yirmi binden aşağı bulamazsın böyle bir sazı sen.

Merkez Amca’ dan müsaade ,istedim birkaç dakikalığına. Gittim kredi kartımdan  yirmi beş bin lira çektim. Geri döndüm.Yirmi beş  bini Merkez Amca’ya uzattım,

-Sazınızı yarın iade edeceğim, dedim. Teline ziyan gelirse bu parayı vermezsiniz.

Kerhen de olsa parayı aldı, bağlamayı verdi.

Sazı alıp bin bir itina ile eve götürdüm. Olur a çal bakalım bir şeyler derse amcam  yalancı duruma düşmemek için yıllar evvel ilk okul öğretmenimin öğrettiği türküleri anımsamaya çalışarak başladım çalışmaya. Birkaç saat sonra da “ eh işte” o türküleri çalıp söyler duruma geldim. Bunun verdiği  rahatlıkla   koltuğa yayıldım. Televizyonu açtım. Uyuyakalmışım.

Kapı sesi ile uyandım. Beklediğim özel biri olduğu için ( amcam değil) koşarak kapıya gidip açtım. Gelen amcamdı. Zoraki gülümseyerek:

-Gel amca, hoş geldin, dedim.

İçeri girdi. Sazı gördü. Bir süre baktı. Sonra yanına gitti. Bir bana bir saza bakıp sordu:

-Bu ne?

-Bağlama amca, dedim.

-Sen bağlamada mı çalıyorsun?

-Eh işte, dedim

Aferin sana dedi. Sazı eline aldı. Evirdi çevirdi. Kucağına aldı. Tellerine dokundu. ErikDalı’ndan  bir bölüm çaldı. Sonra bana döndü:

-Bu sazı bana ver, dedi.

Beynimden vurulmuşa döndüm.Cevap vermeyince ben

-Beleş değil, dedi. “Sat!”

Çaresiz duruma düşmüştüm bir anda. Cevap olarak yine bir şey söyleyememiştim

-Otuz  bin veririm, dedi. Sonra birden sevgi dolu bir heyecanla  sordu: “Sahi sen bu sazı nereden aldın?”

Attım:

-Ağrılı bağlama ustası Akif’ten almıştım

yıllar önce.İyi saz dedi verirken iyi de çıktı. Yıllardır kullanırım.

-İyi de söz mü dedi amcam. Fevkalade. Nesilden nesile miras olarak bırakılacak bir saz. Sen bu sazı bana sat.

-Ben sana başka saz alayım amca, dedim. “Hatta daha iyisini bulayım. Bu sazın anısı var bende. Yani, özür dilerim ama  satamam.

Hala ayaktaydık.

-Otursana amca, dedim.

Sazı yeni doğmuş bir bebeğe dokunuyormuş gibi itina eli kucağına alıp oturdu. Birkaç parça çaldı. Belli gözü saz da kalmıştı. Ne yaparım da bu sazı alırımın hesabını yapıyordu. Yanılmamışım. Cebinden bit telefon çıkardı. Uzattı

-Sen anlarsın, dedi. Bak bakayım şuna bir.

Anlardım biraz. Aldım.  Son zamanlarda üzerinde çok konuşulan çok pahalı bir telefondu. Henüz Türkiye’ye gelmemişti.

-İtalya’ya gidince almıştım, dedi. Sazla değiş tokuş yapalım.

Bu teklif reddedilemezdi. Şaşkındım. Ne yapacağımı karar veremiyordum. Elini cebine attı. Bir çek çıkardı. Üzerine kırk iki  bin lira yazdı. Çeki bana uzattı.

-Cep telefonu artı kırk iki bin  dedi. Bunlarla saz dükkanı bile açabilirsin. Tamam!

Yalvarırcasına, “ amca” dediysem de  sözlerim fayda etmedi. Telefonu da çeki de masanın üzerine bıraktı. Sazı bana uzattı.

-Hade dedi Şöyle Misket’i çal da bir oynayayım.

Saz çalan bir adam Misket türküsünü bilmez mi. ama bilmiyordum. Neyse birden aklıma  bir şey geldi. Baş  parmağımı  acı çekiyormuş gibi  göstererek,” şu parmağımı geçen gün kapıya sıkıştırdım da amca dedim.

Uyanmadı. “Az evvel çalmıştın ya  bir şeyler “demedi. “O zaman ver de ben  çalayım, kendim çalayım oynayalım.” dedi. Derin bir oh çekip   bağlamayı uzattım.

Aman Allah’ım. Ben böyle bir şey görmedim. Öyle bir giriş yaptı, Misket türküsünü öyle bir çalıp söylemeye başladı ki şimdiye kadar hiç yapmadığım belki de hiç yapamayacağım bir şey yaptırttı bana. Kendime hâkim olmadım, kalktım içimden geldiği gibi oynamaya başladım. Velhasıl elli dört senedir hiç dökemediğim kurtlarımı bir güzel döktüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder