ESİN
Bir dakika
daha evde kalamazdı. Çok bunalmıştı. Dışarıya çıkıp hava almak, kafasını
dağıtmak istedi. Çarçabuk üzerindekiler çıkardı, daha düzgün bir şeyler giydi.
Biraz yürüdü. Birkaç ay önce yapılan parka gitti. Boş bulduğu banklardan birine
oturdu. Düşünmeye başladı, daldı gitti.
Birkaç
dakika sonra bir çocuk sesi ile irkildi:
-Merhaba
Cenk Bey,
sesin geldiği yana bıraktı. Seslenen mahalle çocuklarından biri idi.
Tanışmışlıkları yoktu, konuşmuşlukları yoktu. Gelirken giderken görmüşlüğü
vardı.
Cenk Bey, “Merhaba”
dedi.
Çocuk
gülümsedi, karşılık verdi:
-Sizi üzgün
ve düşünceli gördüm de bir merhaba diyeyim,
siz de uygun görürseniz tabi.”
Çocuğun
tatlı sesi Cenk Bey’in hoşuna gitti. Bankın tam ortasına oturmuştu. Kenara
çekildi, yer gösterdi “Otursana “ dedi.
Çocuk,
işaret parmağı İle bir yer işaret etti,” Annemler şurada” dedi.” Haber vereyim
de.”
-Tamam, dedi
Cenk Bey,
Çocuk,
oradan uzaklaşırken de “ İsmim Cenk, dedi. Annen sorarsa Cenk Amca’nın
yanındayım dersin”
Çocuk durdu,
döndü.
-Biliyorum,
dedi.” Bakkal Mesut Amca’nın dükkanının binasında
oturuyorsunuz. Benim adım da Esin”
Cenk Bey,
çocuğun annesinin yanına gidişini izlerken
aklına Mesut Amca’nın binasında”
sözüne takıldı. Binalarının hemen atında bakkal dükkânı
vardı. Demek ki sahibinin adı Mesut’tu. Bu binaya taşınalı neredeyse on sene
olmuştu. Defalarca büyük marketlerden alıp naylon poşetlere doldurulmuş
ürünlerle bakkalın önünden geçmişti de bir kez olsun bu bakkaldan bir sakız
dahi olsun almamıştı bugüne kadar.
Buraya ilk
taşındıklarına Mesut Bakkal “ hoş
geldiniz, hayırlı olsun “ diye bir şeyler demişti lakin o bu nezaket sözlerine
bile zoraki gülümseyerek sözle değil başı ile karşılık vermiş oluşabilecek bir
dostluğun temellerini atmamıştı.
Bundan
yıllarca evvelki bir sohbete de gitti Cenk Bey’in aklı. Büyük babası bir sohbet
esnasında şöyle demişti. Mahallemizdeki küçük esnaflara sahip çıkmalıyız.
Mesela sen ayda bilmem kaç lira verdiğin o büyük marketlerde çalışanlarla
dostluğun var mı? Gece acil bir ihtiyacın olsa o marketi açtırabilir misin?
Oysa mahallenin bakkalını açtırabilirsin. Onunla dost olabilir hal yârenliği
edebilirsin. Ara sıra da olsa
ihtiyaçlarının bir kısmını, azıcığını mahalle esnafından karşıla. Karşıla ki
yanında paran olmadığı bir gün ya da bir gece vakti ondan bir şey istemeye
yüzün olsun. Aynı zamanda mahallenin
küçük esnafı o mahallenin bekçisidir de. Şimdi bilmem ama eskiden bu böyle idi.
-Geldim. Anneme
söyledim, burayı da gösterdim. İzin verdi dedi Esin. Koşarak gelmişti soluk soluğa
kalmıştı.
Cenk Bey,
gülümsedi:
-Hoş geldin
dedi. “Otur bakalım.”
Esin oturdu.
Cenk Bey,
-Annene
gidip izin istemen ya da ona burada olacağını haber vermen çok hoşuma gitti,
aferin sana” dedi.
Esin, yaptığı işin takdir edilmesine sevindi.
Gururlandı.” Ama on beş dakika burada kalabileceğim” dedi. “Annem on beş dakika
sonra gel” dedi de.
On beş
dakika sonra Cenk Bey mutlu çocuklar kadar mutluydu. On sene sonra da olsa eve dönerken Mesut Bakkal’a uğrayacak, yüz
gram peynir bir de ekmek alarak karınca kararınca ona destek verecek eve
varınca da güzel bir çay demleyecek Esin’in verdiği dersi düşünerek bakkaldan aldıklarını afiyetle yiyecekti.
BİTTİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder